Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“11. Yargı Paketi”, Adalet Komisyonu’nda… İYİ Partili Olgun: “Bu paketin içinde yine Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na ilişkin tek bir düzenleme yok”

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, Adalet Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, 11. Yargı Paketi’nde Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na ilişkin bir düzenleme olmamasına tepki gösterdi. Olgun, “Kadına şiddet ve cinsel suçlar, bu düzenlemenin kesin olarak kapsamı dışında bırakılmalıdır. Burası bizim kırmızı çizgimizdir” dedi. DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan ise pakete ilişkin, “Her yargı paketi hukuksuzluk rejimine bir tuğla daha ekliyor” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, Adalet Komisyonu'nda yaptığı

(TBMM) – İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, Adalet Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, 11. Yargı Paketi’nde Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na ilişkin bir düzenleme olmamasına tepki gösterdi. Olgun, “Kadına şiddet ve cinsel suçlar, bu düzenlemenin kesin olarak kapsamı dışında bırakılmalıdır. Burası bizim kırmızı çizgimizdir” dedi. DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan ise pakete ilişkin, “Her yargı paketi hukuksuzluk rejimine bir tuğla daha ekliyor” ifadelerini kullandı.

TBMM Adalet Komisyonu’nda, AK Parti’nin kamuoyunda, “11. Yargı Paketi” olarak nitelendirilen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerindeki görüşmeler devam ediyor.

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, şöyle konuştu:

“Adalet Bakanı çıkıyor, ’11. yargı paketini tamamladık’ diyor. Ardından daha mürekkebi kurumadan, ’12. paket de hazır’ diye yeni bir açıklama geliyor. Ama asıl sorun şu: Her paket açıklandığında toplumda bir beklenti yaratılıyor, başlıklar pompalanıyor, sözler veriliyor. Sonra paket Meclis’e geliyor, kapağını açıyoruz ve yine aynı tabloyla karşılaşıyoruz. Yaklaşık 30-35 maddelik bir torba; maddelerin yarısı AYM iptallerinin zorunlu tamiri, diğer yarısı da kim olduğu belli olmayan birilerine özel küçük düzenlemeler. Vatandaşın yıllardır beklediği ne var? Uzun tutukluluk sorunu yok. Bağımsız ve tarafsız yargı yok. HSK düzenlemesi yok. Yargı pratiğini düzeltecek tek bir köklü adım bile yok. Yani Bakan’ın kameralar karşısında verdiği büyük sözlerin, toplumun umut diye tuttuğu başlıkların hiçbiri bu pakette yok. Ve en önemlisi: Bu paketler artık reform için değil, beklenti yönetmek için hazırlanıyor. Basına bir açıklama, birkaç gün umut, sonra hiçbir şey çıkmayınca yeni paket. Bu döngüde vatandaşa muhatap olan biziz; vatandaşın yüzüne bakacak cümleyi bulmak imkansız hale geliyor. Bu paketlerin adı reform olabilir, ama içeriği sadece gündem yönetimi.”

HMGS hatırlatması

Bu paketin içinde, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na (HMGS) ilişkin tek bir düzenleme bulunmadığını ifade eden Olgun, şunları söyledi:

“Oysa Adalet Bakanı çok açık bir ifade kullandı: ‘Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nı daha etkin hale getirmek ve başarıyı daha net ölçen bir sisteme dönüştürmek için çalışmalar yapıyoruz.’ O zaman buradan soruyorum: Ne çalışması? Nerede bu çalışma? Kim yapıyor, hangi aşamada, takvimi ne? Bunun cevabını verin. Ama biz çözümü ortaya koyduk, somut adımı attık. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı mağdurlarının staj yapabilmeleri ve barajı düşürerek hak kaybı yaşamamaları için hazırladığımız kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sunduk. Tabii ki gündeme alınmadı, alınmasını da beklemiyorduk zaten. Şimdi de bu konuda önerge veriyoruz. Geçici bir maddeyle gençlerin staj yapabilmesini sağlayacak, 70 baraj sınırını 60’a çekecek düzenleme hazır.

