(İSTANBUL) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yarım asrı bulan siyaset hayatımızda bize olan teveccühü hamdolsun asla boşa çıkarmadık. Emanete halel getirmedik. Değerli eşim Emine Erdoğan’ın ve çocuklarımın yüreklendirmesi, aziz milletimizin de üstün desteği sayesinde başörtüsü yasakları başta olmak üzere en zorlu engelleri, en çetin badireleri aşmayı hamdolsun başardık. Bundan sonra da kimseden korkmadan, kimseden çekinmeden müstevliler ve müstekbirler karşısında asla geri adım atmadan hakkı söyleyecek, hakkı savunacak, hakkın hatırını gözetmeye devam edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Uluslararası İnsan Hakları Konferansı ve Yankılar Sergisi Açılış Programı”na katıldı. Programda konuşan Erdoğan, Şule Yüksel Şenler ve Malcolm X’in insan hakları, adalet ve özgürlük mücadelesinin önemine dikkat çekti. Erdoğan, serginin hem Türkiye hem İslam dünyası hem de tüm insanlık için anlamlı olduğunu belirterek, iki ismin verdiği mücadelenin çağları aşan bir mesaj taşıdığını söyledi.
Erdoğan, sergiye ilişkin değerlendirmesinde, “İnsan hakları adalet ve özgürlükler noktasında çok güçlü iki sesin, Şule Yüksel Şenler ile Malkom X’in verdikleri mücadeleyi anlatan Yankılar sergimizin ülkemiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
Sergide arşiv görüntüleri, belgeler, kayıtlar ve yapay zeka destekli sanat çalışmalarının yer aldığına değinen Erdoğan, bunun İstanbul’da “onurlu bir hak ve adalet arayışının yankısı” olacağını belirtti. Cumhurbaşkanı, gençlerin bu sergiyi özellikle görmesi gerektiğini vurgularken, “27 Kasım’a kadar devam edecek bu anlamlı sergiyi tüm vatandaşlarımızın, bilhassa da genç kardeşlerimizin ziyaret etmesini son derece önemli buluyorum” dedi.
Gençlerin geçmişte insanların düşünceleri nedeniyle hangi baskılara maruz kaldığını sergide açıkça görebileceğini belirten Erdoğan, “Kendilerinden önce hangi zorlukların çekildiğini, sırf düşüncelerinden ötürü masum insanların hangi baskılar, hangi zorbalıklarla karşı karşıya geldiklerini gençlerimiz burada çok net bir şekilde görebiliyor” diye konuştu.
Erdoğan, iki ismin zorluklara rağmen yürüttüğü mücadeleye de değinerek, “Ziyaretçiler iki büyük şahsiyetin hak ve özgürlük mücadelesinde iki anıt ismin tüm zorluk rağmen neleri başarabildiğini, dikenli yollarda nasıl cesurca yürüyebildiklerini çok yakından müşahede edecek” dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibi bir nesil yetiştirmek arzusuyla gerek eğitim, kültür, sanat, aile, kadın, çocuk ve sağlık alanlarında yürüttüğü faaliyetlerle gerekse farklı başlıklarda düzenlediği seminer, sergi ve konferanslarla Şule Hanım’ın mirasına sahip çıkan vakfımızın çalışmalarını takdirle takip ediyorum. Kendi ifadesiyle anneleri Fetih Nesli’nin yetiştiricisi olarak gören Şule ablamız bir eserinde eğitim ve aileye ilişkin şu cümleleri kuruyordu. ‘İmanlı ve güçlü nesilli yetişmesi için dini, milli ve ahlaki terbiye ve eğitime son derece ehemmiyet verilmelidir. Bu terbiye evvela ailede başlar. Ailede ise bu eğitim daha çok anneye düşmektedir’.
Eğitim ve kültür sahasındaki faaliyetlerini işte bu anlayışla sürdüren vakfımızın geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığımızda imzaladığı protokolle bütün bu çalışmalarını yeni bir merhaleye taşıdığını görüyoruz. Protokol kapsamında 81 ilimizde 81 okul kütüphanesi, 11 deprem şehrimizde ise 28 eğitim ve meslek atölyesi kurulacak. Ayrıca içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılında 15 bin öğrencimize kırtasiye desteği sağlanacak.
