Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Gökçe Gökçen’den İBB iddianamesi değerlendirmesi: “CHP’nin faaliyetlerini suç kapsamında görerek partiyi kapatmak için girişimde bulunuluyor”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İBB iddianamesine ilişkin “Sözde iddianame, gerçekte bir darbe muhtırası. Yapılmaya çalışılan aslında CHP faaliyetlerini cezalandırmak. Seçime çalışmayı, CHP’nin kurultay yapmasını, CHP’nin il binası satın almasını, parti içi faaliyetleri, toplantılar yapmayı, cumhurbaşkanı adaylığı için çalışmayı, ön seçim yapmayı; bütün bunları bir suç kapsamında görerek CHP’nin kapatılması için bir girişimde bulunuluyor. Bir darbe girişiminin ikinci ayağını yaşıyoruz 19 Mart’tan sonra. Ancak CHP öyle bakanlıklara dilekçe verilerek kurulmuş bir siyasi parti değildir. CHP savaş meydanlarında kurulmuş bir partidir, Türkiye’nin birinci partisidir. Ve hiç kimsenin CHP’yi kapatmaya gücü yetmeyecektir” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İBB iddianamesine ilişkin “Sözde

Haber: Gülara SUBAŞI – Kamara: Gurbetelli YALÇIN

(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İBB iddianamesine ilişkin “Sözde iddianame, gerçekte bir darbe muhtırası. Yapılmaya çalışılan aslında CHP faaliyetlerini cezalandırmak. Seçime çalışmayı, CHP’nin kurultay yapmasını, CHP’nin il binası satın almasını, parti içi faaliyetleri, toplantılar yapmayı, cumhurbaşkanı adaylığı için çalışmayı, ön seçim yapmayı; bütün bunları bir suç kapsamında görerek CHP’nin kapatılması için bir girişimde bulunuluyor. Bir darbe girişiminin ikinci ayağını yaşıyoruz 19 Mart’tan sonra. Ancak CHP öyle bakanlıklara dilekçe verilerek kurulmuş bir siyasi parti değildir. CHP savaş meydanlarında kurulmuş bir partidir, Türkiye’nin birinci partisidir. Ve hiç kimsenin CHP’yi kapatmaya gücü yetmeyecektir” dedi.

CHP Adalet Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesini ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Gökçen, CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 2 bin yıldan fazla hapisle yargılandığı, 3 bin 900 sayfalık iddianameye ilişkin şunları söyledi:

“Bu iddianamede CHP’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir bildirimde bulunuluyor bu taleple. Her ne kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı şu anda lafı dolandırsa da sonradan yaptığı açıklamalarla ‘Aslında öyle demek istemedik’ dese de Anayasa’nın 68’inci ve 69’uncu maddelerine atıfla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir bildirimde bulunuyor. Bu iddianame tam da bu yüzden hem siyasi bir iddianamedir hem de bir darbe muhtırası niteliğindedir. Ve bu iddianamede ifadeleri görüyoruz, 15 gizli tanık ifadesi. Yani savunma yapacak olanların hiçbir zaman yüzünü görmeyeceği, sesini doğru olarak duymayacağı, kendisini savunmak için iddialarla karşılaştığı zaman bunları çürütme imkanı bulamayacağı ifadelerle dolu. Kendisini tekrar eden itirafçı, aslında iftiracı ifadeleriyle dolu bir iddianame. Aynı zamanda CHP içinde yapılan parti çalışmalarının suç olarak görüldüğü, cumhurbaşkanı adayı olmanın bir suç olarak görüldüğü, savunma faaliyetinin, avukatlık mesleğinin bir suç olarak görüldüğü bir iddianame hazırlanmış. Aslında sözde iddianame, gerçekte bir darbe muhtırası.”

iki şüpheli birbirinden habersiz olarak aynı olayı yaşıyorlar ve 15 gün arayla noktasıvirgülüne kadar aynı olayı anlatıyorlar”

Gökçen, “İddianamede bazı sanıkların ifadelerinin kelimesi kelimesine örtüşmesi, iddianamenin kopyala yapıştır yöntemiyle hazırlandığı şüphesi doğurdu. Ayrıca ‘hissettim’, ‘duydum’, ‘düşünüyorum’ gibi ifadelerin çokça yer aldığı görüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı ‘ahtapotun kolları’ ifadesinin de iddianamede yer aldığı görüldü. Tüm bunlara ilişkin ne söylersiniz” sorusunu şöyle yanıtladı:

