(TBMM) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün kamuoyuyla paylaşılan “Aziz İhsan Aktaş iddianamesi”ne tepki göstererek, “Hani 30 gün sonra birbirimizin yüzüne bakamıyorduk, hani ailelerimizin gözünün içine bakamayacaktık, hani ahtapot ortaya çıktığında insan içine çıkamayacaktık? İnsan içindeyiz, dostlarla, milletimizle birlikteyiz, meydanlarda, sokaktayız, canlı yayındayız. Arkadaşlarımız masumdur. İftiracısınız. Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun iftiralarına. Düş milletin yakasından. Ya kanıtla ya özür dile, çek git. Al o beceriksizi oradan. Zulmetme artık. Dünkü iftiralar çöp olmuştur. Gelecekte de yargılanmayacağız, sizi yargılayacağız” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, dün kamuoyuyla paylaşılan “Aziz İhsan Aktaş iddianamesi”ne konuşmasında geniş yer ayırdı. Bugünün 19 Mart operasyonlarının 216’ncı günü olduğunu belirten Özel, iddianamenin gecikmesine tepki göstererek, şöyle konuştu:
“Bugün 19 Mart darbesinin 216. günü. Kendi gençlik kollarına, kadın kollarına, ana kademesine güveni kalmayan; bizimle mücadeleye mecali kalmayan Erdoğan’ın yeni kurduğu ‘AK Parti Yargı Kolları Başkanı’ Akın Gürlek, ‘Eylül’ün başında çıkacak’ dediği iddianameyi 2 ay gecikmeli olarak ortaya çıkardı ve ekimde çıkacak olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iddianamesinden ise verilen sözlere, beklentilere rağmen hala daha eser yok ve maalesef içeride ‘Ayrı ayrı yapalım, bunları birbirine bağlamıyoruz, tutarsızlık var. Bir yandan ahtapot dedik. Bir bütünsellik lazım. Her birinin verdiği ifade birbiriyle çelişkili diye’ kavgalar süredursun maalesef 7 başkanımızın tutuklu olduğu iddianame, teknik olarak 10 ay sonra ama Ahmet Özer açısından bakarsanız, ilk tutuklandığı dosyadan şimdi serbest ama bu dosyadan tutuklu. 12 aydır içeride bulunmasına sebep olan iddianame, henüz verildi. Tam 578 sayfa. Elinize aldığınızda sanki önemli bir şey okuyacakmış ve önemli iddiaları görecekmiş gibi sanıyorsunuz. Zaten algı yönetimini haftalardır ‘tuğla gibi iddianame’ diye yapıyorlar. İlk 36 sayfası 200 sanığın bilgilerinden oluşuyor. Dosyada sadece 16 kez sözde delillere atıf var. 578 sayfada 16 kez delil diyor ancak 496 kez aldığı ifadelere atıf yapıyor.
“Tesadüfen gizli tanığa Hollanda araç plakası gibi numara verenin bilinç altında ne olduğunu biliyorum”
Yeni bir gizli tanık bulmuş. Adı, ‘XYZ49QP.’ Hollanda araç plakası gibi. Orada Hollanda’ya bir merak var. Hollanda’ya merakın ne olduğunu ben biliyorum. Bir gün buradan göstereceğim, bütün Türkiye öğrenecek. Hollanda merakını bildiğimi bilsinler. Tesadüfen gizli tanığa Hollanda araç plakası gibi numara verenin bilinç altında ne olduğunu biliyorum. Hollanda’yla hangi bağlantının olduğunu biliyorum. O, bu kadarlık bilsin, ben onun iddianameyi çok bekledim, benim iddianameyi biraz beklesin. Orada duydum demeyeceğim, kanıt koyacağım ortaya söz veriyorum.
