(TBMM) – CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in belgelerle açıkladığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in bir kamu şirketinde yönetim kurulu üyeliği yaptığı ve bu görev karşılığında ek üret aldığı iddialarıyla ilgili “Nereden baksanız bu bir skandaldır. Bu skandal ‘Savcılık döneminde yapmadım da Bakan Yardımcılığı döneminde yaptım’ diyerek geçiştirilemez. Bu skandal hakkında Akın Gürlek’in açıklamaları hiç kimseyi tatmin etmez. Hakim ve Savcılar Kurulu’nun derhal bir inceleme ve soruşturma başlatması ve gereğini yapması gerekmektedir. Biz bunu hem bekliyoruz hem de an an takip edeceğimizi kamuoyu önünde duyuruyoruz” dedi.
Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Akın Gürlek hakkındaki iddialar ve bu sabah gazetecilerin gözaltına alınmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Akın Gürlek ile ilgili iddialara ilişkin elindeki belgeleri gösteren Günaydın, Gürlek’in Türkiye Varlık Fonu’na bağlı Eti Maden İşletmeleri’nin Lüksemburg merkezli iştiraki olan ETIMINE S.A’dan kazanç elde ettiğinin belgelerle ortaya konulduğunu ifade etti.
“Bu belgeleri inkar etmek ve böyle bir şey yok demek yerine Akın Gürlek çeşitli gazetecilere yaptığı açıklamalarda sadece bakan yardımcılığı döneminde bu işi yaptığını ifade etmekte yetiniyor” diyen Gökhan Günaydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerçeğin böyle olmadığını sizinle çok açık bir şekilde şekilde paylaşmak isterim. Gürlek’in Bakan Yardımcılığı görevi 2 Haziran 2022 tarihinde başlıyor ve 7 Ekim 2024 tarihinde sona eriyor. 8 Ekim 2024 tarihinden itibaren de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevi başlıyor. Peki sözü edilen dönemde Lüksemburg’da kurulu ve yüzde 75’lik hissesi Eti Maden’in yurt dışı temsilciliklerinden birisi olan ETIMINE S.A’ya bağlı olan şirkette yönetim kurulu üyeliğinin tarihleri nedir? 29 Kasım 2024 ve 6 Ağustos 2025. Bu orijinal belgelerden çok rahat sorgulanabileceği üzere Akın Gürlek, Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde Tasarruf Mevduatı Sigortası Fonu’na bağlı ETİMİNE S.A’dan Yönetim Kurulu üyeliği ücreti alıyor.
Buradaki hukuki skandal, yasaya aykırılıktan öte bir anlam taşıyor çünkü yürütmenin başı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlı olan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nun bir şirketinden Yönetim Kurulu üyeliği üzerinden; bir yargı organının Cumhuriyet Başsavcısı ücret alıyor. Üstelik de Akın Gürlek’in Cumhuriyet Başsavcısı ve hukukçu niteliği ile Etibank’ın Lüksemburg’da kurulu ETİMİNE S.A’nın Yönetim Kurulu üyeliğinde şirkete herhangi bir katkı sağlamayacağı açık.
Peki bütün bu siyasi skandal üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediyelerine, kadrolarına yönelik araçsallaştırılmış yargının faaliyetinin açıkça somutlaştığı bir nokta oluyor mu? Oluyor. Peki Bunun ötesinde başka ne var? Akın Gürlek diyor ki, ‘Ben o yönetim kurulu üyeliğini Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde değil, Bakan Yardımcılığı döneminde aldım.’
Anayasanın 140. maddesinin son fıkrasını sizlerle paylaşayım; diyor ki: ‘Hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar hakimler ve Savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler.’ Yani Akın Gürlek Bakan Yardımcısı iken de Anayasa’nın 140. maddesinin son fıkrası uyarınca herhangi bir yönetim kurulu üyeliğinden ya da başka bir yerden gelir elde edemez. Peki Akın Gürlek acaba Bakan Yardımcılığı döneminde de bir yönetim kurulu üyeliği yapmış mı? Bakın burada bir belge var. Bu belge Yönetim Kurulu üyeliğinin 18 Eylül 2024 tarihinde onaylandığını ve 12 Ağustos 2024 tarihi itibarıyla güncellendiğini de söylüyor.
