Haber: Erva Gün – Ogün Akkaya
(TBMM) – Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2026 bütçesi ve kesin hesabı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri devam ediyor. Komisyonda konuşan CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, “Mevcut siyasi iktidarın, Osmanlı’yı da dahil ederek söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti sanayi tarihi okumasında ortaya çıkan durum hakkında. Bu durumun merkezinde şüphesiz Tayyip Bey var. Tayyip Bey uzun süredir ‘Kendimizden önce olmayanlar’ ya da ‘Bizden önce yoktular’ söylemini başlattı ve bu söylemi kararlı bir şekilde sürdürüyor. Ancak sadece siyaseten söylenmiş olduğunu umut ettiğim söylem artık son derece komik sonuçlar doğurmaya başladı. Sayın Bakan, bence Tayyip Bey’i veya Tayyip Bey’in metin yazarlarını içinde bulundukları bu tarihsel yanılgıdan kurtarın. Türkiye Cumhuriyeti’nin AK Parti öncesi tarihine ‘demo sürüm’ muamelesi yapılmasını da kabul etmiyoruz” dedi.
Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplandı. Komisyonda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2026 bütçesi ve kesin hesabı görüşülüyor.
“Umarım yapılan konuşmaların bütünü Cumhuriyetimizin, dünyanın içinden geçtiği 5. Sanayi Devrimi’ndeki pozisyonunun güçlenmesine vesile olur” diyen CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, şöyle konuştu:
“Mevcut siyasi iktidarın, Osmanlı’yı da dahil ederek söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti sanayi tarihi okumasında ortaya çıkan durum hakkında. Bu durumun merkezinde şüphesiz Tayyip Bey var. Tayyip Bey uzun süredir ‘Kendimizden önce olmayanlar’ ya da ‘Bizden önce yoktular’ söylemini başlattı ve bu söylemi kararlı bir şekilde sürdürüyor. Ancak sadece siyaseten söylenmiş olduğunu umut ettiğim söylem artık son derece komik sonuçlar doğurmaya başladı. MFÖ’nün şarkısının sözlerinden ‘Her şeyden siz anlıyorsunuz, her şeyi siz biliyorsunuz, en güzel siz bakıyorsunuz, ilk önce siz yaptınız, ilk önce siz başlattınız ve tüm bunları yaparken hiç hata yapmadınız, hiç yanlışlıkla düşünmediniz.’ şeklinde özetlenebilecek bir tabloyla karşı karşıyayız. Bakın, sizlere; sizden önce de bu ülkede traktör üretiliyordu, toplu iğne üretiliyordu, buzdolabı, çamaşır makinesi üretiliyordu demiyorum. Ya da kapasiteleri ve üretim gücünü artırmış olabilirsiniz elbette.
“Sayın Bakan, bence Tayyip Bey’i veya Tayyip Bey’in metin yazarlarını içinde bulundukları bu tarihsel yanılgıdan kurtarın”
Hatta MKE sizden önce kurulduğu, çalışmalarına başladı da demiyorum. Ama Sayın Bakan, ülkemizin, Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren başlatılan ve önemli bir birikime dönüşen sanayileşme mücadelesini görmezden gelen, küçülten tarih anlatısının Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak bizzat sizi üzmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Sayın Bakan, bence Tayyip Bey’i veya Tayyip Bey’in metin yazarlarını içinde bulundukları bu tarihsel yanılgıdan kurtarın. ‘Bizden önce iğne bile yoktu.’ diye övünen Tayyip Bey’i izliyoruz. Ve inanın, bu ülkenin iyi kötü tarihinin bu kadar büyük laflarla yok sayılmasına artık şaşırmıyoruz bile. Çünkü böylesine bir abartı, yapılan bir espriye kimsenin gülmemesinden farklı sonuçlar doğurmuyor. Biz de gülmüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin AK Parti öncesi tarihine ‘demo sürüm’ muamelesi yapılmasını da kabul etmiyoruz.”
Gürer: İşçinin, üretimin olmadığı yerde sonuca erilemez
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, sanayi üretiminde yaşanan gerilemeye ve fabrikaların içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara dikkat çekti. Gürer, özellikle tekstil sektöründe bazı fabrikaların yurt dışına taşındığını, bazılarının ise kapasite daralmasına gittiğini belirterek, bu sürecin kalıcı hale gelmesi durumunda işsizlik sorununun derinleşeceği uyarısında bulundu.
Gürer, sanayicilerin üretim sürecinde karşılaştıkları mali yüklerin arttığını dile getirerek, “Fabrikalar, hammadde alırken ödedikleri KDV nedeniyle üretim ve pazarlama sürecinde ek bir külfetle karşı karşıya. Alış-satış arasındaki KDV oran farkı sanayiciyi olumsuz etkiliyor” dedi. Yapılan yatırımları önemsediklerini belirten Gürer, şu ifadeleri kullandı:
“6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu gereği sanayi işletmelerinden, firmalardan, şirketlerden ve fabrikalardan kaçı yabancı uyruklu kişilere, şirketlere ve kuruluşlara satılmıştır? Türk markası olduğu halde şu anda 2025 yılında çok sayıda fabrikanın yabancılar tarafından alındığı, firmaların el değiştirdiği belirtilmektedir. Bununla ilgili sizde veri var mıdır? Sanayici varsa işçi vardır, işçi varsa üretim vardır. Ama tüm metne baktığımız zaman sizin yaptığınız her çalışmayı anlatırken paylaştığınız düşünceler içinde tüm çalışan işçilerin, emekçilerin, emeklilerin de bir teşekkürle anılmasını açıkçası ben bekliyordum. Ama ona rastlamadık. İşçinin, üretimin olmadığı yerde sonuca erilemez. Bir de Endüstri 3,5’tayız. Endüstri 4’e daha geçemedik ama robotlarla ilgili çalışmalar var.”
DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş ise konuşmasını beyin göçü üzerine yaptı. Güneş, “Yeni dönemin bütçesinin aslında hem bilimsel özgürlüğü, hem üniversitelerin özgürlüğünü, hem akademik özgürlüğü hem de beyin göçünü engelleyebilecek yeterli nüveye sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat bugün bu bütçeyi incelerken bir kez daha görüyoruz ki, böyle bir derdimiz yok. Çünkü böyle bir derdimiz olsa, bu bütçenin tam olarak nasıl bir toplum tahayyül ettiğimizin ve nasıl bilimsel bir ekol yaratmak istediğimizin göstergesi olduğunu görürdük” ifadelerini kullandı.
“Bugün bilimsel araştırma değil, biat ödüllendirilmektedir”
“Bugün Türkiye’de bilimsel özgürlük, akademik özerklik sistematik bir şekilde ortadan kaldırılırken fikri denetim yaşamın her alanında kendini gösteriyor” diyen Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne yazık ki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesi de böyle bir bütçe. Toplumsal özgürlüğün ve ilerlemenin en temel araçlarından olan bilimsel üretim, iktidarın ideolojik tahakkümü altına girerek maalesef kamusal niteliğinden uzaklaşmış durumda. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ise bilgi üretimi üzerindeki denetim aygıtına, bilimsel meşruiyetin iktidar eliyle dağıtıldığı bir vitrin konumuna ne yazık ki dönüştürülmüş. TÜBA’nın artık bilgi üreten değil, bilgiyi tasdik eden bir kurum hâline geldiğini bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Bilimsel özerkliğin yitimi, üniversitelerdeki kayyum rejimiyle tamamlanmış; eleştirel düşünceye imkân tanımayan her alan sadakat sınavına tabi tutulmuştur. Bugün bilimsel araştırma değil, biat ödüllendirilmektedir. Teknoparklar, teknokentler ve akademilerdeki kamusal bilginin özelleştirilmesiyle, bilim sermayenin ihtiyacı ve talebi doğrultusunda yönlendirilmektedir. Kolektif sermaye çıkarını gözeten, piyasa taleplerine göre şekillenen bir ‘şirket üniversite’ anlayışı güçlenmektedir. Aynı zamanda bu yapılar, askeri-endüstriyel birer kompleks hâline gelmiş durumdadır. Kamu kaynakları, vergi muafiyetleri ve hazine arazileriyle desteklenen bu yapılar, bilimi toplumsal faydadan koparıp savaş ekonomisinin hizmetine sunmaktadır. Savunma sanayisinin kalkınma modeli olarak sunulduğu bu düzende, bilim insanları artık inovasyonun değil, militarizmin bir parçası hâline getirilmek istenmektedir. Bugün Türkiye’de bilim insanı değil, devletin teknisyeni makbuldür.”
“Çok şükür Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesi az da olsa geçmiş Diyanet’i”
CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç ise Bakanlığın, 2024 Kesin Hesabı’na göre KOBİ’lere, kooperatiflere ve OSB’lere ayrılan payın yüzde 3’ün altında olduğunu kaydetti. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranının yüzde 74,2’ye düştüğünü ifade eden CHP’li Genç, 100 tezgâhtan 26’sının atıl durumda olduğunu vurguladı. “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2026 bütçesi, üretim ve istihdamı güçlendirmekten uzak bir bütçedir” diyen Genç, konuşmasında şunları kaydetti:
“Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2024 kesin hesabına göre toplam harcaması 89 milyar TL, ödenek üstü harcama olmamasına rağmen yaklaşık 3 milyar TL kullanılmamış kaynak bulunmaktadır. Ancak bu kaynağın reel ekonomiye dönüşüm oranı, yani ‘her bir harcanan liranın üretime ve istihdama etkisi’ açıklanmamıştır. 2024 Faaliyet Raporu’na göre Bakanlık 310 milyar TL’nin üzerinde yatırım teşvik belgesi düzenlemiştir, fakat bu belgelerin ne kadarının yatırıma dönüştüğü bilinmemektedir. Yani sorun, sadece bütçenin büyüklüğü değil; harcamanın da etkinliğidir. Bu bütçe, üretime mi gidiyor, yoksa kağıt üzerinde ‘teşvik edilmiş ama başlamamış projelere’ mi, bunu bilmiyoruz. Bütçe teklifine dair bir diğer dikkat çekici konu da kurumlar arası dengelerdeki değişimdir. 2025 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 130 milyar 119 milyon TL, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi ise 124 milyar 498 milyon TL idi. Yani üretimi, yatırımı, sanayiciyi ilgilendiren bir bakanlığın bütçesi, Diyanetin gerisindeydi. Ancak bu yıl tablo değişmiş. Çok şükür Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesi az da olsa geçmiş Diyanet’i.”

