(TBMM) – CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adalet Komisyonu’nda görüşülen 11. Yargı Paketi’ni eleştirerek, Meclis’in son yıllarda çok sayıda Anayasa’ya aykırı yasa çıkardığını söyledi. Tanrıkulu, “İnfaza ilişkin düzenlemeler acele, her gün bizi yüzlerce kişi arıyor; Anayasaya uygun olsun, eşit olsun, birkaç gün olsun. Anayasaya aykırı yasa yapma pratiğinden vazgeçelim” dedi. CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar, pakete ilişkin, “Kasten öldürme, yaralama, cinsel saldırı, kadına ve çocuğa yönelik şiddet faillerine, uyuşturucu ticareti yapanlar, deprem sanıkları dahil bu infaz kanunu düzenlemesinden ayrı tutulmalıdır. Bu toplum vicdanını yaralayan bir düzenlemedir, cezasızlık olgusunu da güçlendirir” ifadelerini kullandı.
TBMM Adalet Komisyonu’nda, AK Parti’nin kamuoyunda, “11. Yargı Paketi” olarak nitelendirilen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerindeki görüşmeler devam ediyor.
“Anayasaya aykırı yasa yapma pratiğinden vazgeçelim”
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adalet Komisyonu’nda 11. Yargı Paketi’ni eleştirerek, Meclis’in son yıllarda çok sayıda Anayasa’ya aykırı yasa çıkardığını söyledi. Tanrıkulu, şu ifadeleri kullandı:
“Önceki yargı paketlerinde de vardı, bu yargı paketinde de var; 37 maddeden 10’dan fazla madde, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yerine getirilmesi üzerine yapılan bir yasama çalışması. Anayasa Mahkemesi bu Parlamentonun yaptığı yasaları iptal etmiş ve Anayasa Mahkemesi bu Parlamentoya diyor ki: ‘Anayasa’ya uygun yasa yap.’ Yine bu konuyu tartışacağız ve yine Anayasaya aykırı yasa yapacağız. Anayasaya uygun yasa nasıl yapılır? Neden bu kadar çok Anayasaya aykırı yasa yapıyoruz? Kendi siyasi tercihlerinize uygun yasa yapabilirsiniz, bunu saygıyla karşılarım, önceliklerinize göre yasa yapabilirsiniz, bunu da saygıyla karşılarım ama Anayasaya aykırı yasa yapmak ne demek? Anayasaya uymamak eğer bir siyasal öncelikse bunu kabul edemeyiz, bu bir siyasal tercih olmamalı.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasaya aykırı yasa yapıyor. Anayasa Mahkemesi iptal edecek, o arada yürürlükte kalacak ve Anayasaya aykırı bir dönem oluşacak; geçmişte bunu çok gördük. Dolayısıyla o arada yapılan işte, yasal işlemler, ondan sonra uygulamalar falan da yasal olacak ama hukuka uygun olmayacak; bunu yapmak zorunda değiliz. Bu yasa bugüne kadar beklemiş, bir hafta daha beklese ne olacak? Bir alt komisyon kurulsun burada, yeniden bir denetleme yapılsın, üç gün sonra önümüze gelsin. Elli yıl sonra bakacaklar, ne diyecekler? Elli yıl sonra gerçekten bu döneme ilişkin yasama faaliyetine bakacak olan araştırmacılar, tarihçiler, hukukçular diyecek ki: ‘Kardeşim, bunlar okuma yazma bilmiyorlar mıydı? Bu kadar çok Anayasaya aykırı yasa yapmayı nasıl becermişler?’ İnfaza ilişkin düzenlemeler acele, her gün bizi yüzlerce kişi arıyor; Anayasaya uygun olsun, eşit olsun, birkaç gün olsun. Anayasaya aykırı yasa yapma pratiğinden vazgeçelim.”
“Bunun vebali boynunuzdadır”
CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, Anayasa’ya aykırı yasa yapmanın vebalinin iktidarın üzerinde olduğunu söyledi. Özer, 11. Yargı Paketi’nin, Türkiye’de adaletin nasıl çöktüğünü ve hukukun iktidarın ihtiyaçlarına göre eğilip büküldüğünü gösteren bir paket olduğunu belirterek, birçok maddenin daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini ve Meclis’in tüm mesaisini bu yasaları düzeltmeye harcadığını söyledi.
CHP’li Özer, Komisyon Başkanı’na, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesini hatırlatırken, 153. maddesini ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması nedeniyle cezaevlerinde bulunan Tayfun Kahraman ve Can Atalay gibi kişileri de hatırlatması gerektiğini söyledi.
Özer, 6 Şubat deprem davalarına ilişkin yargılanan sanıkların bu düzenlemeden muaf tutulmasını da talep etti. Özer, Eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık’ın yol açtığı bir gencin ölümüne ilişkin davada yalnızca bir gece gözaltında tutulup tutuksuz yargılanmasını eleştirerek, “Bunun neresi adalet?” diye sordu.
