Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Devlet Tiyatroları’nda Bölge Genel Müdürü olan iki sanık “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat etti

Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Efe Ünsal’ın “İştirak halinde cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçun”dan yargılandıkları davada sanıklar hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verildi.

Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana Devlet

Haber: Esra TOKAT

(ANKARA) – Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Efe Ünsal’ın “İştirak halinde cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçun”dan yargılandıkları davada sanıklar hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verildi.

Ankara’da bir otelde Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana devlet Tiyatrosu Müdürü Efe Ünsal’ın tiyatrocu H.K’yı rızası bulunmamasına rağmen otel odasının içine çekerek, odadan çıkmasını engellemek suretiyle iştirak halinde “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan yargılandıkları davanın ilk duruşması bugün görüldü.

Duruşmaya sanıklar Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Efe Ünsal ile müşteki H.K. ile taraf avukatları hazır bulundu. Öte yandan duruşmayı Oyuncular Sendikası da izledi. Kimlik tespitlerinin ardından duruşma sanıkların savunmalarıyla başladı.

Sanıklardan “sarhoştu” savunması

Sanık Ünsal, olay günü Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün toplantısı nedeniyle Ankara’da olduğunu belirtti ve şu savunmayı yaptı:

“O gün bölge müdürleri ile bir toplantı yaptık ardından otele döndük. Bu sırada H.K. de turnedeymiş onlar da otele dönmüşler ve sohbet edildi birlikte. Sonrasında yukarı çıkıldı. Ben esasında otelde kalmayacaktım, ailem Ankara’dadır. Lobide bekliyordum. Sonra Sezai ile sohbetimiz uzayınca otelde kalmaya karar verdim. Biz odanın önüne geldiğimizde Sezai Bey saatin geç olması nedeniyle bu kadar kalabalığı odaya alamayacağını ve gitar çalamayacağını söyledi. H.K. ise ısrarla odaya girmek istiyordu, her defasında Sezai Bey almamak için uyardı. Sarhoş olduğu her halinden belliydi kendisinin. Biz anlamlandıramadık davranışlarını, odaya girdikten sonra tuhaflaştı, duvara sırtını dayayıp yere doğru çöktü. H.K. aşırı ilgi gösteriyordu hepimize. Ona ‘bizimle ilginin nedeni nedir?’ diye sorduğumuzda kahkaha attı. Biz odadan çıkmasını istedik ancak gitmedi. Sonunda Sezai Bey sesini yükseltti öylelikle odadan çıktı. Sezai Bey de ben de kesinlikle kendisine dokunmadık.”

“Niye Sezai Bey’in odasına çıktığımı hatırlamıyorum”

Hakim’in ‘Sizin odanıza gidilecekti, neden Sezai Bey’in odasına gidildi?’ şeklindeki sorusuna sanık Ünsal, “Niye Sezai Bey’in odasına çıktığımı hatırlamıyorum. O akşam alkol de aldık, detayları tam hatırlamıyorum. H.K. odadan çıktıktan sonra ben de bir kaç dakika odada kaldım sonra odama geçtim. Koridora çıktığımda şahısları görmedim ancak seslerini duydum” yanıtını verdi. Otelde bulunan olay anına ait kamera kayıtlarına ait rapor hakkında ise “Eksiklikler var buna itiraz ediyorum” yanıtını verdi.

Sanık Ünsal’ın savunması sonrasında sanık Yılmaz’ın savunmasına geçildi. Yılmaz şu iddialarda bulundu:

