(İSTANBUL) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Artık bizimle rekabet edecek güçlerinin olmadığını biliyoruz. Onlar gücü, yetkiyi savcılarda, hakimlerde, generallerde, istihbarat örgütlerinde ya da yurt dışında Amerika’da arayadursun, CHP gücünü mücadeleden alır, ahlaktan alır, emekten alır, ideolojiden alır. Bir tarafta iktidarını sürdürmek için kavgaya muhtaç olanlar, bir tarafta sokaktaki yoksulun ekmek kavgasını verenler var, o yüzden biz kazanacağız” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İstanbul 39. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, delegeleri “Önce mahalle delegesi, sonra ilçe delegesi, il delegesi seçilip, bugün buraya gelip, her türlü dayatmaya, her türlü Asliye Hukuk Mahkemesi oyunlarına, her türlü kayyım atama girişimlerine karşı, ‘O iş öyle olmaz, böyle olur. Ben buradayım, bu örgütün sesi, sözü benim’ diyen delegelerimiz, hepiniz hoş geldiniz” sözleriyle selamladı.
Özel, “Bu şehrin iradesine kayyım lekesini düşürmek isteyenlere karşı, 19 Mart günü kötülere teslim olmayan, örgütü, yöneticileri, genel başkanı çağırınca, vapurları bağlayanlara, köprüleri kaldıranları, metroyu durduranlara karşı Saraçhane’de darbeyi püskürten İstanbul örgütü, hoş geldiniz” ifadesini kullandı.
Özgür Özel, şunları kaydetti:
“Bugün son iki yılda üçüncü İstanbul İl Kongresi’ndeyiz. Süreç tamamlayıp kurultayımızı yaptığımızda iki yılda 4’üncü kurultayımızı yapmış olacağız. Dosta güven, düşmana kaygı veren bir sürecin içindeyiz. Dostlarımızdan güç alıyoruz, cesaret alıyoruz. Olmayanlara kaygı veriyoruz. Kaygıları büyüdükçe, kötülüklerini büyütüyorlar, saldırılarını artırıyorlar. Bakıyorlar ki, susacak mıyız, sessiz kalacak mıyız, geri adım atacak mıyız, eğilecek miyiz? Buradan onlara büyük bir kararlılıkla ve bu salonda gördüğüm güçle, Cumhurbaşkanı adayımız için, 23 Mart günü iki büklüm beliyle oy vermeye sandıklara koşturan teyzemden aldığım güçle, karnında üç aylık bebeğiyle oy kullanmaya gelen kardeşimden aldığım güçle söylüyorum ki, biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti susturacaklar. Biz bir adım geriye gidersek bu ülkeyi 100 yıl geriye götürecekler. Biz bir santim eğilirsek, bu millete diz çöktürecekler. Susmayacağız, geri adım atmayacağız, asla eğilmeyeceğiz.
“Birileri AK Parti yargısından koltuk dileniyor”
Ben buraya, her şeyin başladığı yerden, bundan iki yıl önce Ferdi Zeyrek kardeşimin İl Başkan adayı olduğu Manisa’dan geliyorum. Sabah annemin, babamın ellerini öptüm, iki emekli öğretmen Telat Hoca ve Şükran Hoca’dan hayır duası aldım. Aynı Naciye Öğretmen ve Mahmut Hoca gibi onlar da evlatlarını izlemeye gelmişlerdi. Bugün o salondan çıkarken dedim ki, iki emekli öğretmenin evladı genel başkan olmuş, iki emekli öğretmenin evladı da İstanbul’da onur ve haysiyet mücadelesinin başında. Bu partinin sırtı yere gelmez dedim. Ellerinden öpüyorum Mahmut Hoca’nın, Naciye Hanım’ın. En sıkıntılı dönemde, çok önemli bir görevi başarıyla yöneten, örgütten, saatin vidasından gelen, ilçe başkanlığından gelen, il başkanlığı yaparken başına gelmedik kalmayan, her türlü saldırıya muhatap olan, binası davalık olan, kongresi davalık olan, kendisi 3 davaya muhatap olan bir büyük mücadeleyi veren, benim de örgütün de kendisinden razı olduğu Özgür Çelik Başkanımı yürekten kutluyorum.
