(TBMM) – DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Komisyon’un Sayın Öcalan’la gerçekleştirdiği görüşmede Suriye sorununun çözümüne ışık tutacağı önemli değerlendirmeler yapılmıştır. Kuzeydoğu Suriye özelinde ve Suriye Türkiye’nin bütünü açısından çözüm sürecinin anahtarı olabilecek bir perspektifi ortaya koymuştur. Bu görüşmede, barışın sağlanması komisyonun hukuki ve siyasi düzenlemeler üzerindeki çalışmalarını destekleyecek mahiyette değerlendirmeler yapmıştır” dedi. Süreçte dün itibarıyla tarihi bir eşiğe adım atıldığını söyleyen Hatimoğulları, “Türkiye halklarının geleceği için bu sürecin başarıya ulaşması şart. Başarıya ulaşmasının yolu iktidar ve muhalefetin süreci tam, açık ve cesurca sahiplenmesiyle barışın daha çok toplumsallaşabilmesi için çalışmasıyla mümkündür” diye konuştu.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, TBMM’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü sebebiyle kadın grup toplantısı düzenledi. Grup toplantısı salonunda 25 Kasım için hazırlanan sinevizyon izletildi. Sözlerine Suriye Humus’ta Alevilerin yoğun olduğu mahallelere saldırıldığını belirterek başlayan Hatioğulları, yaşanan saldırıları kınadı. Hatimoğulları, “Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin yaptığı açıklamalara göre evlere, iş yerlerine, sokakta dolaşan yurttaşlara, insanlara gelişigüzel ateş açıyorlar. Evlerini ve dükkanlarını ateşe veriyorlar. 2025’in Mart ayında Suriye’de Alevilere dönük tarihin en büyük Alevi katliamlarından birisi gerçekleşti. Binlerce Alevi katledildi, kadınlar kaçırıldı. Biz DEM Parti olarak Alevi katliamı, Suriye’de Alevi canlarımızın yaşadıklarını bütün Türkiye ve dünyada gündem yapmaya, bununla ilgili siyasi, diplomatik ve toplumsal mücadele yapılması ne gerekiyorsa her şeyi sonuna kadar yapacağız” diye konuştu.
“İçişleri Bakanı kadın cinayetlerinin yüzde 25 azaldığını iddia ediyor, oysa sadece 2025 yılının son 10 ayında 235 kadın katledilmiş”
Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
“Bizler ne yazık ki yaşamın her alanında şiddete maruz kalıyoruz. Bu şiddetin adı ne olursa olsun her türüne bizler ne yazık ki maruz kalıyoruz. Kadına yönelik şiddet müferit değildir. Erkek devlet şiddeti kapitalizmle el ele vererek kendini yeniden ve yeniden üretiyor. İçişleri Bakanı kadın cinayetlerinin yüzde 25 azaldığını iddia ediyor. Oysa sadece 2025 yılının son 10 ayında 235 kadın katledilmiş, 247 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Şüpheli ölümler kadın cinayetlerini aşmış durumda çünkü araştırılmıyor, üstü örtülüyor. Her gün kadınların erkekler tarafından öldürüldüğüne tanıklık ediyoruz. Bakın daha dün Nuran Şimşek boşandığı erkek tarafından katledildi. Üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Mizgin Ertekin Ankara’da kaldığı öğrenci yurdunda tırnak içinde söylüyorum ‘düşerek’ hayatını kaybetti. Genç kadınlar, öğrenciler yurtlarda korunmuyor.
“Van Valisi, 100. Yıl Üniversitesi Rektörü, Emniyet Rojin cinayetinin üzerini örtmek için neden bu kadar çaba sarf ediyorsunuz?”
