Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dervişoğlu’ndan terör örgütü PKK’nın çekilme kararına tepki: “Bunlar kendilerini feshetmemiş miydi? PKK kendisini kapatmamış mıydı”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, terör örgütü PKK’nın Türkiye’den çekilme kararına tepki göstererek, “Bunlar kendilerini feshetmemiş miydi? PKK kendisini kapatmamış mıydı? Bunların sergilemiş oldukları bir vazgeçiş yoktur. Ayrıca birisi bana yine açıklasın, bunların demokratik yol ve yöntemlerle hukuk zemini oluşturarak o bahsettikleri siyasi entegrasyonla temin etmeye çalıştıkları şeyin 50 yıldır silahla temin ettiği şeyden olan farkını açıklasın. Silahla neyi istiyorlarsa şimdi arzuladıkları bu düzenlemeyle de ya da yaşama geçirmek istedikleri yasal düzenlemelerle onu gerçekleştirmeye çalışıyorlar” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, terör örgütü PKK’nın Türkiye’den

(ANKARA) – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, terör örgütü PKK’nın Türkiye’den çekilme kararına tepki göstererek, “Bunlar kendilerini feshetmemiş miydi? PKK kendisini kapatmamış mıydı? Bunların sergilemiş oldukları bir vazgeçiş yoktur. Ayrıca birisi bana yine açıklasın, bunların demokratik yol ve yöntemlerle hukuk zemini oluşturarak o bahsettikleri siyasi entegrasyonla temin etmeye çalıştıkları şeyin 50 yıldır silahla temin ettiği şeyden olan farkını açıklasın. Silahla neyi istiyorlarsa şimdi arzuladıkları bu düzenlemeyle de ya da yaşama geçirmek istedikleri yasal düzenlemelerle onu gerçekleştirmeye çalışıyorlar” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, SZC TV’de Serap Belovacıklı’nın sorularını yanıtladı.

“Bir yenilenme ve gençleşme elbette olacak”

İYİ Parti’nin 8’inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin konuşan Dervişoğlu, “Kongrelerimizi icra ediyoruz. Bir kısım arkadaşımız bayrak değişimi misali görevlerini yeni yöneticilere devretti. Bir kısmı görevine devam ediyor. Bundan sonraki çalışma programına uygun bir biçimde ileride birtakım düzenlemeler gerekirse de bunu teşkilatımızın ortak iradesi ile gerçekleştireceğiz. İl kongreleri sonrasında kurultay olacak. Hizmetleri açısından arkadaşlarımızın bu zamana kadarki performanslarından memnunum ama bir yenilenme ve gençleşme elbette olacak. Birilerine sürpriz denilebilecek düzenlemeler de yaşama geçirilecek. Her şeyin bugünden iyi olacağına söz verebilirim” dedi.

“İngiltere Başbakanı buraya geliyor, bunun öncesinde böyle bir operasyon yapılıyor”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu’nun da yer aldığı isimlere yönelik başlatılan casusluk soruşturmasında ‘İngiliz ajanlığı’ iddiasının yer almasına rağmen bu zaman diliminde İngiltere ile Eurofighter anlaşması yapıldığına işaret edilen Dervişoğlu, “İç siyasetin şehvetine kapılıp, dış ilişkileri de zedelenmesi muhtemel birtakım adımların atılmasını uygun ve yerinde görmüyorum. İngiltere Başbakanı buraya geliyor, bunun öncesinde böyle bir operasyon yapılıyor. Operasyonun ne amaçla yapıldığını bilmiyorum. Öyle bir dönem geçiriyoruz ki, operasyonlar hep muhalefete yönelik oluyor. Başka başka operasyonları da birbirine bağlayan bir nitelik arz ediyor. Bu adalet duygusunun zedelendiğine, hukukun araçsallaştığına, hukukun iç siyasetin malzemesi yapıldığına dair kanaatlerin oluşmasına da sebep teşkil ediyor. Bu yönüyle bakıldığında bence özensiz bir takvim seçildiği kanaatini taşıyorum. İngiltere Başbakanı’nın Cumhurbaşkanı’yla olan görüşmesinin öncesinde bunun bu takvimde yaşama geçirilmiş olmasını manidar bir iş olarak değil, özensiz bir adım olarak değerlendirilmesinin yerinde olacağı kanaatini taşıyorum” dedi.