“İddianamede 969 kez ‘hatırladığım kadarıyla’, 774 kez ‘bilmiyorum’, 691 kez -muş’lar, -miş’ler, 546 kez ‘duydum’, 516 kez ‘bildiğim kadarıyla’, 499 kez ‘olabilir’ ‘öğrendim’, ‘söylemişti’, ‘düşünüyorum’, ‘olabilirim’, ‘söylendi’, ‘duyduğuma göre’ diye devam eden bir listeden bahsediyoruz. Ve iki ifade birbirinin tıpatıp aynısı daha önce etkin pişmanlık kapsamında verilmiş olan ifadelerden ikisi arka arkaya sayılmış. Bu ifadeler şöyle başlıyor mesela; ‘Ağustos ayı gibi Gülden Hanım beni arayarak SK Prodüksiyon’dan dolayı kendilerini tanıdığını ve düzgün iş yaptığını bildiğini söyleyerek… benden alarak gitti.’ Şüpheli Cem Çelik’in 23.04.2025 tarihli ifadesinde yine ‘Ağustos ayı gibi Gülden Hanım beni arayarak SK Prodüksiyon…’ diye başlıyor, ‘…alarak gitti’ diye bitiyor. Birebir noktası-virgülüne kadar aynı, yazım hatalarına kadar aynı, üç noktasına kadar aynı bir ifadeden bahsediyoruz. Aralarında 15 gün fark var. Şimdi her nasılsa iki şüpheli birbirinden habersiz olarak aynı olayı yaşıyorlar ve 15 gün arayla noktası-virgülüne kadar aynı olayı anlatıyorlar. Kendi başlarına gelmiş gibi.

“Siyasi bir iddianame olduğunu, ‘ahtapot kolları gibi’ diye başlamasından anlıyoruz”

Başlı başına bu bile bir soruşturma konusu olmalı. Bu ifadeler hangi koşullar altında veriliyor? Aslında olan şu: Onlara hazır bir ifade veriliyor, altına imza atmaları isteniyor. Zaten defalarca suç duyurularıyla ortaya çıkmıştı. Bu sadece iki ifade değil. Bu 43 kez tekrarlanıyor iddianamede. Daha önce FETÖ’cülerin yaptığı gibi Ergenekon dosyasında olduğu gibi Balyoz davasında, KCK davalarında olduğu gibi böyle binlerce sayfalık, okunması zor, insanların aklında şüphe yaratma amaçlı bir iddianame uzun bir şekilde hazırlanıyor. Fakat bu hazırlanan iddianamenin içinde 43 kez sadece bu ifade yer alıyor. Gerçekliğe dayanmayan ve gerçekliğe dayanıp dayanmadığı araştırılmamış… Aynı avukat Mehmet Pehlivan ile ilgili yapılan suçlamalarda olduğu gibi. Bir kişinin ifadesiyle Mehmet Pehlivan tutuklanıyor ve Mehmet Pehlivan hakkında söyledikleri dahil olmak üzere söylediklerinin yalan olduğu, savcılık ifadesinde savcılığın kendi açıklamasında ortaya konuluyor. Deniliyor ki ‘Bu kişi ifadeleri yanlış çıktığı için tekrar tutuklanmıştır. İfadelerinde çelişki ve tutarsızlıklar vardır.’ Ve yandaş medyaya bakıyorsunuz, ‘Orada deniliyor ki ifadelerin yüzde 80’i yalan çıkmış.’ Bu kişinin ifadeleriyle birlikte hem Mehmet Pehlivan serbest bırakılmıyor hem de iddianamenin tamamı bu kişinin ifadeleri üzerine kuruluyor. Baştan aşağı çelişkili ve şu ana kadar okuyabildiğimiz kadarıyla ortaya çıkardığımız çelişkilerin haddi hesabı yok. Tutarsızlıkların, delilsizliğin haddi hesabı yok. Ve siyasi bir iddianame olduğunu, ‘ahtapot kolları gibi’ diye başlamasından; ‘cumhurbaşkanı adaylığını, CHP’yi ele geçirme’ gib bunları suç olarak gören bir anlayışı açıkça göstermesinden anlıyoruz zaten.”

