(TBMM) – CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, “Aslında yalnızca kurumlar vergisindeki 768 milyar liralık istisna azaltılsa, emekliye yılda iki kez asgari ücret tutarında ikramiye ödenebilir. 2025 yılının ilk 10 ayında saniyede 332 bin 355 TL, dakikada 19 milyon 941 bin TL, saatte 1 milyar 196 milyon TL, günde 28 milyar 715 milyon TL vergi ödemişiz. Toplanan her 100 liralık verginin 20,86 lirası faiz ödemesine gitmektedir. Faiz giderlerini azaltmadığımız sürece borcu çevirebilecek bir net borçlanma hasılatı oluşturamıyoruz” dedi.
AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Cumhurbaşkanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşların 2026 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor.
DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, geçtiğimiz yıl yayımlanan Venedik Raporu’nda Türkiye’deki yargı sisteminin sorunlarına dikkat çekildiğini belirterek şunları söyledi:
“Geçen yıl Hakimler Savcılar Kurulu’yla ilgili Venedik Komisyonu’nun bir raporu vardı Türkiye ile ilgili. Raporda değinilen ve dikkat çekici görüşlerin birkaçını burada sıralayacak olursak, özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından Türkiye’nin hükümet sisteminin parlamenter sistemden başkanlık sistemine dönüşümün ve bu değişikliğin yargı bağımsızlığı ile kuvvetler ayrılığı üzerindeki önemli etkisi güçlü denetim ve denge mekanizmalarının gerektiğini ortaya koymaktadır.
2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana Hakimler Savcılar Kurulu disiplin ve görevden alma yetkilerinin önemli ölçüde kullandığına dikkat çekmektedir. Avrupa standartlarına göre yargı kurularının üyelerinin en az yarısının meslektaşları tarafından seçilmesi gerektiğini ifade ediyor. ‘Yargı kurulundaki yargı üyeleri yalnızca hakim ve savcılar toplumunun perspektifini temsil etmelidir’ diyor. Yine ‘Hakimler Savcılar Kurulu’nun 8 üyesinin hakim ve savcı olmasına rağmen bu üyeler meslektaşları tarafından seçilmemektedir’ diyor. Bu nedenle, ‘Cumhurbaşkanı tarafından atanan 4 HSK üyesinin uluslararası standartlara göre yargı üyesi olarak kabul edilmesi mümkün değil’ diyor. Dolayısıyla yargı üzerindeki güçlü bir siyasi etki izlenimini oluşturmaktadır.
“Hakimler ve savcıların meslektaşları tarafından seçilebileceği bir sistemin kurulması için düzenlemelerin değiştirilmesi gerek”
Yine komisyon başka bir tespiti ile yalnızca yürütme ve yasama erkinin müdahalesinden korunan bağımsız bir yargı kuruluşunun işleyişinin yargı bağımsızlığının garanti edilebileceğini belirtmektedir. Raporda belirtilen tespitler doğrultusunda Venedik Komisyonu şu temel ve hayati tavsiyelerde bulunuyor: Hakimler ve savcıların yargı sisteminin farklı seviyelerinde meslektaşları tarafından seçilebileceği bir sistemin kurulmasını sağlamak amacıyla ilgili anayasal ve yasal düzenlemenin değiştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Cumhurbaşkanının yalnızca resmi bir atama rolü ile seçim sürecinin dışlanması gerektiğini ifade ediyor. Aynı şekilde TBMM’nin de yargısal üyeler açısından seçim sürecine dahil edilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Diğer kurumların TBMM tarafından yapılacak seçim öncesinde aday belirlenmesi için bir ön seçim sürecinin işletilmesi gerektiğini ifade ediyor. HSK üyelerinin görev süresinin ve işlevsel dokunulmazlıkların anayasal ve yasal düzeyde net bir şekilde güvence altına alınmasını düzenliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Venedik Komisyonu görüşlerini bilgi kaynağı olarak ve normatif rehberlik sağlamak amacıyla kullanmaktadır. Bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’deki yargı bağımsızlığına ilişkin iddialarda özellikle Demirtaş kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18’inci maddesi bu gerekçeyi bu ihlal arasında saymışken bundan sonraki kararlarda, özellikle yargı bağımsızlığına ilişkin iddialar iddialarda AİHM’in bu karar doğrultusunda inceleme yapacağını düşünmek yanıltıcı olmaz. Ve nitekim geçen aylarda Büyük Daire tarafından yine Selahattin Demirtaş’la ilgili 18’inci maddenin ihlaline hükmetti. İktidar ve Adalet Bakanı istedikleri kadar ‘En bağımsız, en tarafsız yargı bizde’ demeye devam etseler bile görüldüğü üzere demekle olmuyor. 61 üye ülkeli Venedik Komisyonu inanmıyor ve dünyaya ilan ediyor Türk yargısının bağımsız olmadığını.”
“Bizim söylediklerimize bir miktar dikkate alınmış olsaydı eğer belki Türkiye bu kadar büyük faturalarla karşılaşmayacaktı”
İYİ Parti Komisyon Sözcüsü Erhan Usta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi eski Başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretinde kendisine eşlik eden silahlı korumalara tepki göstererek, “Yani biz burada şu sonucu mu çıkartacağız: ‘Türkiye bir terör ülkesi. Türkiye sıkıntılı bir ülke. Devletimiz gelen bir misafirini koruyamıyor. Kendi korumasını kendisi sağlıyor hem de askeri üniformalı kıyafetlerle.’ Bu kabul edilebilir bir şey değil. Egemenlik haklarımıza tecavüz olarak görüyoruz biz bunu. Üstelik resmi bir görevi de yok. Mesut Barzani’nin etrafındaki askeri üniformalı insanlara bu izni kim verdi? Eğer izin vermediyse niye engellenmedi” diye konuştu.
