Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

2026 bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda… Bakan Göktaş: Ben istiyorum ki ülkemizin demografik gücü devam etsin. Ama siz yok yoksulluk, yok bilmem ne… Bu pencereden bakarsak ilerleyemeyiz

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe ve kesin hesap görüşmeleri tamamlandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Kıymetli vekillerim, benim dedem 1964’te Avrupa’ya göç etti. Neden göç etti biliyor musunuz? Avrupa yaşlanıyordu, hızla yaşlanıyordu. Çalışabilecek durumda olan genç ve dinamik nüfus yapısı yoktu. Dedem dört çocuğuyla gitti, dört çocuğu da orada oldu. Ben de orada doğdum, büyüdüm. Ben istiyorum ki ülkemizin rekabetçi kurumu, özellikle demografik gücü hala devam etsin. Ben bu konuda dertlendiğim için bunları dile getiriyorum. Ama siz yok yoksulluk, yok bilmem ne… Bu kapsamda, bu pencereden bakarsak bu işlerde ilerleyemeyiz” dedi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe ve kesin hesap

Haber: Zeynep BOZUKLU – Berfin BAYIR

(TBMM) – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe ve kesin hesap görüşmeleri tamamlandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Kıymetli vekillerim, benim dedem 1964’te Avrupa’ya göç etti. Neden göç etti biliyor musunuz? Avrupa yaşlanıyordu, hızla yaşlanıyordu. Çalışabilecek durumda olan genç ve dinamik nüfus yapısı yoktu. Dedem dört çocuğuyla gitti, dört çocuğu da orada oldu. Ben de orada doğdum, büyüdüm. Ben istiyorum ki ülkemizin rekabetçi kurumu, özellikle demografik gücü hala devam etsin. Ben bu konuda dertlendiğim için bunları dile getiriyorum. Ama siz yok yoksulluk, yok bilmem ne… Bu kapsamda, bu pencereden bakarsak bu işlerde ilerleyemeyiz” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bağlı ve ilgili kuruluşların 2026 yılı bütçesi ve kesin hesabının görüşmeleri tamamlandı. Milletvekillerin geneli üzerine konuşmalarının ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir, soruları yanıtladı. Göktaş, ‘Aile Yılı’na ilişkin şunları söyledi:

“ ‘Aile Yılı’ ile ilgili bazı milletvekillerimizin eleştirileri oldu. Bir vekil konuşmasında ‘Bir de utanmadan aile yılı ilan ettiniz’ gibi bir ifade kullandı. Gerçekten ben duyunca utandım. Belli ki Sayın Vekil Aile Yılı’nın, 7’den 70’e toplumun tüm kesimlerini kapsayan büyük bir karşılıktan rahatsız olmuş. Aile Yılı ilan etmemizin ardından buna benzer birçok itibarsızlaştırma çabalarını gördük, yaşadık. Ancak bu yıl Türkiye’nin her tarafında gerçekleştirdiğim vatandaşlarla buluşmalarımızda da Aile Yılı ile ilgili birçok geri dönüşler aldım. Bu vesileyle aile kavramını gündemin tekrar merkezine aldık. Ailenin korunması ve güçlendirilmesine yönelik attığımız her adım farklı kalıplar altında eleştiri konusu haline de getirildi maalesef bazı kişiler tarafından. Aile kavramı toplumun birleştirici gücü olmaktan çıkarılıp tartışma konusu haline getirilmeye çalışıldı.

“Biz aileyi bu ideolojik kalıplara sığdırmaya çalışan bakış açısını tamamen reddediyoruz”

Aileyi ve kadını karşı karşıya getirme çabalarını ben gerçekten anlamıyorum. Birini yüceltip diğerini küçümseyen zihniyet aslında hem kadını hem aileyi zayıflatıyor. Biz aileyi bu ideolojik kalıplara sığdırmaya çalışan bakış açısını tamamen reddediyoruz. Ayrıca ben birine baktığım zaman önce insan görüyorum. Bunun bir altını çizeyim önce. Ailesi var mı yok mu diye bir ayrım yaptığımızı söylemek en hafif tabirle kötü bir niyet okumaktır. Kalıp yargılarınızı bir kenara bırakarak ortak bir dile buluşacağımıza ben inanıyorum.

