Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
SİYASET

Buğra Kavuncu: ABB’ye soruşturmayla ilgili haberleri Gökçek’in atmış olduğu tweetle Türkiye’nin öğrenmiş olması hadisenin ne kadar siyasi içerikli olduğunun göstergesi

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne (ABB) yönelik operasyona ilişkin, “Hukuk, herkes için hukuk ve herkese eşit şekilde uygulanan hukuk. Herkes soruşturulabilir, şüphe duyulan her konuda, her alanda bir soruşturma yapılabilir ama bunun sadece belli bir kesime, adeta düşman hukuku uygulanacak şekilde yapılıyor olması kabul edilemez. Soruşturmayla ilgili, gözaltıyla ilgili haberleri 8 saat önce Melih Gökçek’in atmış olduğu tweetle Türkiye’nin öğrenmiş olması zaten hadisenin ne kadar maksatlı ve ne kadar siyasi içerikli olduğunun bir göstergesi” dedi.

(TBMM) – İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne (ABB) yönelik operasyona ilişkin, “Hukuk, herkes için hukuk ve herkese eşit şekilde uygulanan hukuk. Herkes soruşturulabilir, şüphe duyulan her konuda, her alanda bir soruşturma yapılabilir ama bunun sadece belli bir kesime, adeta düşman hukuku uygulanacak şekilde yapılıyor olması kabul edilemez. Soruşturmayla ilgili, gözaltıyla ilgili haberleri 8 saat önce Melih Gökçek’in atmış olduğu tweetle Türkiye’nin öğrenmiş olması zaten hadisenin ne kadar maksatlı ve ne kadar siyasi içerikli olduğunun bir göstergesi” dedi.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyon kapsamında aralarında belediye görevlilerinin de olduğu 13 kişinin gözaltına alınmasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Kavuncu, hukukun herkes için eşit olması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

“Bugün Ankara bir gözaltı haberiyle başladı güne. Gözaltı haberinden daha çarpıcı olan, bu gözaltı haberini gözaltı olmadan 8 saat önce daha önceki ABB Başkanı Melih Gökçek’in atmış olduğu tweetle duyduk. İYİ Parti olarak bugüne kadar bu konularda yapılan gözaltılar, tutuklamalarla ilgili yaklaşımımız şu şekilde oldu: Hukuk, herkes için hukuk ve herkese eşit şekilde uygulanan hukuk. Herkes soruşturulabilir, şüphe duyulan her konuda, her alanda bir soruşturma yapılabilir ama bunun sadece belli bir kesime, adeta düşman hukuku uygulanacak şekilde yapılıyor olması kabul edilemez. Soruşturmayla ilgili, gözaltıyla ilgili haberleri 8 saat önce Melih Gökçek’in atmış olduğu tweetle Türkiye’nin öğrenmiş olması zaten hadisenin ne kadar maksatlı ve ne kadar siyasi içerikli olduğunun bir göstergesi.

Herkesin kendini yargı önünde eşit bir muameleye tabii tutulduğunu hissettiği, huzurlu bir ortamın varolduğu ve bu soruşturmaların herkese aynı şekilde uygulandığı bir Türkiye arzu ediyoruz. Açık tanıklar daha önce ABB’de yapılan yolsuzluklarla ilgili bizzat bazı beyanlarda bulundular. Herhangi bir adım atıldı mı, atılmadı. Kendi partisinin mensubu bizzat Bülent Arınç tarafından Ankara’nın parsel parsel tarafından satıldığı söylendi, herhangi bir işlem yapılmadı. Bunun gibi onlarca örneği sizlerle paylaşabilirim. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nı tutuklama gerekçesi olarak hazırlanan dosya kapsamında başka belediye başkanları da vardı fakat onun dosyası İstanbul’daki dosyayla birleştirilmedi. Ticaret Bakanı’nın kendi eşinin firması üzerinden yapmış olduğu ihalelerle ilgili de bütün kamuoyunun gözleri önünde bu hadise cereyan etmesine rağmen yine de bir adım atılmadı.”

“Gençlere kafayı taktığınız kadar kız yurdundaki öğrencilerin güvenliğine kafayı taksanız o rezillikleri görmeyecektik”

Kavuncu, gündeme dair açıklamalarına şöyle devam etti:

“Bırakın siyasi bir ayrıma tabi tutulma durumunu, bu konularda tepki gösterenlere bile farklı bir muamele yapıldığına tanık oluyoruz. Gençler, gelecekte hukukun eşit uygulandığı ve herkese eşit şekilde davranıldığı bir Türkiye arzusuyla görüşlerini ve tepkilerini dile getirdiler. Bundan bir süre önce yapılan gösterilerde birçok gencimiz, kendi özgür düşüncelerini ifade ettikleri gösteri ve yürüyüş haklarını kullandıkları için tutuklandılar. Saraçhane protestolarına katıldığı için tutuklanan ve bir süre cezaevinde kalan Boğaziçili bir arkadaşımız var. İlk bine girdiği için okulun kalıcı yurt sağlaması söz konusuydu. Kendisi de ilk sene okulun merkez yurdunda kalmış, herhangi bir sıkıntı da yaşamamış, üstelik aynı bölümden arkadaşlarıyla da bu arkadaşımız aynı yerde kalıyor. Saraçhane olaylarından sonra bu öğrenci yine kuraya giriyor. Kura sonucunda bütün arkadaşları merkez yurtta kalırken kendisi iki saat mesafedeki Kilyos’a, bir başka yurdun olduğu yere veriliyor. Her gün 2-3 saat Kilyos’tan Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmek mecburiyetinde kalıyor.

