(ANKARA) – CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen soruşturmaya ilişkin, “97 tane koskoca dosya çıktı bu binadan. Bunların hepsi Sayın Mansur Yavaş tarafından savcılığa verildi. 1994 ile 2017 arasındaki Gökçek dönemini aydınlatmak istiyorsanız bu 97 dosyayı açmak zorundasınız. Eğer Türkiye’de bir yolsuzluk meselesi üzerine gidecekseniz 1994 ile 2017 arasındaki Melih Gökçek dönemini aydınlatmak zorundasınız” ifadelerini kullandı.
CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, 2021-2024 yılları arasında düzenlediği konserlere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 13 kişinin gözaltına alınmasının ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti. Burada açıklama yapan Akdoğan, “Bugün sabah uyandığımızda televizyon ekranlarında, sosyal medyada Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bir operasyon yapıldığı haberini aldık. Aslında amaç da bu zaten. Bu başlığı vermek, bu manşeti atmak, sosyal medyada bunu konuşturmak. Oysa ki bahsi geçen konunun bir konser meselesi olduğunu daha sonra öğrendik” dedi.
Mansur Yavaş’ın kamuoyunun en etkili isimlerinden biri olduğunu belirten Akdoğan, “Dolayısıyla Sayın Mansur Yavaş’a bu konuyla bağlantılı olarak herhangi bir leke getirilmesi söz konusu olmaz, olamaz. Ancak yine de bir medet umuyorlar tabii” ifadelerini kullandı.
Akdoğan, belediyenin 1994 ile 2017 yılları arasında Melih Gökçek yönetimi sırasında karanlığa gömüldüğünü vurgulayan Akdoğan, “2017’den sonra kısa bir süre Mustafa Tuna belediye başkanlığı yaptı. Karanlık bir dönem olduğunu söyleyemem. Ancak karanlıkları aydınlatmak istediğinde onun da önüne geçtiler. Daha sonra 2019 yılında bu binaya ilk giren arkadaşınız benim. Cumhuriyet Halk Partisi adına ilk giren benim. Devir teslim töreni yapılmadan önce gelmiştim ve içimden şöyle geçirmiştim: Neler çıkacak bu binadan neler diye” şeklinde konuştu. Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Arkadaşlar, 97 tane koskoca dosya çıktı bu binadan. Bunların hepsi Sayın Mansur Yavaş tarafından savcılığa verildi. Ben şimdi şöyle iki iddiada bulunuyorum. 1994 ile 2017 arasındaki Gökçek dönemini aydınlatmak istiyorsanız bu 97 dosyayı açmak zorundasınız. Eğer Türkiye’de bir yolsuzluk meselesi üzerine gidecekseniz 1994 ile 2017 arasındaki Melih Gökçek dönemini aydınlatmak zorundasınız.
“Melih Gökçek bu yolsuzluk meselesinin vücut bulmuş halidir”
Türkiye’de Melih Gökçek’in yolsuzluklarını ortaya sermedikten sonra, Melih Gökçek’in koluna o kelepçeyi takmadıktan sonra, Melih Gökçek’i ve avanelerini cezaevine göndermedikten sonra bu memlekette kimse yolsuzluktan bahsedemez, söz edemez. Çünkü Melih Gökçek bu yolsuzluk meselesinin vücut bulmuş halidir. Melih Gökçek görevden alınmıştır.
İki nedeni olabilir veya ikisi birlikte de olabilir. Ya FETÖ’cüdür ya hırsızdır. FETÖ’cüyse, hırsızsa, hem FETÖ’cü hem hırsızsa niçin gereği yapılmıyor? Eğer bu iddialarım doğru değilse niye Cumhurbaşkanı tarafından apar topar görevden alınmıştır? Hal böyle olunca tertemiz bir 2019’dan başlayan dönem var. Kimse buna kara çalamaz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Başkanımızın arkasındayız. Ben bir Ankaralı yurttaş olarak Sayın Başkanımızın arkasındayım. 3. Bölge Milletvekiliyim. Beypazarı da benim bölgemde. Başkanın bir hemşerisi olarak da arkasındayım. Dosyalar açılsın, kirli çamaşırlar dökülsün, suçluların koluna kelepçeler takılsın.”
“Melih Gökçek soruşturmanın gizliliği meselesini katletmiştir”
Akdoğan, Melih Gökçek’in dün gece saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşıma ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
“Melih Gökçek Belediye Başkanlığı döneminde de gece yatmaz, sabah kalkmaz bir adamdı. Hâlâ emekliliğinde de buna devam ediyor anladığım kadarıyla. Ben gece uyumadan önce tweet’ini gördüm. Bu tweet’i attı. Melih Gökçek soruşturmanın gizliliği meselesini katletmiştir. Daha sonra tahmin ediyorum sabah bir şey oldu.
Birileri uyardı kendisini. ‘Ya kardeşim biz en azından soruşturmanın gizliliği varmış gibi yapıyoruz, sen niye bunları böyle gece yarısı duyar duymaz millete duyuruyorsun’ dendi. Sabah da tipik Gökçek, civa gibi yan yattı, çamura battı, kıvırdı. ‘Ben yapmadım’ dedi falan. Birisi fırça atmıştır kendisine. Soruşturmanın gizliliği falan hak getire arkadaşlar.
Böyle Gökçek gibi biri bu operasyondan daha önce haberdar oluyor ve bu operasyonu Türkiye’ye duyuruyorsa Ziya Paşa’nın o sözü herkesin aklına geliyor: ‘Kadıoğlu davacı, Muzur dahi şahit. Ol mahkeme hükmüne derler mi adalet?’. Maalesef Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda yargı sistemi bu hâle gelmiştir.”