Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Temel Conta işçileri 337 günlük grevde: Mahkeme karar vermedi

Temel Conta işçileri, 337 gündür süren grevlerinde adalet ve hak arayışını sürdürüyor; mahkeme 3. celsede de karar vermedi. İzmir Baro Başkanı, “Bu ülkede, ne yazık ki artık hukukun üstünlüğünden, adaletten, hukuki güvenceden, haktan, adaletten bahsetmek mümkün değil. Bunları yeniden yaşayabilmek ve kazanabilmek için işte burada olduğu gibi her zaman yan yana, omuz omuza ve örgütlü mücadele etmek zorundayız” dedi.
Türk-İş 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak da 336 gündür yönetimi beklediklerini söyleyerek “Bir taraftan grev kırıcılığı yapılıyor, bir taraftan hukuksal mücadele veriliyor ama bir türlü sonuca varılamıyor. Artık yeter, bıktık diyoruz. Biz üretmek istiyoruz. Biz çalışmak istiyoruz.” ifadesini kullandı.

Temel Conta işçileri, 337 gündür süren grevlerinde adalet ve hak

(İZMİR) – Temel Conta işçileri, 337 gündür süren grevlerinde adalet ve hak arayışını sürdürüyor; mahkeme 3. celsede de karar vermedi. İzmir Baro Başkanı, “Bu ülkede, ne yazık ki artık hukukun üstünlüğünden, adaletten, hukuki güvenceden, haktan, adaletten bahsetmek mümkün değil. Bunları yeniden yaşayabilmek ve kazanabilmek için işte burada olduğu gibi her zaman yan yana, omuz omuza ve örgütlü mücadele etmek zorundayız” dedi. Türk-İş 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak da 336 gündür yönetimi beklediklerini söyleyerek “Bir taraftan grev kırıcılığı yapılıyor, bir taraftan hukuksal mücadele veriliyor ama bir türlü sonuca varılamıyor. Artık yeter, bıktık diyoruz. Biz üretmek istiyoruz. Biz çalışmak istiyoruz.” ifadesini kullandı.

Temel Conta işçileri, sendikal haklarını kullandıkları için yönetim basksına uğradıklarını söyleyerek, uzun yıllardır asgari ücret almaları gerekçesiyle 337 gündür grevde. Grev kırıcılığı nedeniyle açtıkları patronlarının davası, İzmir 4. İş Mahkemesi’nde 3. celsede de sonuçlanmadı. İşçiler, grevlerinin yanı sıra davanın kararını beklemeye devam ediyor. Duruşma, 8 Ocak 2026’ya ertelendi.

Mahkeme, dosya ile ilgili şu kararları aldı:

“Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, greve katılan işçilerin listesinin mahkemeye gönderilmesi istendi. Davalı vekiline, grevci işçilerin görev ve pozisyonları ile grev öncesi yaptıkları işler hakkında bilgi ve belge sunmak üzere 2 haftalık süre verildi. SGK’ya yazı yazılarak, grevin başladığı tarihten itibaren aylara göre çalışan işçi listesinin mahkemeye gönderilmesi istendi. Davacı vekiline, grev kırıcılığı iddiasını somutlaştırarak, grevci işçilerin yerine hangi pozisyonlardan hangi işçilerin çalıştırıldığını belirtmesi için 2 haftalık süre verildi. Daha önce alınan bilirkişi raporunda davacı vekilinin iş yerine alınmadığı ve raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığı belirtilerek, 12 Aralık 2025’te mahalinde keşif yapılmasına karar verildi. Keşifte görev alacak bilirkişi heyetine ödenecek toplam 15.361,50 TL delil ikamesi avansının mahkeme veznesine yatırılması için davacı vekiline 2 haftalık süre verildi.”

Temel Conta işçilerinin grevine destek veren İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, “Bugün grevin 337. günü. Biz geçtiğimiz Temmuz ayı içerisinde Hayrettin Bey’le birlikte Temel Conta’daydık. İşçi arkadaşlarımızı, dostlarımızı ziyaret edip orada desteklerimizi de ifade etmiştik. Ama konunun bugünlere kadar geleceği ya da bu kadar uzayacağı, ne yazık ki aklımıza gelmemişti. Aslında aklımızda olması gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nde şu anda yapılan şey aslında bir yargılama değil; yargılamaya benzer bir davranış biçimi, ne yazık ki, devam ediyor. Bakın, burada direnen işçiler ya da Türkiye’nin dört bir yanında direnen işçiler ne için direniyorlar, neler istiyorlar, ne istiyorlar? Evet, istedikleri onurlu bir yaşam, adil bir yaşam, adaletli bir yaşam, geleceği olan bir yaşam istiyorlar. Dilovası’nda yeni bir cinayet işlendi. Bu ülkede her gün yüzlerce yurttaş işte bu iş cinayetlerinde, depremlerde, trafik kazalarında, hastalıklarda ne yazık ki binlerce, milyonlarca insanı kaybediyoruz” şeklinde konuştu.