Bu gençlere kafayı taktığınız kadar kız yurdunda kalan öğrencilerin güvenliğine kafayı taksanız geçen haftaki o rezillikleri biz görmeyecektik ve bunlar da ortaya çıkmayacaktı. Cevizlibağ’daki Atatürk Kız Öğrenci Yurdu’ndan bahsediyorum. Eğer buradaki kız öğrencilerimiz yaşadıkları rezaleti bizlerle paylaşmış olmasalardı bundan hiçkimsenin haberi olmayacaktı. Kendilerine muhalefet eden ve özgürce haklarını kullanan gençler konusunda bu kadar hassas davranıyorsunuz, bu hassasiyeti bu yurtlarda yaşanan rezaletlerde de gösterseniz gençlerimizin bu ülkeye olan güveni, umudu, geleceğe dair olan ümitleri de artacaktır.

“Bahçeli’nin çağrısı, Türkiye’nin daha da otokratikleşmesine yol açacak bu ittifak içerisinde bulunması yönünde bir çağrıydı”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, artık Türkiye’nin dış politikasındaki tercihlerini de adeta yönlendirecek ve belirleyecek hale gelmiş gibi gözüküyor. Bundan bir süre önce Türkiye’nin Rusya ve Çin ittifakı içerisinde yer alabileceğine dair Sayın Bahçeli tarafından bir açıklama yapıldı ve bu otokratik yapıya ve Türkiye’nin daha da otokratikleşmesine yol açacak bu ittifak içerisinde bulunması yönünde de bir çağrıydı bu aynı zamanda. Rusya, Çin ve Türkiye’nin otokratikliği ve demokratik değerlere uzaklığı da ve gün geçtikçe bu uzaklaşmanın da net olduğu bariz olarak ortada.

Gazze’de hassasiyet üzerinden bu açıklama yapılıyor. Aynı hassasiyeti defalarca gündeme getirdiğimiz Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri için de göstermemiz gerekmiyor mu? Bundan bir süre önce Çin’in organize ettiği bir etkinlikle Türkiye’den bir grup gazeteci Çin’e götürüldü ve burada Urumçi’de, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerinin olduğu bölgelerde birtakım temaslarda bulundular. Döndüklerinde adeta Çin’in sözcülüğünü yapacak ve Çin’i savunacak şekilde bir dille orada yaşadıklarını anlattılar. Bir pazar yerine gidiyorlar. Pazar yerinde bu arkadaşlar gezerken tesadüfen bir müzik çalıyor ve pazar yerindeki Uygur Türkleri, kadınlı-erkekli dans etmeye başlıyorlar ve bunu tespit eden basın mensupları döndüklerinde bunu kendi televizyon kanallarında ‘Çin’deki özgürlük, demokrasi’ diye bütün kamuoyuyla paylaştılar. Böyle bir kültür yoktur orada.

Cumhurbaşkanı’mız BM toplantısına katılmak için ABD’ye gitti ve Trump’la görüşecek. İttifak ortağı, ‘Rus ve Çin ittifakına katılalım’ derken bir taraftan da iddialar çok üzücü ve kabul edilemez. Türkiye gibi köklü bir devletin diplomasiyi kurumlar arasında götürmesi gerekirken Trump’ın oğlu üzerinden organize edilmiş bir görüşmeden bahsediliyor ve bu ön görüşmeler çerçevesinde perşembe günü yapılacak bir Boeing ve F-35 alımlarıyla ilgili görüşmelerin gerçekleşeceği iddia ediliyor. Burada kabul edilemez bir durum var.

“Kanal İstanbul Projesi’nde ısrar etmek akla ziyan”

Kanal İstanbul Projesi’ne verilen ‘ÇED olumlu’ kararına karşı bir dava açıldı ve bu dava kapsamında bir bilirkişi raporu var ve bu rapor da bir süre önce kamuoyuna sızdı. Yıllarca anlatmaya çalıştığımızı bir kez daha bilimadamları kamuoyuyla paylaştı. Bilirkişi raporunda, ‘Bu proje çok ciddi çevresel ve sismik riskler içeriyor.’ Su kaynaklarının geri dönülemez biçimde zarar göreceği bu raporda net olarak ifade ediliyor ve kültürel varlıkların da yok olacağı söyleniyor. İstanbul’daki barajlardaki su doluluk oranına bakın, ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu görürsünüz. Bu tehlikeler ve bilirkişi raporları ortadayken Kanal İstanbul Projesi’nde ısrar etmek akla ziyandır.

“Türkiye’yi etnik ve mezhepsel biçimde bölüp parçalayacak son derece tehlikeli bu sürecin geri dönüşü olmaz”

Bir iktidar değişikliğiyle bile geri dönüşü çok zor olan bir tehlike var. O da başlatılan bu ‘Terörsüz Türkiye’ süreciyle oluşturulan komisyonlar eliyle Cumhuriyet’in bize bahşettiği ve hep beraber oluşturduğumuz ortak kimliği tahrip edecek, birliği ve beraberliği bozacak, Türkiye’yi etnik ve mezhepsel biçimde bölüp parçalayacak son derece tehlikeli bu sürecin geri dönüşü olmaz. Burada büyük bir endişe ve tereddüt duyuyor, bu sürecin yanlış ve içinden çıkılamayacak bir maceranın içine doğru sürüklediğini söylüyoruz.”

 

DİĞER VİDEOLAR