Gül Çiftci’den “Cafer Mahiroğlu” açıklaması: “Hukuk devletine, halk iradesine ve özgür basına yönelik bu saldırılara karşı mücadelemizi dayanışma ve kararlılıkla sürdüreceğiz”

(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yakalama kararı çıkarılan Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu’na ilişkin yaptığı açıklamada, “Mahiroğlu’na yönelik işlem, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasal anlam taşıyan, demokratik düzeni zedeleyen bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Bu tablo karşısında sessiz kalmak, yalnızca bir hukuksuzluğa değil, anayasal düzene yönelmiş organize bir müdahaleye göz yummak anlamına gelir. Hukuk devletine, halk iradesine ve özgür basına yönelik bu saldırılara karşı mücadelemizi dayanışma ve kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “ihaleye fesat karıştırma” suçlamasıyla yakalama kararı çıkarılan Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu hakkında sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaptı. “Türkiye’de yargının siyasi iktidarın aracı haline gelmesi artık münferit değil, sistematik bir uygulamaya dönüşmüştür” ifadelerine yer veren Çiftci, şunları kaydetti:

“Son dönemde belediyelerimize ve muhalif medya kuruluşlarına yönelik, kanunla güvence altına alınmış olan yargılama ve soruşturma usulleriyle taban tabana zıt operasyonlar bu gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu hakkında çıkarılan yakalama kararı, bu siyasi operasyonların ulaştığı noktayı göstermektedir. Tek bir beyana dayanan bu karar, yalnızca bireysel bir yargılama süreci değildir; doğrudan muhalif medyayı ve halkın haber alma özgürlüğünü hedef almaktadır. Bu adım, Halk TV’ye yönelik bir oto-sansür uygulaması niteliği taşımaktadır.

“Mahiroğlu hakkındaki karar Anayasa’nın 19’uncu ve 38’inci maddeleri ile çelişmekte”

Oysa Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesi uyarınca tutuklama için ‘kuvvetli suç şüphesi’ ve ‘delil karartma riski’ gibi somut gerekçeler aranır. Yalnızca bir tanık beyanına dayanarak ve Mahiroğlu hakkında alınan bu karar, Anayasa’nın 19’uncu ve 38’inci maddelerinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve masumiyet karinesiyle açıkça çelişmektedir. Ayrıca Anayasa’nın 28’inci maddesi ‘basın hürdür, sansür edilemez’ diyerek medyanın özgürlüğünü garanti altına alır. Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi ve AİHM içtihatları da ifade ve basın özgürlüğünü temel haklar arasında görmektedir. Bu bağlamda Mahiroğlu’na yönelik işlem, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasal anlam taşıyan, demokratik düzeni zedeleyen bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Bu tablo karşısında sessiz kalmak, yalnızca bir hukuksuzluğa değil, anayasal düzene yönelmiş organize bir müdahaleye göz yummak anlamına gelir. Hukuk devletine, halk iradesine ve özgür basına yönelik bu saldırılara karşı mücadelemizi dayanışma ve kararlılıkla sürdüreceğiz.”