(TBMM) – İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devleti nasıl partileştirdiğini, devletin bir parti devleti haline geldiğini hem yargı da hem de güvenlik alanı başta olmak üzere uygulanan politikalarda görüyoruz. Kendi politikaları doğrultusunda hareket edenler ile kendisine itiraz edenlere farklı bir yaklaşım gösteren bir parti devletiyle karşı karşıyayız. Bu bir zihni yaklaşımdır. Biz hep olan bitenden yakınıyoruz; ancak bunun çözümü de nettir. Bu zihniyeti değiştirmek lazım, zihniyetin değişmesi için de Türkiye’de sandık yoluyla iktidar değişikliğine ihtiyaç vardır” dedi.
Mattia Ahmet Minguzzi, Hakan Çakır, Serdar Öktem, Rojin Kabiş gibi cinayetlerin toplumda güveblik konusunda tereddütleri arttırdığını belirten Kavuncu, şöyle konuştu:
“Bugün Türkiye’nin vicdanını sızlatan güvenlik konusunda gün geçtikçe büyüyen bir tereddüt var. Bütün bu acılar trajediler güvenlik ile ilgili tereddütleri daha da büyütüyor. Başka ülkelerle kıyasladığınızda ne kadar endişe verici olduğunu görüyorsunuz. 15 – 29 yaş arası 18 milyon genç ve bu gençlerinde yaklaşık 5 milyonu hiçbir işle uğraşmayan, eğitim kurumunda yer almayan çok büyük bir nüfusla karşı karşıyayız. İşin ana kaynağı da maalesef burası. Adalet mekanizması kamu vicdanını artık rahatlatmıyor. Bunu Ahmet Minguzzi davasında verilen kararla da gördük. Bu konu siyasetin öncelikli konusu olmalı. Biz evrensel hukuk uygulamalarıyla kamu vicdanının rahatlatılacağı bir mekanizmanın tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Kurbanın kimliği ya da failin kimliği üzerinden bu konularla alakalı pozisyon alan bazı kesimler var. Kurban ve failin kimliğine bakmadan kamu vicdanını rahatlatacak çözüm bulmak zorundayız. Bu kabul edilebilir bir durum değil.
“Cezaevinden çıkan her iki kişiden birisi tekrar suç işliyor”
Munguzzi Davası’nda mahkeme kararı çok konuşuldu ve tartışıldı. Düşünün evladını güpegüzdüz kaybetmiş bir anne iğrenç bir şekilde tehdit mesajları alıyor, evladının mezarı tahrtip ediliyor. Bu tabi ki kamu vicanını sızlatır. Kendi aralarında mektuplaşmaları var. Gelecekle ilgili bir beklentisi olmayan, cezaevinde geçireceği süreci de ceza değil bir ödül olarak gören ve bütün bunları oyun zanneden bir güruhla karşı karşıyayız. Zamanında bu konuyla ilgili gerekli adımlar atılmazsa, siyaset gündemine taşımazsa çok daha büyük trajedilerle karşı karşıya kalmak durumunda kalabiliriz. Bakın Salvador modelinden bahsediliyor. Yani Latin Amerika’da görülen bu güvenlik ile alakalı problemin nasıl büyüdüğü ve onun karşısında da ne tür akla hayale gelmeyecek mecburiyetten kaynaklanan tedbirlere başvurulduğunu biz görüyoruz. Onun için siyasetin öncelikli konusu olmalı. Cezaevine girmiş çıkmış mahkumlar ıslah olmuyorlar. Çıktıkları gün tekrar cinayet işliyorlar. Yani yargı sistemimizin de ıslah edememe gibi ayrı bir problemi var. Cezaevinden çıkan her iki kişiden birisi tekrar suç işliyor. Oran çok yüksek. Yüzde 40’lar civarında.”