“Ayrımcılığın kurumsallaştığı bir dönemde karizmatik ve cesur kişiliğiyle ırkçılığa meydan okudu”
Diğer taraftan ortaya koyduğu mücadeleyle tüm dünyada hafızalara kazınan, zulme rıza göstermeyip adaletin sesiyle haykıran şehit Malik El Şahbaz’ı yani Malkom X’i de yine rahmetle, hürmetle anıyorum. Merhum Malkom X’te baskılara aldırmadı. Tehditler karşısında yılmadı. Zorbalara ve zorbalıklara boyun eğmedi. Ayrımcılığın kurumsallaştığı bir dönemde karizmatik ve cesur kişiliğiyle ırkçılığa meydan okudu. Eşitsizliğe başkaldırdı. Merhum Malcolm X, doğruları seslendirmenin cesaret gerektirdiği bir dönemde şöyle haykırıyordu: ‘Ben gerçeğin peşindeyim. Kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim. Kim için veya kime karşı olduğu önemli değil.’
“Her iki isim de vicdan ve adaletin, hak ve hakikatin farklı coğrafyalardaki gür ve mazlum sesi oldu”
Yaşadıkları çağa mühürlerini vuran her iki ismin de ortak özelliği şuydu: Şartlar ne kadar çetin olursa olsun, zulüm kimden gelirse gelsin hakkı ve hakikati dikkati son nefesine kadar savunmak, inandıkları yoldan asla sapmamak, dönmemek, ayrılmamak. Aralarında binlerce kilometre mesafe vardı. Ama her iki isim de vicdan ve adaletin, hak ve hakikatin farklı coğrafyalardaki gür ve mazlum sesi oldu.
O cesur sesler gök kubbede öyle güçlü yansıdı ki yankıları bugün bile duyulmaya, hissedilmeye devam ediyor. Gönüllerimizin sultanı, hayat ve hidayet rehberimiz Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: Allah’a yemin olsun ki bu davamı terk etmem karşılığında sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar Allah’ın dinini güçlendirinceye veya bu yolda canımı verinceye kadar asla bundan vazgeçmeyeceğim. İşte bu örnek duruşu hayatlarının merkezine yerleştiren, bu uğurda çile çeken ve bedel ödeyen her iki isim hiç tartışmasız hem kalplerdeki hem de tarihteki yerlerini almışlardır. İnşallah ebediyen hayırla, şükranla, büyük bir hürmet hatırlanacaklardır.”
“Eğer dikkat etmezseniz gazeteler mazlumlardan nefret etmenizi zalimleri ise sevmenizi sağlar”
Erdoğan, Türkiye’nin katkılarıyla tesis edilen ateşkesin, İsrail’in tüm ihlallerine rağmen yaralarını sarmaya çalışan Filistinli kardeşler başta olmak üzere Sudan, Yemen, Somali ve daha pek çok yerde zor günler geçiren tüm mazlumlara destek olduğunu ifade etti. İnsanlığın binlerce yıllık tarihinde defalarca şahitlik ettiği gibi haksızlığın karanlığının hakikatin ışığını bastıramayacağını, doğrunun eninde sonunda kendine bir yol bulacağını vurgulayan Erdoğan, doğru olanın bir mecra açarak gönüllere aktığını, kalpleri aydınlattığını, engelleri aşıp coğrafyaya yayıldığını söyledi.
Erdoğan, Şenler’in Türkiye’de başörtüsü davasının sancaktarlığını yaparak düşünce ve ifade hürriyetinin, kılık kıyafet özgürlüğünün tam anlamıyla sağlanması için fedakârca çalıştığını vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rahmetli Malcom X, ‘Bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter’ demiştir. Türkiye’de bütün uyuyanları uyandırmaya bir şule, bir ışık, bir alev yetmiştir. Onun bu gayreti vesayetçilerin dikkatini çekmiş. O da Üstat Necip Fazıl ve daha nice fikir ve aksiyon insanı gibi bugün bize özgürlükten dem vuran faşist odakların radarına girmiştir. Gazete manşetlerinden hedef alınmış, sayısız tahkibata uğramış, kara listelere adı büyük harflerle yazılmıştır. Eğer dikkat etmezseniz gazeteler mazlumlardan nefret etmenizi zalimleri ise sevmenizi sağlar.