“Yapılmaya çalışılan aslında CHP faaliyetlerini cezalandırmak”

CHP’li Gökçen, “İstanbul cumhuriyet Başsavcılığı, siyasi partiler kanunu gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na CHP’nin kapatılması yönünde bildirimde bulunduğunu da açıkladı. CHP’ye yönelik bir kapatma girişimi bekliyor musunuz” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bir darbe muhtırası olduğunu söylemiştik bu iddianamenin. Ve aynen şöyle söylenmiş iddianamenin 258’inci sayfasında: ‘Seçim, sandık verilerinin CHP tüzel kişiliğinden usulsüz yayıldığı anlaşıldığından Anayasa 68-69’uncu maddeleri ve Siyasi Partiler Kanunu kapsamında gereğinin takdiri için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir.’ Son derece açık.

CHP’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir talepte bulunulacağını söylüyor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı. Atıf yaptığı maddeler, 68’inci ve 69’uncu maddeler. 68’inci maddenin dördüncü fıkrasında siyasi partilerin kapatılma sebepleri var. Yani yapılmaya çalışılan aslında CHP faaliyetlerini cezalandırmak. Seçime çalışmayı, CHP’nin kurultay yapmasını, CHP’nin il binası satın almasını, parti içi faaliyetleri, toplantılar yapmayı, cumhurbaşkanı adaylığı için çalışmayı, ön seçim yapmayı; bütün bunları bir suç kapsamında görerek CHP’nin kapatılması için bir girişimde bulunuluyor.

“İktidarlarını sonsuz kılmayı amaçlıyorlar”

Şunu sormak lazım: Daha iktidarlarının ilk yıllarından itibaren, ‘Bizim partilerimizi kapatmaya çalıştılar. Bizi cezaevine attılar. Bizi şiir okuduğumuz için cezalandırdılar’ diye siyaset yapanların bugün geldiği durumu milletimizin vicdanına emanet etmek lazım. Şimdiye kadar hep demokrasinin siyasi partilerin özgürce yarışmasına dayalı olduğunu savunanlar, bugün kendileri gücü ele geçirdikten sonra, yargıyı ele geçirdikten sonra, halkı ikna etme kabiliyetlerini yitirdikleri zaman nasıl yargı kollarına başvurduklarını hep beraber görüyoruz. Halkı ikna etme kabiliyetlerini yitirdiler. Çünkü rakiplerini cezaevine atarak, tutuklayarak, onlar hakkında itibar suikasti yaparak iktidarlarını sonsuz kılmayı amaçlıyorlar. Ve bunu yaparken de halkta meşruiyetlerinin kalmadığını, aslında biz söylemiyoruz, Amerikan Büyükelçisi söylüyor. Diyor ki ‘Biz ona ihtiyacı olan meşruiyeti vereceğiz. Trump bunu yapacak.’ Ve eğer halkta meşruiyeti aramayacaksanız, halka ‘Ben iyiyim, onlar kötü’ diye anlatamayacaksanız eğer, vaatlerinizi yarıştıramayacaksanız eğer o zaman meşruiyeti yurt dışında başka güçler de aramaya başlarsınız. Şu an yaşadığımız budur aslında.

“Hiç kimsenin CHP’yi kapatmaya gücü yetmeyecektir”

Uluslararası alanda aranan güçle, aranan meşruiyet kullanılarak CHP, Türkiye’nin birinci partisi hem Türkiye’de ilk kurulmuş olan parti, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi hem de son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi olmuş olan CHP’yi kapatmaya çalışıyorlar, bastırmaya çalışıyorlar, cumhurbaşkanı adaylığını Ekrem İmamoğlu’nun engellemek istiyorlar ve cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağımızı çok iyi biliyorlar. Aynı son seçimleri kazandığımız gibi.

İşte tam da bu yüzden Türkiye’de sadece aslında CHP ile savaşmıyorlar, CHP’yi kapatmak istemiyorlar sadece; aslında halkla kavga ediyorlar. Halkın taleplerinin siyaset tarafından görünür olmasını istemiyorlar, halk için çalışılsın istemiyorlar. Tam da bu yüzden böyle bir darbe muhtırasına giriştiler, böyle bir darbe girişiminin ikinci ayağını yaşıyoruz 19 Mart’tan sonra. Ancak CHP öyle bakanlıklara dilekçe verilerek kurulmuş bir siyasi parti değildir. CHP savaş meydanlarında kurulmuş bir partidir, Türkiye’nin birinci partisidir. Ve hiç kimsenin CHP’yi kapatmaya gücü yetmeyecektir.”