“Kutsal olan onurlu bir yaşamdır”

Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın sözlerini hatırlatan Sefa Yılmaz, “Hani diyorlar ya “yaşam kutsaldır” diye; kutsal olan yaşamın kendisi değildir, kutsal olan onurlu bir yaşamdır. Kutsal olan adil, adaletli bir yaşamdır. İşte bugün işçilerin istedikleri bu, dostlarımızın istedikleri bu. Adil bir yaşam istiyorlar. Onlar ölmek ya da kalmak peşinde değiller, onurla yaşamak istiyorlar. Adil bir düzenle, özgürce yaşamak istiyorlar. Emeklerinin karşılığını istiyorlar. Ve anayasal bir hakkı kullandıkları için bugün bu adliye kapılarına geliyorlar. Aslında bu adliye kapılarında o işverenin olması gerekir. Çünkü emeği sömüren, emeği hor gören, emeği yok sayan, emeğe saygı duymayan patronlar bugün ne yazık ki sözlerini en uzak noktalara duyurabiliyorlar. Hukukun olmadığı, adaletin olmadığı ama yasanın da işlemediği bir ülkede yaşıyoruz. Yarınlarımızdan kuşkumuz var arkadaşlar, geleceğimizden kuşkumuz var. Bakın, az önce Mart protestolarında söz söyledikleri için 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sendikacıların yanından geldik. Onlar da aynı durumdalar. Bu ülkede, ne yazık ki artık hukukun üstünlüğünden, adaletten, hukuki güvenceden, haktan, adaletten bahsetmek mümkün değil. Bunları yeniden yaşayabilmek ve kazanabilmek için işte burada olduğu gibi her zaman yan yana, omuz omuza ve örgütlü mücadele etmek zorundayız. Örgütlü mücadelenin başaramayacağı hiçbir şey yoktur arkadaşlar. Ben bugün bu onurlu mücadeleyi veren, sendikalı olan ya da olmayan bütün işçi arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve yine emekçi meslektaşlarımıza, yine emekçi gazetecilerimize, basın mensuplarına çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. Bilsinler ki kurumsal olarak İzmir Barosu her zaman emekten yanadır, ezilenden yanadır ve doğrunun, adaletin, hukukun üstünlüğünden yanadır. Bu mücadelemizi biz dostlarımızla vermeye devam edeceğiz” dedi.

“Ya bu masaya oturacaksın ya da bir taraf olacaksın”

Türk-İş 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak, “Bugün kentimizde emek mücadelesi verdiğimiz, üç yüz otuz altı gündür kapısında durduğumuz toplu sözleşme masasında beklediğimiz Temel Conta yönetimini bekliyoruz. Ama hâlen gelmedi. Bir taraftan grev kırıcılığı yapılıyor, bir taraftan hukuksal mücadele veriliyor ama bir türlü sonuca varılamıyor. Artık yeter, bıktık diyoruz. Biz üretmek istiyoruz. Biz çalışmak istiyoruz. Biz kazanmak istiyoruz, kazandırmak istiyoruz. Ama birileri, nedendir bilmiyoruz, masaya gelmiyor, masaya oturmuyor, bütün kamuoyuna bu algı operasyonunu sürdürüyor. Zannediyor ki bu masaya oturmadığı, bu masaya gelmediği takdirde bu işçiyi yılgınlığa düşürecek, pes ettireceğini düşünüyor. Buradan sesleniyorum! Bu kentin meydanından, adaletin kapısından sesleniyorum: Ya masaya gel, bu işi bitirelim; ya da sonu neye varırsa varsın, bu mücadeleyi sürdüreceğiz diyorum. Bu daha baştan güç! Mücadeleye devam! Bu daha baştan yeter! Kapıda direniyoruz. Her gün anlatıyoruz, her gün çalışmaya çağırıyoruz, kentin dinamiklerini devreye sokuyoruz. Ya nedir bu? Bu nedir? Masaya oturmamak nedir? Biz suç mu işledik? Sendikal mücadele vererek, örgütlenerek, anayasal hakkımızı kullanarak bugünlere geldik. Atölye koridorlarında sürünmek istemiyoruz, çalışıp üretmek istiyoruz. Bir kez daha sesleniyorum: Ya bu masaya oturacaksın ya da bir taraf olacaksın. Çünkü teslim olmayacağız! Buradan kentin bütün bileşenlerine sesleniyorum. Bütün işçi sınıfına sesleniyorum. Bütün konfederasyonlara, bakanlığa sesleniyorum. Temel Conta işçisi farklı! Burada kadın emekçilerimiz direniyor, masada bekliyor. Arkadaşlar, buradan bizi püskürtürlerse asla bir daha örgütlenemeyiz. Çünkü birleşmişler, bu masaya oturtmamaya çalışıyorlar. Birlikte var olacağız, birlikte kazanacağız! Zafer Temel Conta işçisinin olacak arkadaşlar! Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, teşekkür ediyorum arkadaşlar. Buraya gelen kim varsa minnet ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Sekiz Ocak’ta davamız tekrar görülecek arkadaşlar. O davada da birlikte olmayı umut ediyorum” diye konuştu.

“İşveren hakkında hâlâ ceza davası açılmadı”

Temel Conta işçilerinden Sinem Kaya basın açıklamasına geçmeden önce Dilovasın’nda hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet, yakınlarına ve tüm işçilere baş sağlığı diledi. Kaya, “Gözlerini kan hırsı bürümüş patronların, iş güvenliği önlemlerini almadan, işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamadan, biz işçilerin bir lokma ekmeğine bile göz diken patronlara karşı birlikte mücadele etmekten başka şansımız yok diyorum. Ve bütün işçi sınıfının da başı sağ olsun diliyorum. Bugün grevimizin 337. günü. Sendika hakkımızı kullandığımız günden beri işveren bu hakkı hiçe saydı, grevimizi kırdı, işyerindeki arkadaşlarımızı bize karşı kışkırttı. Grev çadırımıza kamera taktı, bizi gözetledi. Dinlediğimiz müzikten attığımız slogana kadar her davranışımızı şikayet konusu yaptı. Biz hakkımızı aradıkça, işveren yasaları da, yargıyı da, kolluğu da kendi çıkarı için harekete geçirmeye çalıştı. Peki biz ne yaptık? Direndik. Direnmekle kalmayıp, hukukun ve adaletin gerçekten var olup olmadığını görmek için hakkımızı mahkemede aradık. