Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CHP’li Nazlıaka’dan, 15 yaşındaki Kendirci’nin ölümüne ilişkin açıklama: “Eğer MESEM adı altındaki bu sömürü çarkı durdurulmazsa, başka evlatlarımızı da kaybedeceğiz”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, 15 yaşındaki Muhammet Kendirci’nin işkenceyle öldürülmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Muhammet’i kaybettik. Eğer MESEM adı altındaki bu sömürü çarkı durdurulmazsa, başka evlatlarımızı da kaybedeceğiz. Muhammet için ve MESEM’de hayatı elinden alınan tüm çocuklar için de eksiksiz, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütülmelidir. İşyerinden hastane yönetimine, denetimsiz bırakan kurumlardan faile kadar yargı önüne çıkarılmalı, tüm sorumlular hesap vermelidir” ifadelerine yer verdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, 15 yaşındaki Muhammet Kendirci’nin

(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, 15 yaşındaki Muhammet Kendirci’nin işkenceyle öldürülmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Muhammet’i kaybettik. Eğer MESEM adı altındaki bu sömürü çarkı durdurulmazsa, başka evlatlarımızı da kaybedeceğiz. Muhammet için ve MESEM’de hayatı elinden alınan tüm çocuklar için de eksiksiz, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütülmelidir. İşyerinden hastane yönetimine, denetimsiz bırakan kurumlardan faile kadar yargı önüne çıkarılmalı, tüm sorumlular hesap vermelidir” ifadelerine yer verdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Şanlıurfa’nın Bozova ilçesindeki marangoz atölyesinde, iş arkadaşı tarafından hava kompresörü ile yaralanan ve sonrasında tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren 15 yaşındaki Muhammed Kendirci’nin ölümüyle ilgili açıklama yaptı.

15 yaşındaki Muhammed Kendirci’nin, bir atölyede kompresörle işkenceye maruz bırakılarak hayatını kaybettiğini, bu vahim hadisenin, Türkiye’de çocukların nasıl bir sömürü sisteminin içine itildiğinin, nasıl korunaksız bırakıldığının ve nasıl göz göre göre ölüme terk edildiğinin en somut göstergesi olduğunu belirtti.

Nazlıaka, “Bu ülkede bir çocuk, ‘eğitim’ adı verilen bir düzenin parçası olarak işe gönderiliyor ve sonunda işkenceyle hayatını kaybediyorsa, ortada sadece bir suç değil; derin bir iktidar ve politika krizi vardır” değerlendirmesini yaptı.

“Bu tablo, soruşturmanın ciddiyetten uzak ve ihmaller zinciriyle yürütüldüğünü açıkça göstermektedir”

Ailenin anlatımına göre, çocuğa işkence ederek ölümüne neden olan failin, ilk aşamada serbest bırakıldığını, ardından yurt dışına kaçmaya çalışırken başka bir şehirde yakalandığını aktaran Aylin Nazlıaka, şunları kaydetti:

“Bu tablo, soruşturmanın ciddiyetten uzak ve ihmaller zinciriyle yürütüldüğünü açıkça göstermektedir. Daha da vahimi; Muhammed’in öldürüldüğü Bozova Enver Yıldırım Hastanesi’nde pantolonu temizlik görevlileri tarafından çöpe atılmıştır. Bir çocuğun ölümüne ilişkin en kritik delillerden birinin ortadan kaldırılması, sıradan bir hata değil; denetimsizliğin, sorumsuzluğun ve adaletsizliğin göstergesidir.

“Bu sistem çocuklara eğitim değil; ucuz işgücü, güvencesizlik ve ölüm getirmektedir”

Muhammed’in işkenceyle öldürülmesiyle birlikte, 2025 yılının 10 ayında MESEM kapsamında çalıştırılırken hayatını kaybeden çocuk sayısı 16’ya yükselmiştir. ‘Eğitim’ adı altında sanayiye gönderilen çocuklar; pres makinelerinde, kalıp çökmesinde, forklift altında, yangında, elektrik akımında, işkenceyle can vermektedir. Bu sistem çocuklara eğitim değil; ucuz işgücü, güvencesizlik ve ölüm getirmektedir. Muhammet’in yakınlarının isyanı yalnızca kendi acılarıyla ilgili değildir; bu düzenin çocukları nasıl öğüttüğünün çığlığıdır.