“Ekrem İmamoğlu” vurgusu
Pakette, partisinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik özel düzenlemeler bulunduğunu belirten Özer, şöyle konuştu:
“Sayın Ekrem İmamoğlu’na -artık nasıl bir çekince ve korkuysa- yönelik özel düzenlemeler mevcut. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret iddiasıyla yargılandığı dava dokuzuncu yargı paketinde hakaret suçlarının bir kısmının ön ödeme kapsamına alınmasıyla düşmüştü. On birinci pakete geldik, hakaret suçlarının tamamını ön ödeme kapsamına alıyoruz ama kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret kapsam dışı bırakılıyor. Niye? Çünkü Ekrem İmamoğlu’nun öyle bir suç işlediği iddia ediliyor, artık nasıl bir çekinmeyse bu. Çekinmeyin ya! O sandık gelecek, önümüze gelecek yani. Kaldı ki bu maddenin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yıllardır Türkiye aleyhine karar veriyor, Türkiye’yi uyarıyor ama dikkate almıyorsunuz. Siz de yargı reform belgelerinde, eylem planlarında yıllardır ‘Bunları düzelteceğiz’, ‘Evet, bu meseleyi ele alacağız, düzelteceğiz’ dediniz ama yapmıyorsunuz. 11. paket geldi burada yine bir aradayız, dokunmuyorsunuz.”
“Toplumun beklentilerini karşılamayan bir yargı paketidir”
CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar, 11. Yargı Paketi’nin diğer yargı paketlerinden farklı olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Bugün 11. Yargı Paketi’ni görüşüyoruz. Kaç Bakan değişti, kaç Komisyon Başkanı değişti, kaç milletvekili değişti ama paketler değişmedi. Sonuç yine toplumun beklentilerini karşılamayan bir yargı paketi. Bu yargı paketi de ağır sorunlara çözüm bulmayacak. Her yargı paketi çıktıkça ülkedeki yargıya güven oranı gittikçe düşmektedir. Anayasa’nın yok sayıldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmadığı bir süreçte getirilen yargı paketleriyle durumun değişmeyeceği de açıktır. Bunun en bariz örneği de Milletvekilli Can Atalay ve Tayfun Kahraman’dır.
“Kadına ve çocuğa yönelik şiddet failleri ile deprem sanıkları bu kanundan muaf tutulmalıdır”
Kasten öldürme, yaralama, cinsel saldırı, kadına ve çocuğa yönelik şiddet faillerine, uyuşturucu ticareti yapanlar, deprem sanıkları dahil bu infaz kanunu düzenlemesinden ayrı tutulmalıdır. Bu toplum vicdanını yaralayan bir düzenlemedir, cezasızlık olgusunu da güçlendirir. Her gün kadına şiddet artmaktadır, böyle bir dönemde şiddeti cesaretlendiren bir düzenlemedir. ‘Kadına şiddete sıfır tolerans’ diyorsunuz, şiddeti cesaretlendiren bu düzenlemelerle de karşımıza çıkıyorsunuz. Daha önce 9’uncu yargı paketiyle gelen düzenleme Anayasa Mahkemesine başvurularak eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Şimdi de teklifin 16’ncı maddesiyle kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu hariç, hakaret suçlarının tamamı ön ödeme kapsamında olacak şekilde düzenleniyor. Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu nedeniyle bu hariç tutuluyor. Kamu görevlisine hakaret suçu da bu kapsama alınmalıdır, yine, sizin çifte standartlı düzenlemelerinizden bir tanesi de budur.”
“Engelliler için adalet”
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ise şu ifadeleri kullandı:
“Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, Adalet Komisyonu çatısı altında böylesine anlamlı bir günde bir araya gelmişken sözlerime ‘engelliler için adalet’ diyerek başlamak istiyorum. Engelliler sadece var olmaktan kaynaklanan haklara sahiptirler, adalet de ancak herkesi kapsadığı zaman adalettir. Engelliler için hak temelli bakış esas olmalıdır oysaki engellilere yönelik politikalar sadece muhtaçlık, yardım ekseninde oluşturuluyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün bu anlayışın değişmesine vesile olmasını diliyorum.”
Özcan, yargının siyasallaştığını ileri sürerek, şunları kaydetti:
“Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında hazırlanan iddianame yargının nasıl siyasallaştığını teşhis etmek için iç karartıcı örneklerle dolu. İddianamede ‘Cumhurbaşkanı adayı olmak’ diye bir suç icat edilmiş durumda, kurultayımızda atılan ‘Özgür Başkan’ sloganları suç unsuru gibi ele alınmış, 15 gizli tanığın 5’i ortadan kaybolmuş, 560 milyar TL yolsuzluk iddiası servis edilmiş, şimdi aynı kaynaklar bu iddiadan çark etmeye çalışıyor. “Bavullarda para var.” denildi, şimdi herkes “jammer” olduğunu kabul ediyor. 1.200 telefon iddiası dolaşıma sokuldu, şimdi onu ortaya atanlar da inkâr yarışına girdi. Selim İmamoğlu’nun babası tarafından 772 milyon TL aldığı söylendi, meğer rakam 772 bin TL’ymiş. Bunların her biri yargısal sürecin nasıl bir propaganda aracına dönüştürüldüğünün çarpıcı birer örneği ve üstelik bunları dolaşıma sokanlarla ilgili de hiçbir işlem de tesis edilmedi. Daha fazlasını da burada sayabiliriz ama buna gerek yok çünkü asıl mesele çok açıktır, suçu kanunda değil, iddianamede arayan anlayış Türkiye’ye egemen kılınmıştır. Bu anlayışın da tek hedefi iktidara yürüyen partimizi felç etmek, 15,5 milyon insanın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı adayımızı siyaset sahnesinin dışına hapsetmek, muhalefeti yargı yoluyla tasfiye etmek. Nitekim, son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulundu. Bu hamle açıkçası bu oyunun en açık ve en cesur itirafı. Madem açık olacaksak da hodri meydan, bakalım, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası Cumhuriyet Halk Partisi’ne de örgütümüze de partimize de dokunmasına izin verecek miyiz?”

