(ANKARA) – ASKİ Genel Müdürü Memduh Akçay, Kesikköprü hattındaki çalışmalara ilişkin “Bugün itibarıyla Allah izin verirse bitiriyoruz ve bağlantısını yapacağız. Ve bu bağlantıyı yaptıktan sonra da bu bölgede artık bu nedenle oluşan arızaların tekrar ortaya çıkması engellenmiş olacak. Ve Ankara’ya daha yüksek miktarda kesintisiz olarak daha az riskli bir şekilde su temini Kesikköprü’den sağlanacak” dedi.
ASKİ Genel Müdürü Memduh Akçay, Kesikköprü hattındaki çalışmalara ilişkin bölgede basın açıklaması yaptı. Akçay şunları söyledi:
“Bir buçuk yıldır yaşanan kuraklık nedeniyle Çamlıdere ve Kurtboğazı Barajları’ndaki su seviyelerinin düştüğünü biliyoruz. Buna bağlı olarak biz de Kesikköprü’den aldığımız su miktarını artırmaya çalıştık. Kesikköprü Barajı’ndan su temini amacıyla kullanılan cam elyaf takviyeli polyester boru hattında 18 Eylül’de basınçtan dolayı patlama meydana geldi. Hemen çalışmalara başladık ve gece gündüz çalışarak 7 Ekim’de bu bağlantıyı yaptık. Ama tekrar diğer hat da patladı, biliyorsunuz. O hattı devreye almadan tek hattan verdiğimiz suyla Ankara’yı beslemeye ve Ankara’nın ihtiyacı olan suyu temin etmeye devam ettik. Bu arada da bu iki borunun bulunduğu yerdeki yüksek basınç nedeniyle tekrar oluşması muhtemelen riskleri bertaraf edebilmek amacıyla bu hattı tamamen iptal edelim diye yeni bir çelik hattı da 2 bin 200’lük çelik hattı başlattık. Bugün itibarıyla Allah izin verirse bitiriyoruz ve bağlantısını yapacağız. Ve bu bağlantıyı yaptıktan sonra da bu bölgede artık bu nedenle oluşan arızaların tekrar ortaya çıkması engellenmiş olacak. Ve Ankara’ya daha yüksek miktarda kesintisiz olarak daha az riskli bir şekilde su temini Kesikköprü’den sağlanacak.”
“Bundan sonra böyle bir sorun beklemiyoruz”
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Akçay “Önümüzdeki günlerde diğer kısımlarda da patlama yaşanabilir mi? Böyle bir risk var mı Ankara için?” sorusu üzerine, patlayan hattaki CTP boruların belli basınçlara dayanamadığını, zamanında kentin susuz kalmaması için acil olarak döşendiğini anlattı.
Akçay, şöyle devam etti:
“Daha sonra ise bu yapılan işin doğal olarak sonuçları da ortaya çıkmaya başlamış ve bu CTB borular patlamaya başlamış. Fenni kurallara uygun bir şekilde yapılmadığında bu boru sorunlu bir boru. Bu sorunlar ortaya çıktığı için de zaman içerisinde bu boruların önemli bir kısmı değiştirilmiş ama hala geride yaklaşık 30 kilometrelik bir CTP hattı var. Yüksek basıncın olduğu yerlerde patlamalar görüldüğü için düşük basınçlı olan yerlerde çok fazla bir sorun görünmüyor. Biz de özellikle yüksek basıncın olduğu yerleri hedef aldık ve değiştirdik. Bu yaptığımız da en yüksek basıncın olduğu yer. Özellikle bu 13-14 barlık basınç olan yerin tamamını değiştirip doğrudan çelik bara bağlıyoruz. Artık arada bu yüksek basıncı olan yerde CTP boru olmayacak. O yüzden buradaki basınçtan dolayı herhangi bir risk yok. Yaptığımız bağlantıdan sonraki CTP boruların basıncı 7-8 bar civarında. 7-8 barda böyle bir risk yaşanmadı bugüne kadar. Yani yaklaşık 15 senedir bunu görmedik. Bundan sonra da yaşanmayacağını düşünüyoruz. O yüzden hani şunu söyleyebiliriz: Artık bundan sonra böyle bir sorun burada beklemiyoruz.”