Ailenin feryadı ortadadır: ‘İşkenceyle işlenen cinayeti ‘şakaydı’ diyerek örtmeye çalışan, delilleri çöpe attıran, firar edip yargıdan kaçabileceğini sanan herkes hak ettiği cezayı alacak!’ Bu cümlenin altını kalın çizgilerle çiziyoruz; çünkü Türkiye’de çocukların ölümüne yol açan davalarda cezasızlık fiilen bir politika hâline gelmiştir.”

“Türkiye’de devlet korumasında olması gereken çocuklar istismara, işkenceye uğruyor”

Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, ülkede peş peşe çocuk ölümleri yaşanırken, dün bir etkinlikte, “Tarih bize ailesi güçlü olan milletlerin zorluklardan güçlenerek çıktığını gösterdi” cümlesini kurduğunu ileterek, “Oysa tarih bize başka bir gerçeği daha söylüyor: Gerçek güç, çocukları yoksulluğa, sömürüye ve ölüme karşı koruyabilen devlettir. Ama Türkiye’de devlet korumasında olması gereken çocuklar istismara, işkenceye uğruyor, hayatını kaybediyor, MESEM’de çalıştırılan çocuklar ölüme terkediliyor, yoksulluğun içine doğan çocuklar ‘okul’ yerine ‘iş yerlerine’ gönderiliyor” ifadesini kullandı.

“Bu delilleri ortadan kaldıranlar hakkında derhal adli işlem başlatıldı mı, yoksa bu korkunç cinayetin üzeri mi örtülüyor”

Bu acı tabloda yanıtlanması gereken sorular bulunduğunu belirten Nazlıaka, şunları kaydetti:

“MESEM adı altında yürütülen bu düzen, bir çocuğu nasıl olur da ağır ve tehlikeli işlere sürükleyebiliyor? Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu sorumluluktan daha ne kadar kaçacak? Sayın Tekin; sesimizi duyuyor musunuz? Failin serbest bırakılması nasıl mümkün oldu? Yurt dışına kaçma girişimine kadar uzanan bu skandal süreç kimlerin açık ihmaliyle yürüdü? Bu ihmallerin her biri için sorumlular ne zaman adalet önüne çıkarılacak? Hastanede en kritik deliller neden yok edildi? Bu delilleri ortadan kaldıranlar hakkında derhal adli işlem başlatıldı mı, yoksa bu korkunç cinayetin üzeri mi örtülüyor? Hastane yönetimi ve gözetim sorumluları neden hâlâ görevde? MESEM çocukları hayattan koparırken, bu ölümcül düzenin sürdürülmesine nasıl hâlâ göz yumuluyor? Bu sömürü çarkını kimler koruyor, kimler sürdürülmesi için zemin hazırlıyor? Çocukları korumakla yükümlü olan yöneticiler, bu kadar ağır bir tablo karşısında nasıl oluyor da hesap vermiyor? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, görevini yerine getiremediği apaçık ortadayken neden hâlâ istifa etmiyor? Bu sessizliğin sebebi nedir?”

“Bu karanlık çarkı kırmak, bu ülkenin çocukları için geleceği yeniden kurmak bizim tarihsel sorumluluğumuzdur”

“Eğer MESEM adı altındaki bu sömürü çarkı durdurulmazsa, başka evlatlarımızı da kaybedeceğiz” değerlendirmesini yapan Nazlıaka, Muhammed ve MESEM’de hayatı elinden alınan tüm çocuklar için eksiksiz, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Nazlıaka, şöyle devam etti:

“İşyerinden hastane yönetimine, denetimsiz bırakan kurumlardan faile kadar yargı önüne çıkarılmalı, tüm sorumlular hesap vermelidir. Kafası saç büküm makinesine sıkışıp 14 yaşında hayattan koparılan Arda Tonbul’un da çalıştırıldığı inşaatta kalıp çökmesi sonucu enkaz altında kalarak vefat eden 15 yaşındaki Sedat Kurt’un da şantiyede asansör boşluğuna düşerek yaşamını yitiren 16 yaşındaki Alperen Uygun’un da işkence sonucu hayatını kaybeden 15 yaşındaki Muhammed Kendirci’nin de kısacası bu iktidarın koruyamadığı tüm çocukların hesabını soracağız. Bu karanlık çarkı kırmak, bu ülkenin çocukları için geleceği yeniden kurmak bizim tarihsel sorumluluğumuzdur.”