“Her ikisi de ayrı ayrı yasaya aykırıdır”
Anlaşılan o ki Akın Gürlek Bakan Yardımcılığı döneminde başladığı Yönetim Kurulu üyeliğini, Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde de sürdürmüş. Her ikisi de ayrı ayrı yasaya aykırıdır.
Bakan Yardımcılığı dönemini, Anayasa 140 üzerinden tanımladım. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nu bilmiyor olamaz. ‘Başka iş ve görevler’ başlıklı 48. maddesi kazanç getirici hiçbir faaliyette hakim ve savcıların bulunamayacağını açıkça ortaya koyuyor. Resmi ve özel hiçbir görev alamazlar. İstisnası ne? Kanunlarda belirlenmez. Başka… Yani hakim savcı görevini yapacak. Bırakın hakim savcıyı, eşlerinin reşit olmayan veya kısıtlanmış çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyet var ise bunları dahi Adalet Bakanlığı’na 15 gün içerisinde bildirmek zorundalar. Dolayısıyla nereden baksanız bir skandaldır. Bu skandal ‘savcılık döneminde yapmadım da bakan yardımcılığı döneminde yaptım’ diyerek geçiştirilemez. Bu skandal hakkında Akın Gürlek’in açıklamaları hiç kimseyi tatmin etmez. Hakim ve Savcılar Kurulu’nun derhal bir inceleme ve soruşturma başlatması ve gereğini yapması gerekmektedir. Biz bunu hem bekliyoruz hem de an an takip edeceğimizi kamuoyu önünde duyuruyoruz.”
“Sabahın köründe evini basıp da polis eşliğinde ifadeye kimseyi davet edemezsiniz, bunun adı gözaltıdır”
Gökhan Günaydın, sabah saatlerinde bazı gazetecilerin gözaltına alınmasına ilişkin de konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre, Yavuz Oğhan, Ruşen Çakır, Aslı Aydıntaşbaş, Şaban Sevinç, Soner Yalçın, Batuhan Çolak’ın, sabah evlerinde polis eşliğinde ifadelerinin alınması için götürüldüklerini belirten Günaydın, şöyle konuştu:
“Bir gözaltı işlemi vardır, bir de davet usulüyle ifadeye çağırma vardır. Sabahın köründe evini basıp da polis eşliğinde ifadeye kimseyi davet edemezsiniz. Bunun adı gözaltıdır. Dolayısıyla böyle hibrit, ara, melez formüllerle bir meseleyi örtmeye çalışmayın. Bize gelen bilgilere göre Yavuz Oğhan an itibarıyla ifadesini verdikten sonra serbest bırakılmış. Aslı Hanım’ın da yurt dışında olduğuna ilişkin bilgiler geliyor. Diğer gazetecilerin de ifade sırasında olduğunu görüyoruz. Ne diyor Başsavcılık? ‘İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütüne hizmet etmek.’ İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü diyebilmen için bunun kesinleşmiş bir yargı kararına konu olması lazım. Ey savcı, sen hakim değilsin, sen soruşturma görevlisisin. Soruşturma aşamasındaki bir dosyaya sanki kesin bir yargı kararı varmış gibi çıkar amaçlı suç örgütü tanımı yapamazsın. Sana bunları beş yüz kere anlattık ama bilerek ve isteyerek bu suçu işlemeye devam ediyorsun.
