Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
SİYASET

CHP Grup Başkanvekili Emir: “Komisyondan somut adım bekliyorlarsa ilk yapılması gereken güven arttırıcı önlemlerin atılmasıdır”

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun yedinci toplantısının ardından değerlendirmede bulunan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Yapılacak iş bellidir. AYM kararlarına uyulmalıdır, Anayasa çiğnenmekten vazgeçilmelidir ve tutuksuz yargılanmanın asıl olduğu bir iradenin ve halk iradesine saygı duyan, kayyum atamaktan vazgeçen, hasta tutukluları artık zorla cezaevinde tutmaktan vazgeçen anlayışın bir çırpıda düzelmesidir. Bu komisyon çalışsın isteniyorsa ve bu komisyondan somut adım bekliyorlarsa ilk yapılması gereken güven arttırıcı önlemlerin atılmasıdır. Özellikle de Meclis Başkanlarının adalet ve hukuk devleti vurgularına kulak verilmesidir” dedi.

(TBMM) – TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun yedinci toplantısının ardından değerlendirmede bulunan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, ”Yapılacak iş bellidir. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uyulmalıdır, Anayasa çiğnenmekten vazgeçilmelidir ve tutuksuz yargılanmanın asıl olduğu bir iradenin ve halk iradesine saygı duyan, kayyum atamaktan vazgeçen, hasta tutukluları artık zorla cezaevinde tutmaktan vazgeçen anlayışın bir çırpıda düzelmesidir. Bu komisyon çalışsın isteniyorsa ve bu komisyondan somut adım bekliyorlarsa ilk yapılması gereken güven arttırıcı önlemlerin atılmasıdır. Özellikle de Meclis Başkanlarının adalet ve hukuk devleti vurgularına kulak verilmesidir” dedi.

”Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu bugün yedinci toplantısını yaptı. CHP Grup Başkanvekili Muart Emir, toplantının ardından TBMM’de basın açıklaması yaptı. Emir’in açıklamaları şöyle:

“Bugün komisyonumuzda, daha önce görev yapmış olan Sayın Meclis Başkanlarımızı dinledik. Gerçekten komisyonumuzun çalışmalarına ışık tutacak önemli deneyimlerini paylaştılar bizimle. Bilindiği gibi, hepimizini yaşadığı gibi Türkiye’nin ağır demokrasi sorunları, adalet sorunları, hukuk devleti sorunu ve terör sorunu var. Bu sorunların hepsine birden ivedilikle en azından çözülebilecek acil sorunları çözmek üzere komisyonumuzun atması gereken çok kolay adımlar söz konusu. Bunlarla ilgili çok önemli görüşlerini paylaştılar. Daha önce Meclisimizin özellikle terör sorunu, Kürt sorunu bitsin diye yaptığı çalışmalar var; bunlarla ilgili deneyimlerini paylaştılar ve bizim açımızdan son derece olumlu bir toplantı günü olarak değerlendirebiliriz.

“Sadece bir konuya odaklanan, diğer konuları dışlayan anlayışı reddediyoruz”

Sayın Meclis Başkanlarının neredeyse tamamı özellikle toplumsal barışın sağlanabilmesi için mutlaka hukuk devletinin pekiştirilmesi ve adaletin ve eşitlik duygusunun yerleştirilmesinin şart olduğunu söylediler. Türkiye’de yaşanan sorunlar, kendini ötekileştirilmiş hissetmenin arkasında yatan en önemli faktörün, en önemli sebebin aslında demokrasi eksikliğimiz ve aslında adalet eksikliğimiz olduğunu ifade ettiler. Özellikle Sayın Bülent Arınç açık bir biçimde ‘AYM kararlarına uyulmalıdır, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulmalıdır ve hukuka saygı duyulmalıdır’ şeklinde önemli bir açıklama yaptı. Çünkü elbette bu komisyon bir yasal düzenleme çalışması yapamayabilir ama buradan biz Türkiye’nin barışı adına, Türkiye’nin demokrasisi adına, Türkiye’nin adaleti adına bir çerçeve yapılmasını bekliyoruz ve bunu yapmak için de burada çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ama bu çerçeve çizilirken Türkiye’nin temel sorunları bütüncül bir şekilde ele alınmalıdır. Sadece bir konuya odaklanan ve diğer konuları da ‘Aman odağımızı kaybetmeyelim’ diye küçümseyen, dışlayan anlayışı reddediyoruz. Ve Sayın Meclis Başkanları da neredeyse eksiksiz olarak ifade ettiler ki AYM kararlarına uymadığınız zaman, AİHM kararlarına uymadığınız zaman ve uygulamada ceza usul yasaları başta olmak üzere birçok hakkın kullanımının önüne geçtiğiniz zaman Türkiye’de toplumsal barışı sağlamanız imkansızdır.

