(İZMİR) – İzmir İnsan Hakları Derneği, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında yaptıkları açıklamada, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin 2025 yılında kaygı verici boyutlara ulaştığını belirterek, “2025 yılında ülke genelinde kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır” denildi.
İzmir’de İnsan Hakları Derneği (İHD), 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü çerçevesinde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması sonrasında Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde “Barış Zinciri” oluşturdular. Açıklamayı Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci okudu. Üsterci, dünyanın birçok yerinde halkların eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerini yükselttiğini, buna karşılık devletlerin baskı ve şiddeti yaygınlaştırdığını ifade etti. Türkiye’de de benzer bir krizin sürdüğünü belirten Üsterci, insan haklarını savunmanın bugün her zamankinden daha önemli olduğunu vurgulayarak şunları dile getirdi:
“Dünyanın her yerinde halklar, eşitlik, adalet, özgürlük, barış ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara karşı yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatmak olmaktadır. Bugün tüm dünyada yaşanan bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu süreç, siyasal iktidara, gücünü sınırlandıran anayasacılık ve hukukun üstünlüğü ilkelerini terk etme, insan hakları fikrini referans almaktan vazgeçme imkânı sağlamış, böylelikle kuralsızlık, keyfilik ve belirsizlik kamusal/siyasal alanı düzenleyebileceği kullanışlı araçlar haline gelmiştir.
“Siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı ülkeyi işkence mekânı haline getirmiştir”
2025 yılında ülke genelinde kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut kazanmıştır. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir. Gerek Van Belediyesi’ne kayyım atanması gerekse 19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması sonrasında yaşananlar bu tespitin somut birer örneğini oluşturmaktadır.”
“İnsan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta baskı kabul edilmezdir”
Düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların arttığını söyleyen Üsterci, şöyle devam etti:
“Siyasal iktidarın, demokratik toplumun can damarlarından birini oluşturan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü hiçbir şekilde kabul edilmezdir. Artık bu ülkede gazeteciler, haber ve yazılarını hapishanelerden göndermektedir. Her toplumsal kesimden kişi ve grup; iradeleri yok sayılarak belediyelerine kayyım atanmasını protesto eden Van halkı, keza belediye başkanları tutuklanmasını protesto eden İstanbul halkı, 8 Martta sokağa, özgürleşmeye çıkan kadınlar, 1 Mayıs’ı Taksim meydanıda kutlamak isteyenler, eşit yurttaşlık ve onur mücadelesi veren LGBTİ+’lar, sokak hayvanlarının yaşamını korumaya çalışan hayvan hakkı savunucuları, Gazze‘deki soykırımı protesto edenler, havasına, suyuna, zeytinine sahip çıkmak isteyen yaşam savunucuları, ekmek, güvenceli iş ve sendikal hakları için mücadele eden işçiler, gençler ve öğrenciler, yıl boyunca mülki idare amirlerinin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanamamışlardır.”
“Yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülmüş, LGBTİ+’lar nefret içerikli saldırılara maruz kalmıştır”
Açıklamada, 2025 yılında da kadınların ve LGBTİ+’ların maruz kaldığı ayrımcılığın önlenmesine yönelik hiçbir ilerleme sağlanmadığı kaydedildi. Üsterci, “Haklar, ayırımsız her yurttaşın insan onuruna yaraşır biçimde eşit olarak yaşayabilmesinin ilke ve normlarını oluşturur. Bütünsel ve devredilemezdir. 2025 yılında da kadınların ve LGBTİ+’ların toplumsal yaşamın her alanında maruz kaldığı ayrımcılığı önlemeye yönelik yasal ve fiili hiçbir iyileşme sağlanamamıştır. Yine yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülmüş, LGBTİ+’lar ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılara maruz kalmıştır. Kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılan barışçıl toplantı ve gösteriler yasaklanmış, şiddet uygulanarak müdahale edilmiş, yüzlerce kadın ve LGBTİ+ işkence ve diğer kötü muamele ile gözaltına alınmıştır. Kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarını geri alacak, hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlayacak yasalar çıkarılmak istenmiştir” diye konuştu.
“Enflasyon rakamları manipüle edilmemeli”
Türkiye’de var olan ekonomik krizin etkilene de değinen Üsterci, “Türkiye uzunca bir süredir Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkânsız kılan ağır insan hakları ihlalidir. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları ve mültecileri/sığınmacıları vurmaktadır. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu sözleme hakkı güvence altına alınmalıdır. İnsan haklarıyla insandır” şeklinde konuştu.

