Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İdare Mahkemesi’nin, teğmenlerin komutanının ihraç kararının iptal gerekçesi: “Davacı, astlarının eylemlerinden eş değer sorumlu kabul edilemez”

Kara Harp Okulu’nda 30 Ağustos 2024’teki mezuniyet töreninin ardından Subay Andı’nı okuyan teğmenlerin Komutanı Albay Mustafa Alper Topsakal’ın TSK’dan ihracına ilişkin işlemi iptal eden Ankara 19. İdare Mahkemesi’nin gerekçesinde, davacının astlarının eylemlerinden bireysel ve eş değer sorumlu kabul edilerek silahlı kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasının ölçülü olmadığı vurgulandı.

Kara Harp Okulu'nda 30 Ağustos 2024’teki mezuniyet töreninin ardından Subay Andı’nı

HABER: Esra TOKAT

(ANKARA) – Kara Harp Okulu’nda 30 Ağustos 2024’teki mezuniyet töreninin ardından Subay Andı’nı okuyan teğmenlerin Komutanı Albay Mustafa Alper Topsakal’ın TSK’dan ihracına ilişkin işlemi iptal eden Ankara 19. İdare Mahkemesi’nin gerekçesinde, davacının astlarının eylemlerinden bireysel ve eş değer sorumlu kabul edilerek silahlı kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasının ölçülü olmadığı vurgulandı.

Ankara Kara Harp Okulu Alay Komutan Yardımcısı olarak görev yapan Albay Mustafa Alper Topsakal, hizmete engel davranışlarda bulunmak disiplinsizliğini işlediğinden bahisle, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinin (c) bendi uyarınca silahlı kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 16 Ocak 2025 tarihli işlemi ile bu işlem uyarınca TSK ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin 1 Şubat 2025 tarihli işlemin iptali istemiyle dava açtı. Ankara 19. İdare Mahkemesi, dava konusu işlemlerin oy birliğiyle iptaline karar verdi.

İdare Mahkemesi’nin gerekçesinde, disiplin cezasına konu eylemler ile yaptırımlar arasında denge gözetilmesinin, hukuk
devleti ilkesinin gereği olduğu vurgulandı.

Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil dengenin, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırıldığı ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkelerinin oluşturduğu aktrılan gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

“Disiplin cezası vermeye yetkili organlar, mevzuata bağlı kalmakla birlikte, evrensel hukuk normlarından ölçülülüğün alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık unsurlarını da göz önünde bulundurmalıdır. Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Kamu görevlilerine disipline aykırı eylem ve işlemleri nedeniyle disiplin cezası verilebilmesi için anılan eylem ve işlemlerin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun yürütülen soruşturma ile ortaya konulması gerektiği ile tespit edilen disipline aykırı davranışlar nedeniyle de yasa ve yönetmeliklerde yer alan uygun cezanın verilmesi gerektiğine ilişkin hususlar disiplin hukukunun temel ilkelerindendir.”

“Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi uyarınca…”

Kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara da neden olabilen disiplin cezalarının, ağırlığı ve önemi sebebiyle Anayasa’nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi tutulduğu vurgulanan gerekçede, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi uyarınca, ceza
yaptırımına bağlanan her bir fiilin tanımının yapılması ve kanunun ne tür fiilleri suç sayarak yasakladığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmesi gerektiğine işaret edildi.

Gerekçede, uyuşmazlıkta, Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Öğrenci Alay Komutan Vekili olarak görev yapan davacının, astlarının ve emri altındakilerin denetim, kontrol ve gözetiminde ihmal gösterdiği dolayısıyla astlarının eylemlerinden bireysel ve eş değer sorumluluğu bulunduğunun değerlendirildiği aktarıldı.

“6413 sayılı Kanun’un 20. maddesine göre, ‘hizmete engel davranışlarda bulunmak’ disiplinsizliğinden söz edilebilmesi için söz konusu davranışın, devletin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarına zarar verecek nitelikte olması veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil etmesi gerektiği açıktır” denilen gerekçede, söz konusu olayda, davacının yeni mezun teğmenlerin gerçekleştirdiği eyleme ilişkin herhangi bir izni, onayı veya dahli bulunduğunun ortaya konulamadığı, eylemin resmi törenin sona ermesinin akabinde gerçekleştirildiği, bu durumda davacının astlarının eylemlerinden bireysel ve eş değer sorumlu kabul edilerek silahlı kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasının ölçülü olmadığı vurgulandı.

“Davacının fiili, ‘Aylıktan kesme cezasını gerektiren disiplinsizlikler’ kapsamında değerlendirilebilir”

Gerekçede, davacıya isnat olunan fiilin, “maiyetindekilerin gözetiminde ihmal gösterme” kapsamında değerlendirilebileceği belirtilerek, “İsnat olunan fiil ile verilen cezanın örtüşmediği, dolayısıyla ‘tipiklik’ şartının da gerçekleşmediği, davacının fiilinin ancak 6413 sayılı Kanun’un ‘Aylıktan kesme cezasını gerektiren disiplinsizlikler’ başlıklı 18. maddesinin (ç) bendinde yer alan ‘Maiyetinin gözetiminde ihmal göstermek: Astlarının ve emri altındakilerin denetim, kontrol ve gözetiminde ihmal göstermektir’ fiili kapsamında değerlendirilebileceği sonucuna varıldığından, davacının silahlı kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 16 Ocak 2025 tarihli işlemi ile bu işlem uyarınca TSK ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin 1 Şubat 2025 tarihli işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir” denildi.

Bir üye gerekçeye katılmadı

Komutana verilen cezanın iptaline ilişkin gerekçeye katılmayan bir üye ise farklı gerekçe yazdı. Üye, gerekçesinde, davacının söz konusu olayda bir ihmal ve kusurunun olmadığını vurgulayarak, “İsnada konu fiillerin işlendiğinin somut olarak ortaya konulamadığı, hiç kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı hukuken sorumlu tutulamayacağı gibi salt okul komutanı ve diğer üstü konumunda bulunan komutanlarına karşı astlarının fillerinden aynı ve eş değer derecede sorumlu olacağına ilişkin de yasal mevzuatta bir düzenleme bulunmamamaktadır. Davacının somut, açık ve fiilen aktif ya da pasif şekilde gerçekleşmiş bir eylemine dayanmayan, varsayım ya da yorum yoluyla çıkarıma dayalı olarak verilen cezanın yukarıda aktarılan çoğunluk kararında belirtilen gerekçeyle iptaline karar verilmesine gerekçe yönüyle katılmıyorum” ifadeleri kullanıldı.