Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Mehmet Emin Ekmen: Geçmiş yılların kayıpları telafi edilmeden yapılacak her artış, asgari ücretliyi sistematik bir biçimde yoksullaştırmakta

Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Genel Kurulu’nda, “Son iki yıldır asgari ücret artışları gerçekleşmiş enflasyona göre değil, bir sonraki yılın enflasyon beklentisine göre belirlenmektedir. Ara dönem artışları da hayal oldu. Bu, emeği koruyan bir sosyal devleti değil, çalışanı enflasyon karşısında savunmasız bırakan bir anlayışı yansıtmaktadır. Geçmiş yılların kayıpları telafi edilmeden yapılacak her artış, asgari ücretliyi sistematik bir biçimde yoksullaştırmaktadır” dedi.

Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Genel Kurulu'nda,

 

(TBMM) – Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Genel Kurulu’nda, “Son iki yıldır asgari ücret artışları gerçekleşmiş enflasyona göre değil, bir sonraki yılın enflasyon beklentisine göre belirlenmektedir. Ara dönem artışları da hayal oldu. Bu, emeği koruyan bir sosyal devleti değil, çalışanı enflasyon karşısında savunmasız bırakan bir anlayışı yansıtmaktadır. Geçmiş yılların kayıpları telafi edilmeden yapılacak her artış, asgari ücretliyi sistematik bir biçimde yoksullaştırmaktadır” dedi.

TBMM Başkanvekili Pervin Buldan’ın başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu’nda dün ilk sekiz maddesi kabul edilen 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor. Grubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri maddeler üzerindeki görüş ve önerilerini dile getiriyor.

Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, asgari ücretlinin geçinmeye değil ayakta kalmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi:

“Gıda, giyim, barınma ve ulaşım harcamaları lüks kalemlere dönüşmüş durumda. Elbiselerin aile içinde el değiştirdiği, tadilat yapılıp kullanıldığı, yılda bir yeni bir kıyafet almanın bile zorlaştığı bir dönemdeyiz. 10 milyon civarında kişi asgari ücretle çalışıyor. Buna asgari ücretin biraz üstünde maaş alan kişileri de eklediğimizde toplumun yarısına yakını belirlenecek bu ücretten direkt olarak etkileniyor. Asgari ücret artık maalesef taban değil genel ücrete dönüşmüş durumda. Nitelikli, niteliksiz ayrımı silikleşti, ortadan kayboldu. Asgari ücret tüm ücretler üzerinde baskılayıcı bir ücret çıpasına dönüştü. Satın alma gücü açısından asgari ücret özellikle son üç dört yılda ciddi biçimde eridi. Maaşlar artıyor gibi görünse de asgari ücretlinin pazarda doldurabildiği fileler küçülüyor. 2 çocuklu bir aile için, hele de çocukları okula gidiyorsa tablo daha da ağır.

Geçen yıl öngörülen enflasyon baz alınarak yapılan artış ağır bir hak kaybı yarattı. Sadece bu hesaplama farkı nedeniyle her asgari ücretli devletten yüzde 15 alacaklı hâle geldi. Asgari ücretli zaten yılın ilk aylarında zammı tüketmişti bile. Bu yıl yapılması gereken artış yalnızca hedef enflasyonu değil geçmiş kayıpları da telafi edecek bir düzeyde olmak zorunda, aksi hâlde, asgari ücret daha yılın ilk aylarında açlık sınırının gerisinde kalabilir. TÜRK-İŞ, DİSK gibi kurumların açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi tespitlerine zaman zaman iktidardan itirazlar geliyor ve bunlar birçok hesaplamada dikkate dahi alınmıyor. Son iki yıldır asgari ücret artışları gerçekleşmiş enflasyona göre değil, bir sonraki yılın enflasyon beklentisine göre belirlenmektedir. Ara dönem artışları da hayal oldu. Bu, emeği koruyan bir sosyal devleti değil, çalışanı enflasyon karşısında savunmasız bırakan bir anlayışı yansıtmaktadır. Geçmiş yılların kayıpları telafi edilmeden yapılacak her artış, asgari ücretliyi sistematik bir biçimde yoksullaştırmaktadır.”