“Bugün yaşananları çok komik buluyorum”

Casusluk soruşturması çerçevesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanma ihtimaline ilişkin Dervişoğlu, “Bunun için bir altyapı hazırlamaya gerek yok. Çünkü Türkiye’de keyfilik almış başını gidiyor. O sebeple bunu kayyuma yönelik bir ön hazırlık gibi değerlendirmek mümkün olabilir. Türkiye’de ‘her şey olabilir’ türünden bir sürecin içerisinde yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti’nin benzer hamlelerle karşı karşıya kalma ihtimali sorulan Dervişoğlu, “Bugün yaşananları çok komik buluyorum. Seçim yapıyorsunuz, alamazsanız tazeliyorsunuz, seçilen kişiyi değiştirmek için kazananı yerinden ediyorsunuz. Hukuku araçsallaştırıyorsunuz, istifade edilebilecek bütün argümanları yaşama geçiriyorsunuz. Adı transfer diye tanımlanabilecek işler yapıyorsunuz. Bütün bunların sistemden kaynaklı olarak siyaseti kirletmeye yönelik adımlar olduğunu değerlendiriyorum. Bütün meselenin sistemden kaynaklı olduğuna inanıyorum. Her geçen gün tek adamlığa evrileceği endişesini dile getirdiğimiz bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi; artık otoriterleşmeyi de aşarak otokratlaşmaya yönelmiş bir rejim olma özelliğiyle varlığını hissettiriyor ve ben bunu Türk demokrasisi açısından ziyadesiyle tehlikeli buluyorum” dedi.

“Bu toplumun psikolojisi bozuldu dolayısıyla değerleri değişti”

Özellikle son dönemde artan toplumsal olaylara ilişkin Türkiye’nin bir cinnet ortamına doğru sürüklendiğini ifade eden, toplumda birtakım kesimlerin kendilerini suç işleme imtiyazına sahipmiş gibi hissettiğine dikkati çeken Dervişoğlu, “Bunlar ‘şöyle bir nesil yetiştireceğiz’ deyip, toplumun çekirdeğinin zaafa uğratılmasından kaynaklanıyor. Bizim değerlerimizi aşındırdılar. Düşmanlıklar geçmiş dönemlerde de vardı ama baktığınızda bugünkü gibi infiale kapılmıyorduk. Suç işleme eğilimine sahip insanlar her dönemde olabilir, her yaşta olabilir ama bu kadar, bu denli bir cinnet boyutuna ulaştığından bahsedemezsiniz. Trafik tartışmasından ölmek ne demek ya? Hangi ülkede yaşıyoruz? Trafikte bir tartışma çıkıyor; arabadan inen biri sopa alıyor, öbürü silahla çıkıyor, bir diğeri konuya bıçakla dahil oluyor. Nerede yaşıyoruz biz? Bireysel silahlanma almış başını gitmiş buna yönelik tedbirler yok. Bir de endişem şu; acaba bu ülkeyi yönetenler bütün bu olup bitenlerin ciddiyetinin farkındalar mı diye de tereddüt ediyorum. O benim kaygılarımı arttırıyor, bunu çok samimi biçimde söylüyorum. Hepimiz evlat sahibiyiz. Bu başıbozukluğun bizi sürükleyeceği yerin ne olduğunu kestirebilmek mümkün değil. Meseleyi sadece bir asayiş sorunu olarak görmemenin lüzumuna işaret etmek istiyorum. Bu toplumun psikolojisi bozuldu dolayısıyla değerleri değişti. Bu topluma verilmek istenen yeni kimlik münasebetiyle insanlar özünden koparıldı” diye konuştu.

“Kendisini kapatmışsa şayet nereye çekiliyor”

Terör örgütü PKK’nın “Türkiye’den çekiliyoruz” açıklaması sorulan Dervişoğlu, “Kim çekiliyormuş efendim? Bunlar kendilerini feshetmemiş miydi? PKK kendisini kapatmamış mıydı? Bundan önceki süreçlerde bunu konuşmadık mı? 30 tane eşkıya silah yaktığında ‘bütün bu işler tamamlanmıştır’ türünden bir genel kanaat oluşturmaya çalışan insanları bu konuyla ilgili uyarmamış mıydık? Kendisini kapatmışsa şayet nereye çekiliyor? Kapatma göstermelikse bu çekilmenin ne şekilde tanımlanması gerekiyor diye üzerinde düşünmek lazım. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle kendilerini eşitlediler, kurmuş oldukları müzakere masalarında. Buna sebep olanlar da bu devleti yönettiğini zannedenler. En başından beri uyarıyorum. Bana bir kişi çıksın söylesin, desin ki; ‘Bu adamlar şu emellerinden vazgeçti, bu hedeflerinden vazgeçti. Bunlar Cumhuriyet’in yapısıyla, vatandaşlık tanımıyla, dil birliğiyle olan husumetlerini ortadan kaldırdı’. Bunların sergilemiş oldukları bir vazgeçiş yoktur. Ayrıca birisi bana yine açıklasın, bunların demokratik yol ve yöntemlerle hukuk zemini oluşturarak o bahsettikleri siyasi entegrasyonla temin etmeye çalıştıkları şeyin 50 yıldır silahla temin ettiği şeyden olan farkını açıklasın. Silahla neyi istiyorlarsa şimdi arzuladıkları bu düzenlemeyle de ya da yaşama geçirmek istedikleri yasal düzenlemelerle onu gerçekleştirmeye çalışıyorlar” diye konuştu.

