Haber: Seyfi ÇELİKKAYA
(YOZGAT) – Eğitim İş Sendikası Yozgat Şubesi tarafından, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla düzenlenen kahvaltı programında bir araya gelen öğretmenler, dayanışmanın önemine değinip, sorunlarını da konuşma imkanı buldu. Eğitim İş Sendikası Yozgat Şube Başkanı Sedat Tuygun, “Güçlü bir ülke ancak emeği değer gören öğretmenlerle yükselebilir” dedi.
Yozgat’ta Eğitim İş Sendikası tarafından Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla düzenlenen kahvaltı programına, Eğitim İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Genel Sekreter Seher Ergin, Genel Örgütlenme Sekreteri Bülent Metin ve Yozgat’ta görev yapan öğretmenler katıldı.
Ekinlikte, emekli olan öğretmenlere plaket verildi. Eğitim İş Sendikası Yozgat Şube Başkanı Sedat Tuygun, yaptığı konuşmada, 5 Ekim’in yalnızca öğretmenlerin değil, eğitimin, bilimin ve çağdaşlığın önemine inanan herkesin günü olduğunu söyledi. Tuygun, “Eğitim iş olarak bizler Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında laik, bilimsel ve kamusal eğitimi savunmaya, öğretmenin onurunu ve emeğini korumaya kararlıyız. Çünkü biliyoruz ki güçlü bir ülke ancak emeği değer gören öğretmenlerle yükselebilir” diye konuştu.
“150 bini aşkın üyemizle Türkiye’nin Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten, devrimlerden yana en büyük sendikası olduk”
Eğitim İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Genel Sekreter Seher Ergin, etkinlikte yaptığı konuşmada, Türkiye’nin en büyük sendikalarından biri olduklarını belirterek, şunları söyledi:
“Bu yıl Eğitim İş’imizin 20. yılı ve bizler 20. yaşımızda doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye’nin her yerinde artık örgütlüyüz ve 150 bini aşkın üyemizle Türkiye’nin Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten, devrimlerden yana en büyük sendikası olduk. Türkiye’de diğer sendikalar sıralamasında hem konfederasyonumuz hem de eğitim işle birlikte artık 3. büyük konfederasyon ve sendika olarak bu yıl toplu sözleşme masasına da sizlerin verdiği güçle oturma imkanı bulduk. Taban aylığımıza tüm çalışmamızın, mesaimizin ve emeğimizin eklenmesi gerektiğini bir gün emekli olduğumuzda toplam çalışmamızda nasıl işçi sendikalarında tüm mesailer emekliliğe yansıyorsa bizlerin de çalışmasına ve emekliliğine bunun yansıması gerektiğini mesaimizin, asli görevimiz olan nöbetimizin, ek derslerimizin yansıması gerektiğini anlattık. O toplu sözleşme masası kuruldu arkadaşlar. Biz 3. büyük konfederasyon olarak oturduk ama bu haklarımızı alamadık. Çünkü bu hakları alabilmek için yetkili sendika ve yetkili konfederasyon olmamız gerekiyor.”
“Bu sene toplu sözleşme yılı idi. Ortada bir tiyatro var”
Genel Örgütlenme Sekreteri Bülent Metin de şöyle konuştu:
“Bu sene toplu sözleşme yılı idi. Ziyaret ettiğimiz birçok okulda şu soruyu hep sorarım; bu sene masa kurulacak, bir umudunuz var mı? Şimdi sizler de bu sorulara gittiğimiz hiçbir okulda umudumuz var cevabını alamadık. Hatta mevcut yetkili sendikanın yöneticileri dahi ‘bu masadan bir umudumuz var’ cümlesini bize kuramadılar. Aslında herkes biliyor. Ortada bir tiyatro var. Hükümetin istediğinin dışında hiçbir şey olmayacak. Ve bu şekliyle kamu emekçileri de belirli sendikalara yönlendirilmiş, ama korkuyla, ama baskıyla, ama tehditle, ama sonucunda ekmeğimiz küçüldü. Küçülmeye de devam ediyor. Bu masada oturan, bugün burada olan her arkadaşımızın bu konuda sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Bakın hiçbir şey vadetmiyorlar, ‘ders programlarınızı düzenleriz, sizi falanca yere okul müdürü yaparız, sizi filanca yere müdür yardımcısı yaparız, ya da size ilişmeyiz, rahat rahat sizler görevinizi yaparsınız’ anlayışıyla sendikacılık yürütülmez. Bir sendikanın en temel görevi, kendi iş kolunda üyesi olsun olmasın herkesin en fazla ücreti aldığı, özlük haklarının arttırıldığı bir iklim yaratmaktır. Bunun dışında kendine görevler addetmenin sendikal anlayışla hiçbir bağlantısı yoktur. Yani bir okula okul müdürü belirlemek bir sendikanın görevi midir? Bir okula müdür yardımcısı atamak sendikanın görevi midir? Bir okuldaki bir öğretmenin ders programını bütün okuldaki öğretmenleri mağdur edecek şekilde sadece ‘bizim sendikamızın üyesi’ diyerek yapmak bir sendikanın görevi midir? Buna hep birlikte karşı durmak aslında öğretmenler odasındaki her öğretmen arkadaşımızın, her eğitim emekçisi arkadaşımızın görevidir.”