(TBMM) – Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Sağlık Bakanlığı’nın Sayıştay raporlarının yerini şehir hastanelerinin Sayıştay raporuna bıraktığına dikkat çekerek “18 tane şehir hastanesi için 136 milyar TL öngörüyorsunuz. Bu parayla bu ülkede 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir ve AKP milletvekilleri şöyle diyor: ‘Yalan söylemeyin, hasta garantisi yok.’ Bana cevap versinler, yüzde 70 yatak garantisi de mi yok? Yüzde 70 catering garantisi de mi yok? Çarşaf garantisi de mi yok? Biz bu şehir hastanelerinde yüzde 50 küsur dolulukta yüzde 70 garantiyi yatmayan hastaların yataklarına, yenmeyen yemeklere, yıkanmayan çarşaflara veriyor muyuz, vermiyor muyuz?” diye sordu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Sağlık Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe ve kesin hesabı görüşülüyor.
Komisyonda konuşan CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, Antalya’daki Atatürk Devlet Hastanesini gündeme taşıyarak “Sayın Bakanım, buraya öncelikle bir hastane yapılacak mı, yapılmayacak mı? İkincisi söz konusu hastane ile ilgili bir komisyon kararı alındı. Bu komisyon kararında 20 Ekim 2025 tarihi itibariyle sadece acil vakalar alınacak olup ameliyatlar ve diğer işlemler gerçekleştirilmeyecek. Hatta 112 ambulans ekipleri tarafından 20 Ekim 2025 tarihi itibariyle acil servise hasta getirilmeyeceği ve diğer ölümlerin de peyderpey kapatılacağına dair bir komisyon kararı var. Antalya’da gün geçmiyor ki bizlere yoğun bakımda yer bulmak için birileri aramasın” dedi.
Arı: İhaleye göre her şey zamanında yürürse en az 1,5 sene ve siz Atatürk Devlet Hastanesi’ni kapatıyorsunuz
Hastanenin 24 yataklı yoğun bakımı olduğunu ve yoğun bakım ünitesinin kapatıldığına dikkat çeken Arı, şöyle konuştu:
“Sonucu itibariyle Sayın Bakan, bu hastane artık fiilen kapatılmış durumda. Gelinen aşamada personeli başka hastanelere gönderildi. Şu an sadece acili göstermelik şekilde açık. Bununla birlikte bu hastanenin daha ortada projesi yok. Yapıldı ise proje ihalesi 21 Ekim 2025 tarihinde yapılacak. Yapıldıysa soruyorum yapıldı mı yapılmadı siz biliyorsunuz. Bu ihaleye göre 280 gün içerisinde mimari proje sunulup Bakanlığınıza verilecek ve akabinde hangi proje kabul edilirse ona göre inşaat işlemlerine girişilecek. Çok hızlı olduğunu düşünsek bile belki de 1,5 yıl. Kaldı ki bütçede bununla ilgili bir ödenek de olmadığını biliyorum. Şimdi size soruyorum. Bütçede ödeneği yok. Hastanenin projesi yok. İhaleye göre her şey zamanında yürürse en az 1,5 sene ve siz bu hastaneyi kapatıyorsunuz Sayın Bakanım.
Bu hastane şehir merkezinde olan hastanın en kolay ulaştığı bir yer ve bütün tereddüdümüz buraya eğer bugünden kapanır ve hatta yıkılır ise korkarım ki yerini kaybedeceğiz. O nedenle bizim hep beklentimiz bir öncelikle verilen söz tutulsun. Buraya Antalya’ya yakışır en az söylendiği gibi 300 yatak olmak üzeri bir hastane yapılsın ama mevcut hastane bu süreç içerisinde yıkılmadan ve kapatılmadan faaliyetini korusun çünkü kapanır ve hatta yıkılırsa buraya hastane yapılmaz. Sayın Bakanım daha 1,5 yıl gibi bir süre varken bu hastaneyi bugünden kapatmanız doğru değil. Öncelikle hasta için doğru değil. Sonrasında bölge esnafı için doğru değil.”
Tanhan: Birinci basamak sağlık hizmetlerinde etkin bir hizmet zinciri bulunmadığından yurttaşlar doğrudan uzman hekime başvuruyor
DEM Parti Milletvekili Mardin Kamuran Tanhan da ülkede sağlık sisteminin temel sorunlarından birinin aslında hekimlerin aşırı hasta işyükü olduğuna işaret ederek “Türkiye’de hastalar mevcut sistemde diledikleri zaman uzman hekime doğrudan başvurabilmektedir. 1. basamak sağlık hizmetlerinde etkin bir hizmet zinciri bulunmadığından bu ortaya çıkıyor. Bu nedenle hastalar aile hekimlerine başvurmak yerine doğrudan 2. veya 3. basamak hastanelerine yönlenmekte veya daha iyi hizmet alacak hekimlerin hastalarını yeterince dinleyememesine ve gereksiz tetkik istenme eğilimine eğilimine yol açmaktadır. Bunun sonucunda hem kanun süreci uzanmakta hem gerçekten de ihtiyaç duyan hastaların hekime ulaşmasında gecikmeler yaşanmaktadır” dedi.