“Irak’ın kuzeyine çekildiğini söyleyen PKK’lı teröristler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip siyaset mi yapacaklar?” sorusuna Dervişoğlu; “Nereye kadar geçebileceklerini göreceğiz. Milletin bunun ne kadarına müsaade edeceğini göreceğiz. Bu tartışmaların toplumu nereye taşıdığını göreceğiz” yanıtını verdi.

“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahale alanlarını mı daraltmak istiyorlar”

Açıklamadaki “Medya savunma sınırlarına çekiliyoruz” ifadesine ilişkin Dervişoğlu, “Medya savunma sınırları ne demek? Bazı adamlar var laf söylediğinde tefsiri gerekiyor. Medya savunma sınırları dediğimiz, TBMM’nin tezkere çıkararak teröre karşı kendi güvenliğini temin etmek üzere belirlediği alanlar ve Türk Silahlı Kuvvetleri emniyet birimleriyle birlikte orada yapmış oldukları operasyonlarla terör faaliyetlerini minimize ettiler. Şimdi medya savunma sınırları demek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahale alanlarını mı daraltmak istiyorlar? Terör örgütü artık kendini feshettiğini söyleyemez, söylese de kimseyi inandıramaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şöyle bir soru sorsa; mademki bunlarla oturuyor mademki İmralı’ya gidip teşviki mesaide bulunuyor. Onlara sorun: Mahmur Kampı ne olacakmış mesela? Terörün kuluçka merkezleri ne olacakmış? Sadece Suriye’nin kuzeydoğusundaki o Suriye Demokratik Güçleri ya da işte PYD-YPG yapılanmasını söylemiyorum. Irak’ın kuzeyinde ne olacakmış? O kuluçka merkez niteliğini taşıyan kampların durumu ne olacakmış? Bütün bunların tamamına toptan bir bakışla yaklaşmayı becerememenin sonucudur bugün başımıza gelenler” dedi.

“Burada bir siyasi manevra alanı oluşturulmaya çalışılıyor”

Yasal düzenlemelerle ihtiyaç duyulduğuna dair değerlendirmelere değinen Dervişoğlu, “Peki bunu nasıl yapıyorlar? Irak’ın bir terör bölgesinde ya da rahat hareket ettikleri bir bölgede basın toplantısı yaparak. Ellerinde en gelişmiş Amerikan silahları var. Bu süreç başladığında, ‘PKK silah bırakacak’ diye milleti kandırmaya çalıştıkları dönemde de söyledim. Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği silahları, Türkiye’ye kim ve hangi saikle teslim edebilir? Burada bir siyasi manevra alanı oluşturulmaya çalışılıyor. Sanki sözünü tutmaması muhtemel bir devlet var; Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ama sürecin devamı için verdiği bütün sözleri tutan ve herhangi bir sorumluluk söz konusu olmasın diye de ona göre söylem geliştiren bir terör örgütü var. Ayrıca o terör örgütünün siyasi uzantısı da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Cumhuriyet’in değerlerinden Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Cumhuriyet’in banisi Mustafa Kemal Atatürk’e örtülü cümlelerle hakaret yağdırıyor. Türkiye’nin üniter devlet yapısını tartışmaya açıyor, Türkiye’nin değerlerini tartışmaya açıyor, yasal düzenlemeler zemininde de PKK’ya Türkiye’de siyaset yapmasının önünü açabilecek birtakım girişimlere öncülük ve önderlik ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiğini zannedenler de bütün bunlara kurdukları komisyon masalarında komisyonculuk yapıyorlar. Türkiye bütün bu olanları tecrübe etmemiş bir ülke midir ki pişirip pişirip aynı düzlem içerisinde karşımıza getiriyorlar” dedi.

