(TBMM) – Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine eleştirilere ilişkin, “Bu konularda hem ‘Yönetim sistemini iyileştirelim’ diyorsunuz, ben de sizi bir eleştireyim, hem de ‘Anayasayı tartışmayız’ diyorsunuz. Doğru mu? Biz Anayasa’yı Meclis’te oturup, ana muhalefete söylüyorum, ‘Anayasa’yı konuşmayız ama bu yönetim sistemi değişsin’ diyorsunuz” ifadelerini kullandı. Yılmaz, Anayasa çalışmalarına ilişkin, “Anayasa’yı bütün partilerin seçim beyannamelerinde var, taahütleri arasında, dolayısıyla gelin, tabii bu Meclis’in görevi ama her partinin de bu konuda mutfağını çalıştırması, bir hazırlık yapması, sonra oturup bunları bir araya getirmesi lazım” ifadelerini kullandı.
AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının 2026 yılı bütçesi görüşüldü.
Cumhurbaşkanı Cevdet Yılmaz, komisyonda milletvekillerinin eleştirilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine yönelik eleştirilere ilişkin şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığımızın bütçesiyle ilgili birçok hesaplar yapıldı. Bunu hangi kuruma yaparsanız yapın ortaya garip garip rakamlar çıkar. Bu doğru bir yaklaşım değil ama rakamlar ortada. Bu ülkenin yönetim merkezi olan Cumhurbaşkanlığı’nın bütçeden aldığı pay şu anda binde 1,1. Geçmişte bu işlevi yapan iki tane kurum vardı. O dönemlerde bütçeden cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık ne kadar pay alıyormuş diye bakıyoruz, binde 3,2. Yani bugünkü Cumhurbaşkanlığı’nın harcaması, bütçe içindeki oranı geçmişteki başbakanlık ve cumhurbaşkanlığının oranından neredeyse üçte biri nispetinde.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi dediğiniz şeyin yüzde 41’i diğer kurumlara transferlerden oluşuyor. Yüzde 41’i bugünkü bütçemizin Yatırım Finans Ofisi’ne transfer ediliyor veya barışı destekleme giderlerine… Dünyanın birçok yerinde ordumuz, askerimiz görev yapıyor. Cumhurbaşkanlığı bütçesinden buralara transfer yapıyoruz. Acil destek giderlerine transfer ediliyor. Bütün genel idareler için artış oranı yüzde 28,38 bütçemizde. Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki artış oranı 25,7. Yani genel artış oranının altında bir oranda artmış Cumhurbaşkanlığı bütçemiz. Gelecek sene NATO zirvesini yapıyoruz Külliye’de, 10 bin kişi katılacağı toplantı. Buna rağmen çok fazla bir artış görmüyoruz Cumhurbaşkanlığı’nda. Bütün birimlerimizin israftan kaçınan, tasarrufu öngören bir yaklaşımla bütçemizi yönettiklerini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Yasal hakkı olduğu halde çalışanların veya danışmanların Cumhurbaşkanımız bir ziyarete gittiğinde hiç kimse yolluk almıyor.”
Örtülü ödenekle ilgili yapılan eleştirilere Yılmaz, şu yanıtı verdi:
“Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleriyle, devlet itibarının gerekleri; siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükümet icabları için kullanılır diyor ve burada bir limit var. Yasalarda diyor ki, ‘Bu ödenek, bütçenin başlangıç ödeneğinin binde 5’i geçemez’ diye bir kanuni düzenlememiz var. Gerçekleşme ise 10 binde 5’i. 2024 yılında 10 binde 5’i, 2025 yılında 10 binde 3’ü. Abartılı, çok yüksek bir harcama söz konusu değil. Tabii ki gerekli olduğu zaman da kullanılan bir kaynak.”
