(ANKARA) – Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Maslahatgüzarı Jurgis Vilcinskas, Türkiye’nin AB’nin savunma alanındaki yeni mali aracı olan SAFE (Security Action for Europe) mekanizmasından tamamen dışlandığı yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını söyledi. Vilcinskas, Türkiye’nin aday ülke statüsüyle ortak tedarik programlarına katılabileceğini ve Türk şirketlerinin belirli koşullarla bu süreçlerde yer alabileceğini belirtti.
Ankara’da gazetecilerle bir araya gelen Vilcinskas, AB’nin savunma ve güvenlik alanında artan yatırımlarına dikkat çekerek, SAFE mekanizmasının esas olarak AB üye ülkelerine yönelik olduğunu, ancak aday ve ortak ülkeler için de belirli katılım imkânları sunduğunu ifade etti. Vilcinskas, gazetecilerin kendisine yönelttiği soru üzerine, “Türkiye, SAFE kapsamında kredi ayağına erişemese de ortak tedarik programlarına alıcı ülke olarak katılabilir. AB içinde yerleşik Türk kontrolündeki şirketler tedarikçi olabilir, Türkiye merkezli şirketler ise belirli oranlarda alt yüklenici olarak sürece dahil olabilir. Bu nedenle Türkiye’nin tamamen dışlandığı yönündeki anlatı doğru değil” dedi.
Vilcinskas, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişine de dikkat çekerek, savunma ihracatının 7 milyar avroyu aştığını ve son bir yılda yaklaşık yüzde 30 artış kaydedildiğini söyledi. Bu durumun, Türk ve Avrupalı savunma sanayileri arasında iş birliği için önemli fırsatlar yarattığını vurgulayan Vilcinskas, Leonardo ve Rheinmetall gibi firmalarla yapılan ortaklıklara dikkat çekti.
Vize başvuruları 1 milyonu aşacak
Vilcinskas, vize serbestisi konusu hakkında yaptığı değerlendirmede 2025 yılı sonuna kadar AB üyesi ülkelerin Türkiye’deki konsolosluklarının 1 milyonun üzerinde Schengen vizesi başvurusu işlemesinin beklendiğini söyledi. Bu rakamın Çin’in ardından ikinci sırada yer aldığını belirten Vilčinskas, vize ret oranlarının da küresel ortalamanın altında kalmasının öngörüldüğünü kaydetti.
AB’nin yaz aylarında hayata geçirdiği “vize kademelendirme (visa cascade)” uygulamasının, düzenli seyahat geçmişine sahip Türk vatandaşlarının çok girişli Schengen vizeleri almasını kolaylaştırdığını ifade eden Vilcinskas, ayrıca şu ifadeleri kullandı:
’’Bu sistem (visa cascade) henüz tır şoförlerini kapsamazken, diğer uygun başvuru sahipleri halihazırda bu uygulamadan yararlanmaktadır. Zamanla, bu düzenlemenin vize merkezleri ve AB üyesi ülkelerin konsolosluklarında randevu bulunabilirliği ile başvuruların tesliminden sonraki bekleme süreleri üzerinde olumlu bir etkisi olacağına inanıyorum. Nihai değerlendirmeler yapmak için henüz erken olsa da, vize kademelendirme uygulamasının ilk aylarında, AB üyesi ülkelerin önceki yılların aynı dönemlerine kıyasla daha fazla sayıda çok girişli Schengen vizesi verdiğini şimdiden gözlemleyebiliyoruz.
Birçok AB üyesi ülke, iş insanları, şirketler, akademisyenler ve öğrenciler için ‘kırmızı halı’ olarak adlandırılan özel uygulamaları da hayata geçirdi veya güçlendirdi. Bu sayede, karşılıklı temasların gecikmelere takılmadan sürdürülmesi amaçlanıyor.
Ayrıca, Avrupa Komisyonu’nun iyi bilinen kriterler temelinde teknik vize serbestisi diyaloğunun yeniden başlatılması yönünde Türk hükümetine teklifte bulunduğunu da vurgulamak isterim. Amaç, kalan altı kriterin öncelikli olarak yerine getirilmesidir. Bu sürecin başarıyla tamamlanması halinde, Türk pasaportu sahipleri için vizesiz seyahat imkânı sağlanacak; bu hak, diğer AB aday ülkelerinin vatandaşlarının halihazırda yararlandığı bir uygulamadır.
Türkiye, vatandaşları vizesiz seyahat hakkından yararlanmayan tek AB aday ülkesi olmaya devam ederken, bu sürecin hayata geçirilmesi için Türk makamlarıyla yakın iş birliği içinde çalışmaya hazırız.’’