“Suç örgütü lideri Aktaş, kamudan 388 ihale almış. 300’ünü AK Partili belediye, bakanlık ya da yönettikleri kurumlardan”
200 sanıklı iddianamede bir lider var. Adı, suç örgütü lideri. Tam 704 yıl hapsi isteniyor. Suç örgütü lideri aramızda geziyor. Suç örgütü lideri gezerken belediye başkanlarımız, şoförleri, özel kalemleri ya da ailelerinde suçsuz, günahsız insanlar içeride tutuklu duruyorlar. Tutukluluk için suçun ağırlığı ya da suç örgütündeki hiyerarşi değil, sanığın kimliği belirleyici. Hedefe koymuşlar, o sanığı tutuklu tutmak için her şeyi yapıyorlar. Suç örgütünün ekonomik anlamda büyümesinde en önemli etken, kamu kurum ve kuruluşlarından yaptığı ihaleler. Hatta diyor ki, ‘Suç örgütü lideri, hakkında bu iddialar çıkana kadar bilinmez bir kişiydi, sosyal medyada fotoğrafı dahi yoktu. Bu da gizliliğe önem verdiğini gösteriyor’ diyor. Suç örgütü lideri Aziz İhsan Aktaş, kamudan 388 ihale almış. 300’ünü AK Partili belediye, bakanlık ya da yönettikleri kurumlardan, 88’ini CHP’li belediyelerden almış. İddianamede 300 ihaleden hiçbirisi yok ama öbür tarafta CHP’nin buna iş verdiği için suçlanan belediye başkanları hakkında da tek bir kanıt yok.
7 tertemiz belediye başkanımızı bir torbanın içine atmışlar, bakın ne yapmaya çalışıyorlar. 704 yıl hapsi istenen Aziz İhsan Aktaş, serbest geziyor. Delilleri topladıysan, kaçma şüphesi yoksa ya da buna bir tedbir aldıysan tutuksuz yargıla zaten ama 704 yılla yargılanan suç örgütünün sözde lideri ortalıkta gezecek, altı sınırı 4 yıl olan Zeydan Karalar, Oya Başkan, Kadir Başkan, Utku Başkan, başkanlarımız içeride aylardır hapiste tutulacaklar. Zeydan Başkan’ın, Oya Başkan’ın, Kadir Başkan’ın mevzuları Adana’da kendilerinden önceki dönemde AK Parti’nin verdiği ihalenin paraları ödenmiş Zeydan Başkan döneminde. ‘Rüşvet istedi. Rüşvet verince ödemeye başladı’ diyor. Satır satır ispatlandı. Mahkemeye özel gidip, savcının gözünün içine bakacağım. Zeydan Karalar’ın elinde var, her ay aynı gün ödemiş parayı. Dedikleri tarihten önce de sonra da. Buna ne diyecekler? Tek suçlama, ‘Zeydan Karalar AK Parti döneminde başlanan ihalenin parasını ödemiyordu, birisine rüşvet verdik, ödemeye başladı.’ Oysaki teker teker ispatlanmış. Bu arkadaşlarımız, 4 yılla yargılanıyorlar. Ceza alsa 2 yılı yatınca zaten çıkıyor, yattığı süresi çoktan yetiyor ki ceza alacak tek bir kanıt yok.
“‘Rüşvet verildiğini düşünüyorum.’ Vereni söyle. Bir tane, ‘Ben rüşvet verdim’ diyen yok”
İddianamede bir itirafçının ifadesi 113 kez geçiyor ve 113 kez geçenden sadece 4’ü: ‘İhalelerde gizli kalması gereken bilgilere vakıf olup Aziz İhsan Aktaş ile paylaştığını düşünüyorum. Rıza Akpolat’ın Maya’da oturduğu evi kiralık sanıyordum. Gözaltında olduğu sırada bu daireden para çıkarıldığını duydum.’ Böyle bir ispat, paranın çıkarıldığına ilişkin görüntü, kanıt, arama tutanağı yok. ‘İfadesinde ‘Mustafa Mutlu puanlama sistemine vakıf olup Aziz İhsan Aktaş’la paylaşmış olabilir’ şeklinde beyanda bulunmuştur. Mustafa Mutlu isimli şahıs, Rana Uysal isimli şahıs üzerinden yaklaşık maliyet bedelinden haber olduğunu düşünüyorum.’ 113 yerde söylediği her bir şey üzerine bunu kanıtmış gibi kabul edip, ‘Duydum’ dediği sözü birilerine iftira attırıyorlar. 104 kez iddianamede ‘olabilir’ geçiyor. 45 kez ‘Duydum’ geçiyor. 50 kez ‘Düşünüyorum’ geçiyor ve kanıt diye söyledikleri hiçbir şey kanıt değil. Ortalıkta sadece itirafçı denilen iftiraya zorlanan kişilerin ifadeleri var. ‘Rüşvet verildiğini düşünüyorum.’ Vereni söyle. Bir tane, ‘Ben rüşvet verdim’ diyen yok. Birinden alınmış rüşvetin kanıtı yok. Paranın gittiği yer yok.
