(TBMM) – Yeni Yol Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, TBMM Genel Kurulu’nda “Bu bütçede tasarruf mesajı veren, israfın önleneceğine dair herhangi bir şey yok. Bu bütçede tüyü bitmemiş yetimin hakkının korunacağına dair bir irade yok. Bu bütçe 2026 yılının 2025’ten daha iyi olacağını gösteren bir bütçe de değil. ’24’üncü bütçeyi yapıyoruz’ diye övünüyorsunuz; 24 yıldan beri 1 kere bile gelir-gider dengesini tutturan bir bütçeyi getirip de Parlamento’nun huzuruna vermediniz” dedi.
TBMM Başkanvekili Pervin Buldan’ın başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu’nda dün ilk sekiz maddesi kabul edilen 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor. Grubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri maddeler üzerindeki görüş ve önerilerini dile getiriyor.
Teklifin 12’nci maddesine ilişkin söz alan Yeni Yol Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, asgari ücretin temel ücrete döndüğüne dikkat çekerek şunları söyledi:
“Asgari ücret toplantıları yapılıyor şu anda. Şimdi çalışanların yüzde 50’den fazlası da asgari ücretle maalesef yaşamını geçirmek zorunda. Bazen insanlar elini cebine atıyor, 17 bin dolar milli geliri olmuş, adam 17 bin lirayla ayın sonunu nasıl geçireceğini bilemiyor. Hâl böyleyken 2025 yılında 2 trilyon 53 milyar lira faiz ödeyeceğiz 31 Aralık itibarıyla. Ayrıca, 2026 yılında 2 trilyon 2 trilyon 742 milyar lira faiz ödeyeceğiz. Geçen sene biz bu konuşmaları yaparken bu miktar 1 trilyon 953 milyardı, şimdi 2 trilyon 742 milyar. Şimdi faize yüzde 40 bir artış olduğunda insanlarımıza dönüp de ‘Ey asgari ücretli, sana yüzde 20 mi verelim, 25 mi verelim, açlık sınırının altında mı kalırsın, üstünde mi kalırsın’ gibi sonuçlarla nasıl olacak da biz bu ekonomide, bu bütçe ruhundan bahsedeceğiz?
Bu bütçede tasarruf mesajı veren, israfın önleneceğine dair herhangi bir şey yok. Bu bütçede tüyü bitmemiş yetimin hakkının korunacağına dair bir irade yok. Bu bütçe 2026 yılının 2025’ten daha iyi olacağını gösteren bir bütçe de değil. ’24’üncü bütçeyi yapıyoruz’ diye övünüyorsunuz; 24 yıldan beri 1 kere bile gelir-gider dengesini tutturan bir bütçeyi getirip de Parlamentonun huzuruna vermediniz.”
Kocamaz: 2026 yılı bütçesi bu hâliyle bize göre tam anlamıyla bir tükeniş bütçesidir
Türkiye’nin ekonomik ve sosyal alanda yaşanan sorunlar ve ortaya çıkan olumsuzluklarla her alanda kötüye gitmekte olduğunu belirten İYİ Parti Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz, iktidarın algı operasyonlarıyla hayal satmaya devam ettiğini söyledi. Kocamaz, şöyle devam etti:
“Milletimiz hemen hemen her gün başta akaryakıt fiyatları olmak üzere yapılan zamlar, çocuk istismarı, işlenen kadın cinayetleri ya da sokaklardaki dehşet haberleriyle uyanıyor. Ülkemizde huzurun zerresi kalmamış, vatandaşlarımızın bu iktidara güveni sarsılmış, umudu tükenmiştir. İzlenen yanlış politikalar ülkemizi mutsuz ve umutsuz bir topluma dönüştürmüştür. Bu bütçede fakir fukara, garip gureba, işçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi ve dar gelirli vatandaşlarımız yok sayılmış, hatta dikkate bile alınmamıştır. Bütçedeki tek müjde faiz lobilerine ve hazine garantili hizmet için müteahhitlere verilmiş ve onlara ödenecek olan paralar garanti altına alınmıştır. 2025 yılında 1,95 trilyon olan faiz giderleri 2026’da yani bir yıl sonra toplamda yüzde 40,6 oranında artarak 2,74 trilyona yükselmiştir. Böylece milletimizden toplanan her 100 TL’lik verginin yaklaşık 20 TL’si yatırım, istihdam ve vatandaşların cebine gitmek yerine doğrudan faiz ödemelerine ayrılmıştır. İktidar tarafından ‘istikrar ve refah bütçesi’ olarak nitelendirilen 2026 yılı bütçesi bu hâliyle bize göre tam anlamıyla bir tükeniş bütçesidir.