Rojin’den iyi biliyoruz bunu. Bizler şüpheli denilerek üstü örtülmek istenen kadın cinayetlerinin çok iyi biliyoruz. İntihara sürüklenen kadınları da sevdiği ve yakını olan erkekler tarafından katledilen kadınları da biliyoruz. Gülistan Doku, Rabia Mast, Narin Güran, Rojin Kabaiş delilleri karartılan dosyalardan sadece birkaç tanesi… Rojin Kabaiş’in dosyasında iki DNA örneğine kan lekelerine rastlanıyor ve bir şüpheli arabadan bahsediliyor. Buna rağmen ne yazık ki bir kadının ölümü devlet eliyle delilleri karartılarak üstü örtülmeye çalışılıyor Geçtiğimiz günlerde Van 100. Yıl Üniversitesi’ne gittim. Van’daki kadın meclisimizle birlikte, TJA ile birlikte kadınlarla beraber üniversitede Rojin’in kaybolduğu noktada bir basın açıklaması yapmak istedik. Ama adeta bütün Van polisi oraya yığılmış ve bizim o noktaya gitmemizi bilerek ve isteyerek engel. Buradan soruyorum: Van Valisi, 100. Yıl Üniversitesi Rektörü, Emniyet bu olayın üzerini örtmek için neden bu kadar çaba sarf ediyorsunuz? Adalet talep eden öğrencilere, basına, sosyal medya mensuplarına, gazetecilere bunun haberini yapmasın diye, eylemini etkinliğini yapmasın diye neden bu kadar baskı yapıyorsunuz? Burada şu soru akla geliyor. Kimler korunuyor ve neden korunuyor? Bu sorunun yanıtı derhal verilmelidir. Rojin’in dosyası derhal aydınlatılmalıdır.
Yargı, erkeği koruyan, cesaretlendiren, kadın cinayetlerininse önünü açan ve teşvik eden kararlar alıyor. Şimdi geri çekildiği söylenen 11. Yargı Paketi benzeri girişimlerse yıllardır nefret cinayetlerinin, nefret söyleminin ve ayrımcılığın hedefi olan LGBT’yi artıların var oluşuna dönük bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bizler buradan, bu kürsüden bir kez daha diyoruz ki, artık yeter. 11. yargı paketini bu haliyle Meclis’e getirmeyin. Nefret suçlarını daha da körüklemeyin. Adaletsiz, nefret suçlarını körükleyen, insan hakkına aykırı olan her türlü yasanın karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz. 11. yargı paketine de muhalefet edeceğimiz burada bir kez daha bilinsin.
“Tek çözüm bağımsız bir kadın bakanlığının kurulmasıdır”
23 Ekim’den beri Plan Bütçe Komisyonunda 2026 bütçesi görüşülüyor. Ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına 21.8 milyar TL, kadınların güçlendirilmesi progra’mına ise 8 milyar TL ayrılmış. Kadın kendi başına bir öznedir. Bu böyle bilinmelidir. Kadının adını bakanlıktan silip Aile Bakanlığı’nın bir alt başlığı haline getirilmesini asla kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan tek çözüm bağımsız bir kadın bakanlığının kurulmasıdır.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın komisyonda, ‘Kadınlar yoksulluk nedeniyle doğurmuyor’ diyen vekillere, ‘Mevzu ekonomik değil’ diye kadın yoksulluğuna dair eleştirileri küçümsemesi gerçekten bütün gerçekliklerden ve hakikatten ne kadar kopuk yaşadıklarını gösteriyor. Bakanı ve mensup olduğu iktidarı kendi politikalarından etkilenen milyonlarca kadınla yüzleşmeye çağırıyorum. Bakın, 3 bin TL burs ve krediyle geçinmeye çalışan genç kadınlar, onlarla yüzleşin.
“27 Kasım’da görülecek Kent Uzlaşısı davasında belediye yöneticilerinin yanında olacağız”
27 Kasım’da kent uzlaşısının dava günü. Kent uzlaşısına dönük operasyonlar, tutuklamalar, demokrasiye müdahaledir. Kent uzlaşısını hedef alan siyasallaşmış yargıyı asla kabul etmiyoruz. 27 Kasım’da gerçekleşecek davada belediye yöneticilerinin yanında olacağız ve ‘Kent uzlaşısı yargılanamaz’ diyeceğiz. Barışı toplumsallaştırmak istiyorsak arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Yerel yönetimlere en büyük antidemokratik müdahale kayyım rejimindedir ve hala devam ediyor. Erkek devletin gasbettiği belediyelere atanan kayyımlar ilk olarak kadın kurumlarını kapatıyor. Kadınların şiddet ve ihtiyaç durumlarında başvuracakları mekanizmaları ortadan kaldırıyor. Kayyım, eş başkanlık ve eşit temsiliyete ağır bir müdahaledir. Merkezi iktidar kadınları görmezden gelse de DEM Parti belediyelerimizin bulunduğu tüm kentler birer kadın kentidir.