“Biz aşağıda sohbet ederken H.K. ve ekip arkadaşları otele geldi. O gece sohbetin büyük kısmını onlarla yaptım. Sohbet ilerlediğinde arkadaşlar ‘gitar çalar mısın’ abi dediler ben de ‘saat geç, başka sefere’ dedim. Sonrasında yukarı çıktık tekrar ısrar ettiler. Yukarı çıktığımızda arkadaşlar başka odada sohbet ediyorlardı. Sonrasında ben odama gittim ve bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Kapıyı açtığımda H.K. ‘Sezai Bey biz geldik’ dedi. Efe ve İsmail ve Mesut da vardı. Arkadaşlar çok sarhoştu ben değildim o yüzden dakika dakika hatırlıyorum neler olduğunu. H.K. odaya girmek istedi ben ittirdim ve almadım. İsmail Bey de alınmayacağını anlayınca ‘gidelim’ dedi sonunda onlar gitti ve H.K. defalarca odaya girmek istedi. Ben dil döktüm ama H.K’yı odadan uzaklaştıramadım. İsmail bu arada geldi gitti sürekli, ara ara götürmeye çalıştı H.K’yı. Ben en sonunda Efe’yi odaya aldım ama H.K. hala içeri girmeye çalışıyordu. O sırada bir anda H. Hanım odaya girdi ve sırtını duvara verip kendini çuval gibi yere bıraktı. Kapı zaten otomatik kapanıyor. ‘Lütfen çıkar mısın, arkadaşların dışarıda kaldı, sonra koltuğa oturdu, iki elini önüne bağladı ve ‘Sezai Bey’ diye seslendi. Sonra ben sesimi yükseltince şarkı mırıldana mırıldana ‘aman be’ diyerek odadan çıktı. Sonra ‘tadımız tuzumuz kaçtı’ diyerek Efe gitti. Sonra İsmail beni cep telefonundan aradı ve ‘abi H’nin odasını aramışsın, bir şey mi oldu’ şeklinde konuştu. Ben de ‘aramadım, geç oldu, yatın artık uyuyun’ dedim. Ben o gün eğer tüm ekibi odama alsaydım bunlar olmayacaktı, en büyük hatam bu oldu. Görüntü kayıtlarına dair hazırlanan tutanakta ‘Kadehinden içeri çektiğim’ şeklindeki bir ifade kullanılmış ancak ben asla tutup içeri çekmedim.”

“Sadece benim elimde içki yoktu onlarda da vardı”

Müşteki H.K. ise savunmasında şunları dile getirdi:

“O gün turne kapsamında Ankara’ya geldik. Çıkışta arkadaşlarımla dışarıda otururken bir telefon geldi bana ve ‘tanıdığın herkes burada sen nerede burada değilsin, haberin yok muydu?’ denildi ve ben de arkadaşlarımda otele gittim. Bir ya da iki kadeh şarap içmiştim, benim ağır bir bağırsak rahatsızlığım var. Bu yüzden otele gittiğimde de tek bir kadeh şarap istedim ve o bardak gece boyunca zaten hiç bitmedi. Beni Burcu ablam başımı dizine yatırıp okşadı. Herkes benim abim, ablam ve hocamdı. O yüzden bir güven ortamı vardı. Bütün müdürler rakı içip gelmişler ve orada da içmeye devam ediyorlardı. Sadece benim elimde içki yoktu onlarda da vardı. Efe Bey ve Sezai Bey ile lobide bir karşılaşma yok, oysa yukarı birlikte çıktık. Orada otururken ikisinin okul günlerinden sohbet açıldı ve sonrasında, Sezai Bey ‘hadi gitar çalayım ben’ dedi, Efe Bey de aynı şekilde ‘yukarı çıkalım’ dedi.

“Beni kolumdan tutarak içeri çekti”

Biz geldik dedim çünkü evet biz geldik. Odanın önüne İsmail, Mesut ve ben geldiğimizde Sezai Bey arkadaşlarımın da geldiğini gördü kafasını uzatıp baktı ve bu yüzden ‘ben uyuyacağım artık’ dedi. İsmail de ‘tamam abi o zaman’ dedi. Biz de hatta ‘niye çağırdı o zaman’ dedik. Sezai Bey çağırmadığı halde Efe Bey geldi bir anda içeri girdi. Ben ‘Hadi abi görüşürüz’ diye eğildiğim anda Sezai Bey beni kolumdan tutarak içeri çekti. Kapı ardından hemen kapandı. Sonra ben yere düştüm, yüz üstü kapaklandım. Ben kalktım ve sonra ‘Ne oluyor?’ dedim. Sezai Bey üstüme yürüdü ve ‘sen bunları neden çağırdın’ diye sordu. Sonra ben bağırmaya başladım ‘ne yapıyorsunuz siz, ne oluyor?’ diye.

