(TBMM) – İYİ Parti İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar, Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde; “2025 yılının ilk 11 ayında 48 vatan evladı şehadete yürümüştür. Sarf ettiğiniz ‘Bir tane drone attılar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı’ sözleri ise bu milletin şehitlerine gösterilmesi gereken saygı ve vakar ile bağdaşmamaktadır. Devletin terörle mücadeledeki azmini gölgeleyen, şehitlerimizin kahramanlığını önemsizmiş gibi göstererek zaafiyetleri örtbas etmeye çalışan bu yaklaşım kabul edilemez. Bizler sizden şehitlerimizin aziz hatırasına yakışır bir duruş, milletimizin güvenliğini sağlamanızı bekliyoruz” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında toplandı. Komisyonda bugün Milli Savunma Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi ve kesin hesabı görüşülüyor.
İYİ Parti adına konuşan İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“2026 yılı bütçenize baktığımızda tablo çok açık: 804.9 milyar lira, yani toplamın yüzde 97,8’i Ulusal Savunma ve Güvenlik Programı’na ayrılmış. Elbette savunma kapasitesini artırmak önemlidir; ancak diğer programların bütçe içindeki paylarının neredeyse yok denecek kadar düşük olması ciddi bir yönetim sorunu değil midir? Dış Politika Programı yüzde 9,99 artışla 1 milyar 271 milyon TL’ye çıkmış ama toplamda sadece yüzde 0,15 pay alıyor. Türkiye’nin çevresinde artan jeopolitik riskler ortadayken, askeri diplomasiye bu kadar sınırlı kaynak ayırmak nasıl açıklanabilir? Asıl vahim tablo ise şehit yakını ve gaziler programında. Yüzde 19,73 artış görünmesine rağmen bütçedeki payı yalnızca yüzde 0,03. Yani neredeyse yok hükmünde.
Terörle mücadelede binlerce şehit vermiş, sınır ötesinde operasyonlar yürütmüş bir ülkenin, en ağır bedeli ödeyen ailelere bu kadar düşük bir pay ayırması siyasi ve ahlaki açıdan nasıl savunulabilir? Üstelik gerekçenizde bu program için tek bir performans hedefi, tek bir faaliyet, tek bir ölçüt yok. ‘Amaç desteklemek’ diyorsunuz ama nasıl, hangi araçlarla, hangi göstergelerle? Boş bırakılmış bir sayfa ile şehit yakınlarına ve gazilere sahip çıkıldığını iddia edebilir misiniz?
“Bir ordunun gücü sadece silahında değil, mensubunun güvenliğinde, motivasyonunda ve hayat standardında saklıdır”
Türk ordusu, tarih boyunca sadece bir askeri güç değil; milletimizin bağımsızlığının teminatı, cesaretin ve fedakârlığın simgesi olmuştur. Her zaman diğer milletlerin ordularından farklı, bugün de bu mirasın taşıyıcısı olan TSK mensuplarımız aynı ayrıcalıklı konumda olmalı, ekonomik ve özlük haklarıyla desteklenmelidir. Bir ordunun gücü sadece silahında değil, mensubunun güvenliğinde, motivasyonunda ve hayat standardında saklıdır. Ancak kahraman ordumuzun bugünkü mensuplarının hakları yılların ihmaliyle birikmiş ve artık görmezden gelinemeyecek bir aciliyet kazanmıştır. Subayından astsubayına, uzman erbaşından sözleşmeli erine ve sivil memurundan işçisine kadar her kademedeki personel görevlerinin karşılığını almakta zorlanmaktadır.