“İletişim, teknoloji gelişiyor ama iletişimimiz zayıflıyor”

Şu anda Türkiye’de 2.6 milyon kadın tek başına yaşamakta veya ailesiyle birlikte yaşamakta. Biz aile derken onları da kastediyoruz. Onlardan da bahsediyoruz. Siz onlardan bahsediyor musunuz? Zannetmiyorum. Karşı karşıya olduğumuz tablo açıkçası şudur; bireyselleşme. Sosyal izolasyon, yalnızlık giderek artıyor. İletişim, teknoloji gelişiyor ama iletişimimiz zayıflıyor. İnsanlar aynı evde ama birbirleriyle konuşmuyor. Türk Dil Kurumu 2024 yılının kavramını ‘kalabalık yalnızlık’ olarak belirledi. Demografik dönüşümün izleri hanelerimizde belirginleşiyor. Ve şu anda Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 3,11’e gerilemiş durumda.

“Sorunların temelinde aile kurumunun zayıflaması yatıyor”

Sayın Ağbaba, çocuk meselesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın söyleminin doğru olduğunu, muhalefetiyle, iktidarıyla bu meseleyi sahiplenmek gerektiğini çünkü bu konunun bir milli mesele, ulusal mesele olduğunu dile getirdi. Bu vurgusu için kendisine teşekkür ediyorum. Açıkçası bu konunun muhalefet tarafından önemini anlaşılıp sahiplenilmesine sevindiğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Gerçekten bu konu ülkemizin beka meselesi, hepimizin ortak meselesi. TÜİK projeksiyonlarına göre, önümüzdeki 5 yılda ilkokul çağındaki çocuk sayısı 900 bin azalacak. Şunu net olarak ifade etmek isterim. Karşı karşıya olduğumuz bu gibi sorunların temelinde aile kurumunun zayıflaması yatıyor. Bu durum yalnızca Türkiye’nin meselesi değil. Doğurganlığın sadece ekonomik meseleyi kapatmak, meseleyi dar bir pencereden okumaktır. Zira bu mesele yalnızca gelir düzeyiyle veya ekonomik büyüklükle açıklanabilecek bir konu değildir.

Kıymetli vekillerim, benim dedem 1964’te Avrupa’ya göç etti. Neden göç etti biliyor musunuz? Avrupa yaşlanıyordu, hızla yaşlanıyordu. Çalışabilecek durumda olan genç ve dinamik nüfus yapısı yoktu. Dedem dört çocuğuyla gitti, dört çocuğu da orada oldu. Ben de orada doğdum, büyüdüm. Ben istiyorum ki ülkemizin rekabetçi kurumu, özellikle demografik gücü hala devam etsin. Ben bu konuda dertlendiğim için bunları dile getiriyorum. Ama siz yok yoksulluk, yok bilmem ne… Bu kapsamda, bu pencereden bakarsak bu işlerde ilerleyemeyiz.”

DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş, Gökatş’ın bu sözlerine “Senin kişisel travmalarının soncucunu kadınlar mı çekecek” diyerek tepki gösterdi.

“Konu hiçbir şekilde sosyal ve ekonomik düzeyle açıklanamayacak durumda”

Göktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa’dan tutup dünyanın dört bir yanına, bugüne kadar tek çocuk politikası yürüten ülkeler dahil aileyi korumak ve güçlendirmek adına önemli adımlar atıyor. Biz de bu konuda gerçekten sizlerden destek bekliyoruz. Olaya sadece ideolojik bakmayalım. Nüfus planlaması uygulandı uzun yıllardır ülkemizde, hala da uygulanıyor. Şunu söylemek istiyorum. Nüfus planlaması uygulanırken 2000 yılında Türkiye’de 100 milyon nüfus olacağı algısı oluşturuldu. Bakın bu çok yanlış. Şu anda biz ülke olarak 100 milyon muyuz? Yani demek oluyor ki burada gerçekten stratejik adımlar atıldı ve maalesef ülkemizin dinamik rekabetçi kurumlarıyla ilgili önemli maalesef erozyona uğradı. Bununla beraber toplumsal bir zihniyet dönüşümünde bu konuda önemli bir şey değil. Konu hiçbir şekilde sosyal ve ekonomik düzeyle açıklanamayacak durumda. Olaya ideolojik perspektiften baktığımız sürece bu konuda bir adım daha ilerleyemeyiz. Siz aileden ne anlıyorsunuz bilmiyorum ama biz aileden dayanışmayı, merhameti anlıyoruz.”

Konunun üzerine muhalefet milletvekillerinden Bakan Göktaş’a tepkiler yükselmesinin ardından AK Parti İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar, muhalefet milletvekillerine ‘Sizin aileyle derdiniz ne’ sorusunu yöneltti. Sorunun üzerine tepkilerin yükselmesi nedeniyle AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş, tartışmanın kapanmasını rica ederek “Hepimiz nüfus konusunda hassasız. İnşallah nüfusumuz 150 bine çıkar” dedi. Ardından Göktaş, şunları söyledi:

“Mesele şu, 45-50 yaşında kadınlara soruyorsunuz. ‘Gençliğinde ne yapmak isterdiniz?’ ‘Bir çocuk daha yapmak isterdim’ diyenler var Sayın vekilim. Yani burada gerçekten zihinsel dönüşüm de bu işin bir parçası. Bunu vurgulamak istedim. Biz sorunları konuşabilen, çözüm üretebilen, kriz anında birbirine kenetlenen güçlü bağlara sahip aileler istiyoruz.

Diğer yandan toplumsal cinsiyet kavramının kullanılmasına yönelik genelgemize dair bazı eleştiriler oldu. ‘Hangi kavramın neye hizmet ettiğinizi bilmemiz gerekiyor’ dedi vekilimiz. Çok doğru. Son 23 yılda kadının güçlenmesi alanında devrim niteliğinde reformlara imza attık. Anayasa değişikliğiyle pozitif ayrımcılık ilkesini hukuk sistemimize yerleştirerek kadınların hak ve fırsat eşitliğini devlet güvencesine biz aldık. Üstelik kadının güçlenmesi alanında sadece Bakanlığımız çalışmıyor. Tarımda, sanayide, eğitimde, sağlıkta her alanda kadınları güçlendiriyoruz. Bütün bakanlıklarda kadınlarla ilgili yapılan çalışmalar var. Buna bu perspektifle bakmak lazım. 2022 bütçesinde kadın erkek eşitliğine duyarlı 39 gösterge bulunuyorken, 2026 yılı bütçesinde bu sayıyı 60’a yükselttik. Bugün kadınların sesinin daha gür çıktığı, haklarını daha güçlü bir şekilde korunduğu bir Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle gerçeğe dönüştü.

“Milletimizin iradesi, kadınların kararlarıyla artık bu ülkenin kadınları eski vesayet günlerine dönemeyecek”

Kılık kıyafetinden kaynaklı uzun yıllardır üniversite kapılarından geri döndürülen zihniyetle mücadelemizin de etkisi var. Uzun yıllardır kız çocukları üniversite okuyamadı. Evlerinde hapsedildi. O kapılarda ağladı. 2002 yılında 14 kadın büyükelçimiz varken bugün 297 büyükelçiden 80’i kadın. Benzer şekilde 2002 yılında kamu ve vakıf üniversitelerinde bulunan kadın profesör oranı yüzde 24 iken 2025’te yüzde 35’e yükseldi. Eğitimden, sağlığa, siyasetten, akademiye, adaletten, kültür ve sanatı hayatın her alanında kadınların önündeki yasakları ve engelleri tek tek kaldırdık. Milletimizin iradesi, kadınların kararlarıyla artık bu ülkenin kadınları eski vesayet günlerine dönemeyecek.”

(SÜRECEK)