“‘Duydum, düşünüyorum’la iddianame yazmışlar”
Bir tane yat resmi koymuş, ‘Bu yat, aldığı rüşvetlerle alınmıştır diye duydum.’ Yatın sahibini sorgulamışlar, ‘Yat benim, bir kere geldi adam’ diyor. Şoförünü itirafçı yapmış, yata geçiyorlardı. Çantasını verirken yatın kaptanı, Rıza Akpolat’a ‘Buyur patron’ demiş. ‘Buyur patron’ demesini kanıt koyup, başkasına ait yatı arkadaşımızın gibi göstermeye çalışan bir anlayış var. Eğer önümüze kanıtı, ispatı koysalar, ‘Parayı veren belli, para burada, gittiği yer belli, yapılan iş belli…’ Ne diyeceğiz biz, bugün nasıl arkalarında duralım? Ama onlarca genci önce aldılar, günlerce içeride tuttular, sonra dediler ki, ‘Bu ifadeyi imzalarsan çıkarsın.’ Yeni evliler vardı, karısı hamile olanlar vardı. İmzayı atan çıktı. Attıkları imzaların hepsi ortaya döküldü. ‘Duydum, olabilir…’ Savcı harikalar diyarında. Diyor ya ‘yüzyılın yolsuzluğunu bulmuş.’ ‘Buldum’ sandığı yerde hiçbir kanıt bulamamış. Belediyedeki ne kadar şoför, ne kadar genç varsa tutuklamış, ailesiyle tehdit etmiş, ‘At imzayı’ demiş, ‘Duydum, düşünüyorum’la iddianame yazmışlar.
“Arkadaşlarımızı bir gün daha içeride haksız yere tutmak Mussolini’nin ön infaz yöntemidir”
Yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz iddianameleri. 578 sayfa iddianame tel tel dökülüyor. Bunun üstüne bugüne kadar onlar konuştu, şimdi savunma avukatları konuşacak. Bu iddiaların hepsi çapraz sorgulanacak, ispat istenecek, bakılacak, görülecek. Bu yüzden biz bu işi büyük bir dikkatle takip edeceğiz. Birincisi, artık kanıtlar toplandı, iddianame yazıldı, mahkemeye devroldu. Tensiple birlikte arkadaşlarımızın tamamının tutuksuz yargılanmalarını bekliyoruz. Adana Zeydan Karalar’ı, Oya Tekin’i, Kadir Aydar’ı bekliyor; hizmet bekliyor.
Bir yıla yakın süredir haysinetiyle oynayıp da bir tane kanıt koyamadığınız Rıza Akpolat, Beşiktaş’ta seçildiği seçimde bir belediye meclis üyesi bile AK Parti’ye, MHP’ye verilmedi. ‘Milli irade’ diyorsun ya, Beşiktaş’taki milli irade tamamını CHP’ye vermiş. Şimdi bunun üzerinden, bir yandan yargılama sürsün, istediğin tedbiri al, zaten kaçacak bir yerleri yok ancak arkadaşlarımızın görevlerinin başına dönmesi, hizmet etmesi, yargılamanın tamamlanması, umuyoruz ki beraatleri, ceza bile olsa İstinaf’ı, Yargıtay’ı… Bu kadar yattıktan sonra bu arkadaşlarımızı bir gün daha içeride haksız yere tutmak Mussolini’nin ön infaz yöntemidir. Arkadaşlarımıza ve ailelerine yaptığınız zulüm yeter. Derhal tutuksuz yargılamayı bekliyoruz.
“Nerede masumiyet karinesi?”