Vilcinskas’ın sözünü ettiği “altı kriter”, AB’nin vize serbestisi sürecinde Türkiye’den beklediği; terörle mücadele mevzuatının daraltılması, kişisel verilerin korunması, Europol ile iş birliği, yolsuzlukla mücadele ve geri kabul anlaşmasının tam uygulanması gibi başlıklardan oluşuyor.
Suriyeli mülteciler için Trükiye’ye yeni destek paketi
Vilcinskas, Suriyeli mültecilere ilişkin değerlendirmesinde ise Türkiye’nin üstlendiği insani yükün AB tarafından takdir edildiğini söyledi. AB’nin Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin geçim kaynaklarını desteklemeyi sürdüreceğini belirten Vilcinskas, ’’Halihazırda, Suriye’ye dönmeyi tercih eden mültecileri desteklemek amacıyla önümüzdeki üç yıl için özel programlar tasarlanmakta ve finansman ayrılmaktadır. Bu kapsamda, sınıra kadar ücretsiz ulaşım desteği ve Suriye’de yeni bir yaşam kurmalarına yardımcı olacak başlangıç destekleri sağlanacaktır’’ dedi.
Vilcinskas, 2024’te ayrılan 1 milyar avroya ek olarak 1,5 milyar avroluk yeni kaynak sağlanacağını belirten Vilcinskas, bu fonların sosyal sektörler, sınır yönetimi ve göç alanına odaklanacağını kaydederek “Kapsayıcı ve demokratik bir Suriye’nin inşa edilmesinin, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha da derinleştirmek ve bu stratejik ortaklığı güçlendirmek açısından önemli bir fırsat sunduğuna inanıyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Buna ek olarak Vilcinskas, ABD desteğinin çevre, iklim değişikliği ve afet yönetimi alanlarında çalışan çok sayıda kuruluşa da ulaştığını belirtti. Gelecek birkaç yıl içinde, sivil topluma ve bağımsız medyaya destek için ’770 milyon avronun biraz üzerinde bir kaynak ayrıldığını söyleyen Vilcinskas, bu desteğin söz konusu kuruluşların dayanıklılığını ve kapasitesini önemli ölçüde güçlendirmesini umduklarını belirtti.
Gümrük Birliği, EIB ve yatırım finansmanı
Vilcinskas, Avrupa Yatırım Bankası’nın (EIB) Türkiye’deki faaliyetlerinin yeniden başlamasına yönelik olumlu gelişmeler beklendiğini de açıkladı. Ayrıca AB destekli Türkiye Yatırım Platformu kapsamında, kentsel gelişim, bağlantısallık ve yeşil finansman gibi alanlarda 14 finans kuruluşuyla anlaşmaların tamamlanmak üzere olduğunu söyleyen Vilcinskas, bu çerçevede yaklaşık 370 milyon avroluk AB garantisiyle 2,3 milyar avroluk finansmanın harekete geçirilmesinin hedeflendiğini aktardı.
AB ve Türkiye arasında ticaret, yatırım ve mali iş birliği kapsamında Vilcinskas, ayrıca şunları sözlerine ekledi:
’’Dengeli seyreden ticaret hacmimizin, 2025 yılı sonuna kadar 210 milyar avrodan yaklaşık 230 milyar avroya yükselmesini bekliyoruz. Bu süreçte, taraflar arasında kalan ticari engellerin azaltılması için Türk hükümetiyle birlikte çalışıyoruz. Bu yıl aynı zamanda Gümrük Birliği’nin 30. yıl dönümüne işaret ederken, ticaret rakamları AB ile Türkiye arasındaki değer zincirlerinin ne denli derin bir entegrasyona sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu entegrasyon özellikle otomotiv, temiz teknolojiler, beyaz eşya ve tekstil gibi sektörlerde öne çıkmaktadır.
AB destekli Türkiye Yatırım Platformu da sürdürülebilir ve yeşil yatırımları desteklemek üzere somut sonuçlar üretmeye başlamıştır. Platformun öncelikleri arasında karbonsuzlaşma, döngüsel ekonomi uygulamaları ve KOBİ’lerin finansmana erişiminin güçlendirilmesi yer almaktadır…
Buna ek olarak, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında önümüzdeki üç yılı kapsayan yeni bir mali paket üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Avrupa Birliği, sivil toplum ve temel haklar, hareketlilik, enerji, iklim ve çevre, sürdürülebilir ulaştırma ve bağlantısallık, rekabetçilik ile istihdam, eğitim ve sosyal politikalar dahil olmak üzere yedi öncelikli alana toplam 311 milyon avro kaynak ayıracaktır.’’

