Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Eğitim Sen Eskişehir Şubesi’nden MESEM önünde protesto: “Bizler, hiçbir öğrencimizin sermayenin kar hırsına kurban edilmesine izin vermeyeceğiz”

Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) değinirken, “Bizler, hiçbir öğrencimizin sermayenin kâr hırsına kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızın eğitim hakkını, can güvenliğini ve geleceğini savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, Mesleki Eğitim Merkezleri'ne

(ESKİŞEHİR) – Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) değinirken, “Bizler, hiçbir öğrencimizin sermayenin kâr hırsına kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızın eğitim hakkını, can güvenliğini ve geleceğini savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Demirkol, bir grup sendika üyesiyle birlikte Odunpazarı MESEM önünde basın açıklaması yaptı.

MESEM’ler aracılığıyla hayatını ya da uzvunu kaybeden çocuklara dikkati çeken Demirkol, “Çocuklarımızın yeri sanayi siteleri, atölyeler veya fabrikalar değil; okulları, sınıfları ve oyun alanlarıdır. Öğrencilerin ucuz işgücü olarak görülmesi anlayışından derhal vazgeçilmeli” ifadelerini kullandı. Demirkol, şunları kaydetti:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın, mesleki eğitimi güçlendirme iddiasıyla yaygınlaştırdığı MESEM uygulaması, bugün gelinen noktada çocuklarımızın eğitim hakkının gasbedildiği, ucuz işgücü olarak sermayeye sunulduğu bir ‘çocuk işçiliği’ sistemine dönüşmüştür. Eğitim Sen olarak, eğitimin piyasalaştırılmasına ve öğrencilerimizin ‘stajyer’ veya ‘çırak’ adı altında sömürülmesine karşı sesimizi yükseltmek, gerçekleri kamuoyuyla paylaşmak için buradayız.

MESEM kapsamında öğrencilerimiz, meslek öğrenmek vaadiyle okullarından koparılmakta, haftanın dört günü denetimsiz, güvencesiz ve çoğu zaman ağır iş koşullarının olduğu sanayi sitelerine, atölyelere ve işletmelere gönderilmektedir. Henüz gelişim çağında olan bu çocuklar, yetişkinlerin dahi zorlandığı şartlarda çalıştırılmakta, eğitim alması gereken saatleri üretim bantlarında geçirmektedir.

“Devlet eliyle çocuk işçiliği meşrulaştırılıyor”

Türkiye’de çocuklar, devlet destekli bir sömürü sisteminin kurbanı haline getirilmiştir. MESEM’ler, iktidarın eğitimi piyasalaştırma ve eğitim hakkını ticarileştirme politikasının en keskin örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle bu merkezler adeta bir ‘çocuk işçi fabrikası’ haline getirilmiştir. Bu sistemle birlikte kamu kaynakları sermayeye aktarılıyor. Öğrencilerin maaşları ve sigorta primleri, işveren tarafından değil, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, yani halkın cebinden ödenmektedir. Patronlara ‘bedava işçi’ sağlanırken, bu çocukların eğitimi ikinci plana atılmaktadır. Yeterli iş güvenliği eğitimi almayan ve yeterince denetlenmeyen işyerlerinde çalışan çocuklarımız, iş cinayetlerine kurban gitmektedir. Son dönemlerde MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybeden veya uzuv kaybı yaşayan çocuklarımızın olduğu göz önüne alındığında, bu kazalar ‘kader’ değil, göz göre göre gelen cinayetlerdir.

“MESEM uygulaması çocukları okuldan koparıyor”

‘Mesleki eğitim meselesi, memleket meselesi’ sloganıyla proje üretme ve mesleki eğitimi güçlendirme iddiasıyla yola çıkanlar son 6 yılda ülkemizde meslek liselerinin sayısını 2 bin civarında azaltmışlar ve bunun yerine MESEM uygulamalarıyla çocuk işçiliğini meşru hale getirmişlerdir. MESEM uygulamaları yoksul aile çocuklarını, kısa yoldan para kazanma umuduyla örgün eğitimden koparmakta ve geleceksizliğe itmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği, MESEM uygulamalarıyla derin bir uçuruma dönüşmüştür. Milli Eğitim Bakanı’nın istifasını talep eden öğrencilerin tutuklanması, demokratik haklarını kullanan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üye ve yöneticilerine yönelik şiddet, iktidarın gerçeği gizleme çabasının açık göstergesidir. Oysa ne baskı ne tutuklama ne de gözdağı, çocuk emeği sömürüsünün üzerini örtebilir.

Taleplerimiz açık ve nettir: Çocuklarımızın yeri sanayi siteleri, atölyeler veya fabrikalar değil; okulları, sınıfları ve oyun alanlarıdır. Öğrencilerin ucuz işgücü olarak görülmesi anlayışından derhal vazgeçilmeli, emeklerini sömürecek uygulamalar ve iş birliği protokolleri iptal edilmeli, mesleki eğitim, pedagojik ilkelere uygun olarak, okul bünyesindeki atölyelerde ve öğretmen gözetiminde verilmeli ve meslek liselerinin statüleri geliştirilmelidir. Bizler, hiçbir öğrencimizin sermayenin kâr hırsına kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızın eğitim hakkını, can güvenliğini ve geleceğini savunmaya devam edeceğiz.”