Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

AK Parti Grup Toplantısı…. Erdoğan: “Türkiye’de neredeyse her yıl, 10 yılda bir tekrarlanan hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’de 10 yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında iç dinamiklerden ziyade dış dinamiklerin olduğu bugün çok daha net ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 10 yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi bugün daha açık görülmektedir. Türkiye’de neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır. FETÖ’nün MİT krizinde, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbeler bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazanmakta, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğu daha belirgin hale gelmektedir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'de

(TBMM) – Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’de 10 yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında iç dinamiklerden ziyade dış dinamiklerin olduğu bugün çok daha net ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 10 yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi bugün daha açık görülmektedir. Türkiye’de neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır. FETÖ’nün MİT krizinde, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbeler bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazanmakta, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğu daha belirgin hale gelmektedir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:

“İsrail’in Filistin’de sürdürdüğü işgal ve katliam politikaları 7 Ekim 2023 sonrasında farklı bir boyuta geçerek toplu kıyıma, toplu cezalandırmaya, en sonunda soykırıma dönüştü. 620 gündür artarak devam eden vahşette çoğu çocuk ve kadın 55 binden fazla Gazzeli masum hayatını kaybetti. 128 binden fazla kardeşimiz yaralandı. İsrail’in saldırıları çok daha vahim, çok daha barbarca bir boyut kazanmış durumda. Yüzde 80’i enkaz halinde olan Gazze’de hayata tutunmaya çalışan iki milyon masum sivil tamamen açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum edildi. Bu yetmezmiş gibi İsrail, yardım dağıtım noktalarına yığılan mazlumların üzerine mermi yağdırıyor, bomba yağdırıyor. Her gün açlıktan kıvranan yüzlerce insanı vurarak alçakça katlediyor. İkinci Dünya Savaşı’nın en dehşetli fotoğrafları, videoları Gazze’den gelen görüntüler yanında inanın çok ama çok masum kalıyor. Avrupa’daki Holokost sürecinde Gazze’deki kadar dehşetli, Gazze’deki kadar acı, insanlık dışı, vicdan dışı, Gazze’dekine benzer görüntüler oluşmamıştır. Netanyahu soykırım suçunda zalim Hitler’i çoktan geride bırakmıştır. Umarız akıbetleri aynı olmaz. İnşallah er ya da geç uluslararası bağımsız bir yargının önüne çıkar, bütün yaptıklarıyla yüzleşir ve işlediği cinayetlerin, katliamların hesabını ahirete kalmadan bu dünyada verir. İsrail bir yandan Gazze’de soykırım suçu işlerken diğer yandan Lübnan’a, Suriye’ye, Yemen’e saldırdı, sivilleri katletti. Batı Şeria’da sivil yerleşim yerlerine saldırıyor, masumları öldürüyor, oraları adım adım işgal ediyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İsrail, İran’daki bazı hedeflere saldırarak, İran içinde suikastlar düzenleyerek haydutluk sahasını genişletti. İran’ın İsrail’in haydutluğu, bu devlet terörü karşısında kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır.

“İsrail’in saldırganlığı karşısında sessiz kalmak olan bitene özellikle rıza göstermektir”

İran, hukuk tanımayan, kural tanımayan, ilkesi olmayan, şımarık, şımartılmış, gözü dönmüş bir ülke tarafından çok açık şekilde saldırıya uğramıştır. Üstelik bu saldırılar İran’ın nükleer müzakereleri devam ederken düzenlenmiştir. Kendisi nükleer silahlara sahip olan, üstelik nükleer çalışmalarında hiçbir uluslararası kuralı tanımayan İsrail, müzakerelerin bitmesini beklemeden terör eylemi gerçekleştirmiştir. Bu saldırganlık karşısında başta BM uluslararası kurumlar ve devletler sessiz kalmakta, hatta bazıları haydutluğa destek vermektedir. Gazze’de 620 gündür insanlığın utancı olan tablo yaşanırken sükut edenler, şimdi ateş hızla bölgemize yayılırken derin sessizliğe bürünmüşlerdir. Bu saldırganlık, bu kural tanımazlık, bu devlet terörü ve haydutluk karşısında sessiz kalmak olan bitene özellikle rıza göstermektir. İsrail’in şımarıklığına destek verenler kadar sessiz kalanların da eline, alnına katledilen sivillerin, öldürülen bebeklerin, çocukların kanı sıçramıştır ve o kan lekesi o ellerden, o alınlardan temizlenmeyecektir. Bu kan ve utanç lekesi sadece Netanyahu’nun eline, alnına değil; sadece onu destekleyen Siyonistlerin eline, alnına değil; aynı zamanda susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, varsa vicdanına da bulaşmıştır. Hem Gazze hem Suriye Lübnan, Yemen’e hem de komşumuz İran’a yönelik bu insanlık dışı saldırganlığın durması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da sabırla devam edeceğiz.

