(TBMM) – Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, “Sayın Tufan Erhürman’ın yerelde kendisinden önceki Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar başta olmak üzere önceki Cumhurbaşkanları ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ile yakın işbirliği içerisinde bu sorunun çözülmesine yönelik gayret sarf edeceğine güveniyorum. Yeni bir federasyon projesi ya da bunun başka bir versiyonunu yaratmaya çalışmak tek kelimeyle aldatmaca olur, zaman kaybı olur” dedi.
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aksakal, konuşmasına Ahmet Taner Kışlalı’yı 26’ncı ölüm yıldönümünde anarak başladı. Aksakal, şunları söyledi:
“Dünya’da ve özellikle de bölgemizde yaşanan sıcak gelişmelerin, yerini daha sakin, daha serin bir ortama bırakma eğilimi olmadığını üzülerek izliyoruz. Ortadoğu’da Suriye ve Gazze’de yakın zaman da yaşanan gelişmelerin nihai olarak bir barış ve sükûnet ortamına yönelik girişimler olmaktan öte, saldırgan, katliamcı ve soykırımcı İsrail’e bir nefes aldırma, saldırı araçlarını çeşitlendirip toparlanması için yaratılan bir zaman kazandırma süreci olduğu açıkça görülmektedir. Dünya böyle bir vahşeti daha fazla kaldıramaz! Çözüm Türkiye’nin iradesindedir. Bunu yüzlerce defadır tekrar ediyoruz ve söylüyoruz. Sadece İsrail değil aynı zamanda Suriye’deki kaosun da çözümü konusundaki konuşulacak yegâne muhatap Amerika Birleşik Devletleri’dir. Bugünden tezi yok ortada yaşanan bu manzaranın derhal düzeltilmesi konusunda ABD ile acil ve özel bir gündemle görüşmeler başlatılmalı, aksi halde Türkiye sorunu kendisi çözmelidir.
“Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu kriterler gayet açık ve nettir”
Önceki gün Diyarbakır’da yapılmaya çalışılan provokasyonu hep birlikte izledik. İmralı’da cezasını yatan terörist elebaşı bebek katili için özgürlük talebiyle ‘yürüyüş’ adı altında gerçekleştirilen, ama asıl amacı Diyarbakır Kalesine terörist başının posterini asmak olan provokatif eylemde, toplumun güvenliğini sağlamakla görevli devletin polisini ‘düşman’ diye tanımlayan bir anlayış, olsa olsa iyi niyetle yürütülen sürece yönelik kasıtlı bir sabotaj girişiminden başka türlü değerlendirilemez. Şunu bir kez daha hatırlatmak isterim ki tarihten bu yana bir Türk yurdu olan Diyarbakır Kalesine sadece ay yıldızlı albayrak asılabilir. Ama görüyoruz ki terör örgütü PKK ve türevleri, yaşam güvenceleri olan Amerika’nın ve İsrail’in yörüngesinde tarihin gerçeklerinden uzak, siyasi ahlaktan bîhaber, bıraktığımız yerde aynen yaşamaya devam ediyorlar.
Terör örgütü YPG-PYD’nin elebaşı Mazlum Abdi, Suriye ile yaptıkları anlaşma kapsamında Suriye Milli Savunma Bakanlığı ve Suriye Silahlı Kuvvetlerinde üst düzey görev ve sorumluluklar üstlenmeyi hayal ediyor. Öyle ki, neredeyse kendisini Suriye Genelkurmay Başkanı olarak ilân etmediği kaldı. Türkiye bu süreci daha fazla tolere edemez. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu kriterler gayet açık ve nettir. SDG’nin ve sözde kendisini feshettiğini ilân eden PKK’nın tüm militanları devlete sığınmalı ve envanterlerindeki her türlü silahı tümüyle derhal teslim etmelidir. Eğer bu gerçekleşmeyecekse -ki öyle görünüyor- Türkiye Cumhuriyeti gerekeni zaman geçirmeden yapmalı, o teröristleri ve silahları bizzat teslim almalıdır. Aksi halde geçen her dakika Türkiye’nin aleyhine sonuçlar doğuracaktır.
“Kıbrıs adası artık bir barış adası olmalıdır”
Geçtiğimiz Pazar günü Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. 7 adayın yarıştığı seçimleri yüzde 62,76 gibi bir oy desteğiyle Sayın Tufan Erhürman kazandı. Öncelikle Sayın Erhürman’ı bu başarısından dolayı kutluyor, bugüne kadar görev yapan Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’a Kıbrıs Türk halkına ve devletine yönelik verdiği tüm hizmetleri nedeniyle şükranlarımızı sunuyoruz. Seçim sonuçlarının başta Kıbrıslı soydaşlarımıza ve Kıbrıs Türk devletine hayırlı olmasını temenni ediyorum. Tabii Kıbrıs denilince aklımıza ilk olarak 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ve o harekâtın kararını alan 37’nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan gelir. Daha sonra; Bu uyarının ciddiyetine vakıf olamayan Rumlar katliamlarına devam edince 14 Ağustos 1974’te yapılan ikinci harekât için dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in ‘Ayşe tatile çıksın’ mesajı gelir. Türk milleti olarak biz istiyor ve diliyoruz ki Kıbrıs adası artık bir barış adası olmalıdır.
“İki devletli çözüm dışında bir seçeneği konuşmak zaman kaybı”
Birleşmiş Milletler öncülüğünde ‘Annan Planı’ olarak hayata geçirilmeye çalışılan politikaların gerçekleşen referandumda Rum tarafınca reddedilmesiyle artık ortak yaşam konusunda bir umut kalmamış, o gün bu stratejiye olumlu yaklaşım sergileyen Türkiye bugün iki devletli çözüm dışında bir seçeneği konuşmanın zaman kaybından başka bir anlam taşımayacağını da görmüştür. Yeni dönemde bu çerçevede yürütülecek politika ve diyalogların ete kemiğe bürünmesi yönünde mesai harcamak en akılcı olanıdır. Sayın Tufan Erhürman’ın bu doğrultuda yerelde başta kendisinden önceki Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar olmak üzere önceki Cumhurbaşkanları ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ile yakın işbirliği içerisinde bu sorunun çözülmesine yönelik gayret sarf edeceğine güveniyorum. Yeni bir federasyon projesi ya da bunun başka bir versiyonunu yaratmaya çalışmak tek kelimeyle aldatmaca olur, zaman kaybı olur.
“Öngörü farkını halkımızın da takdirlerine sunuyorum”
Bu arada tabii ki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını kendilerince farklı mecralara çekerek yorum yapan bazı siyasi yapılar da dikkatimizden kaçmıyor. Rum Kesimi’ndeki siyasetçi ve medya organlarının heyecanını ve mutluluğunu bir ölçüde anlamak mümkün olsa da, düne kadar federasyon tezinin savunucusu olan Cumhuriyetçi Türk Partisini ‘kardeş parti’ olarak ilân eden CHP’nin bugünkü Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ile Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet kurulmasının yolunu açan o günkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Bülent Ecevit arasındaki öngörü farkını halkımızın da takdirlerine sunuyorum.”