“Alınan kararlarla ilgili kamu vicdanının biz rahat olmadığını görüyoruz”
Belediyelere yönelik operasyonların da kamu vicdanında soru işaretleri yarattığını belirten Kavuncu, şöyle devam etti:
“Bildiğiniz gibi Aziz İhsan Aktaş suç örgütü lideri olarak iddianamede tanımlanıyor. 187 ila 450 ylları arasında bir ceza talebinde bulunuyor. Bu kişi bir suç örgütünün lideri olmakla adı geçen bu kişi dışarda serbestçe gezerken, halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları içeride tutuluyor. Ben de defalarca gündeme getirdim, Mehmet Murat Çalık’ın yaşadığı bütün ağır sağlık problemlerine rağmen, bu konularda adı geçtiği için hakkında kesinleşmiş bir hüküm kararı olmamasına rağmen bu tutukluluk halini cezaevinde geçiriyor. Yine kamunun tatmin olmadığı bir başka resimle de karşı karşıyayız. Bir tarafta bunlar yaşanırken Kemal Can, hatırlayın kendisinin yaptığı açıklamalar var; ‘Devlet büyükleri beni teşvik etti’ diyor. Bu devlet büyükleriyle ilgili bir soru soran araştıran veya bu devlet büyüklerinin kim olduğuna dair bir bilgi var mı yok. Ankara Belediyesinde bundan önceki dönem yapılan şaibeli bir çok işle ilgili atılan bir adım var mı, yok. Bunlar olunca da hukuka olan güven ve alınan kararlarla ilgili kamu vicdanının biz rahat olmadığını ve büyük soru işaretleri taşıdığını hep görüyoruz.”
“Türkiye’de sandık yoluyla iktidar değişikliğine ihtiyaç var”
İYİ Partili Kavuncu, AK Parti iktidarının taraflı bir siyaset yürüttüğünü belirterek, şunları kaydetti:
“Mesela geçtiğimiz günlerde gençlik teşkilatımız ifade özgürlüğü ve protesto hakkını kullandı. TBMM yakınlarında bir pankart açtı; pankartta Anayasa’nın 3’üncü maddesini hatırlattı. Anında gözaltına alındılar ve polis tarafından sorguya tabi tutuldular. Burada bu yapılırken TBMM çatısı altında bölücü başının ismi sloganlarla anılıyor ve herhangi bir soruşturma yok. Diyarbakır’da yürüyüş yapılıyor, Türk polisine ‘Düşman’ diye hitap ediliyor. Herhangi bir şey yapıldığını gördük mü? Diyarbakır’daki polise Saraçhane’deki kim? Saraçhanedekiler polisse Diyarbakırdakiler kim? Saraçhane’deki gencecik çocuklar aylarca gözaltında tutuldu. Burada çifte standart olduğunu, uygulamaların adil ve eşit bir şekilde uygulanmadığını görüyoruz. Bütün bu süreçler bize Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devleti nasıl partileştirdiğini, devletin bir parti devleti haline geldiğini hem yargı da hem de güvenlik alanı başta olmak üzere uygulanan politikalarda görüyoruz. Kendi politikaları doğrultusunda hareket edenler ile kendisine itiraz edenlere farklı bir yaklaşım gösteren bir parti devletiyle karşı karşıyayız. Bu bir zihni yaklaşımdır. Biz hep olan bitenden yakınıyoruz; ancak bunun çözümü de nettir. Bu zihniyeti değiştirmek lazım, zihniyetin değişmesi için de Türkiye’de sandık yoluyla iktidar değişikliğine ihtiyaç vardır.”
Kavuncu, Terörsüz Türkiye hedefi kapsamında kurulan TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun yaptığı çalışmaların kardeşlik ve barışa hizmet etmediğini ve süreçle ilgili endişelerinin daha da arttığını ifade etti.
“Bu iktidardan kurtarmak zorundayız”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılı bütçesi görüşmelerinin başlayacağını hatırlatan Kavuncu, “2026 bütçesi, iktidar tarafından bir tükeniş bütçesi olarak ilan edilmiştir. Bu bir tükeniş bütçesidir ve bütün bunların altında yanlış ekonomi politikaları yatmaktadır. 16,2 trilyon gelir, 18,9 trilyon da gider kalemi olarak oluşturulmuş; yani 2,7 trilyon neredeyse toplam faiz ödemesi kadar bir bütçe açığından bahsediyoruz. Bu milleti inşallah en kısa zamanda bu tükeniş bütçelerini yapmak mecburiyetinde kalan bu iktidardan kurtarmak zorundayız” diye konuştu