“Adil yargılanma hakkı her gün açık bir biçimde ihlal edilmektedir”

Türkiye’de ifade özgürlüğü ağır bir biçimde sakatlanmıştır. Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünün önünde birçok engel bulunmaktadır. Türkiye’de basın hür değildir, özgür bir şekilde çalışamamaktadır. Ve özellikle adil yargılanma hakkı her gün açık bir biçimde ihlal edilmektedir. Hepimiz her gün tanık oluyoruz ki ceza yasamız hiçe sayılarak birçok muhalif saydıkları kişiye düşman hukuku uyguluyorlar ve muhalif saydıkları kişilere en temel savunma hakkının bile kullanımına karşı bir duruş sergiliyorlar. Bu koşullar aslında bir anda düzeltilebilecek koşullar. Daha dün bir AKP’li üye komisyonda, ‘Kayyum meselesini şimdi getirmeyin. Kayyııu çözmemiz şu anda olanaksız. Odağımızı kaybetmeyelim. Biz bu komisyonu niye kurduğumuzu biliyoruz’ şeklinde bize göre son derece talihsiz ve kabul edilemez açıklamalar yapıyor. Üstelik o kişi Kürt sorunu üzerinde birçok çalışma yapmış ve kendini demokrat bir kişi olarak da takdim eden bir akademisyen, bir milletvekili.

“Düşman hukuku uygulanmasıyla siyasetçilerin cezaevinde tutulmasına neden olan iradenin de saray iradesi olduğunu biliyoruz”

Özellikle Cemil Çiçek’in bir sözünü önemsiyorum ve burada paylaşmak istiyorum: ‘Bu komisyon öncelikle Türkiye’ye bir güven vermelidir’ dedi. Ve bu güveni verirken de güven artırıcı adımların atılmasının gerekliliğini söyledi. Yani bir çırpıda yapılabilecek birçok şey var. Hiçbir özel düzenlemeye, hiçbir çerçeve çizimine, hiçbir çalışmaya gerek kalmaksızın bir iradenin oluşması lazım. O iradenin kim olduğunu biliyoruz. Temel hakların kullanımının önündeki engel olan iradenin de Anayasa’nın ihlal edilmesine göz yuman, hatta teşvik eden iradenin de şu anda ceza usul kanunları, ceza kanunları hiçe sayılarak bir düşman hukuku uygulanmasıyla siyasetçilerin cezaevinde tutulmasına neden olan iradenin de saray iradesinin olduğunu biliyoruz. O saray iradesi kayyım uygulamalarının da her türlü antidemokratik uygulamanın da ve milli iradeye darbe girişiminin de arkasında duran iradedir.

“Komisyonun asıl amacı hukuk devletini güçlendirmektir”

Şimdi bu irade bir yerlerden sesleniyor, Malazgirt’ten sesleniyor ve diyor ki ‘Odağı kaybedip, konuları büyütüp işi zehirlemeye çalışmayın.’ Oysa bu komisyonun asıl amacının ve asıl çalışması gereken, odaklanması gereken konunun elbette ki Türkiye’de toplumsal barışı sağlayacak, elbette ki Türkiye’de terörü kalıcı olarak bitirecek çalışmaların öncüsü olacak ama bütün bunları yaparken tabii ki ve kaçınılmaz olarak ve bunların ayrılmaz bir parçası olarak demokrasi adına, özgürlükler adına, temel hak ve özgürlüklerin sonuna kadar kullanılması adına, adil yargılanma hakkı adına ve tüm haklarımız, özgürlüklerimiz adına hukuk devletini güçlendirmektir. Ve bunlar için tekraren söylüyorum ki üstüne bir kez daha basıyorum ki hiçbir çalışmaya gerek kalmaksızın sarayın o kötücül iradesini ortadan kaldırması yeterlidir.

