(TBMM) – İYİ Parti Ankara Milletvekili Eşref Fakıbaba, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki Sağlık Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde, “Birinci, ikinci ve üçüncü basamak hizmetleri arasında güçlü koordinasyon sağlanmalı. Birinci basamağın güçlendirilmesi; ASM’lerdeki eksiklikler giderilmeli, uzman takviyesi ve laboratuvar sağlanmalı, yoğun nüfuslu yerlerde nöbet sistemi getirilmeli bu sayede ikinci ve üçüncü basamaklardaki yoğunluk azalacaktır” dedi.
Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Sağlık Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe teklifi ve kesin hesap görüşmeleri devam ediyor.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Eşref Fakıbaba, toplum sağlığı ve koruyucu hekimliğin sağlık sisteminin başarısı için olmazsa olmaz olduğuna değinerek; barınma, beslenme, çevre, hijyen, altyapı gibi yaşamsal sorunların çözülmeden koruyucu hekimlik ve toplum sağlığı açısından ilerleme kaydedilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Fakıbaba, sağlık sisteminde tespit ettiği sorunlar ve çözümlerine ilişkin de şunları söyledi:
“MHRS sistemi eskisine göre iyileştirilmiş olsa da vatandaşlarımız hâlâ randevu almakta ciddi zorluk yaşamaktadır. Yoğun hasta sayısı nedeniyle muayene süreleri beş altı dakikaya kadar düşmüştür. Bu kısa muayene süresi; hastaların doktora güvenini azaltmaktadır, doğru teşhis konulamadığından dolayı sık sık hastaneye başvurmalarına yol açmaktadır, sağlıkta şiddet riskini artırmaktadır ve randevu bulamayan hastaların acile yönelmesiyle acil servislerde aşırı yoğunluk ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Belki Böcek ailesi acile gittiğinde fazla bir yoğunluk olmamış olsaydı hekim arkadaşlarımız bu olayı atlamamış olabilirlerdi. Hasta randevu bulmakta zorlanmasına ve sadece beş dakikalık muayene sürecini kabul etmesine rağmen bu kez de özellikle görüntüleme ve ameliyat için verilen uzun bekleme sürelerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği düşük döviz kuru nedeniyle yaklaşık 500-600 kalem ilaç eczanelerde bulunmamaktadır. Grip mevsimindeyiz, grip var ama aşı yok. Mesela, ben aşı olmak istiyorum, samimi olarak söylüyorum, bulamıyorum, aşı yok. Soruyorum ‘Ne olacak’ diye, ‘Yılbaşında kur ayarlaması olacak’ diyorlar. Yani bundan şunu anlıyoruz: Zam gelinceye kadar ilaç bulamayacağız. Aynı durum medikal malzemeleri için de geçerli.
Atamalar bölgeler arasında hakkaniyetli bir dağılım göstermiyor. Örneğin, bazı illerimizde ihtiyaç fazlası el cerrahi uzmanı bulunmasına rağmen nüfusu 2,5 milyon olan Urfa’da el cerrahı bulunmamaktadır. Bunun yanında, Urfa’da birçok branşlarda büyük açık bulunmaktadır. Bazı hastanelerde yeniden bıçak parası hortlamaya başlamıştır ve bu konuda gerekli önlemi alacağınıza inanıyorum, hastalarımız 2000’li yılların başına dönmek istemiyor. Sayın Bakanım, herhangi bir özel hastaneye gidip hastalara ‘Neden devlet yerine özel hastaneyi tercih ettiniz’ diye sorduğunuzda vatandaşın devlet hastanesinden neden kaçtığını çok net görebilirsiniz; ilgisizlik, güvensizlik, randevu alamama, uzun görüntüleme randevuları ve uzun ameliyat süreleri.
“Aile hekimlerinin reçete ve rapor yetkilileri artırılmalıdır”
Sağlık çalışanlarının problemleri… Aile hekimi arkadaşlarımızla sohbet ettiğimizde şunu paylaşıyorlar: Tansiyonu yüksek ve taşikardisi olan bir hasta geldiğinde hekimlik etiği ve vicdanlarıyla baş başa kaldıklarını söylüyorlar, hekimlik ettiği ve vicdanlarıyla. ‘Hastayı kardiyolojiye gönderip prim almasam mı yoksa prim alıp sıradan bir tansiyon ilacı yazarak eve göndersem mi?’
