Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CHP’nin Güngören mitingi… Özgür Özel: “Kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Güngören mitinginde, “Öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan, emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Güngören mitinginde, "Öğrenci kurtulmadan

(İSTANBUL) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Güngören mitinginde, “Öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan, emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.

CHP’nin, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin 73’üncüsü İstanbul’un Güngören ilçesinde düzenledi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları kaydetti:

“Güngören’deyiz. 1994’ten beri burada, yerel seçimlerde sekiz kez kaybettik. Yüzde sekiz aldığımız da oldu, yüzde 18 aldığımız da ama biz Güngören’e küsmedik, suçu kimsede bilmedik. Hatayı kendimizde aradık. Güngören’e sırtımızı dönmedik, suratımızı asmadık. Ve o Güngören beş yıllık hizmeti de gördükten sonra, son seçimlerde Ekrem Başkan’a yüzde 44 oy verdi. Hep söylediğim gibi o kale siyaseti bitmiştir. Güngören artık kimsenin değil, milletin kalesidir.

“Hedef bin kreş, durmayacağız”

Önce, bir metrekare kişi başına yeşil alana bile hasret olan Güngören’e Ekrem Başkan ne yaptı da girdi bu gönüllere bu kadar, ona bir bakalım. Güngören’de 9 binden fazla hane desteğe ihtiyaç duyuyor. Düzenli olarak 6 bin 800 aileye İBB sosyal yardım yapıyor. Güngören’de 5 bin 500 çocuğun sütünü Ekrem Başkan ulaştırıyor. Bin 329 bebeğe doğum paketiyle ‘hoş geldin bebek’ diyor. 4 bin annenin cebinde Anne Kart var. İki yeni kreş yapıldı, devamı gelecek. CHP gelmeden burada belediyenin kreşleri yoktu. Biz yaptık, kızdılar. Engel olmaya, kapatmaya çalıştılar. Valiliklerden yazılar yolladılar. Oysa biz dedik ki bu kreş çocuk için de anne için de çok önemli. Öyle olunca hedefi koyduk ve İstanbul’da sıfır olan kreş sayısını şu an itibarıyla 127’ye, Türkiye’de 770’e çıkardık. Hedef bin kreş, bininci kreşi açacağız, durmayacağız.

“Yüzde 44 tavanımız değil, tabanımız olacak”

Bir de yurtlar var. Hani barınma sorununu görmeden İstanbul’a çağırdığın öğrenciye, ‘Şurada kalacaksın’ demedikleri, açmadıkları yurtlar var. Şu ana kadar 17 tane açtık. Türkiye’de yurt hedefini 100 olarak belirledik. 77 yurt açtık Türkiye’de. Durmayacağız. Sanıyorlar ki silkeleriz dururlar, sanıyorlar ki içeri atarız susarlar, sanıyorlar ki zulmederiz geri dururlar. Ant olsun ki ne mücadeleden ne hizmetten geri durmadık, durmayacağız. Geldiğimiz yoldan geri gitmeyeceğiz. Girdiğimiz gönüllerden düşmeyeceğiz. Asla Güngören’i ihmal etmeyeceğiz. Yüzde 44 tavanımız değil, tabanımız olacak. Çok daha yukarıya gideceğiz. Bu ilçenin gönlüne girdik, onu fethedeceğiz. Güngören’i çok seviyoruz. Ona en güzel hizmetlerimizi yapacağız.