“Saçmalık şurada, örgüte üye olmak başlı başına bir suç zaten”

Terör örgütünün siyasi entegrasyon söylemini değerlendiren Dervişoğlu, “Terör örgütü siyasi entegrasyon diyerek ne istiyor? Suriye’nin kuzey doğusunda Suriye Demokratik Güçleri ya da işte ya PYD-YPG denen ordulaşmış silahlı örgütlerin Suriye’ye entegrasyonuna benzer bir entegrasyon mu yapacaklar? Ya da şöyle mi düşünüyorlar entegrasyon derken; PKK denen cani terör örgütü Suriye’de kurguladıkları ve planladıkları gibi nasıl olsa ABD’nin eğittiği ve donattığı bir yapı, Türk Silahlı Kuvvetlerine mi entegre olacak? Onların suç işlememiş olanları da TBMM’de siyaset mi yapacak? Saçmalık şurada, örgüte üye olmak başlı başına bir suç zaten. Suça karışmamış örgüt üyesi olmak da başlı başına bir aymazlık. Bunları hangi çerçevede düşünüp kamuoyuyla paylaşıyorlar ya da koca koca saraylarda görev yapanlar bu görüş ve düşünceleri tahkim edecek söylemi nasıl geliştiriyorlar anlamış değilim” ifadesini kullandı.

Terör örgütü üyelerinin suça karışıp karışmadığının tespit edilebilme imkânı gibi pratiği de olmadığını ifade eden Dervişoğlu, “Böyle bir şeyi daha önceden tarih kaydetmemiş olduğu için nasıl yapılacağını belirleme imkanına kimse sahip olamaz. Ama burada bir şey var. Bu iş Türkiye için bir güvenlik sorunuydu, örgüt ile onun siyasi uzantısı parti tarafından siyasal zemine taşındı. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’ne 50 senedir kurşun sıkan örgütün başı bir barış güvercini gibi bu iktidarı yönetenler tarafından büyük Türk milletine sunulmaya kalkışıldı. İşin en kötü tarafı şu: ‘PKK eşittir Öcalan o da eşittir Kürtler’ denkleminin gerçek anlamda Kürtlere vereceği zarar benim endişemin temel kaynağı. Onun için ben kendi adıma ‘Ben şartel değilim beni kimse indirip kaldıramaz ben bu ülkenin sigortasıyım’ diyorum her fırsatta. Çünkü onların varlıkları, huzurları, mutlulukları da benim için önemli” diye konuştu.

“Türk milletinin değerlerini tartışma konusu yapacaklar”

PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan lehine DEM Parti grup toplantısında slogan atılması üzerine tepki verdiklerini hatırlatan Dervişoğlu, “Bunlar eşleştirildiğinde dilimizden, kökenimizden ötürü bize ırkçılık suçlaması yapıldı. Bu kadar basit mi, bu ülkeyi yönetenler bu gerçekleri görmüyorlar mı? Bütün bunların merhale merhale, adım adım yaşama geçirilmek üzere planlanmış senaryolar olduğunu idrak etmiyorlar mı? Ne demiştik? Türk milletinin değerlerini tartışma konusu yapacaklar. Tartışılıyor bugün. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesini tartışmaya açacaklar ve bugün baktığınızda kuruluş felsefesi tartışılır hale geliyor. Türkiye’deki anayasal düzeninin sorgulanmasına vesile olabilecek satırbaşlarını açacaklar bu komisyonda. Bir mesafe elde edip etmemeleri çok önemli değil. Önemli olan, bu büyük milletin kurduğu Cumhuriyet’in tartışılmazlarını tartışmaya açmak ve bir güvenlik sorunu olan terör belasını siyasal zemine taşımak amaçları dedik. İşte bugün muvaffak oldular ve dolayısıyla da Türkiye’nin başındaki belanın acilen tedbir alınmaması halinde daha da büyümesini muhtemel kılabilecek adımlar attılar. Onun için ben yine de bu büyük milletin, bütün bu olup bitenlere seyirci kalmayacağının altını çiziyorum ve herkesi aklını başına almaya davet ediyorum” diye konuştu.

“Tutarsızlık yönüyle eleştirilmeleri gerekirken başka vasıflarıyla anılıyorlar”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir” sözlerine ilişkin soruya Dervişoğlu, “Çıkardığı tartışmayla temennisi birbiriyle bağdaşmıyor denilebilir. Türk siyasetinde bazı insanlar var. Onların söyledikleri tartışılmasın isteniyor. Cevap verilmesi halinde de kontrolsüz tepkilerde bulunuyor. Hem onu hem bunu söylemek ve aslına bakarsanız bir tutarsızlık. Tutarsızlık yönüyle eleştirilmeleri gerekirken başka vasıflarıyla anılıyorlar” yanıtını verdi.