Önümüzdeki yıl vergi gelirleri 7 trilyon TL’den 11 trilyon TL’ye yükseltilirken vergi gelirlerinin yüzde 60’lık kısmı ise yine dolaylı vergilerden sağlanacak. Buna göre, 2026 yılında bırakın iktidarın bazı vergilerden vazgeçmesini, tam tersine, uçan kuştan bile vergi alınacak yani vatandaşlardan kepçeyle alınacak, vatandaşlara dağıtılırken çay kaşığıyla dağıtılacak. Vatandaşların karşısına yine, hep ‘bütçe dengeleri’ diyerek Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek çıkacak. Çiftçilerimizin ve esnaflarımızın ÖTV’siz akaryakıt talepleri de yine hayalde kalacak. Ücretli kesim için yüzde 15’lerden başlayarak yüzde 40’lara kadar çıkan vergi dilimi uygulaması da aynı şekilde devam edecek ve verginin büyük bölümü önümüzdeki yıl da ücretli kesimler tarafından karşılanacak. AKP iktidarıyla bütçe, yatırım ve istihdam bütçesi olmaktan çıkmış, âdeta faiz ve ceza bütçelerine dönüşmüştür. Bütçede cezalardan sağlanacak gelir de 181 milyar TL’den 262 milyar TL’ye çıkarılıyor. Böylece, trafik cezası gibi cezalar bütçe açıklarını kapatmak ve bütçeye kaynak sağlamak için artırılarak artık kalıcı hâle getiriliyor. Ülkemizde vergide adaletten tamamen uzaklaşıldı; az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alma anlayışı artık devlet politikası hâline geldi. Toplumumuz artık vergide adalet olduğuna inanmıyor, verginin harcanırken israf ve çarçur edildiğine inanıyor. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ anlayışıyla başlayan israf politikası kamu kurumlarında tasarruf etmiyor, vatandaşına ise az tüketmeyi ve çok çalışmayı tavsiye ediyor, milleti de maraba olarak görüyor.”
Özcan: Yasalara yüzde 91 oranında uyup yüzde 9 oranında uymayabilir miyiz
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, CHP’li belediyelerin icraatlarından örnek vererek hükümetin yatırımlarını eleştirdi. İktidarın hukuk ve kadın cinayetleri konularındaki tavrına da tepki gösteren Özcan, şunları söyledi:
“Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel bu kürsüden belediyelerimizin ne yaptığını tek tek anlattı, yurtlara, kreşlere okullara sağladığımız temiz içme suyunu, tarım ve istihdam desteklerimizi yani kamunun asli görevlerini hatırlattı. Buna karşılık Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bunlara ‘fantastik harcama kalemleri’ dedi. Siz ‘fantastik’ diyorsunuz, biz sosyal belediyecilik diyoruz. Siz yurt yapmayı lüks görüyorsunuz, biz barınamayan gençliği görüyoruz. Siz toplu konutu bütçeye yük görüyorsunuz, biz ise kira kıskacında ezilen milyonları görüyoruz. ’24’üncü bütçe’ diye övünüyorsunuz da neden her yıl 500 bin sosyal konutu inşa etmediniz? Çünkü siz bütçeye insan hayatı üzerinden değil, maliyet kalemleri üzerinden bakıyorsunuz.
Biz kadınlar ölmesin diye konuşuyoruz, kadın cinayetlerini önlemek için önleme, koruma mekanizmaları etkin işlesin diyoruz. Kadınlar örgütlensin, kamusal güvencelere sahip olsun diyoruz çünkü biliyoruz, şiddet olduktan sonra salt ceza vermek çözüm değil. Siz ne yaptınız? Bizim yaşatır dediğimiz İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıktınız. Sonra ne yaptınız? Kadınların öldürülmediği bir düzeni kurmaktan geçtiniz, katillere verilen cezayı artırmayı tek çözüm diye sundunuz. Oysa bu ülkede sorun, cezasızlık kültürü; sorun, koruma kararlarının uygulanmaması. Sorun, kolluğun, yargının, sosyal hizmetlerin kadınları yalnız bırakması; sorun, erkek şiddetini besleyen bu siyasal iklim. İşte, aramızdaki fark tam da burada. Siz cinayetten sonra konuşuyorsunuz; biz, cinayet olmadan önce sorumluluk alınmasını istiyoruz çünkü kadınların yaşamasını istiyoruz.
Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç diyor ki: ‘Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma oranı yüzde 91.’ Biz de yasalara yüzde 91 oranında uyup yüzde 9 oranında uymayabilir miyiz? Vergiyi yüzde 91 ödesek oluyor mu? Mahkeme kararlarının yüzde 91’ine uysak yeter mi? Hukuk böyle bir şey mi? Sayın Bakanın verdiği bilgi de doğru değil. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki öncü kararlarını kapatma oranı yüzde 68. Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke arasında 39’uncuyuz yani tablo nettir: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yaklaşık yüzde 32’si uygulanmamaktadır. Peki, bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, hukukun üçte 1’inin askıda olması demektir. Siz, hukuku, oranlarla idare edilebilecek, işinize geldiğinde uygulanacak, esnetilebilir bir alan olarak görürsünüz; biz, hukuku, herkes için istisnasız bağlayıcı görürüz çünkü hukuk yüzdeyle uygulanmaz. Ya hukuk devletisinizdir ya hukuk devleti değilsinizdir. Siyah veya beyaz kadar net, grisi yok bu işin.”