Usta, Eylül 2021’den itibaren Türkiye’nin yaşadığı iktisadi politikalarda vahim hatalar yapıldığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Ciddi bir yükle karşı karşıya kaldık. Türkiye’de enflasyon patladı, kur patladı. KKM’den sadece 2023 ve 2024 yıllarından gelen sadece mali yük 73 milyar dolar. Şimdi bundan sonra sizlere dair herkes diyor ki ‘KKM çok kötüydü. Bu KKM’den iyi ki kurtulduk’ deniliyor. Sayın Mehmet Şimşek gelir gelmez zaten önceki politikanın irrasyonel olduğunu söyledi. Bunları biz söyledik. Bizim söylediklerimize bir miktar dikkate alınmış olsaydı eğer belki Türkiye bu kadar büyük faturalarla karşılaşmayacaktı. Türkiye umarım bu şekilde siyaset anlayışına doğru gider.”
İstifa mekanizmasının da unutulduğunu belirten Usta, Türkiye’de üst üste yaşanan skandallarda sorumlu bakanlardan ya da kamu kurumlarının yöneticilerinden herhangi bir istifa gelmemesine tepki gösterdi.
“TMSF artık Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biridir”
CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay da hazine garantili borçların her geçen yıl arttığına dikkat çekerek şöyle konuştu:
“2024 kesin hesabında hazine garantili borçlar 656 milyar liraydı ve 2025 yılına devreden tutar 787 milyar liraya ulaşmıştır. Bir önceki yıla göre yüzde 19,95’lik, yaklaşık 130 milyar liralık artış var. Bu garantiler kapsamında hangi projeler için, hangi faiz oranlarından kredi kullanıldığı konusunu özellikle soruyorum. Bir kısmını biliyorum ama kamuoyunun da detayları öğrenmesi önemli. Kamu kurumlarının veya ilgili şirketlerin bu kredilerle ilgili temerrüde düşme durumu var mıdır? Sermaye eklenen ya da temerrüde düştüğü için borcu silinen kurumlar olmuş mudur? Görev zararlarının oluşmasında bu kredilerin etkisi var mıdır? Çünkü görev zararları bütçemiz açısından son derece önemli bir kalem.
Aslında yalnızca kurumlar vergisindeki 768 milyar liralık istisna azaltılsa, emekliye yılda iki kez asgari ücret tutarında ikramiye ödenebilir. Geçici vergi konusunda verilen cevapta ‘yüzde 25’ten 30’a çıkmasının etkisi 680 milyon TL olur’ denmiş. Ödenecek geçici vergi 3,6 milyar TL’dir. Geçen yıl 2,8 milyar TL idi. Yıllara yaygın olduğu için düşük göründüğü ifade edilmiş. Ancak sonuç olarak efektif vergi yükünün asgari kurumlar vergisinin altında kalmaması gerekir. Bugün bunun çok altında kalındığı açıktır. Halk vergisini fazlasıyla ödüyor. 2025 yılının ilk 10 ayında saniyede 332 bin 355 TL, dakikada 19 milyon 941 bin TL, saatte 1 milyar 196 milyon TL, günde 28 milyar 715 milyon TL vergi ödemişiz. İlk 10 ayda toplam 8 trilyon 729 milyar TL vergi tahsil edilmiştir. Aynı dönemde bütçe açığı 1 trilyon 440 milyar TL, faiz gideri ise 1 trilyon 819 milyar TL’dir. Yani toplanan her 100 liralık verginin 20,86 lirası faiz ödemesine gitmektedir. Faiz giderlerini azaltmadığımız sürece borcu çevirebilecek bir net borçlanma asılatı oluşturamıyoruz. Hem ana parayı hem faizi ödeyip borcu aşağı çekmemiz gerekir. Ancak bununla ilgili gerekli adımlar atılmamıştır.
TMSF artık Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biridir. Bünyesinde bin 250’nin üzerinde firma bulunmaktadır. Ancak TMSF çalışan sayısı yalnızca 316’dır; diğer kurumlardan alınan destek personelle bile sayı hâlâ yetersizdir. Bir yandan ‘bir kişi 10–15 yönetim kurulu üyeliği alıyor’ diye eleştiriyoruz, diğer yandan bu kadar büyük bir yapıyı çok sınırlı personelle yönetmeye çalışıyoruz. Bu yapının güçlendirilmesi şarttır. Bazı şirketlere çok hızlı el konulurken, bazılarına geç kalındığını da görüyoruz. Son olarak Can Holding / Ciner Holding örneğinde olduğu gibi. Kara para aklamayla ilgili tespitler, kredi kullanımları ve yurt dışına fon aktarımları söz konusu. 350 milyon dolarlık kredi kullanıldığı biliniyor. Bu şirketlere geç el konulmasının maliyeti nedir? İçleri boşaltıldı mı? Borç durumu nedir? Sermaye desteği gerekecek midir?”