Bu gazeteciler güya yalan haberi yayıyorlarmış. Bu nedenle yalan haberi yayma suçundan ifade vermeye davet edilmişler. Ben birkaç yalan haber söyleyeyim mi size? Mesela memleketin devlet kanalı TRT 560 milyar liralık bir yolsuzluktan bahsetmedi mi? Ve bu bahsettiği yalan çıkmadı mı? Stok görüntülerle kasadan paralar çıktı diye yayın yapmadı mı? Ve onların daha sonra stok görüntü olduğu ortaya çıkmadı mı? ‘Ekrem İmamoğlu’nun koruma müdürünün kasasından milyonlarca lira çıktı. Kasa açılamadı. İstanbul’a götürülüyor’ diye haber yaptılar. Ve arkasından da oranın şifresinin verilmiş bir küçük kasa olduğu ve oradan da sadece iki kutu mermi çıktığı yalanı ortaya çıkmadı mı? Bu yalan bilgiyi yayan devlet kanalı ve yandaş kanallara bugüne kadar ne yaptınız?
“Kamu ihalelerinden zenginleşenlere Sabah’ı ve ATV’yi satın aldırarak yandaş medya haline getirmediniz mi?”
Eğer medya üzerinden bir manipülasyon sözü edilecekse ben size sabah ATV operasyonunu hatırlatayım. Kamu ihalelerinden zenginleşenlere Sabah’ı ve ATV’yi satın aldırarak yandaş medya haline getirmediniz mi? Daha yakınlarda 2,5 milyar TL’lik deprem bölgesinde ihale verdiğiniz Eşref Keleş’e 84 milyon TL’ye Flash TV’yi aldırmadınız mı? Ya da Can Holding tarafından Aralık 2024’te 575 milyon dolara satın aldırılan Habertürk ve Show TV’ye siz ekim ayında el koyarak TMSF malına dönüştürmediniz mi? Ve o Can Holding’in sahibi Kemal Can size şunu söylemedi mi: ‘Bana bu Habertürk’ü ve Show TV’yi devlet yetkilileri, devlet büyükleri aldırdılar. Bunların yönetim kurullarına bakarsanız devletin izini görürsünüz’ Demedi mi? Kimdir bu devlet yetkilisi?
Aralık 2024’te Kemal Can’a Habertürk’ü ve Show TV’yi satın aldırıp da sonra Ekim 2025’te 10 ay sonra ona el koyan devlet acaba bu 10 ayda bilmediği neyi öğrenmiştir? Hangi çıkar gruplarının savaşına, itişmesine devlet alet edilmektedir? Daha 10 gün evvel Türkiye’nin en yurtsever gazetecilerinden Merdan Yanardağ’ın arkadaşlarıyla beraber dişleriyle tırnaklarıyla kurdukları ve bir sanayi sitesinin içerisinde güçlükle yayına devam ettirdikleri TELE1’i el koyarak daha ifadesi alınmadan el koyarak kayyım atamadın atamadın mı? Oradaki gazetecileri işsiz bırakmadın mı? Kanallarında ekranlarını dörde, beşe bölerek her gün Cumhuriyet Halk Partisi’ne küfreden yandaş gazetecileri kim fonluyor? Onlara ilişkin kim hangi bugüne kadar operasyon yaptı? Gerçek sorular bunlardır. Memlekette bir gün gerçekten adalet tecelli edecek o zaman bunların hesabı gerçekten teker teker sorulacak.”
“Bu skandala da Yargıtay müdahale edecek mi”
Gökhan Günaydın, Tayfun Kahraman ile ilgili AYM kararına da değinerek, “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin Tayfun Kahraman hakkında verdiği kararı ‘uygulamayacağım’ diyor. Böyle bir yetkisi var mıdır acaba İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin? Bu kaçıncı skandal? Bu skandala da Yargıtay müdahale edecek mi? Biz yeniden Anayasa Mahkemesi-Yargıtay tartışmalarının içerisinde mi kalacağız? Bu memleket yönetiliyor mu yoksa bu memleket savruluyor mu” diye konuştu.
Günaydın, “Her gece ya da her sabah bir başka hukuksuzluğa yatıp bir başka adaletsizliğe kalkabiliriz. Ama yurttaşlarımıza söz veriyoruz ki bu memlekette hukuku ve adaleti mutlaka tescil edeceğiz, mutlaka kuracağız. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bir tane rozet takmış hakim, savcı; hangi partinin rozeti olursa olsun kürsüde ya da idari makamlarda bulunamayacak” ifadelerini kullandı.