Birileri halen daha Asliye Hukuk Mahkemelerinin kapısında, daha dün bu kurultayı durdurmanın umudunda. AK Parti yargısından birileri koltuk, makam, mevki dilenirken, CHP’yle AK Parti Gençlik Kolları’nın mücadele edemediği, AK Parti Kadın Kolları’nın mücadele edemediği, Tayyip Erdoğan’ın artık siyaset üretemediği, umudu örgütleyemediği yerde bizi yenmek AK Parti Yargı Kolları’na kaldıysa vallahi onları da yeneceğiz, billahi onları da yeneceğiz.
Beni bir dinlesin, biz nereden geliyoruz. Biz onların hikayelerini, süreçlerini, savruldukları yerleri biliyoruz. Onlar Siirt üçlemesinden gelirler. Aynı Ekrem Başkan gibi, Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı’ydı. Erdoğan, Ekrem Başkan’a yöneltilen suçlamalarla ve fazlasıyla, rüşvetle, irtikapla, yolsuzlukla, ihaleye fesat karıştırmayla suçlanıyor, yargılanıyordu. Bir farkla. Onun kapısına saat 6’da hiç polis gelmedi. Eşini kaldırıp da evlatlarının yanında onun haysiyetine dokunacak bir muamele görmedi. Onun iki polis kolunda hiç fotoğrafı yok. Bir gün gözaltına alınmadı, Vatan Emniyete götürülmedi. Yargılaması tamamen tutuksuz gerçekleştirildi. Cezası kesinleştiğinde, telefonla çağırıldığı cezaevine giderken, önce Saraçhane’de miting yaptı, helalleşti, konvoyla gitti yattı, içeride şiir albümleri çıkardı. Bugün kendisine yapılmayan muameleyi Ekrem İmamoğlu’na yapan, gözaltı yapan, tutuklama yapan, daha suçu kesinleşmek ne iddianame yokken, sesinden korkan, metrolardan sesini, duvarlardan resmini kaldırtan Tayyip Erdoğan, büyük bir korku ve savrulma içindedir.
“Asla bu kötülüğe teslim olmayacağız”
Onun cezayı aldığı mesele, Siirt’te okuduğu bir şiirdir. O gün de okunan bir şiirden cezayı ve siyasi yasağı doğru bulmamıştık. O şiiri, Siirt Meydanı’nda okuyan, sonra anayasa değişikliğiyle seçimlerin yenilendiği, Siirt’ten milletvekili seçilen ve gelip başbakan olan birinden bahsediyoruz, CHP’nin demokratik tavrıyla. O kişi şimdi bu CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na bunları yapmakta ve o Siirt’in seçtiği belediye başkanına üç dönemdir kayyım atamaktadır. İşte karşınızda cesaretiyle değil, sadece ve sadece sinsiliğiyle yol alan, güçsüzken bükülen, Kenan Evren’in karşısında olan iki düğmenin peşine iliklemek için üçüncüyü arayan ama gücü eline geçirince kimsenin gözünün yaşına bakmayan bir kötülükle muhatabız. O kötülük, her şeyi göze almış olabilir. O neyi göze aldıysa fazlasını göze aldık. Ne bekliyorsa fazlasını yapacağız. Asla ve asla bu kötülüğe teslim olmayacağız.