“Kurumlar arası aktarmalar abartıldığı ölçüde değil”
Milletvekillerinin “Bütçeden aktarmalarla ilgili başlangıç ödeneği ile yıl sonu farklı oluyor, niye böyle” şeklindeki sorulara da yanıt veren Yılmaz, “Bütçe başlangıç ödeneğinin yüzde 10’u kadar kurumlar arası aktarma yapma imkanı var. 2024 yılında bu limit, 1,1 trilyona tekabül ediyor ama bunun 541 milyarı kullanılmış. Yani yüzde 4,9’u nispetinde bir kurumlar arası aktarma yapılmış. 2025 yılında 1 trilyon 461 milyar limit varken bugüne kadar 475 milyar kullanılmış. Başlangıç ödeneği oranı da yüzde 3,3. Yani bu kurumlar arası aktarmalar da öyle abartıldığı ölçüde değil. Şu anda limitler içindeyiz” dedi.
“Asgari ücret istisnası nedeniyle almadığımız vergi, 1,92 trilyon”
Vergi istisnalarını giderek azaltmaya çalıştıklarını belirten Yılmaz, konuya ilişkin, “2026 yılında 3 trilyon 597 milyar liralık bir vergi harcaması var. Bunların üçte biri asgari ücretten almadığımız vergiler. Sanki bu 3,6 trilyonun tamamı özel sektör şirketlerden alınmıyormuş gibi bir söylem kullanıldı. Öyle değil. Asgari ücret istisnası nedeniyle almadığımız vergi, 1,92 trilyon. Yani neredeyse üçte biri bu istisna dediğimiz harcamanın vergi harcamasının asgari ücretle ilgili. 2025’te yüzde 5,1’miş vergi harcamalarının milli gelire oranı. 2026’da bunu 4,7’ye düşürüyoruz. Program dönemi sonunda da 4,1’i hedefliyoruz. Yani giderek bunun oranını da düşürme gayreti içindeyiz ama bunların birçoğu sosyal boyutu olan harcamalar, bir kısmı da teşvik politikalarımızda belli katma değer için desteklediğimiz yatırımları cezbetmeye dönük istisnalar yoksa keyfi anlamda değil” diye konuştu.
“İyi ki böyle bir sisteme geçmişiz”
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin eleştiriler üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini değerlendirirken önceki dönemlerdeki dünya ve Türkiye şartlarıyla son beş yıldaki dünya, bölge, Türkiye şartlarını birbirinden iyi ayırt etmemiz lazım. Son beş yılda dünyada, bölgemizde ve ülkemizde çok önemli gelişmeler oldu. Bir defa pandemi diye bir hadise yaşandı. 15 Temmuz yaşandı. Pandemi yaşandı. Üstüne tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Bölgemizde savaşlar yaşadık. Bütün bunlar hiç olmamış gibi sadece, ‘Yönetim sistemini eleştirmeyin’ anlamında söylemiyorum. Ama önce bu değişimleri bir görüp ondan sonra bunların etkilerini bir ölçelim de ondan sonra yönetim sistemini tarayalım.
İyi ki böyle bir sisteme geçmişiz. Çünkü dünyanın gidişatı risklerin arttığı, belirsizliklerin arttığı bir yöne doğru. Siyasette de ekonomide de jeopolitik anlamda da risklerin arttığı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Eskisinden de daha önemli şu anda istikrar. Pandemiyi yönetmeniz için de önemli, bölgesel çatışmalarda ülkemizin istikrarını korumak açısından da küresel rekabet ortamında ülkemizin bekasını, uzun vadeli geleceğini korumak açısından da Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin eskisinden de daha önemli o hale geldiğine inanıyorum.
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi iyileştirmelere açık”
Ama bu şu anlama gelmiyor, ‘Bu mükemmel’, ‘Hiçbir yerine dokunulamaz, kutsal bir yapı’ anlamına da gelmiyor. Tam aksine, bu sistemi biz getirirken ne dedik? ‘Bu dinamik bir yapıdır’ dedik. ‘Şartlara göre idarenin kararlarıyla değişime açık bir yapıdır’ dedik. Niye kanunla değil de kararnameyle yapıyoruz bazı şeyleri? Dinamik olsun diye. Sürekli Meclisimize gelip uzun kanuni bir süreç yaşamayalım diye. Çünkü yönetim sistemini daha dinamik değiştirmeniz lazım. Bunun bir örneğini yaşadık. Üç tane ofisi kapattık. Bir tecrübeyle dört tane ofis vardı, üçünü kapattık. Genel Sekreterliği tekrar ihdas ettik. Diğer birtakım adımlar attık. Sistemin tabiatında bu var zaten. İyileştirmeye dönük değişimler her zaman için mümkün. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de elbette ki bu iyileştirmelere, gelişmelere açık bir sistemdir. Biz de buna kafa yoruyoruz. Az önce MHP’den arkadaşlarımız da bu anlamda bazı fikirler ortaya koydular.