“Komisyon’un Sayın Öcalan’la gerçekleştirdiği görüşmede, Suriye sorununun çözümüne ışık tutacağı önemli değerlendirmeler yapıldı”
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu İmralı’da Sayın Öcalan’la çok önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Partimiz adına bu heyette Gülistan Kılıçkoçyiğit vekilimiz yer aldı. Bu heyette yer alan, giden komisyona burada bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu görüşme Türkiye’nin barış ve demokrasi sürecine odaklanan yapıcı, kapsayıcı, umut verici bir niteliğe sahip olmuştur. Bu görüşme Türkiye’nin uzun sürede beklediği, barış ve kardeşlik kapısını aralayan tarihi bir adım oldu. Bu görüşme sadece bir dinleme ve temas değil, halkların ortak geleceğini şekillendirecek bir diyalog köprüsüne dönüşmelidir. Görüşmenin içeriğine dair şüphesiz Meclis Başkanı ve Komisyon gerekli paylaşımları yapacaktır. Ancak Sayın Öcalan’ın Türk-Kürt ittifakının ve bütün halkların ortak yaşam güvenliğinin güçlenmesi, çatışmasızlığın kalıcılaşabilmesi, demokratik çözüm iradesinin bir kez daha net bir biçimde ortaya konması için bir tavır sergilediğini biliyoruz. Bundan hiç şüphemiz yok. Komisyon’un Sayın Öcalan’la gerçekleştirdiği görüşmede, Suriye sorununun çözümüne ışık tutacağı önemli değerlendirmeler yapılmıştır. Kuzeydoğu Suriye özelinde ve Suriye Türkiye’nin bütünü açısından çözüm sürecinin anahtarı olabilecek bir perspektifi ortaya koymuştur.
Bu görüşmede barışın sağlanması komisyonun hukuki ve siyasi düzenlemeler üzerindeki çalışmalarını destekleyecek mahiyette değerlendirmeler yapmıştır. Bu süreçte dün itibarıyla tarihi bir adım atılmış oldu. Türkiye halklarının geleceği için bu sürecin başarıya ulaşması şart. Başarıya ulaşmasının yolu iktidar ve muhalefetin süreci tam, açık ve cesurca sahiplenmesiyle barışın daha çok toplumsallaşabilmesi için çalışmasıyla mümkündür. Bu Komisyon’un temsili bu komisyonda temsili bulunan bütün partilerin İmralı’ya giden Komisyon’da yer almasını elbette çok isterim ama olmadı. Bu konuda eleştirel değerlendirmelerimizi yaptık. Komisyon’un Sayın Öcalan’la görüşmesinin 86 milyona zarar değil yarar sağladığı görülecektir. Bir kez daha belirtiyoruz ki Kürt meselesi bir seçim meselesi değildir. Kürt deyince sandık, barış deyince oy sayım çizelgesi hayal etmek siyaset değildir, siyasetsizliktir. Kürt halkı buna da büyük haksızlıktır.
“Barışı başta Türkiye kadınlarına ve Ortadoğu kadınlarına hep beraber armağan edeceğiz”
Kürt meselesi hiçbir siyasi partinin kendi penceresinden araksallaştırabileceği konjonktürel bir mesele değildir. Tarihsel bir meseledir. Türkiye’de demokrasinin önündeki temel engel engellerden biridir ve çözülmelidir. Türkiye’nin ve bölgenin barışa ihtiyacı var. Herkes bu perspektiften bakabilmeli ve ona göre bir pratik ortaya koyabilmelidir. DEM Parti olarak bizler bu süreçte üzerimize düşen görev ve sorumluluğun farkındayız. Ancak iktidar, muhalefet ve devletin de sorumluluğu büyüktür. Bu yolun ilerleyebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi şarttır. Barış bir tarafın çabasıyla değil ortak iradesiyle gerçekleşebilir. Sürecin bu yeni aşamasında beklentimiz Komisyon’un raporunu bir an önce yazması, yasal ve hukuki düzenlemeler sürecine hızla geçiş yapılması ve bu parlamentonun en tarihi görevlerinden biri olan bu süreci ileriye taşıyabilmesi açısından bu yasal düzenlemelerin ve hukuki düzenlemelerin acilen yapılmasıdır. Bizim barışa ihtiyacımız var. Bölgenin barışa ihtiyacı var. Kadınlar barış için mücadele ediyor ve şu bilinsin ki bütün engellere rağmen biz bardağın çoğu zaman dolu tarafından bakarak süreçlerin tıkanmasına izin vermeyerek bu süreci ileriye taşıyarak barışı başta Türkiye kadınlarına ve Orta Doğu kadınlarına hep beraber armağan edeceğiz.”

