(TBMM) – DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’yı eleştirerek, “Valilik yasakları, festival iptalleri, RTÜK cezalarına ile gelen telefonlarla iptal edilen oyunlar, sayıştay raporlarına yansıyan sayısız usulsüzlükler… Peki bunların odaklandığı en temel kurum hangisi? Devlet tiyatroları. Peki devlet tiyatrolarının başında kim var? Sansürü pervasızca savunan, cinsiyetçi, yandaşlıkta sınır tanımayan bir genel müdür Tamer Karadağlı. Hem Devlet Tiyatroları sınavında başarısız olmuş bir kişi ve şimdi Devlet Tiyatrolarının başında adeta intikam alıyor. Hürriyeti tehdit, görevi kötüye kullanma nedeniyle hakkında sayısız suç duyurusu var ve aynı zamanda bu soruşturmalar tabii ki Tamer Karadağlı’nın o sınırsız yandaşlığında çözümsüz olarak kalıyorlar” diye konuştu.
TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurul’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor.
DEM Parti grubu adına Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine şöyle konuştu:
“Hepiniz ‘Gençlikle Spor Yapalım Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerine hoş geldiniz. Sayın Bakan, yılın o günü geldi. Yılda bir kez burada sizlere bu bakanlığın Gençlik Bakanlığı olduğunu hatırlatıyoruz ama siz ısrarla bize her sene cinsiyetçi, gerontokrasi, bütçede ısrar ediyorsunuz ve bütçenizi önümüze getiriyorsunuz. Geçen yılın bütçesiyle birebir aynı bütçeniz ve bu bütçe gençlerin, genç kadınların bütçesi değil. Bu futbolun dolayısıyla erkek hobisine ayrılmış bütçenin tezahürü olarak karşımızda. Sizin sporla aranız iyi Sayın Bakan. O yüzden size şunu göstermek istiyorum. Halat çekme oyununu düşünün Sayın Bakan. Bakın bizler her sene bir halat çekme oyunu oynuyoruz sizlerle. Bizler gençler olarak ‘bütçeyi gençlere ayırın’ diye halatın bir ucundan çekerken sizler de erkek kulübü olarak futbola, spora, yasal bahise doğru çekmeye devam ediyorsunuz bütçeyi ve bu bütçede kazanacak olan politik hattı ve doğalında bütçelemeyi belirliyor.
Türkiye’de 17 milyon genç var. Gençler ülkenin en az yüzde 20’sini oluşturuyor ama onların isminin geçtiği bakanlığın merkezi bütçeden ayrılan oranı sayın arkadaşlar yüzde 1,47. 1,47’nin tümü de gençlere ayrılmış olsa yine bir ölçüde derman olacak diye düşünüyoruz ama ne yazık ki o da gençlere ayrılmıyor. Merkezi bütçeden ayrılmış olan 1,47’nin içerisinde gençlere ayırdığınız oran yüzde 4,60. Spora ayrılan bütçe ise, sporun geliştirilmesine ayrılan bütçe ise yüzde 15,04. Bu demektir ki gençliğe ayrılan bütçenin üç katı spora ayrılmış durumda. Detaylara bakacak olursak gençliğin en önemli sorunlarından biri olan uyuşturucuyla mücadeleye ayrılmış oran ise yüzde 0,02. Şimdi Sayın Bakan, gençler bu tabloyu gördükten sonra şunu, gençler bu tabloyu gördükten sonra size 5 lira vermemi rica ettiler. Çünkü sizin onlara bütçeden her gün ayırdığınız oran 3’te 2’si de sizin olsun dediler.”
“Kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 36.9, erkeklerin yüzde 72.1”
Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesine ilişkin görüş ve eleştirilerin dile getiren DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, şunları söyledi:
“Dün gece bu parlamentodan çıktığımda bindiğim taksinin 70 yaşındaki şoförüne ‘Bu bütçeden ne bekliyorsun?’ dedim. ‘Hiçbir şey beklemiyorum. Bu noktadan sonra tek beklediğim şey vaktimin gelmesi ve okunmasıdır. Kendime üzülmüyorum ama gençlere üzülüyorum çünkü onların burada yaşayacak daha uzun yılları var’ dedi. ‘Bir çete cezaevlerindeki üyesine bir bakanın KYK yurdundaki gencinden daha iyi bakıyorsa bu gençlerin geleceğinden benim bir beklentim yok’ diyor. Siz 59 yaşında bu kadar derinlikte düşünebiliyor musunuz Sayın Bakan? Uyuşturucuya, düşmüş gençlerin halini düşünebiliyor musunuz? Bakanlıkta genç diye nitelediğiniz yaş grubunun belli bir genç grubunu, belli bir biyolojiyi, belli bir yaşı barındığının Barındırdığının farkında mısınız, Sayın Bakan? Kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 36.9, erkeklerin yüzde 72.1 olduğu, genç kadınların bu istatistikler içinde kaybolduğunun farkında mısınız, Sayın Bakan? Misyon ve vizyonla Türkiye Yüzyılı hedeflerinde susun, susun, susun. Yaşlılığınızdan gençlerin sesini duymuyorsunuz.”