Kaya: Emekliler için çok ciddi bir kriz, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski bizi bekliyor

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya

“Emekliler tuvaleti, banyosu olmayan bir otel odasını kiralayabilirlerse kendilerini şanslı sayıyorlar, ona da imkânı yetmeyenler otobüs terminallerinde, hastanelerin bekleme salonlarında ya da metro istasyonlarında yaşıyorlar. Diyarbakır’da 61 yaşındaki Recep Becerikli’nin izbe bir dükkânda yaşamını sürdürdüğü haberlere yansıdı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü basına duyuru yaparak kendisini geçici olarak otele yerleştireceklerini ilan etti. Şimdi, yurttaşlara gerekli sosyal desteği sunmanız için haberlere konu olmaları mı gerekiyor? Bir de zaten geçici bir çözüm sunuyorsunuz, bu kalıcı bir çözüm de değil. Ayrıca, 1 milyon kişi yaşı dolmasına rağmen çalışmaya devam ediyor yani emekliler için çok ciddi bir kriz, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski bizi bekliyor.

Asgari ücretle çalışanlara baktığımızda durum yine farklı değil. Yoksulluk sınırını geçtim, açlık sınırının altında yaşamlarını, geçimlerini sürdürmelerini istiyorsunuz, bekliyorsunuz yurttaşların. Açlık sınırı altında dediğimiz zaman asgari ücrete, kızıyorsunuz. Sokak röportajlarına ‘algı operasyonu’ diyorsunuz ‘taraflı’ diyorsunuz. Çarşı pazara hiç mi gitmiyorsunuz diye insan düşünmeden edemiyor. Şurada Kızılay Meydanı’na gidip yurttaşa kendiniz sorabilirsiniz. Ev kirasını bile ödemeye yetmeyen asgari ücretle nasıl geçindiklerini, daha doğrusu geçinemediklerini dinleyebilirsiniz; hiç mi merak etmiyorsunuz? Yurttaşlar ‘Biz yaşamıyoruz, hayatta kalmaya çalışıyoruz’ diyorlar. İnsanca yaşamak yani sağlıklı beslenmek, sağlıklı barınma koşullarına sahip olmak, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek yani erişebilmek asgari ücretli bir birey için, onun ailesi için mümkün değil değerli arkadaşlar. Şimdi, tatile, sinemaya, konsere gidebilmek, bir kitap alıp okuyabilmek bu ülkedeki milyonlarca asgari ücretli, emekçi ve ailesi için hayali bile kurulamayacak bir lüks artık. Asgari ücretli emekçilere söyleyin bakalım Türkiye’nin üst orta gelir grubunda bir ülke olduğunu; nasıl bir tepkiyle karşılaşacağınızı ben de merak ediyorum.

Bunun yanında, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerden bahsetmek istiyorum; ‘ev gençleri’ dediğimiz gençler. Ülke genelinde oran yüzde 35; rekor gene bizde, Diyarbakır ve Şanlıurfa yüzde 55’le bu rekoru taşıyor yani vekili olduğum Diyarbakır’da 15-29 yaş arası gençlerin yarısından fazlası ne okula gidiyor ne iş gücüne katılıyor. Sonrasında hepimiz birlikte soruyoruz ‘Neden çeteleşme artıyor, neden bağımlılık artıyor, neden gençler intihara sürükleniyor’ diye. Aslında cevabı tam da bu verilerde açık bir şekilde görülüyor.”

Karaca: Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 8. bütçesi gasp bütçesidir

CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Meclis’te bütçe yapılmadığını, ‘bütçecilik’ oyunu oynandığını söyledi. Karaca şu ifadeleri kullandı:

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 8. bütçesi gasp bütçesidir. Anayasa’nın 153. maddesini, Anayasa Mahkemesi kararlarını Meclis’in kürsüsünde paspas gibi ezip, Can Atalay’ın seçilme hakkını gasp ettiğiniz için bu rejim gasp rejimidir. Eğer rejim demokratik bir rejim olsaydı Meclis’te hesap vermesi gereken bakanlar yılda iki kez Meclis’e uğrayıp kürsüde parmak sallamaya, milletvekillerine had bildirmeye cesaret edemezlerdi.

Mecliste bütçe yapılmıyor; bütçecilik oyunu oynanıyor. Ritüeli var, dayatılan bir metni var, ama sonucu baştan belli bir oyun! Bu yüzden kürsüyü, bütçe oyununuzu meşrulaştırmanın dekoruna çevirdiniz. Aslında bütçe değil, iktidarınızın sınıf tercihinizi görüşüyoruz. Kimin sırtına yük bindirip, kimin cebine servet aktaracağınızı konuşuyoruz. Bu bütçe emekten sermayeye kaynak transferinin, güvenceli emeğin değil, güvencesizliğin; açlıkla, yoksullukla mücadelenin değil, yoksulluğu lütufla yönetme anlayışınızın yasasıdır. Bu bütçe halkın hesap sorma hakkını büyütmenin değil, borçla, vergilerle, bağımlılıkla halkı terbiye etme politikanızın aracıdır.”