“Burada bir günlük çalışmamız var”
Akçay, “özellikle Çankaya ve Mamak’ın yüksek kesimlerine su ulaşmadığı” yönünde şikayetler bulunduğunun anımsatılması üzerine, basıncın düşmesi nedeniyle yüksek rakımlı yerlere suyun ulaşmadığını ifade etti.
Ancak gece yarısından sonra su kullanımının düşmesine bağlı olarak düşük basınçta bile buraların su alabildiğini ve depoların dolduğunu anlatan Akçay, “Depoları olan sitelerde büyük ihtimalle çok fazla sorun yaşanmadı. Ama buralarda özellikle bu şikayet gelen yerlerde ne yazık ki bu konu, sorun var. O yüzden vatandaşlarımıza şunu öneriyoruz mutlaka depo yaptırsınlar bu sorunla karşılaşmamak için bir daha. Burada bir günlük çalışmamız var. Bu bir günlük çalışma içerisinde de yine aynı şekilde bir basınç düşüşü bekliyoruz. Bazı yerlere gitmeyebilir ama oraya da şu anda bütün tankerlerimiz hazır, isteyen herkese anında tankerlerimizi yönlendireceğiz” diye konuştu.
“Ankaralıya minimum seviyede etki etmesini sağlayacak bir model yapacağız”
Akçay, “Neden ASKİ daha önceden risk analiz çalışması yapmadı?” sorusu üzerine, “Bu olay tamamen hidrolik yönetimiyle ilgili aynı zamanda. Alttaki bir yeri kestiğinizde üsttekiler de etkileniyor. Bunu da kolay yönetebilmek mümkün değil. Şu anda biz bütün arkadaşlarımız ve hocalardan da destek alarak Ankara’nın bütün suyunun tamamını yönetecek şekilde bir hidrolik modelleme çalışmaya başladık. Ve su miktarı düşse bile bu düşüşün Ankaralıya minimum seviyede etki etmesini sağlayacak bir modeli yapacağız” dedi.
Akçay, bir soru üzerine, yeni döşenen çelik su borularının içlerinin seramik olduğunu bildirerek, bu nedenle çeliğin paslanması ve kalitesinin bozulması riskinin söz konusu olmadığını ifade etti.
“Bundan sonra en azından Kesikköprü’yle ilgili bir sorun kalmıyor”
“Ankara’da bir günlük su sorunu mu kaldı? Yoksa tamamen bitiyor mu?” sorusunu ise Akçay, şöyle yanıtladı:
“Burası bir günlük bir şey. Bundan sonra en azından Kesikköprü’yle ilgili bir sorun kalmıyor. Burada yaptığımız bu çalışmadan sonra alacağımız su miktarı da artacak. Şu anda biz buradan iki borudan 450 bin metreküp günde su alıyoruz. Üçüncü boruyu da devreye aldığımızda bunu 600 üzerine çıkaracağız. Boru sayısı artınca, doğal olarak. Normalde burası üç boru. Ama hiçbir zaman tam üç boruyu dolduracak şekilde çalışmamış. En fazla iki boru. Yani borunun bir tanesi kurulduğu günden beri neredeyse atıl. 750 bin metreküp buranın günlük kapasitesi var. Burada 500 bini aştığı nadir, aşamamış. O CTP borulardan dolayı. Şimdi bu işi yaptıktan sonra tamamladıktan sonra bizim hedefimiz burada 650 binlere çıkıp barajlarımızdaki suyun azalışını durdurarak Ankaralıya daha uzun süreli riski yöneterek suyu dağıtabilmek. Amacımız bu.”
“Şu andaki tüketim düzeyiyle Ankaralıyı susuz bırakmayız”
Akçay, “Yağmur hasadı gündeme geliyor. Yağan yağmurların biriktirilip daha sonra bunların barajlarda kullanılması gündeme geliyor ki bunun Türkiye’de çok az örneği var. Bu kapsamda ASKİ’nin bir çalışması olur mu?” sorusu üzerine, yağmur hasadı ile sulama ya da tuvaletlerde kullanılan suyun yağmurdan karşılanması, şebeke suyunun kullanılmasının azaltılması ve rezervlerin daha uzun süre kullanılmasının amaçlandığını anımsattı.
