(ANKARA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yassıada’da düzenlenen Bosphorus Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmada, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzenin “işlevini ve itibarını yitirdiğini” belirterek, Gazze’deki gelişmelere karşı dünyayı harekete geçmeye çağırdı. Erdoğan, Batılı ülkelerin Filistin’i tanıma adımlarına da değinerek Gazze’deki soykırımın küresel bir uyanışa sebep olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni adıyla “Demokrasi ve Özgürlükler Adası”nda düzenlenen Bosphorus Diplomasi Forumu’nda konuştu. Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:
’”İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra galipler eliyle kurulan düzen, işlerliğiyle birlikte itibarını da yitirmiştir. Evrensel değerler rafa kalkmış, yönetim mekanizmaları iflas etmiş, meşruiyetini kural ve ilkelerden alan uluslararası sistem tamamıyla felce uğramıştır. Küresel barış ve güvenlik, yerini bitmek bilmeyen savaş ve istikrarsızlık girdabına bırakmıştır. Haklı haksızın, mazlum zalimin, zayıf güçlünün karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. İnsan hakları ve insanlık onuru yara almış, adalet, vicdan ve merhamet sessize alınmıştır. Ortada kimsenin inkâr edemeyeceği çok büyük bir sistem krizi vardır.
Oysa bundan 80 yıl önce kurulan mevcut küresel sistem, 20’inci yüzyılda gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı’ndan ders alınarak bir daha savaş yaşanmasın, bir daha soykırım olmasın diye kurulmuştu. BM Güvenlik Konseyi gibi mekanizmaların gayesi savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmektir. Ancak bugün çözümün anahtarı olması gereken yapılar, sorunun parçasına dönüşmüştür…
Sevgili gençler, değerli misafirler; küresel sistem iflas ettiğini söylerken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Türkiye, iflas etmiş bu sistemin tüm yükünü çeken bir bölgede yer alıyor. Şu an insanlığın gündemini domine eden kriz, gerilim, soykırım, çatışma ve zulümlerin neredeyse tamamı bu coğrafyada yaşanıyor.
Türkiye bölgesinde bir istikrar abidesi olarak yükselse de hadiselerin uzağında değildir… Dahası kriz ve zulümlerle boğuşanlar bizim kardeşlerimiz, bizim yüzyıllardır komşularımızdır. İnsan komşusuna sırtını dönebilir mi? İnsan kardeşlerinin dertlerine kayıtsız kalabilir mi? Elbette kalamaz.
Bu ülke ve bu aziz millet, tarihin hiçbir döneminde ‘Bana ne?’ dememiştir. Gönül coğrafyasına sırtını dönmemiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin yardım çağrılarına kulaklarını tıkamamıştır. Uzak-yakın, Müslim-gayrimüslim demeden, kimsenin inancına, mezhebine, kökenine bakmadan imdat diyene koşmuştur.
Bu bugün de böyledir… Çözüm üretmek, çözüme liderlik etmek bizim tarihi ve vicdani sorumluluğumuzdur. Gazze’nin, Yemen’in, Suriye’nin, Sudan’ın, Somali’nin sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor.
Perdede izlediniz; Filistin’de neler oluyor gördünüz… Açlıkla mücadele eden yavruların dramını biz de kalbimizin derinliklerinde hissediyoruz. Bu manzara karşısında sadece elimizi değil, çoğu zaman tüm gövdemizi ortaya koyuyoruz.
Sevgili gençler, ekranları başında bizi izleyen genç arkadaşlarımızın şunu bilmesini isterim; bizim tek amacımız vardır, o da bölgede barışın, huzurun, istikrarın güçlü şekilde sağlanmasıdır. Türkiye olarak bunun yolunu açmanın gayretindeyiz.
…Anadolu’nun manevi mimarlarından Hz Mevlana’ya atfedilen hikmet dolu şu söz iç ve dış siyasette referans kaynaklarımızdandır: ‘Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.’