Aile hekiminin maaşının yüzde 65’i belirsiz kriterlere bağlanıyor, yüzde 65’i. Uzun süreli hastalık, ameliyat veya izin durumlarında maaş, temizlik görevlisi arkadaşların maaşına kadar düşürülebiliyormuş; bu, hekim arkadaşlarımızın bana ifadesi. Tüm bu sorunlar adil, uygulanabilir ve bilimsel bir aile hekimliği sistemine olan ihtiyacı açıkça göstermektedir çünkü hekimlik bir yaşam tarzıdır. Aile hekimlerinin reçete ve rapor yetkilileri artırılmalıdır. Eğitim aldıkları alanlarda daha geniş yetkiye sahip olmaları ikinci basamağın yükünü önemli derecede azaltacaktır. Özel binalarda hizmet veren ASM’lerde kira sorunu hâlâ devam etmektedir
Özellikle malpraktis yasası ve hemen hemen eşit ödenen teşvikler nedeniyle cerrahi bölümlere talepler en asgari seviyeye düşmüştür. Cerrahi
birimlerde çalışanlar mahkeme ve dava süreç süreçleriyle uğraşmak istemedikleri için ‘Cildiyeyi seçerim kafam rahat olur’ düşüncesiyle dahili branşlara yönelmektedirler. Eğer durum böyle devam ederse özellikle cerrahi, kalp damar cerrahisi, beyin ve sinir cerrahisi, çocuk cerrahisi ve göğüs cerrahisi gibi branşlarda öğrenci yetiştirecek hoca bir bulmak mümkün olmayacaktır. Diş hekimliğine gelince, plansızlık ciddi boyutta, şu anda 20 bin diş hekimi arkadaşımız tayin bekliyor. Yani üniversitenin girişinden mezun oluncaya kadar mutlaka ve mutlaka bir planlama şart diye düşünüyorum.
“Yıllardan beri süregelen plansızlığın bir somut göstergesi…”
Gelir adaletini sağlayacağız, eğer 17 bin dolarlık bir millî gelirimiz varsa bunu alttan üste, herkese eşit bir şekilde dağıtacağız ki insanlar insanca yaşayabilsin, eğer sadece karnını doyurmak adına yaşamaya çalışıyorlarsa tabii ki sağlık ikinci planda olacaktır ve bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın çok yapabileceği bir şey olacağını da düşünmüyorum. Planlamaya ihtiyacı, ihtiyaca göre üniversiteden başlanmalıdır. Doktor açığını kapatmak amacıyla birçok yeni tıp fakültesi açılmıştır ancak bazı fakültelerde 200 kişilik amfilerde 600 öğrenci eğitim görmek zorunda kalmış, bazıları ise amfiye hiç girmeden mezun olmuştur. Bu durum, yeterli donanıma sahip olmayan hekimlerin yetişmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan, eczacılık fakültesi sayısı 2016’dan bu yana 29’dan 63’e yükselmiş ancak nitelik açısından değerlendirildiğinde bunların yalnızca 17’si
akredite durumundadır. Fakülte ve mezun sayılarındaki bu hızlı artış nedeniyle şu anda atama bekleyen yaklaşık 10 bin eczacı arkadaşımız bulunmaktadır. 105 diş hekimliği fakültesinden 94’ünde eğitim verilirken, 11 fakülte hâlâ boş ve işlevsiz durumdadır. Bu yıllardan beri süregelen plansızlığın bir somut göstergesidir. Atama bekleyen 20 bin diş hekimi arkadaşımız vardır.
Sevk zincirinin tam uygulanması; birinci, ikinci ve üçüncü basamak hizmetleri arasında güçlü koordinasyon sağlanmalı, üniversitelerde görev yapan hocalar daha komplike vakalarla ilgilenmelidir. Birinci basamağın güçlendirilmesi; ASM’lerdeki eksiklikler giderilmeli, uzman takviyesi ve laboratuvar sağlanmalı, yoğun nüfuslu yerlerde nöbet sistemi getirilmeli bu sayede ikinci ve üçüncü basamaklardaki yoğunluk azalacaktır. İkinci basamak için kapatılan eski hastaneler yeniden açılmalı.”