“Bu komisyondan somut adım bekliyorlarsa ilk yapılması gereken güven arttırıcı önlemlerin atılmasıdır”

Sadece kayyım uygulamaları bile bir çırpıda sonlandırılabilir. Bakın Anayasamıza göre İçişleri Bakanlığı’nın idari vesayet yetkisi var. İdari vesayet yetkisini İçişleri Bakanlığı, Anayasamıza göre ve bizim yerleşik hukukumuza göre özgürlükten yana ve demokratik toplumun gereklerinden yana kullanması gerekir. Şu haliyle bile kayyım uygulamaları Anayasamıza aykırıdır. Dolayısıyla yapılacak iş bellidir. Herkesin söylediği bugün de bir kez daha söyledikleri gibi AYM kararlarına uyulmalıdır, Anayasa çiğnenmekten vazgeçilmelidir ve özellikle tutuksuz yargılanmanın asıl olduğu ve delilsiz tutuklamanın, kaçma şüphesi olmadan tutuklamanın asla olamayacağı bir iradenin ve halk iradesine saygı duyan, kayyım atamaktan vazgeçen, bütün kayyımları geri çeken, hasta tutukluları artık zorla cezaevinde tutmaktan vazgeçen anlayışın bir çırpıda düzelmesidir. Bu bugün dahi yapılabilecek bir şeydir. Ve bu komisyon çalışsın isteniyorsa, bu komisyon gerçekten isteniyorsa, bu komisyona bizim verdiğimiz, Meclis Başkanlarının verdiği, halkımızın verdiği desteği, güveni, onlar da veriyorlarsa ve bu komisyondan somut adım bekliyorlarsa ilk yapılması gereken güven arttırıcı önlemlerin atılmasıdır ve özellikle de Meclis Başkanlarının adalet ve hukuk devleti vurgularına kulak verilmesidir.

“Hala İsrail’e savaş hammaddesi gönderen bir Türkiye Cumhuriyeti var”

Yarın Meclisimizde bir olağanüstü toplantı gerçekleştireceğiz. Bilindiği gibi İsrail saldırganlığıyla tüm dünya, tüm insanlık olması gerektiği gibi mücadele edememiştir. İsrail saldırganlığı ve artık soykırıma varmış olan vahşeti bir türlü durdurulamamıştır. Ama bunlar yapılamıyorken Türkiye Cumhuriyeti de maalesef olması gerektiği gibi tepki verememiştir. Verdiği tepkiler göstermelik, yüzeysel ve çok geç olmuştur. Aylarca ticaret yapmaya devam etmişler, sonra ticaret yaptıklarını reddetmişler, bir süre sonra saklayamayacak bir noktaya gelince ticaret yaptıklarını ama azalttıklarını söylemişler, bir süre sonra kaçacak yer kalmayınca ticareti tamamen durduklarını söylemişler ama ticaret yapmaya devam etmişler. Hala İsrail’e petrol gönderen, hala savaş hammaddesi gönderen, ona aracılık eden, başka limanlar üzerinden göz yuman bir Türkiye Cumhuriyeti var maalesef. İşte bunların bu çatı altında konuşulması gerekiyor.

“Filistin’e verilecek destek hiçbir siyasi partinin tekelinde olmasın istiyoruz”

Biz, ‘İsrail’e gerçekten hiçbir şey yapmadınız. Gerçekte yapılabilecek hiçbir önlemi almadınız. Bütün dış politikanız neredeyse İsrail’in önündeki bütün o taşları temizlemekten ibaret’ dediğimizde bizi ciddiye almayanlar, daha geçen hafta nihayet İsrail’e giden ticari gemileri sınırlama aklını gösterdiler. ‘Bugüne kadar aklınız neredeydi’ diye soruyoruz. Bugüne kadar neredeydiniz? Bugüne kadar İsrail’e giden ticari gemileri niye sınırlamadınız? Burada bunların hepsi konuşuldu ve yarın da konuşulacak. Ama biz istiyoruz Gazze’deki insanlık dışı katliam ve Filistin’e verilecek destek hiçbir siyasi partinin tekelinde olmasın. Hepimizin sorunu ve hepimiz birlikte yarın bunları konuşacağız. Hem Türkiye’nin atması gereken adımları hem Türkiye’nin öncülük edeceği tüm dünya anlatması atması gereken adımları burada konuşacağız. Ama bunları öncelikle Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in geçen hafta gündeme getirdiğini ve bizi Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmak üzere talimatlandırdığını bir kez daha anımsatmak isterim.