Yalnız burada şöyle bir durum var, bu konularda hem ‘Yönetim sistemini iyileştirelim’ diyorsunuz, ben de sizi bir eleştireyim, hem de ‘Anayasayı tartışmayız’ diyorsunuz. Doğru mu? Biz Anayasa’yı Meclis’te oturup, ana muhalefete söylüyorum, ‘Anayasa’yı konuşmayız ama bu yönetim sistemi değişsin’ diyorsunuz.
“Ön yargılarla gelmeyelim, kapalı yumruklarla gelmeyelim”
Ben de buradan bir çağrı yapıyorum. Anayasa’yı bütün partilerin seçim beyannamelerinde var, taahütleri arasında, dolayısıyla gelin, tabii bu Meclis’in görevi. ama her partinin de bu konuda mutfağını çalıştırması, bir hazırlık yapması, sonra oturup bunları bir araya getirmesi lazım. MHP bitirdi bu çalışmasını, biz AK Parti olarak çalışıyoruz. Bütün partiler bu Anayasa ile ilgili mutfaklarını çalıştırsınlar, sonra gelelim bir araya en geniş mutabakatla. Ön yargılarla gelmeyelim, kapalı yumruklarla gelmeyelim. Açık fikirli bir şekilde gelelim, alternatifli bir şekilde gelelim. Tartışalım bu konuları.
“İnanıyorum ki bu konuda partiler bir noktada bir araya gelecek”
Ben inanıyorum ki, ülkemizin ihtiyacı varsa bu konuda partiler bir noktada bir araya geleceklerdir. Geniş mütabakatla bu konular çalışılacaktır diye inanıyorum. Bir müzakere uzlaşma meselesi bu işler. Hiç kimsenin dediği yüzde 100 olmaz. Oturulur, konuşulur. Ülkenin geleceği adına herkes inandığını ortaya koyar. Yüzde 100 mutabakat olur mu, olmayabilir ama en geniş mutabakatla, toplumda da en geniş karşılığı bulacak şekilde bir çalışma her zaman yapılabilir, yapılmasında da büyük bir fayda gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.”
“Hakarete ne bizim hakkımız var ne sizin hakkınız var”
Cumhurbaşkanına hakaret konusunda Cevdet Yılmaz, şöyle konuştu:
“Burada bir kanuni çerçeve var. Cumhurbaşkanımızın tercih konusu değil. Ayrıca bu bırakın Cumhurbaşkanlığı makamını… Eşref-i mahlukat diyoruz, yaratılmışların en şereflisi. Hiç kimsenin bir başkasına hakaret etmeye hakkı yok. Hiç kimsenin bir başkasına küfür etmeye hakkı yok.
Yargı süreçleri başlatıyor, bir kısmı beraat ediyor, bir kısmı ceza alıyor. Ama bu fikir beyanından dolayı değil. Hakaret. Yani hakarete de kusura bakmayın hiç kimsenin, ne bizim hakkımız var ne sizin hakkınız var. Hiç kimsenin hakkı yok. Kim yapıyorsa da yanlış yapıyordur. Biz de yapsak yanlış yapıyoruzdur, siz de yapsanız yanlış yapıyorsunuzdur.”