“Azınlık vakıflarının mülkiyet haklarını ise fiilen sınırlandırmıştır”
DEM Parti Milletvekili George Aslan, Kültür ve Turizm Bakanlığının Türkiye’nin tarihi değerlerinin korunmasından sorumlu olan önemli bir kurum olduğunu belirterek, “Bakanlık yasalar gereği hangi inanca veya hangi ırka ait olduğuna bakmaksızın tarihi yapıları tespit etme, koruma, restore etme ve kamuya kazandırmakla yükümlüdür fakat mevcut uygulamalara baktığımızda maalesef bunun pek de öyle olmadığını görüyoruz. Bizden olan ve bizden olmayan şeklinde Ayrımcı bir yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşım sadece ihmalin bir sonucu değil bilinçli ve sistematik bir politikadır” dedi.
Cumhuriyet tarihi boyunca kültür politikasının tekçi ve dışlayıcı bir anlayışla yönetildiğini öne süren Aslan, şunları kaydetti:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu politikanın uygulayıcı kurumlarından oldu. Bakanlık ülke genelinde tarihi yapılar konusunda çalışmalar yapmıştır ancak bu çalışmalarda bazı kesimler ihmal edilmektedir. Sayın Bakandan beklentimiz, cami, kilise, cemevi ve sinagog ayırt edilmeksizin tüm ibadet yerlerine, ülkenin bütün tarihi yapılarına sahip çıkması ve bunları korumasıdır. Türkiye’de halihazırda 167 azınlık vakfı bulunmaktadır. Bunlardan 77’si Rum, 54’ü Ermeni, 19’u Musevi, 10’u Süryani, 3’ü Keldani, 2’si Bulgar, biri Gürcü ve biri de Marunilere aittir. Osmanlı döneminden günümüze kadar varlığını sürdüren bu vakıflar Türkiye’deki Hristiyan ve Yahudi toplumlarının dil, din, eğitim, sağlık ve sosyal dayanışma kurumlarını koruyan yapılardır. Lozan Antlaşması’nın 37’den 45’e kadar olan maddeleri gereğince Türkiye’de Ermeni, Rum ve Süryaniler azınlık statüsünde kabul edilmiş, onların dini, eğitim, kültürel ve mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Aradan yaklaşık 100 yıl geçti. Buna rağmen söz konusu halkların önemli kısmı kâğıt üzerinde kalmıştır. Azınlık vakıflarının mülkiyet haklarını ise fiilen sınırlandırmıştır. Çeşitli yasal düzenlemeler ve idari kararlarla vakıfların taşınmazlarına yönelik kamulaştırma, el koyma ve tapu iptali gibi işlemler hem ekonomik kayba yol açmış hem de azınlık toplumları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmıştır.”
“Karadağlı şimdi Devlet Tiyatrolarının başında adeta intikam alıyor”
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’yı eleştirirek, “Tiyatroda, balede, altınçağı yaşıyoruz diyerek kültür sanat alanının iktidarın ideolojik baskı aygıtı haline getirildiğini perdelemeye çalışıyor. Ama Kültür Sanat-Sen, Devlet Tiyatro Sanatçıları Derneği, Susma Platformu ve çeşitli sanatçılar tüm alana sirayet eden korku ve otosansür ikliminden söz ediyor. Valilik yasakları, festival iptalleri, RTÜK cezalarına ile gelen telefonlarla iptal edilen oyunlar, sayıştay raporlarına yansıyan sayısız usulsüzlükler… Peki bunların odaklandığı en temel kurum hangisi? Devlet tiyatroları. Peki devlet tiyatrolarının başında kim var? Sansürü pervasızca savunan, cinsiyetçi, yandaşlıkta sınır tanımayan bir genel müdür Tamer Karadağlı” diye konuştu.
Karadağlı’nın daha önce sanatçı kadrosu için hem Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvurduğunu hatırlatan Saki, “Hem Devlet Tiyatroları sınavında başarısız olmuş bir kişi ve şimdi Devlet Tiyatrolarının başında adeta intikam alıyor. Hürriyeti tehdit, görevi kötüye kullanma nedeniyle hakkında sayısız suç duyurusu var ve aynı zamanda bu soruşturmalar tabii ki Tamer Karadağlı’nın o sınırsız yandaşlığında çözümsüz olarak kalıyorlar” dedi.