Buyurun, çözüm burada. Madem çalışıldığını söylüyorsunuz, gelin o zaman gençlerin hayatını ertelemeyelim. Biz burada madde madde düzenleme tartışırken, o gençler hayatlarının en kritik dönemini bekleyerek tüketiyor. Bu mesele bir sonraki pakete, bir sonraki genel kurula, bir sonraki seçim sonrasına ertelenemez. En azından geçiş döneminde, bu karmaşık süreç netleşene kadar, en azından gençlerin stajlarını yapabilmelerine imkan tanıyacak düzenlemeyi bu pakete ekleyelim. Bu ülkenin hukuk fakültesi mezunları bugün napıyorlar biliyor musunuz? Kasiyerlik yapıyor, kargo kolisi taşıyor, motokurye olarak çalışıyor. Çünkü staj yapamıyorlar, çünkü gereksiz ezberle doldurulmuş HMGS sorularını geçemiyorlar.

Geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda da söyledim: Bu sınavda öyle sorular var ki, bu sorularla ne biz geçeriz, ne bürokratlar. Sayın Bakan’ın geçerli puan alması ise mümkün değil. Bu sorular, hukukla değil; gereksiz bir ezber yarışmasıyla ilgilidir. Gerçek hayatla, hukuk pratiğiyle hiçbir bağı olmayan, sırf insan elemek için hazırlanmış sorular. Ve iddiamı buradan da tekrarlıyorum: Gelin, hep birlikte girelim bu sınava. Ben hazırım. Komisyondaki tüm arkadaşlar hazırsa, buyurun hep beraber çözelim o soruları. O zaman kim haksız, kim haklı hepimiz görürüz.”

“Cinsel suçlar ve kadına şiddet kapsam dışında bırakılmalı”

Kovid-19 infaz düzenlemesinin ciddi riskler barındırdığını söyleyen Olgun, şu ifadeleri kullandı:

“Bu paketin mevcut hali, infazda geniş bir iyileştirme alanı bırakıyor ve bu durum, kadına şiddet ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bakımından çok ciddi bir toplumsal kaygı yaratmaktadır. Çünkü böyle kapsamlı bir infaz düzenlemesi yapılırken, cinsel saldırı, çocuk istismarı, kadına şiddet ve benzeri suçların açıkça kapsam dışında bırakıldığını gösteren tek bir net hüküm yok. Bu suçlar toplumun en ağır suçlarıdır. Çünkü infaz düzenlemelerinde ilk bakılması gereken şey hükümlülerin değil, mağdurların haklarıdır. Kadına şiddet ve cinsel suçlar bu düzenlemenin kesin olarak kapsamı dışında bırakılmalıdır. Burası bizim kırmızı çizgimizdir.”

“Bugüne kadar çıkarılan 10 pakette hangi büyük sorun çözüldü?”

Bugüne kadar çıkarılan yargı paketlerinin gerçek bir reform niteliği taşımadığını söyleyen Olgun, “Eğer bu ülkede adalet işleseydi, biz bugün 11. paketi değil, hâlâ ilk pakette çözülemeyen sorunların tekrarlanan versiyonlarını tartışıyor olmazdık. Bugüne kadar çıkarılan 10 pakette hangi büyük sorun çözüldü? Hangi adalet yarası kapandı” diye sordu.

“Ülkenin dört bir yanından adalet çığlıkları yükseliyor”

DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, 11. Yargı Paketi’ne ilişkin yaptığı konuşmada, hükümeti sert sözlerle eleştirdi.

Ayan, “Aslında her yargı paketinden önce süslü cümlelerle, altı doldurulmayan vaatlerle büyük beklentiler yaratıldı fakat gelinen aşamada hepsinin hukuksuzluk rejimine bir tuğla daha eklemekten başka bir şey olmadığını görüyoruz. Sayın Adalet Bakanı ona uzatılan her mikrofona ne diyor? ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ diyor. ‘Madem Türkiye bir hukuk devletiyse yapılan anketlerde neden bu ülkenin en büyük sorunlarından birinin hukuksuzluk olduğu söyleniyor? Madem Türkiye bir hukuk devletiyse yapılan anketlerde neden en büyük sorunun adaletsizlik olması en üst seviyeye çıkıyor?” ifadelerini kullandı.

Şimdiye kadar 10 tane paketin Meclis’e geldiğini hatırlatan Ayan, şu ifadeleri kullandı:

“11’incisini konuşuyoruz; 10 tanesinin adalete derman olmadığının göstergesi ortada çünkü neden? Bu ülkede köyündeki ağacını savunandan, hapishanelerdeki sorunlardan, şiddete ve cinayete maruz kalan kadınlardan tutun da politik siyasi mahpuslardan tutun, ülkenin dört bir yanından adalet çığlıkları yükseliyor. Gelinen aşamada 10 tane paket gelmiş bu Meclise, adına da ‘yargı reformu’ demişsiniz ‘yargı paketi’ demişsiniz. Neyin yargısı Sayın Başkan, ben soruyorum Adalet Bakan Yardımcısına, neyin reformu? Hiçbirinin yeteri kadar bu ülkenin derdine derman olmadığı ortada. Bakın, bu paketle de getirmek istediğiniz maddelere bakıyoruz, tek tek bakıyoruz. Oysaki biz halkın bu anlamdaki beklentilerini her gün gerek bu Komisyonda konuştuğumuz paketlerde gerekse Genel Kurulda ifade ediyoruz fakat maalesef ki siyasal iktidar noktasından virgülüne kadar hiçbir önerimizi dikkate almıyor. Hadi siyasal iktidar almıyor, Bakanlık da bunu görmüyor. Bakın, defalarca olumlu eleştiriler de yapıyoruz, bunlar düzenlensin diyoruz, maddelere bunlar eklensin diyoruz, belli başlı durumların çıkarılmasını istiyoruz ama maalesef ki çoğunluk sayılarına güvenerek Komisyondan geldiği gibi geçirdiklerini görüyoruz ve hâliyle de bu endeksin her geçen gün yükseldiğini yani bu ülkedeki adalet talebinin karşılanmadığı endeksinin yükseldiğini görebiliyoruz. Oysaki muhalefetin bu anlamdaki önerileri dinlense, bu ülke eğer bir hukuk devletiyse, Meclis de eğer halkın iradesinin tecelli ettiği yerse o zaman bu öneriler dikkate alınırsa işte tam da toplumun adalet beklentisi karşılanmış olur.

11’inci yargı paketinde neyi getirmeye çalışıyorsunuz? Hak ve özgürlükleri tekrardan daraltıyorsunuz. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bu yargı paketleri aslında antidemokratik uygulamaları daha çok antidemokratik hale getiren, otoriter rejimi daha çok oteriterleştiren bir hâle getirmiş durumda. Bakın, maddeleri tek tek sıralayacağım ben size. Bu paketle, yine, hak ve özgürlüklerin daraltıldığını görüyoruz; bu paketle, yine, hiçbir gerçekçi etki analizi yapılmadan cezaları artırma yoluna gidildiğini görebiliyoruz. İktidar mensupları açıklama yapıyor ‘Etki analizleri yaptık’ diyor, hatta ve hatta Milliyetçi Hareket Partisi’nden etki analizinin sonuçları olarak cezaevinden çıkacak kişi sayısına kadar da ortaya konuyor ama biz maalesef ki etki analizinin ne olduğunu göremiyoruz. Yine, soyut ve keyfî gerekçelerle suç kapsamlarının tekrardan genişletildiğini görüyoruz. İnternet ve sosyal medya üzerinde daha görünmez bir sansür algısının olduğunu görüyoruz. Yine, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na ‘kamu güvenliği’ adı altında keyfî bir takdir yetkisi getirildiğini görüyoruz fakat bunun getirilme sebebini ortaya koyacak trafikten bir muhatabı da burada göremiyoruz. Yine, savunma mesleğinin yani avukatlığın bağımsızlığını zayıflatan bazı düzenlemeler olduğunu da görüyoruz. Her ne kadar ‘Türkiye Barolar Birliğiyle bu konuda görüştük, konuştuk’ demiş olsalar bile bunun bazı maddeler yönünden yine keyfî olarak uygulandığını, yine iktidarın savunmayı susturma aracı olarak kullandığını görebiliyoruz. Yine, kişisel veri, bankacılık ve ekonomik yaşam üzerinde de gözetim rejimlerinin kuvvetlendirildiği bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görebiliyoruz.”

Ayan, yıllardır beklenen Covid-19 infaz düzenlemesinin yine eşitsiz şekilde ele alındığını söyledi. 2020’deki düzenlemeyle getirilen sürelerin bu pakette eşitlenmediğini, ayrıca “örgütlü suçların” keyfi biçimde kapsam dışı bırakıldığını ifade etti. Ayan, şöyle konuştu:

“Biz şunu çok iyi biliyoruz ki kadına yönelik şiddet ve cinayet suçlularının tamamı cezaevinden çıktıktan sonra bu suçları tekerrür ettirdiklerini çok iyi biliyoruz, bu suçları tekrardan işlediklerini biliyoruz çünkü Türkiye hapishanelerinin gerçekten de kişiyi -cezalandırma yöntemini- aslında orada rehabilite etmek üzerine kurulmamasından kaynaklı olarak bu suçun tekerrür ettiğini görüyoruz. Yani aslında yıllardır beklenen kovid düzenlemesinde de yine bir eşitsizliğin giderilmediğini, daha öncekiler gibi yapılmadığını, daha önceki 2020’deki olan gibi eşitlenmediğini, aynı zamanda bir ayrımcılığı da örgütlü suçları kapsam dışı bırakarak yaptılar.

Demirtaş ve Yüksekdağ hatırlatması…

Peki, nedir bu örgütlü suçlar aslında? ‘Kapsam dışı bırakılan örgütü suçlarda, Türkiye’de 314’e (2)’den yargılananlar kimler?’ diye elbette ki sormak gerekiyor. Gerçekten de ‘Devletin birliğine karşı işlenen suçlar mı yoksa kişilerin kendilerini ifade etme biçiminden kaynaklı aldıkları cezalar mı?’ diye bakmak gerekiyor. Bunların en somut örneklerinden biri elbette ki önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’la ilgili Kobani kumpas davasında verilen kararlar ortada. Bunların hangi birine biz örgüt diyebiliriz? Bunların tamamı aslında siyasi faaliyetlerin yürütüldüğü siyasi saiklerle ortaya konan durumlar olduğunu çok iyi biliyoruz ama maalesef ki yargıdan siyasal iktidarın bu konudaki baskısıyla ‘örgüt üyeliği’ adı altında ceza alan siyasetçiler. Bir diğeri ise bu Mecliste olması gereken kişi, kimdir? Can Atalay. Bu da yine ‘örgüt üyeliği’ adı altında aslında iktidarın sopa olarak kullandığı 314’ün bir gerekçesi olarak şu an cezaevinde. Bir diğer örgütlü suç olarak adlandırılan nedir? Osman Kavala ve sayabileceğimiz belki binlerce insanın ifade özgürlüğünden kaynaklı aslında kendisini siyaset yapmak anlamında bu halkın, kadının, çocuğun sesi olan kişilere dair yargının ‘örgüt’ adı altında devlete karşı işlenmiş bir suçmuş gibi gösterip aslında böylesi bir algıyı ortaya koyan bir yerde olduğunu çok iyi biliyoruz ve nihayetinde getirilen bu taslakta da aslında, az önce sıralamış olduğum suçları kapsam dışı bırakan, ‘suç’ adı altında olanları kapsam dışı bırakan ve örgüt üyeliğinden ceza almalarından bahisle böylesi bir kanundan, böylesi bir tekliften yararlanması konusunda kapsam dışı bırakılması Anayasa’daki eşitlik ilkesini zedeleyen bir yerde.

Özetle, buradaki iki eşitsizlik var: Bir, daha önce getirdiğiniz gibi getirmiyorsunuz, süreyi kısıtlıyorsunuz yani az önce de ifade ettiğim üzere 2020’deki 7242 sayılı Kanun’la bir yapmıyorsunuz. Bir diğeri ise örgütlü suçları ayrı tutuyorsunuz. Üçüncü ise toplumda infial yaratan suçlara dair hiçbir düzenlemeyi buraya eklemiyorsunuz. Elbette ki bu teklifin bu haliyle bu şekilde gelmemesi için elbette ki önerge vereceğiz, kapsamının genişletilmesini isteyeceğiz.”