Memduh Akçay, şöyle devam etti:
“Bu ekstra bir su sağlamıyor ama mevcut suyun daha uzun kullanılabilmesini sağlayacak. Burada beklenilen bu. Bunun dışında da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Barajlarda ölü hacim denilen su var. Bu, su alma yapısının altında kalan su demek. Yani barajı düşünün 10 metre yüksekliğinde ortasında su alma yapısı var. Altında da su var. Orada su yok anlamına gelmiyor. Sadece onu alabilmeniz için müdahale etmeniz gerekiyor. Yani pompalarla o suyu su alma yapısının içerisine aktarmanız gerekiyor. Bunun için de geçmişte 2007-2008’de bir yüzel platform kurulmuş Çamlıdere Barajı’nda. O kurulan yüzel platforma 27 pompa konularak oradan su alma yapısına su aktarılmış ve o aktarılan suyla da Ankara uzun bir süre daha idare etmiş. Şimdi aynı çalışmayı biz devam ettiriyoruz. Eğrekkaya’da bunu yaptık, bitirdik. Çalışmaya başladı. 20 milyon metreküp oradan devreye girdi. Mesela o aktifin içinde görünmüyor. Ama biz şu anda onu kullanabiliyoruz. Akyar’da 5 milyon devreye girdi. O da aktifin içinde görünmüyor. Onu da kullanabiliyoruz. Aynı şekilde Çamlıdere’de 110 milyon metreküp var. Şu anda aktifin dışında. Onu da devreye aldığımız zaman mayıs ayına kadar hiç yağmur yağmasa dahi biz elimizdeki suyla şu andaki tüketim düzeyiyle Ankaralıyı susuz bırakmadan gidebiliriz. Ama bu arada da yağmur yağar diye umut ediyoruz.”
“Her alternatifi etraflıca değerlendiriyoruz ve onlarla ilgili adımlar atıyoruz”
Akçay, “Haziranda Kesikköprü hattına dördüncü boru döşenecekti. Ne oldu?” ve “Özellikle bu son dönemde Bolu’dan, Hirfanlı’dan su çekme olayları gündeme geldi. Geçen gün de Cumhurbaşkanlığı Karadeniz’den su getirme konusunu gündeme almıştı. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?” sorularına da şu yanıtı verdi:
“Meteorolojinin vermiş olduğu bilgilere göre ve dünyada yayınlanan bilgilere göre Anadolu’yu ciddi bir kuraklık bekliyor. Herkes bunu böyle söylüyor. Bu da şu uyarıyı veriyor, biz Anadolu’nun içerisinden, İç Anadolu’dan sürekli su kaynağı temin etmeye çalışırsak bir müddet sonra burada oluşacak kuraklık nedeniyle tamamen susuz kalma ihtimali var. Eğer bu projeksiyonlar denildiği gibi gerçekleşirse bizim ne Hirfanlı’dan, ne Kesikköprü’den, ne başka bir yerden ileride su alma şansımız var. O zaman başka bir kaynağa gideceksiniz ve şu anda gidebileceğiniz tek kaynak Karadeniz gibi görünüyor. Karadeniz’de deniz suyunu arıtma dediğimiz olaya başlayacağız. Karadeniz’in şöyle bir iyiliği var. Karadeniz daha az tuzlu bir deniz. Az tuzlu olduğu için de suyun tuzdan arıtılmasının operasyonel maliyetleri tuzlu denizlere göre yarı yarıya düşüyor. Bizim şöyle bir avantajımız var; halihazırda Gerede tünelleri denize yakın. Biz denizin kenarında bir arıtma tesisi kurarsak ve o arıttığımız suyu da birinci arıtmadan sonra Gerede tünellerine getirebilirsek ki 80-90 kilometrelik bir mesafe. Hızlı bir şekilde Ankara’ya denizden su alabilme ihtimalimiz var. Ama bunlar şu anda kısa vadede değil, şu anda proje çalışmalarımız devam ediyor. Bununla ilgili çalışmalarımıza devam ediyor. Bir diğer çalışmamız da bulut tohumlamayla ilgili. Bu konuyla ilgili de konunun dünyadaki en iyi uygulayıcısı olan Birleşik Arap Emirlikleri’yle temas halindeyiz. Onlarla defalarca konuştuk. Hatta dün akşam tekrar konuştuk. Kendilerini gerekirse buraya davet edip Çamlıdere bölgesi ve Kızılcahamam havzalarının olduğu yerlerde bulut olayına girerek yağmur yağdırmayı teşvik etme amaçlı olarak bunu da gündemimizde tutuyoruz ve çalışıyoruz. Ankara’nın geçmişte ciddi miktarlarda su aldığı kuyular var. Bu kuyuların da bir kısmını devreye aldık. Şu anda 20-25 bin metreküp günde bu kuyulardan su tedarik ediyoruz. Örneğin Kazan’a şu anda artık biz Kurtboğazı’na su vermiyoruz. Kuyulardan veriyoruz, yeterli. Yani bu şekilde yaparak barajların yükünü de azaltmaya çalışıyoruz mümkün olduğu kadar. Yani her alternatifi etraflıca değerlendiriyoruz ve onlarla ilgili adımlar atıyoruz.”