Mesele istikrarsızlığı körüklemek, çatışmayı büyütmek değil; birlikte kazanmaya odaklanmaktır. Başkalarının trajedilerinden medet ummak fırsatçılıktır, vicdansızlıktır, kan tüccarlığı yapmaktır.
Türkiye, tarihine ve medeniyetine yakışır biçimde barış, istikrar, huzur ve adalet için herkes kesimle görüşebilen görüşebilen, herkesin güven duyduğu bir aktördür. İnsan odaklı, ön alıcı, girişimci ve çok boyutlu dış politika anlayışımızla küresel ve bölgesel meselelerin çözümüne azami katkı sunuyoruz.
Komşumuz Suriye’de 14 yıl boyunca bunu yaptık… Rusya-Ukrayna savaşında bunu yaptık… Şimdi de Filistin’de, Gazze’de bunu yapıyoruz.
Gazze’de iki yıldır tüm dünyanın gözleri önünde bir soykırım yaşanıyor. Netanyahu ve katliam kadrosu en modern silahlarla sivilleri hedef alıyor, masumların üzerine bomba yağdırıyor.
“Netanyahu denilen katil, salondaki boş koltuklara konuşmak zorunda kaldı”
Fakat ne oluyor? Dün BM Genel Kurulu’nda Netanyahu denilen katil, salondaki boş koltuklara konuşmak zorunda kaldı. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…
Akdeniz’de Sumud filosu yelkenlerini şişirmiş Gazze’ye doğru ilerliyor. Dünyanın farklı ülkelerinden, farklı inançlarda, farklı renklerde ama vicdan sahibi aktivistler, gönüllüler Gazze’ye yardım götürüyor. Buradan İsrail’in devlet terörüne maruz kalan Sumud Filosu’nun umut yolcularına selam olsun. Cenab’ı Allah yollarını açık etsin, onları esirgesin. Unutmayın: Zalimlerin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır…
Gazze’de çok kayıplar verildi, mazlum Gazze halkı çok ağır bedeller ödedi. 365 kilomatre kareye sıkıştırılmış iki buçuk milyon insan tarihin en vahşi soykırımına maruz bırakıldı, bu aynı zamanda küresel bir uyanışa da vesile oldu…
Gazze’deki meseleyi Hamas parantezine indirgeyenler kazın ayağının hiç de öyle olmadığının farkına varıyor. İsrail’in derdinin sadece Gazze olmaadığı gün geçtikçe daha net anlaşılıyor…
“65 bin masum ölmeden Filistin sahiplenilemez miydi?”
Filistin’i tanıyan devletlerin sayısının artışının arkasında Gazze’nin sebep olduğu küresel uyanış vardır. Biliyorsunuz artık 150’yi aştı. Şu bir gerçek ki bu geç de olsa önemli bir adımdır. Fakat şu soruyu da sormadan edemeyiz: Bu adımlar daha erken atılamaz mıydı? 65 bin masum ölmeden Filistin sahiplenilemez miydi?..
Başta Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Uluslararası spor müsabakalarından men dahil İsrail’e caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. İspanya’nın aldığı karar bir kenara konulamaz. Şu anda Futbol Federasyonu Başkanımız da bu konuyla ilgili duruşunu ortaya koydu. Biz de bunun değerlendirmesini muhakkak yapacağız. Ekonomik olarak İsrail hükümetine Gazze’deki yüz milyar doları bulan yıkımın faturası ödetilmelidir. Türkiye’nin ticaret ve diğer alanlarda İsrail’e karşı aldığı tedbirler diğer ülkelere örnek olmalıdır. Aksi halde kaos Ortadoğu sınırları içinde kalmayacak, bu ateş bütün dünyayı saracaktır. Alevlerin daha da yayılmaması, bölgemizde barış ve huzurun sağlanması için çalışmaya devam edeceğiz.’”