“Üniter yapımızı, milli birliğimizi tartışma konusu yapmıyoruz”
Yılmaz, Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Terörsüz Türkiye, Türkiye’yi terörden kurtarma, ikinci aşaması da terörsüz bölge, bölgemizin daha huzurlu, terörden kurtarılması meselesi, Türkiye’nin devlet politikasıdır ve stratejik bir hedefidir. Bunu yaparken elbette üniter yapımızı, milli birliğimizi hiçbir şekilde tartışma konusu yapmıyoruz, olması da mümkün değil. Terörün olmadığı, eşit vatandaşlığın yaşandığı şartlarda demokratik siyasetin de kalkınmanın da güçleneceğine yürekten inanıyoruz. Terörün, şiddetin, çatışmanın, bu kavgaların olmadığı ortam, aynı zamanda demokrasinin gelişmesi, demokratik standartların yükselmesi yine boş yere kaynakların birtakım yerlere akmayıp kalkınmaya, sosyal hedeflere, insani hedeflere yönlendirilmesi açısından da son derece faydalıdır.
Hepimiz gözlerimizi açıp çevremize bakmak durumundayız. Bölgemiz üzerinde hesaplar yapan çok önemli güçler olduğunu, çok ciddi birtakım çatışmalar yaşandığını, bir değişim sürecinden geçtiğimizi de görmemiz lazım. Dolayısıyla bu iç cephemizi güçlendirme vurgusu boş yere yapılmış bir vurgu değildir. Gelişmeleri, Gazze’de yaşananları da Suriye’yi de başka alanları da hep birlikte görüyoruz. Bölgemiz üzerinde emperyalist birtakım tasarımların, tuzakların boşa çıkarılması bağlamında da Terörsüz Türkiye’nin son derece kıymetli olduğunu belirtmek istiyorum.
“Ülkemizin güçlenerek bu dönemden çıkmasını istiyoruz”
Bu çerçevede bazı noktasal meseleler yaşanabilir. Zor bir süreç. Bu tür süreçler kolay değil hakikaten. Ama büyük resme bakmamız lazım. Büyük gidişata bakmamız lazım. Varsa eksiklikler onları da elbette gidermemiz, azaltmamız, bu yönde gayret sarf etmemiz lazım. Kullandığımız dile de bu anlamda çok dikkat etmeniz lazım gerçekten. Biz milletimizin, ülkemizin güçlenerek bu dönemden çıkmasını istiyoruz. Uzun vadeli geleceğimiz adına bunu çok önemli görüyoruz ve bu konuda da gerekli adımları atıyoruz.
Meclisimizdeki Komisyon da bu konuda çalışmalarını tamamlamak üzere onun raporunu da hep birlikte bekliyoruz. Orada da İYİ Parti grubu dışında bütün grupların bir ortak çalışma sergilemesini de son derece kıymetli bulduğumu buradan ifade etmek istiyorum.”
“Rektörün kardeşi diye geçen şahıs zaten lisans mezunu değil”
Şırnak Üniversitesi için açılan bir ilan ilgili eleştirilere dair Yılmaz, “Rektörün kardeşi ile ilgili burada bir şey dile getiriliyordu. İlanda lisans mezunu olma ve Arapça bilme şartı konmuş. Kardeşi diye geçen şahıs zaten lisans mezunu değil. Objektif olarak oraya başvuracak yeterliliği yok. Sosyal medyadaki tartışmaları bilmiyorum ama sonuçta lisans mezunu ve Arapça bilen herkese açık bir ilan. Kim isterse başvurabilecek durumda. Öyle çok özel şahsı tanımlayan bir durum söz konusu değil gördüğüm kadarıyla” diye konuştu.
“Net ihracat katkısı şu anda pozitif de değil ama 2023’te eksi 3’tü”
Yılmaz, net ihracat katkısıyla ilgili, “Net ihracat katkısı şu anda pozitif de değil. Eksi 1 civarında. Ama 2023’te eksi 3’tü. Yani oradan bakarsanız negatif katkısı azalmış durumda. Yanlış hatırlamıyorsam eksi 3 civarındaydı. Eksi 3’ten net ihracatın katkısı eksi 1’e gelmiş durumda. Bir iyileşme söz konusu. İnşallah bunu artılara da geçirmiş oluruz. Geçmişe göre daha dengeli ama istediğimiz noktada daha henüz olduğumuzu tabii ki söyleyemem” değerlendirmesini yaptı.