Müşteki H.K: Benim ne hastalığım ne de kötü kadınlığım, ruh hastalığım kaldı

Beni kollarımdan tutup ‘sakin ol’ diyerek koltuğa oturttu Sezai Bey. Ben o anda çok korktum ve küfrettim. ‘Çekil önümden’ dedikçe bana ‘otur, sakin ol’ dedi. Ben küfredip bağırınca şaşırdılar, o boşlukta odadan kendimi attım, kimse beni odadan çıkartmadı. Ben ağlıyorum zaten. Arkadaşlarıma ‘beni odama götürün’ dedim ağlayarak. Bir koluma mesut, bir koluma İsmail girip ve beni odama götürdüler. Sonra ben resepsiyondan arandım ve ‘H. Hanım, Sezai Bey sizinle görüşmek istiyor, oda numaranızı istedi. O benim öğrencim, sarhoştu. Halini merak ettim bakacağım’ dedi. Ben de ‘oda numaramı söylemeyin, istiyorsa bağlayın’ dedim. Ardından odamdaki telefon çaldı açtım ve bu adam sesimi dinleyip kapattı. Sonra İsmail’e dedim ki ‘abi ara şu adamı beni sahipsiz sanmasınlar’ dedim. İsmail aradı ve ‘abi ne istiyorsun kızdan, niye arıyorsun’ demesi üzerine ‘arkadaşım ne diyorsunuz, ne saçmalıyorsunuz’ diyerek telefonu kapattı ve aramadı. Hem kurumumda, hem de bütün Genel Müdürlük’ten mobbing yiyorum. Benim ne hastalığım ne de kötü kadınlığım, ruh hastalığım kaldı. Ama ben bu halde hiç bir işimi aksatmadım, her görevimi yerine getirdim. Sabah da oteli arayıp korktuğumu ve bu yüzden benim adımı kim verirse versin bir daha oda numaramı ve telefon numarasını kimseye vermemelerini istedim.”

Tanık dinlendi: Odadan yüzü beyaz ve gergin çıktı

Duruşmada tanık İsmail Tütüncü dinlendi. Tanık Tütüncü, “O gün sohbet edildi. Sezai Bey ile daha öncesinde tanışmışlığım var. Sezai Bey önden çıktı. Neden önden çıktı bilmiyorum. Beni çağırdı Sezai Bey, gitarımı getirmeyip getirmediğimi sordu. Sonra gitarını getiren arkadaşım Mesut’u çağırdım. Sezai Bey ise uçağı olduğunu, yorgun olduğunu ve dinleyip uyuyacağını söyledi. Sonra geri döndüm, kapı kapanma sesi geldi ve döndüğümde kimse yoktu. Koridorda bir süre bekledim. Daha sonra H. odadan çıktı, bize doğru hızlı şekilde geldi, yüzü gergindi, beyazdı ve ‘beni odama götürün’ dedi. Kendisini odaya götürdük ve ağlamaya başladı. Kısa kısa ‘nasıl olabilir’ gibi cümleler söyledi ağlarken. Odanın telefonu çaldı. H. telefonu açtı ve ‘bağlayın’ dedi. Sonra ‘alo, alo, konuş’ dedi ve telefonu kapattı. Lobiden aranarak Sezai Bey’in kendisini aradığı söylendiğini belirtti bize” şeklinde beyan verdi.

“Bu süreçte sanık tarafı bir zarar görmedi üstüne Efe Bey Adana’dan Ankara’ya tayin oldu”

Müşteki avukatı Elif İlsu Özbek de şunları kaydetti:

Benim müvekkilim bir memur ve Devlet Tiyatrosu oyuncusu. 10 aydır yaşadığı sorunların bizzat şahidiyim. Erkek hegemonyasında yaşadığımız bir ülkede bir kadının böyle bir şey yaşamadan bu durumu dile getirmesi gerçekçi değildir. Yaşamadan bunu söylemesi düşünülemez. Videoda defalarca seyrettim, Sezai Bey defalarca içeri çekiyor müvekkilimi. Madem onlara göre müvekkilim şarkı mırıldanarak çıktı de tanıklar neden benim müvekkilimin yüzünün bembeyaz olduğunu ve ağladığını söyledi. ‘Kadının o saatte işi neydi, alkollüydü’ şeklinde sanıkların savunması yapması mağdur suçlayıcılıktan başka bir şey değildir. Benim müvekkilim bu süreçte çok zor şeyler yaşadı, kaç kez şikayetini geri çekmediği halde ‘çekti’ şeklinde dedikodular çıkartıldı. Bu süreçte sanık tarafı bir zarar görmedi üstüne Efe Bey Adana’dan Ankara’ya tayin oldu.”

“Delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat

Beyanların ardından Cumhuriyet Savcısı esas hakkındaki mütalaasında “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi hususu doğrultusunda sanıkların beraatini istedi. Hakim 10 dakika aranın ardından kararını açıkladı. Hakim, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi doğrultusunda “delil yetersizliği” gerekçesiyle sanıkların beraatine karar verdi.