(TBMM) – CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, TBMM Genel Kurulu’nda “Tutuklanan eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, aynı zamanda kur korumalı mevduatla ilgili uygulamaya geçişi sağlayan, 128 milyar dolarlık rezerv çıkışıyla ilgili de sorumlu tutulan ve araştırılması gereken bir Merkez Bankası Başkan Yardımcısı” dedi.
İYİ Parti’nin TBMM Genel Kurulu’nda başta Türkiye Varlık Fonu olmak üzere, Merkez Bankası, Bankalar Arası Kart Merkezi, Rekabet Kurumu, Kamu Bankaları, Sermaye Piyasası Kurulu gibi tüm aktörlerin iş ve işlemlerinin denetlenmesi ve tespit edilen yolsuzluklara son verilmesi için gerekli tüm çalışmaların araştırılmasına yönelik verdiği araştırma önergesi, AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Öneriye ilişkin CHP grubu adına konuşan CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Emrah Şener’in ihaleye fesat karıştırma, dolandırıcılık ve zimmet suçlarından tutuklanması ve yolsuzluk tartışmalarına ilişkin şunları söyledi:
“Söz konusu Başkan Yardımcısı, aynı zamanda kur korumalı mevduatla ilgili de uygulamaya geçişi sağlayan, öneren Başkan Yardımcısı, 128 milyar dolarlık rezerv çıkışıyla ilgili de sorumlu tutulan ve araştırılması gereken bir Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ihaleye fesat karıştırmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi kardeşine de para aktaran ve zenginleşmesini sağlayan bir Başkan Yardımcısı.
Böyle bir kurumun başındaki Başkan Yardımcısının bunu yapması neticesinde de kamu bankalarında da maalesef bir sürü yolsuzluk, usulsüzlük ve liyakatsiz atamalar var, eş dost, akraba atamaları var. Merkez Bankası’nın Başkan Yardımcısı böyle yaparsa kamu bankasının üst düzey yöneticileri, genel müdürleri de kendi kardeşlerine Bankalar Kanunu’na aykırı şirket kurdurup, para aktarıp sebepsiz zenginleşmelerini ve kazanç elde etmelerini de sağlarlar. Bu uygulamalar kamu kurum ve kuruluşlarında da var. Bu araştırma komisyonunun kurulması çok çok önemli bu manada, destekliyoruz. Hatta yolsuzlukla mücadele komisyonu kurulmalı, bu komisyona da bütün iktidar ve muhalefet partisi milletvekilleri dâhil olmalı ve eşit temsil edilmeli ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları mutlaka araştırılmalı.
“Merkez Bankası’nın kullandırdığı 93 milyarlık yatırım taahhütlü avans kredisinden menfaat temin eden var mı?”
Merkez Bankası Başkanının sunumunda da birkaç soru sormuştuk. Şimdi 620 milyar TL iç piyasaya kullandırdığı kredi var Merkez Bankası’nın, 93 milyarı da yatırım taahhütlü avans kredileri. Bunlar bankalar üzerinden kullandırılan krediler. Burada araştırılması gereken bir konu da bu. Bu taahhüt edilen yatırımların tamamlanma oranı nedir? Bu krediler kimlere, nasıl kullanılmıştır? Bu tutuklu olan başkan yardımcısı zamanında kullandırılan kredilerden menfaat temin eden var mıdır? Bütün bunların da mutlaka araştırılması ve sonuçlandırılması gerekiyor.
Burada çok önemli bir konu: Yolsuzlukla mücadele ederken manipülasyon yaparak bazı kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla hane halkının, birikimlerle tasarruf etmeye çalışan vatandaşın gelirlerinin aşağı çekilmesi. Bu, borsada da olabilir, dolar üzerinden de olabilir, altın borsasında da olabilir; bir sürü kayıplar var. Bu konuların da mutlaka araştırılması gerekiyor. Burada çipli kart ve TROY yazılımla ilgili konu sadece bankalar üstünden değil, Merkez Bankası üstünden değil, tüm kamu kurum ve kuruluşları üzerinden incelenmeli ve detaylı bir şekilde rapor hâline getirilmeli.”
Tanrıkulu: Türkiye’nin yargıçlar, siyasetçiler yüzünden bu hale düşmesinden utanırım
DEM Parti’nin AİHM kararlarının uygulanmamasının yarattığı hukuki tahribatların araştırılması amacıyla verdiği araştırma önergesine ilişkin söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Türkiye’de yargının durumuna ilişkin şunları söyledi:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. Maddesi özetle şunu yasaklar: Taraf devletlerin sözleşmedeki hak ve yükümlülükleri yurttaşları aleyhine kullanmasını yasaklar. Bu bir ahlaki maddedir esas itibariyle. Ve bir sabıka kaydıdır. Sözleşmeci devletler bakımından. O nedenle bu madde tarihi boyunca en az ihlal edilen maddedir. Kimler ihlal etmiş? Rusya, Azerbaycan, Gürcistan gibi devletler. En sonunda buna Türkiye eklendi. Biz sözleşmeye 1988’de taraf olduk, imzaladık. Yani otuz yıl boyunca Türkiye bu maddeden ihlal görmedi. İlk defa Demirtaş kararıyla gördü. Sonra Osman Kavala, sonra Figen Yüksekdağ ve arkadaşları en sonunda Aysel Tuğluk.
Şimdi bir yurttaş olarak, bu parlamentonun bir üyesi olarak ben utanırım. Türkiye’nin bu hale düşmesinden, yargıçlar yüzünden bu hale düşmesinden, siyasetçiler yüzünden bu hale düşmesinden utanırım. Demirtaş kararında mahkeme ne söylüyor? “Mahkeme yetkililerin başvurularının tutukluluk haline ilişkin olarak ileri sürdüğü amaçların sadece demokrasi açısından tartışmasız ciddi bir mesele olan gizli bir siyasi amaca yönelik bir kılıf olduğu sonucuna varmaktadır.” Bu tespitleri yapan yüksek mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunu sizin için yapmış. Aynı şekilde aynı tespitler Osman Kavala kararında da, Figen Yüksekdağ kararında da var.
Bunlar sonuç itibariyle yargının ne hale geldiğini bugünden baktığımızda aynı sistematik ihlalleri bugün için de sürdürdüğünü, Ekrem İmamoğlu’nu bu amaçlarla, politik amaçlarla cezaevinde tuttuğunun kanıtları. Yarın öbür gün tekrar bu kararlar gelecek. Ama biz neyi çocuklarımıza miras bırakıyoruz biliyor musunuz? Sizin ağır siyasi yükünüzü, ağır siyasi yükünüzü. Bu kararlar bu devletin mirasıdır aynı zamanda gelecek kuşaklara. O nedenle yurttaşlarımız umutsuz, gençler umutsuz. Size gerçekten bu yakışmıyor. Bu yargının yükünü taşımayın ve siyaseti bu şekilde yürütmeyin.”