“Bu yasal düzenlemeler falan komisyon tarafından önerilemez bile”

TBMM’de kurulan komisyonun yetkisiz bir komisyon olduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Bu süreç devam etmez. Bu süreç Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki komisyonun kararıyla falan bir ivme kazanacak değil. Çünkü bu komisyon zaten yetkisiz bir komisyon. Bu yasal düzenlemeler falan komisyon tarafından önerilemez bile. TBMM’nin işidir netice itibarıyla” diye konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Meclis’te milletvekillerine sunum yapacağını söylemesine ilişkin Dervişoğlu, “Sayın Kurtulmuş bu işi kendisine mesele edinmiş birisi ama Sayın Numan Kurtulmuş’un bu işe kendini memur hissetmesinden çok önce Abdullah Öcalan’ın, Sayın Numan Kurtulmuş’u da tavsiye ettiğini akıldan uzak tutmamak lazım” diye ekledi.

“O bir bölge valisi gibi davranan büyükelçi sıfatı taşıyan birisi”

Ankara Büyükelçisi ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın tepki çeken açıklamaları sorulan Dervişoğlu, “O bir bölge valisi gibi davranan büyükelçi sıfatı taşıyan birisi. Aslına bakarsınız bölge coğrafyası ve Türkiye’nin geleceğiyle alakalı maksadı aşan sözler sarf etmesi, onun diplomatik alanda istenmeyen kişi ilan edilmesini mümkün kılabilir” dedi.

“Türkiye tek başına orada bulunmamalıdır”

Gazze’de yaşanan gelişmelere değinen Dervişoğlu, “Türkiye kendini ilgilendiren bu coğrafyada tarihin üzerine düşürdüğü sorumluluğun icaplarını yerine getirmelidir ama Türkiye’nin salt kendini temsilen orada bulunmasının da uzun vadede birtakım riskleri barındıracağı kanaatini taşıyorum. Dolayısıyla Türkiye elbette orada bulunmalıdır ama Birleşmiş Milletler tarafından çerçevesi çizilmiş bir programın parçası olmalıdır. Türkiye tek başına orada bulunmamalıdır” dedi.

“Bir geçişgenlik belki söz konusu olabilir”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı, “Tayyip Bey’in memleket sevgisinden asla şüphe duymam” ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Görev olursa kabul ederim” şeklindeki açıklamaları kapsamında “Geri dönmelerini bekliyor musunuz?” sorusuna Dervişoğlu, “Bir değerlendirme yapmak istemiyorum ama beyana baktığımızda birbirlerine çok uzak olmadıklarını da görüyoruz. Sayın Davutoğlu’nun açıklamasını ben de okudum. Siyaseten neye tekabül eder, bunu kestirebilmek mümkün değil ama sohbetimizin başında ‘Türkiye’de ne olursa yadırgamayız’ dedik. Dolayısıyla böyle bir geçişgenlik belki söz konusu olabilir. Ancak başka bir siyasi partinin kendi varlığıyla alakalı kararları için kelam sarf etmeyi yerinde bulmam. O partilere gönül vermiş seçmenleri incitmek istemem” ifadelerini kullandı.

“Sistem değişikliğini önceleyen adımların atılmasının yerinde olacak”

Türkiye’de sistem tartışması yapılması gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Başımıza gelen bütün felaketlerin tamamının, 2018’de yaşama geçirilen sistemden değişikliğinden kaynaklı olduğunu görüyorum. Sisteme karşı bir direnç sergilemenin ya da sistem değişikliğini önceleyen adımların atılmasının yerinde olacağını söylüyorum. Bunun için de bütünleşik muhalefetten bahsediyorum. Benim yapmaya çalıştığım kişilere muhalefet etmek değil. Türkiye’nin geleceği için doğrudan doğruya sisteme yönelik kararlarda hem fikir olmamız gerekir. Bu sebeple ‘Şu partiyle bir olacak mısınız?’ tartışmalarının ötesinde bir şeyi yaşama geçirmeliyiz diye düşünüyorum. Aslolan partilerin kurumsal kimlikleri ile birleşmeleri değil. Türk milletinin birleşmesini temin edecek adımların atılması. Türkiye için bu gerekli. İnsanlara bu olumsuz hayatı yaşama külfeti yükleyen sistemin değiştirilmesinde hem fikir olmak gerekir. Bu da şu şu partilerle bir araya gelelim demek ya da bir kesimin oylarına talip olarak siyaseten kendimizi kurtarmaya yönelik adımlar atmak değil” şeklinde konuştu.

Reklamı Geç