“Sırtında yumurta küfesi olmayanların söylemleriyle hareket edemeyiz”

İsrail’in İran’a yönelik terör saldırılarını çok yakından takip ediyoruz. Bu saldırıların Türkiye’ye olası etkileri konusunda kurumlarımız, arkadaşlarımız teyakkuz halinde. Her türlü olumsuzluğa, her türlü senaryoya karşı hazırlıklarımızı yaptık ve yapıyoruz. Bir defa şunu herkesin bilmesi lazım; biz bakkal işletmiyoruz. Dünyanın en büyük ülkelerinden birini, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyoruz. Devlet tecrübemiz, tarihi derinliğimiz, millet olarak yüzyıllara sari birikimimiz bu sürecin idaresinde en büyük referans kaynağımızdır. İktidar sorumluluğu içi boş söylemleri, hamaseti, polemiği kaldırmaz. Sırtında yumurta küfesi olmayanların söylemleriyle hareket edemeyiz. Daha düne kadar İsrail’in gönüllü avukatlığına soyunup utanmadan, sıkılmadan Hamas’a terör örgütü diyenlerin kışkırtmalarını muhatap almıyoruz. İsrail’in artan saldırganlığına dikkat çektiğimiz için bizi acımasızca eleştirenlere bugün bize akıl vermek, hassasiyetimizi sorgulamak değil, hatalarını kabul edip bizden özür dilemek düşer. Biz attığımız ve atacağımız adımları daha burunlarının dibini görmekten aciz vizyonsuzların tavsiyelerine göre değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan devlet ciddiyetiyle belirliyoruz. Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil; hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız.

“En başından beri İran’la da konuşabilen bir ülke olarak nükleer konusunun diplomasiyle çözümü için çabaladık”

Saldırganlığın sona ermesi için 13 Haziran’dan bu yana yoğun diplomasi trafiği içindeyiz. Sayın Trump ve Sayın Pezeşkiyan ile iki kez görüştük. Bölgemizdeki tüm kardeş ülkelerin liderleriyle telefon görüşmelerimiz oldu. Sayın Putin ile meseleyi enine boyuna değerlendirdik. En başından beri İran’la da konuşabilen bir ülke olarak nükleer konusunun diplomasiyle çözümü için çabaladık. Bugün de silahların susması için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Milletimiz müsterih olsun. Türkiye’nin menfaatlerinin, huzurunun, dirliğinin, güvenliğinin sonuna kadar takipçisiyiz. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın güçlü dayanışması, bu fırtınalı sularda 86 milyonun tamamının güvencesidir.

“İsrail’in devlet terörüne karşı ortak tedbir alınmak isteniyorsa herkes şapkasını önüne koyup etraflıca düşünmelidir”

İsrail saldırganlığının durdurulması dünya için, insanlık için elzemdir. Ancak bu yaşananlardan komşumuz İran dahil bölgemizdeki tüm ülkeler gereken dersleri çıkarmalıdır. Eğer bölgemizde İsrail saldırganlığına, İsrail’in devlet terörüne karşı ortak tedbir alınmak isteniyorsa herkes şapkasını, sarığını, kavuğunu önüne koyup etraflıca düşünmelidir. İsrail’in son iki yılda artık açıktan gerçekleştirdiği saldırganlık, Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş coğrafyamızın karşılaştığı sorunları izah etmektedir. Türkiye’de 10 yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında iç dinamiklerden ziyade dış dinamiklerin olduğu çok daha net ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 10 yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi bugün daha açık görülmektedir. Türkiye’de neredeyse her yıl, 10 yılda bir tekrarlanan hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır. İşte İran’da olanları görüyorsunuz. FETÖ’nün MİT krizinde, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbeler bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazanmakta, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğu daha belirgin hale gelmektedir. Sadece 15 Temmuz değil, sadece 17-25 Aralık değil, 27 Mayıs’a bakın, arkasında aynı kirli şebekeyi göreceksiniz. 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’ın bin yıl sürecek denilen karanlık ve kasvetli günlerine bakın. Arkasında aynı karanlık Siyonist şebekeyi göreceksiniz.

“Bu ülke şu son AK Parti dönemlerine kadar kendi silahını, kendi savunma araçlarını üretemedi”