“Umuyoruz ki yarın Türkiye Cumhuriyeti’ne yol gösterecek bir çalışmayı hep birlikte gerçekleştireceğiz”

Sayın Genel Başkanımızın bu görüşü doğrultusunda gerekli çalışmaları yaptık, imzalarımızı topladık. Cumhur İttifakı hariç neredeyse bütün partilerin desteğini aldık. Başvurumuzu yaptık ve başvurumuz sonrasında Sayın Meclis Başkanı da kendi yetkisini kullanarak, bir başka tüzük hükmüne dayanarak Genel Kurul’u olağanüstü görüşmeye çağırdı. Yarın İsrail’i konuşacağız ve biz özellikle tüm partilerin gelmiş ve konuşmuş olmasını önemsiyoruz. Umuyoruz ki yarın buradan hem Türkiye’ye hem Türkiye Cumhuriyeti’ne yol gösterecek, dış işlerimize yol gösterecek, aynı zamanda tüm dünyaya bir mesaj olacak ve parlamenter diplomasinin bir örneğini oluşturacak bir çalışmayı hep birlikte gerçekleştireceğiz.

“Adalet Bakanlığı kimi, kimden kaçırıyor”

Meclis’ten de özellikle Eurocities’e üye belediye başkanlarının İstanbul ziyaretlerini ve Sayın Ekrem İmamoğlu’na yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) seçilmiş başkanına destek olmak üzere ve onun fiilen hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuluyor oluşuna tepki vermek için ve Sayın İmamoğlu’na destek olmak üzere İstanbul’dalardı. Sayın İmamoğlu ile görüşmek istediler. Adalet Bakanlığı buna engel oldu. Bu son derece kabul edilmez ve son derece keyfi bir tutumdur. Sonuç olarak bu kişiler seçilmiş belediye başkanları. Dünyanın her yerinden geliyorlar. Son derece önemli konumları olan kişiler ve Sayın İmamoğlu ile görüşecekler. Bu bu görüşmenin engellenmesini anlamak mümkün değil. Adalet Bakanlığı kimi kimden kaçırıyor, kimi kimden saklıyor? Anlamak mümkün değil. Kendilerini şiddetle kınıyoruz. Kendilerini biraz olsun vicdana, hadi vicdanları yoksa bir az olsun infaz hukukuna uymaya çağırıyoruz. Ve bu antidemokratik tutumlarının sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada mahkum edildiğini bilmelerini istiyoruz. Biz daha özgür, daha adil, halk iradesine saygı duyulan bir Türkiye yaratmaya çalıştıkça bu kötücül akıl, bu geri kalmış iktidar ve koltuğunu her şekilde korumaya ant etmiş, her yolu deneyen iktidar maalesef Türkiye’yi bu duruma düşürüyor. Ama bilsinler ki korkunun ecele faydası yok. Eninde sonunda gidecekler. Bu hukuksuzluklarıyla gidecekler. Ve milletimiz onlara hak ettikleri cevabı eninde sonunda verecek.”

“Gazze oturumu açık yapılacak”

Emir, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’li Emir, yarınki Genel Kurul oturumunun basına açık olup olmayacağı sorusuna karşılık şunları söyledi:

”Bilindiği gibi Genel Kurul çalışmaları ancak Genel Kurul kararıyla bir gizlilik, kapalı oturum kararı alınırsa kapalı yapılabilir. Böyle bir kararımız yok. Dış İşleri Bakanımız gelecek, kimi açıklamalarda bulunacak, biz de dikkatle dinleyeceğiz. Ama şu an için kapalı bir oturum olması için bir gereklilik görmüyoruz. Tam tersine özellikle muhalefet partilerinin konuşmalarının ve iktidar partisinin konuşmalarının tüm Türkiye’de ve tüm dünyada izlenmesinde büyük yarar görüyoruz. Bu nedenle bu oturum açık yapılacak.”

 

DİĞER VİDEOLAR