Sağlık Bakanlığı bütçesinin SGK’ya ciddi anlamda bir aktarımda da neden olduğunu söyleyen Tanhan, “Merkezi randevu sisteminde özellikle uzmanlık sahalarında yeterli kapasite sunamıyor. Hastanelerde yöneticilik yapanların çoğu profesyoneller değiller. Sağlık yönetimi yerine idari atamalarla yürütülüyor bu husus yani liyakat yok. Daha çok sendikal ve sendikaya yakınlık söz konusu. Bazen bu hususlar başhekimliklere müdahale ettikten kadar etmeye kadar varabiliyor” diye konuştu.
Kadıgil: OECD’de kişi 1000 kişiye düşen hekim ortalaması 3.9, bizde sadece 2.4
Dün gece bir yakının rahatsızlanarak devlet hastanesine başvurduğunu ancak iki kere hastanede geçiştirilerek eve yollandığını ardından rahatsızlığı artınca hastaneye başvurduğunda ise entübe edildiğini anlatan TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, yaşananları şöyle aktardı:
“Ambulansla 112 ile başka bir devlet hastanesine nakletmişler. Önce sarı alana almışlar. Hemen ardından kırmızı alana ve akabinde entübe olmuş. Daha sonra anjiyo yapılması gerekiyor demişler ama böbrekleri iflas etmiş ne yazık ki. Beni de zaten tam bu sırada aramışlar çünkü doktor demiş ki ‘3 numaralı diyaliz olan yoğun bakım lazım ama İstanbul’a hiç yer yok.’ Şimdi dünden beri kendimi yiyorum. Ben gece saat 01.30’da eğer ben o telefonu duysaydım, açsaydım, bir şekilde size ulaşsaydım, bir yoğun bakım yatağı bulabilseydik, üç çocuk babası Paşa Amca şu an hayatta olur muydu diye. Kime kızacağımı bilmiyorum şu an Sayın Bakan. Kendime mi kızayım bunu duymadım diye? Kendime kızsam ne olacak? Bir vekile böyle şartlarda ulaşamayan insanlar ne yapıyorlardır acaba?” diye konuştu.
Kadıgil, hekimlerin OECD ortalamasının yarısı kadar insanla görev yaptığına dikkat çekerek “Mesela OECD’de kişi 1000 kişiye düşen hekim ortalaması 3.9. Bizde sadece 2.4. Aynı yerde kişi başına düşen hemşire sayısı 9.2. Bizde sadece 2.9 ve bu insanlar neredeyse dünyanın en yüksek başvurularını karşılıyorlar. Beş dakikada bir hastaya bakmaya çalışıyorlar. Belki Paşa Amca’nın ilk gittiği doktor o gün 100. hastasına bakıyordu ve neye baktığının bile farkında değildi. Hakikaten kime kızacağımı bilemiyorum ben artık ama size kızmam gerektiğini gerçekten biliyorum” diye tepki gösterdi.
“Bütçede 18 tane şehir hastanesi için 136 milyar TL öngörüyorsunuz”
İnsan hatasının olabileceğini söyleyen Kadıgil, “Bu insan hatasını minimize etmekle sorumlu kurumlar ne işe yarıyor? Bunu sorgulamadan insan edemiyor. Şimdi yandaş medyada görüyorum. Aslan payı sağlığa verildi, yüzde 45 arttırıldı diye yazıyorlar. Yüzde 45 falan arttırılmadı. Reelde böyle görülüyor olabilir ama bütçeniz enflasyona vurduğunuzda sadece yüzde 6 arttı. Biz bu bütçenin yüzde 71’ini tedavi amaçlı kullanıyoruz. Hastalanmasın insanlar diye hiçbir şey yapmıyoruz. yüzde 24 ayırmışız. Yüzde 21 ayırmışız sadece. yüzde 21’ini tedaviye ayırıyoruz ve kişi başına düşen pay bir koruyucu sağlık hizmeti için için aslında 2 bin 500. Bir HPV aşısı ki söz verdiğiniz, ‘2025 yılının sonuna kadar mutlaka hayata geçireceğiz’ dediğiniz ama proje aşamasında kaldığınız HPV aşısının tanesi ne yazık ki şu anda 4 bin lira” ifadelerini kullandı.
Kadıgil, Sağlık Bakanlığının Sayıştay raporlarının yerini şehir hastanelerinin Sayıştay raporuna döndüğünü vurgulayarak “18 tane şehir hastanesi için 136 milyar TL öngörüyorsunuz. Bu parayla bu ülkede 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir ve AKP milletvekilleri şöyle diyor: ‘Yalan söylemeyin, hasta garantisi yok.’ Bana cevap versinler, yüzde 70 yatak garantisi de mi yok? Yüzde 70 catering garantisi de mi yok? Çarşaf garantisi de mi yok? Biz bu şehir hastanelerinde yüzde 50 küsur dolulukta yüzde 70 garantiyi yatmayan hastaların yataklarına, yenmeyen yemeklere, yıkanmayan çarşaflara veriyor muyuz, vermiyor muyuz?” diye sordu.