Diğer yandan Türkiye’deki bütün hukukçulara ve vicdan sahibi herkese söylüyorum: Bu iddianamede 29 kez ‘İmamoğlu suç örgütü’ geçiyor. Nerede bu suç örgütü? Bir suç örgütü olması için bunun iddia edilmesi, yargılanması, kanıtlanması, İstinaf’tan geçmesi, Yargıtay’da kesinleşmesi lazım. Daha henüz iddianame bile ortada yokken, yani ‘İmamoğlu suç örgütü’nü iddia ediyorsan, onu bile yazıp vermemişsin, iddia bile edemiyorsun. Sadece bu konuda birilerine çağırıp, soru soruyorsun. Yazmadığı iddianamedeki iddiasıyla bugünkü iddianameye hukuk oluşturuyor, ‘İmamoğlu suç örgütü var, bu örgütle ilişkili’ diyor. Türkiye’nin bütün hukukçularına, bütün vicdanlı insanlarına sesleniyorum: Nerede masumiyet karinesi? Hani HSK’nın kararlarına göre ‘Hiçbir soruşturma savcısı kendinden sonra yapılcak yargılamada etki edecek, hakimlerin kararına yöne verecek iddialarda bile bulunamaz’ diyor. Kamuoyuna çıkıp da ‘Göreceksiniz, yargılamanın sonunda böyle olacak’ diyemezsin. Onlara hakim karar verecek. Sen sadece iddianameye lehte, aleyhte delilleri koyarsın ve bunu mahkemeye yollarsın. İddianamen kabul edilirse yargılama başlar. Daha iddianameyi yazmamış, uçlarını birbirlerine bağlayamıyorlar. Savcılara görev verdi, aklındaki mizanseni söyledi. Savcılar diyormuş ki, ‘Hepimiz kendi iddianamemizi yazalım, ona göre yargılama olsun.’ Bağırıyormuş, ‘Ahtapot dedirttik adama.’ Adam dediği Recep Tayyip Erdoğan. Dedi ya, ‘Bir suç örgütü var. Başı İmamoğlu, kolları Anadolu…’ Diyorlar ki, ‘Bu bağlantılar olmaz. Aynı dosyada bu ifadeyle bu ifade birlikte yer alırsa perişan oluruz.’ İfadeyi alanın üstüne yürüyormuş. ‘Gelsin buraya. Nasıl yaptıysa bağlasın bunları’ diyormuş.
“Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun iftiralarına, düş milletin yakasından”
Bu sırada 16 milyon İstanbullu’nun hizmet beklediği Ekrem İmamoğlu, 12 metrekarelik hücrede duruyor. Anası, babasının gözü yaşlı, eşinden, çocuklarından ayrı, İstanbul’dan ayrı. Bütün arkadaşları öyle bunların keyfi olacak diye. Büyük laf ettiler, dönemiyorlar ama çaresiz bir şekilde oraya buraya saldırıyorlar. Hani 30 gün sonra birbirimizin yüzüne bakamıyorduk, hani ailelerimizin gözünün içine bakamayacaktık, hani ahtapot ortaya çıktığında insan içine çıkamayacaktık? İnsan içindeyiz, dostlarla, milletimizle birlikteyiz, meydanlarda, sokaktayız, canlı yayındayız. Arkadaşlarımız masumdur. İftiracısınız. Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun iftiralarına, düş milletin yakasından. Ya kanıtla ya özür dile, çek git. Al o beceriksizi oradan. Zulmetme artık. Dünkü iftiralar çöp olmuştur. Gelecekte de yargılanmayacağız, sizi yargılayacağız. Yazıklar olsun iftiralarınıza.
“Olmamış, becerememişler, iftiradan öteye gidememişler…”
Sayın Bahçeli canlı yayına ‘evet’ diyordun. Hadi, canlı yayın istiyoruz, hala istiyoruz. Verin canlı yayın frekanslarını, isteyen televizyon yayınlasın, internet yayınlasın. TRT bir kanal tahsis etsin, sabahtan akşama yayınlasın. Biz, bu iftiraları çürütmek için, arkadaşlarımızın masumiyetini kanıtlamak için milletimizin gözünün önünde yargılama istiyoruz. Erdoğan’a bu dosyayı hukukçularını okutmasını, sonra da gelip kendisine yanıltmadan, objektif bilgi vermelerini istemesini söylüyorum. İşin başında sen varsın, sen talimat verdin, sen yollattın. Sor bakalım olmuş mu? Açık söylüyorum, olmamış, becerememişler, iftiradan öteye gidememişler ve ortaya çıkan mesele seni tarih önünde mahcup edecek bir metne dönüşmüştür. Bu iddianameden de hiç korkmuyorduk. Berbat bir şey ortaya çıktı. Gelecek iddianameden de zerre kadar şüphem yok ki iftiralarınız hepsi milletin gönlünde mahkum olacak, göreceksiniz.”
(Sürecek)