“O şartlar altında önce partimizi değiştirdik, ardından hep birlikte yola koyulduk”
Değişim diyerek bir yola çıktık. Erdoğan’ın hikayesini dinledik, şimdi bir başka hikaye dinleyelim. Bunu da Erdoğan dinlesin. İtirazı varsa, TRT’yse TRT, A Haber’se A Haber, çıksın karşıma Siirt’ten bugüne onun başından ne geçti, CHP neredeydi şimdi ne yaşanıyor konuşalım. 14-28 Mayıs, büyük bir üzüntü… Kazanmamız gereken bir seçimi kaybetmişiz. Büyük bir duygusal kopuş yaşanıyor. Hepimiz biliyoruz ki seçime bu şartlarda gidersek, kimse sandığa gitmeyecek, büyük bir felaketle yereldeki gücümüzü de kaybedeceğiz. İlk sabah ‘değişim’ diyerek yola çıkan ve sürece müdahale edeceğini söyleyen kişi Ekrem İmamoğlu’dur. Aynı gün, aynı hislerle yataktan kalkmış ve ‘Bir şey yapmak lazım’ diyenler birbirlerimizi bulduk, oturduk, konuştuk. ‘Eğer CHP değişirse Türkiye değişir’ dedik. Bunu yaparken vefasızlık yapmamaya, hiçbir emeği yok saymamaya, partide kırgınlık yaratmamaya ilk kararı verenler bizleriz. Biz CHP’yi zafiyete uğratacak, kimseyi üzecek, itecek, kakacak, ötekileştirecek hiçbir şey yapmadık, bundan sonra da yapmayacağız. O şartlar altında önce partimizi değiştirdik, ardından hep birlikte yola koyulduk. O günlerde, Özgür Başkan İstanbul’da 26 belediye alma hedefi koyarken ona gülenler vardı. Biz, 400’ün üzerindeki belediyeyi, büyükşehirleri, Ege’nin tamamını alırken bu süreç bambaşka bir yere doğru evriliyordu. Biz 47 yıl sabretmiştik. 47 yıl boyunca CHP, ikinci parti olmuş, seçimleri kazanamamış ama kusuru başkasında değil kendisinde aramıştı. Siyasetin dışına çıkmak başka yollara çıkmak bir yana, 15 Temmuz günü bile etle tırnak gibi oldukları, ne istedilerse verdikleri iktidar partisine darbe yaparken, biz kapalı olan Meclisi açmanın, milletin vermediği hiçbir yetkiye talip olmamanın peşindeydik. Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı 47 ay gösterseler cumhurbaşkanlığı seçim takvimi başlayacaktı. 47 gün bile göstermediler. Yerel seçimden sonra seçmenlerine saygımızdan ya da şehit cenazesinde, bayramda küslük mü olur dediğimizden, normali bu dediğimiz bir süreçte, memleketin sorunlarına odaklanalım, birlikte çalışalım hep birlikte hizmet edelim derken, ‘Bunun faydası CHP’ye. Biz kavgayla duruyoruz’ diyenler ülkeyi bugünkü noktaya sürüklediler.
“Bizimle rekabet edecek güçlerinin olmadığını biliyoruz”
CHP’li belediyelere önce SGK borçları üzerinden, ‘Bunları silkeleyin, hizmet edemez hale getirin’ diyenler, sonra Ekrem İmamoğlu’nun helal, 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal edenler, ertesi sabah başlayacağı kötülüğe bir gün önceden istikamet verenler diyor ki, ‘Yarından itibaren Türkiye’de bir şeyler olacak. Ben bu diplomayı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığından rahatsız olduğum için, korktuğum için yarından itibaren yaşananları göreceksiniz.’ Bu operasyonu böyle okumak lazım. Yargı Kolları’na güvenen birisinin başlattığı bir sürecin tam içindeyiz. Artık bizimle rekabet edecek güçlerinin olmadığını biliyoruz. Onlar gücü, yetkiyi savcılarda, hakimlerde, generallerde, istihbarat örgütlerinde ya da yurt dışında Amerika’da arayadursun, CHP gücünü mücadeleden alır, ahlaktan alır, emekten alır, ideolojiden alır. Bir tarafta iktidarını sürdürmek için kavgaya muhtaç olanlar, bir tarafta sokaktaki yoksulun ekmek kavgasını verenler var, o yüzden biz kazanacağız.”
(SÜRECEK)