“Dünya siyaset tarihinin en uzun, en kararlı ve en kalabalık kampanyasını başlatacağız”

Hafta sonu; üç gün, Ankara’da kurultayımızı yaptık. İlk gün programımızı yeniledik. Cumartesi günü seçimli kurultaya başladık. Buradan Türkiye’nin dört bir yanından, 81 ilden koşan gelen bütün delegelerimize bin 333 oyla, parti tarihinin en yüksek oyuyla beni yeniden göreve getirdikleri için teşekkür ediyorum. Bu bin 333 oyun üçünü bile kendime saymıyorum. Bu bin 333 oy mücadelenin, birlikte olma iradesinin, haysiyet mücadelemizin ve iktidar yürüyüşümüzün kararlılığına destektir. Bin 333 oyu Özgür Özel hak etmiyor. Bu bin 333 oyu çağrılınca koşan, gelen, darbeye direnen, seçtiğine sahip çıkan, mücadeleyi bırakmayan sizler hak ediyorsunuz, bu meydan hak ediyor. Şimdi hep beraber bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğimizi, bundan sonra sorunun sahibine çözümü nasıl söyleyeceğimizi önce örgütümüzle çalışıp parti okuluyla bu dertlere çözümleri nasıl anlatacağımızı, kısaca sizlerle çalışıp, gerekirse uzaktan eğitimlerle çalışıp Türkiye’nin değil, dünya siyaset tarihinin en uzun, en kararlı ve en kalabalık propaganda dönemini kampanyasını başlatacağız. Hep birlikte yapacağız. Benimle birlikte, yöneticilerle, milletvekilleriyle, ildeki yöneticilerle birlikte bu orduda yer almaya ve her birimiz birer cumhurbaşkanı adayı olarak sorumluluk almaya hazır mısınız? Onların savcıları, mahkemeleri, hapishaneleri olabilir. Onların elinde devletin güçleri olabilir. Ama biz kazanacağız çünkü inancımız, kararlılığımız var, sizin enerjiniz var. Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız. Siz kazanınca emin olun Türkiye kazanacak. Bugün görevin AK Parti’li, MHP’li, yoksul, emeği sömürülen 22 bin liraya, 30 bin lira kiranın olduğu ilçede, 22 bin liraya bir ay çalıştırılan AK Partili kardeşim de MHP’ye oy veren işçiler de kazanacak. CHP olarak insana, istihdama, barınmaya dair tüm sorunları halk için çözeceğiz. Halkın düzenini kuracağız. Güngören’e de İstanbul’a da Türkiye’ye de eşitliği ve adaleti getireceğiz.

“Öyle bir kabine kurdu ki Sağlık Bakanı özel hastaneci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu, Turizm Bakanı oteller zinciri sahibi”

Erdoğan cumhurbaşkanlığı sistemini isterken şöyle söylemişti: ‘Hızlı yöneteceğiz. Şirket yönetir gibi devlet yöneteceğiz.’ Allah var, sözünü tuttu. Bu düzende öyle bir kabine kurdu ki Sağlık Bakanı özel hastaneci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu, Turizm Bakanı oteller zinciri sahibi. Öyle kurdu ilk kabineyi. Sonra dediğini yaptı. Bir şirket kurdu. Başına geçti ve o şirketi yönetir gibi devleti yönetiyor. Adını biliyor musunuz? ‘KADAŞ’ duydunuz mu? ‘Kara Düzen Anonim Şirketi.’ Tayyip Erdoğan başında. Bu şirket yoksuldan alan, zengine veren kara düzenin şirketidir. Bu şirket damatların, evlatların, eniştelerin, torpillilerin yükseldiği; liyakatin, eğitimin, hakkaniyetin ve adaletin asla kendine yer bulamadığı KADAŞ şirketidir. AK Parti’nin kara düzeninde, İstanbul’da geçen yıl ortalama kira 25 bin liraymış. Yüzde 40 artmış, 35 bin lira olmuş. Güngören’de geçen yıl ortalama kira 20 bin liraymış. Bu yıl 30 bin lira olmuş. Ama Türkiye’de asgari ücretin en çok alındığı ilçelerden bir tanesinde, 22 bin 500 liraya asgari ücret alıp 30 bin liralık evlerin kiralık olduğu ilçedeyiz. Öyle bir noktadayız ki örneğin devlet memurları, geçmişte AK Parti geldiğinde emekli ikramiyesiyle bir daire alabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada aynı memur 975 bin lira ikramiye alıyor. Ama emsal ev 5 milyon lira oldu. Yani çalışmanın, biriktirmenin ya da en sonunda ikramiyeyi almanın ve başını bir eve sokmanın artık hayal bile edilemediği bir ülkeye dönüştük.