Türkiye vesayet odakları ve FETÖ ihanet çetesiyle mücadele ederek Siyonizm’in ülkemizdeki uzantılarıyla mücadele etmiştir. 15 Temmuz, sadece FETÖ’cü hainlere karşı değil, emperyalizmin içimizdeki Truva atlarına karşı da kazanılmış tarihi bir zaferdir. Bunun önemi, değeri ve stratejik boyutu bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Yaşanan olaylar bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Osmanlı Cihan devletinin o muzaffer ordusunun bir ilkesi vardı; ‘Hazır ol cenge eğer istersen sulhu salah.’ Eğer bağımsızlık istiyorsan, eğer özgürlük istiyorsan, eğer bu topraklar üzerinde şerefinle, namusunla, izzetinle yaşamak istiyorsan, eğer ekonomik refah istiyorsan, eğer bolluk, bereket, dirlik istiyorsan, eğer huzur istiyorsan cenge her zaman hazır olacaksın. Eğer buna hazır değilsen işte 100 yıldır, 150 yıldır yaşananları yaşarsın. Caydırıcı gücün yoksa içeride operasyonlara maruz kalırsın. İç cephende gedikler açılmışsa bu coğrafyada ayakta duramazsın. Bu ülke şu son AK Parti dönemlerine kadar kendi silahını, kendi savunma araçlarını üretemedi. Neden? İmkanı mı yoktu? Hayır, vardı. İnsan kaynağı mı yoktu? Hayır, vardı. Peki ne yoktu? İrade yoktu, cesaret yoktu, basiret yoktu. Bağımsızlık, özgürlük aşkı yoktu. ‘Üretmeyeceksin’ dediler, üretilmedi. ‘Haddini bileceksin’ dediler, çizilen sınırlara riayet ettiler. ‘Verilen rolün dışına çıkmayacaksın’ dediler, çıkılmadı. Açık söyleyeyim; bizim de bu korkaklığı, bu çekingenliği, bu iradesizliği, en çok da bu ihaneti kırmamız kolay olmadı. Allah’a hamdolsun, bütün engelleri aştık. İrademize vurulan prangaları tek tek parçaladık. Öğrenilmiş çaresizliklere hamdolsun son verdik. Bu ülkeye ve millete her şeyden önce özgüven ve cesaret kazandırdık.

“Caydırıcılığımızı öyle bir düzeye çıkartacağız ki bırakın bize saldırmayı hiç kimse bunu aklının ucundan dahi geçiremiyor”

Özellikle savunma sanayi alanında son 23 yılda kelimenin tam anlamıyla büyük destan yazdık. Savunma ihracatında göz kamaştıran bir ivme yakaladık. Türkiye artık kendi semalarını yerli ve milli hava savunma sistemleriyle koruyan entegre ve katmanlı bir savunma mimarisine sahip bir ülkedir. Nice engelleri aşarak geldiğimiz seviyeyi önemsiyor ama yeterli bulmuyoruz. Çok daha güçlü ve caydırıcı hale gelmemiz şart. Kabine toplantısı sonrasında ifade ettiğim gibi caydırıcılığımızı öyle bir düzeye çıkartacağız ki bırakın bize saldırmayı hiç kimse bunu aklının ucundan dahi geçiremiyor.

“Bu ülke toplu iğne üretemiyordu, artık İHA’larımız SİHA’larımız, AKINCI’larımız var”

Hamdolsun yüzde 20’lerden alıp yüzde 80’lere çıkardığımız yerli ve milli üretim oranımızı daha da yukarılara taşıyacağız. Ya bu ülke toplu iğne üretemiyordu. Toplu iğne… Artık İHA’larımız SİHA’larımız, AKINCI’larımız hepsi var ve ciddi manada ihracata da başladık. Türkiye Cumhuriyeti Devleti devletlerden bir devlet değil. Kimse bizi başkalarıyla kıyaslamasın. Kimse bizi test etmeye, sınamaya, sabrımızı zorlamaya yeltenmesin. Kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimsenin toprağının üzerindeki ve altındaki hazinelerinde gözümüz yok. Bizim kimsenin egemenliğiyle herhangi bir sorunumuz yok. Bölgemizde huzur, barış, istikrar dışında hiçbir emelimiz, arzumuz yok. Biz Ortadoğu’nun tamamında sadece işbirliği, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Kendimiz için kendi vatandaşlarımız için ne istiyorsak inanç, kültür, köken ayrımı yapmadan bölgedeki herkes için aynı şeyi murad ediyoruz. Adil, onurlu ve sürdürülebilir bir barışın unutmayın kaybedeni olmaz.

“Milletimiz Cumhur İttifakı’nın bu ateş çemberinde Türkiye’yi nasıl sulh ve salah içinde tutacağını da biliyor”

Biz barış için tüm samimiyetimizle çabalarız ama bize yönelik her saldırıda da tarihimizden ecdadımızdan devraldığımız miraslar saldırgana hak ettiği cevabı verilir. Bu millet devletinin gücünü biliyor. Bu millet birlik olduğunda tek yürek tek bilek olduğunda neleri başarabileceğini gayet iyi biliyor. Bu millet aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın ateş çemberinde Türkiye’yi nasıl sulh ve salah içinde tutacağını biliyor. Kimsenin endişesi, tereddüdü olmasın. İsrail saldırganlığını durdurmak için mücadelemiz sürecek. Bölgemizde barışı tesis etmek için girişimlerimiz artarak devam edecek. Diplomatik temaslarımıza telefon diplomasimize ara vermeyeceğiz. Herkesi etkileyebilecek büyük bir felaketin önünde özellikle durmak ve önüne geçmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bununla birlikte Türkiye’ye içeriden ya da dışarıdan gelecek her saldırı ise karşısında milletimizin kendisini bulacak. Hükümetimizin çelikten iradesini bulacak.”

(SON)