“Devrin eli sopalı müstekbirlerine boyun eğmemiş, fikrin surlarına iman ve mücadelenin sancağını dikmiştir”
Şule Yüksel Şenler ablamız defalarca tehdit edilmiş, evi kundaklanmış, konferanslarına bomba ihbarları yapılmıştır. Ama o hapse mahkum edildiği dönemde bile davasından taviz vermemiş. Devrin eli sopalı müstekbirlerine boyun eğmemiş, fikrin surlarına iman ve mücadelenin sancağını dikmiştir. Şule ablamız için çıkarılan özel af ile Bursa Cezaevi’nden tahliye olma gündeme gelince ona bu zulmü reva görenlere cevabı şu olmuştu: ‘Suçsuzun affedildiği nerede görülmüş? Ben kanunlara riayet eden bir fert olarak mahkumiyetimi devam ettiriyorum. Dışarı çıkmayı reddediyorum. Benim buradan ancak cesedimi alırsınız?.’
Sayın İlyasa Şahbaz’ın anlattıklarına baktığımızda hem benzer bir direnişi hem benzer bir trajediyi merhum Malcolm X’in hayatında da görüyoruz. Malcolm X’in henüz çocukken ırkçı ve ayrımcı sistemin mağduru olmuştu. Daha 5 yaşındayken evleri kundaklanmış, tıpkı amcaları gibi babasını da faili meçhul ırkçı bir cinayete kurban vermişti. Ortaokul öğrencisiyken öğretmeninin söylediği bir söz ise Malcolm X’in hayatında büyük bir kırılmaya yol açmıştır. Şahsıma ve ‘ölü yıkayıcısı mı’ olacaksınız sorusuna sık sık muhatap olan pek çok İmam Hatipliğe aşina gelen bu kuvvetlik anektodu. Bir gün öğretmeni ona ne olmak istediğini sorar. O da heyecanla avukat olmak istediğini söyler. Öğretmeni Malcolm X’e ömrü boyunca asla unutmayacağı bir cevabı verir. ‘Bu bir zenci için pek gerçekçi bir hedef değil’. Devamında avukatlık yerine marangozluğu tercih etmesinin bir siyahi için daha gerçekçi olacağını söyler.
“Zulüm, şiddet, baskı ve ayrımcılık olduğu müddetçe buna direnenler de olacaktır”
Daha genç yaşlarda ırkçılık ve ayrımcılığa karşı isyan bayrağını açan Alkomes’e de aynı yollardan, aynı zorluklardan adaletsizlikleri ve temel insan hakkı ihlallerini sadece Amerika’da değil Birleşmiş Milletler dahil tüm dünyada gündeme taşımış haksızlıkların son bulması için canı pahasına mücadele etmiştir. Yalnızca ten renginden ötürü ayrımcılığa uğrayan dışlanan şehirlerin çeperlerine sıkıştırılan Amerikalı siyahilerin yükselen sesi, ötekileştirilen milyonlarca insanın gür sadası olmuştur.
O da defalarca hedef alınmış ve sonunda 40 yaşındayken maalesef menfur bir suikastle aramızdan ayrılmıştır. ‘Zulüm kısmak istediği sesi nara yapar ve bazı ölüler yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur’. Şurası bir gerçek ki zulüm, şiddet, baskı ve ayrımcılık olduğu müddetçe buna direnenler de olacaktır. İlhamını kendilerinden, öncekilerden alan bu direnişçiler Malcolm X’in ve Şule ablamızın mücadele sancağını gururla taşıyacak ve yücelteceklerdir.
Biz de son nefesimize kadar bu iki abidevi ismin aziz hatıralarına sahip çıkacağız. Emanetlerini inşallah yere düşürmeyeceğiz. Yarım asrı bulan siyaset hayatımızda bize olan teveccühü hamdolsun asla boşa çıkarmadık. Emanete halel getirmedik. Dik durduk ve hiçbir zaman diklenmedik. Değerli eşim Emine Erdoğan’ın ve çocuklarımın yüreklendirmesi, aziz milletimizin de üstün desteği sayesinde başörtüsü yasakları başta olmak üzere en zorlu engelleri, en çetin badireleri aşmayı hamdolsun başardık. Arıkan’dan Somali’ye, Suriye’den Gazze’ye nerede bir mazlum varsa onun imdadına koşmaya, yarasına merhem olmaya çalıştık. İnşallah bundan sonra da kimseden korkmadan, kimseden çekinmeden müstevliler ve müstekbirler karşısında asla geri adım atmadan hakkı söyleyecek, hakkı savunacak, hakkın hatırını gözetmeye devam edeceğiz.”