Akçay, “Bulut tohumlama mı yoksa yağmur hasadı mı mantıklı” sorusuna da “İkisi de. Bulut tohumlama yağmur yağdırmak, barajı doldurmak için; yağmur hasadı elimizdekini korumak için. Birleşik Arap Emirlikleri’nin bize söylediğine göre bir metreküp suyun 25 sente falan mal oluyormuş ki şu anda bizim Kesikköprü’den aldığımız da aşağı yukarı aynı” yanıtını verdi.
“Çalışmaları yarın öğlen gibi bitirmeyi planlıyoruz”
Basınç azalmasının bugün olacağını belirten Akçay, “Yarın öğlen gibi bitirmeyi planlıyoruz” dedi. Akçay, “Ankara’nın kaç günlük suyu kaldı?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Suyun tamamına bakıyoruz biz. Sadece Ankara’nın aktif kullanılabilir hacmine bakmıyoruz. Niye? Orada bir su var. O da bizim suyumuz. Onu da devreye alacağız. Onu devreye aldığımızda dediğim gibi mayıs ayına kadar herhangi bir şey yok. Ama onu devreye almadığımız varsayımıyla ki öyle bir varsayım yok. Şu anda iki tanesini aldık. Bir tek Çamlıdere kaldı. Bunu dikkate aldığımızda aralık sonuna kadar en kötü ihtimalle bu mevcut su bizi idare eder, sadece aktif hacimle. Ama dediğim gibi o arada da Çamlıdere’nin ölü hacmini de devreye alacağız inşallah. Yağmur da bekliyoruz. Onunla birlikte daha güzel günler olacak.”
“Vatandaşımızı da suyu tasarruf etmeye davet ediyoruz”
Akçay, “Bursa’nın yaşadığını yaşamayacağız, değil mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Yaşamayacağız inşallah. Bir kere bizim Kesikköprümüz var. Kesikköprü’den 600 bini aldığımız zaman sıfır diye bir şey olmayacak. Yani orada öyle bir şey yok. Bizim bir alternatifimiz var. Ben size şöyle söyleyeyim. Günde 100 litre bir vatandaşın ihtiyacını rahat rahat görür. 600 bin metre küp su günde kaç kişinin ihtiyacını görür? Altı milyon. Ankara’nın nüfusu ne? Altı milyon. Demek ki buradan aslında biz suyu doğru bir şekilde kullanabilirsek sadece Kesikköprü’den verdiğimiz suyla bile Ankara günlük su ihtiyacını karşılayabilecek. Ama 200, 300, 400 litre kullanayım dersek o zaman bu işin sonu yok. Vatandaşımızı da suyu tasarruf etmeye davet ediyoruz. Gerçekten suyumuz sonsuz değil. Ben bir evde bir ay içerisinde 300 bin litre su tüketildiğini görüyorum. Yani bu aklın alabileceği bir şey mi? Bir ev üç 300 bin litre su tüketir mi bir ayda? Tüketiyor. Kademeyi niye yaptık? Bunu azaltalım diye. Bunun sonucu oldu mu? Oldu. O 30 metreküpün üzerinde su tüketenlerin oranı yüzde 3,2’den yüzde 1,7’ye düştü iki ayda. Tüketilen miktar 3 milyon metreküp düştü. Bakın bir ayda. Ve bunun da tamamına yakını 30 metreküpün üstünde. Demek ki kademe bayağı işe yaradı. Artık bundan sonra herkesin elindeki suyun kıymetini, suyun değerini bilmesi gerektiğini daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.”