“Bütçede ne emeklinin ne asgari ücretlinin ne esnafın derdini duyan var”

Daha dün, bu adaletsiz sistem bir bütçe geçirdi Meclis’ten. O bütçede ne asgari ücretlinin yüzüne bakan var ne emeklinin ne çiftçinin derdini duyan var, ne esnafın, ne Güngören’e gelip insanların yüzüne bakacak bir bütçe var ne de sorunları çözmenin inancı, kararlılığı var. Bir de çıkmış Erdoğan diyor ki bugün, ‘Türkiye alan elden veren ele dönüştü.’ Bakın, kimden alıyor, kime veriyorlar söyleyelim. Trakya’daki çiftçi bir kilo buğday satıp bir litre mazot alıyordu. Şimdi beş kilo buğday satıp bir litre mazotu zor alıyor. Pamuk üreticisi Çukurova’da, Aydın’da, Manisa’da, Hatay’da bir kilo pamuk satıp iki buçuk litre mazot alıyordu. Şimdi iki buçuk kilo pamuk satıp bir litre mazotu zor alıyor. İşte AK Parti’nin kara düzeni bu şekilde işliyor. Eskiden alan eldik, şimdi veren el olduk. Aldığı el belli. Ama kime veriyor? Bakın, bütçeye koydular. Bu sene zenginlerden alınacak vergi, vazgeçilecek vergilerin tutarı; yani adam kazanmış, vermesi lazım, gidiyor, kırk haramilere af çıkarıyor ya onun toplamı 768 milyar. Kur korumalı mevduata ödediği para 2 buçuk trilyon lira. Bu yılın ilk sekiz ayında faize ödediği para 1 buçuk trilyon lira. Bu üç kalemi topladığında 4,7 trilyon yapıyor. Asgari ücreti olması gereken noktaya çıkarmak için gereken para var ya ‘Bunlara teşvik ver’ diyeceğiz, ‘Yok para’ diyorlar. Tam 90 katını bu üç kalemde zengine ödediler. Ya da emekli maaşını insanca, hakça bir noktaya getirmek için gereken paranın tam 110 katını faize, kur korumasına, vergi affını ödediler. Aynı paraları bu sene de zengini ödemeye niyetliler.

“Bu çocukların hakkı ne olacak”

Meclis’ten geçti; Cumhurbaşkanlığı’nın ya da Meclis Başkanı’nın korumalarına 30’ar bin lira seyyanen zam vermişler. O çocuklara verip de… Pandemi olur, polis çalışır. Sokağa çıkmak yasak, polis çalışır. Maçta polis çalışır. Bayramda polis çalışır. Sen ortalığı ayağa kaldırırsın, gece gündüz polis çalışır. Bu çocuklara bir kuruş vermediler. İnfaz koruma memuruna, jandarmalara vermiyor, atamıyor öğretmenleri atadığına da para vermiyor, memura vermiyor, emekliye vermiyor. Ama kendi etrafında gözünün gördüğüne geçinmek zor, ‘Otuzar bin lira verelim.’ O çocukların hakkı ama bu çocukların hakkı ne olacak? Bu kadar adaletsizliğe isyan ediyoruz. Size buradan bir söz vereyim: Bazen öğrenciyle polisi karşı karşıya getiriyorlar. Size söz veriyorum, hatta Özgür Başkan söz veriyor, o orayı çok iyi bilir. Hani bir seçim olacak ya çok yakında, hani o sandık gelecek ya biz o gece seçimi kazanacağız ya pazartesi günü hepiniz davetlisiniz, Özgür Başkan ile birlikte Bozdoğan Kemeri’nin önüne gideceğiz. Polislerle öğrencileri omuz omuza halay çektireceğiz. Çünkü öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan, emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

(SÜRECEK)