“Ek iş yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan emekli subay ve astsubayların durumu görev makam tazminatının eksikliğiyle daha da ağırlaştırmaktadır”
Emekli askerlerimizin mali durumu da iç açıcı değildir. Özellikle emekli binbaşıların maaşları daha düşük rütbeli uzman çavuş maaşlarının altında kalmakta; bu durum ekonomik güvenliklerini ciddi biçimde zayıflatmaktadır. Ek iş yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan emekli subay ve astsubayların durumu görev makam tazminatının eksikliğiyle daha da ağırlaştırmaktadır. Bizler neden yıllardır aynı sorunları tekrar tekrar tartışmak zorunda kalıyoruz? 2026 yılı sermaye giderleriniz bir önceki yıla göre yüzde 17,7 azalmış, bütçedeki payı ise yüzde 0,31’dir. Bu rakamlar lojman yapımı, altyapı onarımı ve askerî tesislerin iyileştirilmesinin ötelendiğini açıkça gösteriyor. Özellikle büyükşehirlerde görev yapan uzman erbaş, sözleşmeli er ve erbaşlarla astsubay ve subaylarımızın önemli bir kısmı yüksek kira ve yaşam giderleri altında eziliyor. Lojman yetersizliği nedeniyle piyasanın insafına bırakılan bu insanlar maaşlarıyla ay sonunu getirmekte zorlanıyor. Lojman sıkıntısı artık kronik bir problem haline gelmiştir. Kısa vadede kira yardımı sağlanmalı; uzun vadede batı ve doğu garnizonlarında yeterli lojman ve misafirhane yatırımları ile kalıcı çözümler hayata geçirilmelidir.
Askeri hastanelerin kapatılmasıysa bu devlete yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir. Eğer kapatılması açıkça bir hata olarak kabul ediliyorsa bu hatayı yapanlara yönelik herhangi bir sorumluluk mekanizması işletilecek midir? Askeri hastanelerin ne anlama geldiğini sahadan gelen örnekler acı bir şekilde ortaya koyuyor.
“2025 yılının ilk 11 ayında 48 vatan evladı şehadete yürümüştür”
Burada yalnızca bütçeyi konuşmuyoruz; rakamların çok ötesinde, sorularla dolu, karanlıkta bırakılan olayların da aydınlatılmasını bekliyoruz. 2025 yılının ilk 11 ayında 48 vatan evladı şehadete yürümüştür. Sarf ettiğiniz ‘Bir tane drone attılar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı’ sözleri ise bu milletin şehitlerine gösterilmesi gereken saygı ve vakar ile bağdaşmamaktadır. Devletin terörle mücadeledeki azmini gölgeleyen, şehitlerimizin kahramanlığını önemsizmiş gibi göstererek zaafiyetleri örtbas etmeye çalışan bu yaklaşım kabul edilemez. O şehadet hiçbir zaman sıradanlaştırılamaz, hiçbir zaman hafife alınamaz. Bulunduğunuz makam devletin güvenlik politikalarının merkezindedir. Bu makamdan çıkan her söz milletin vicdanına ve devletin kararlılığına yön verir. Bizler sizden şehitlerimizin aziz hatırasına yakışır bir duruş, milletimizin güvenliğini sağlamanızı bekliyoruz. En son 11 Kasım 2025’te Gürcistan’da yaşanan kazada 20 Mehmetçiğimiz şehit oldu. TSK envanterindeki C-130 uçakları 1960’lardan beri görevde; bugün 40–60 yaşındaki bu araçlarla asker taşımak modern güvenlik standartlarının çok gerisinde kalmaktır. Bu kayıp sadece ‘münferit’ bir olay değil; yaşlanan hava filosunun, eksik modernizasyonun ve denetim zaaflarının acı sonucudur. Erciyes Projesi yıllardır erteleniyor, uçakların çoğu hala eski sistemlerle uçuyor. Erciyes Projesi neden hala bitmedi? NATO standartlarına uygun bakımlar yapılıyor mu? Hava filomuzun yenilenmesi ya da kapsamlı bir modernizasyon sürecine dair somut bir planlama var mıdır? Kamuoyuna neden şeffaf bilgi verilmiyor?”

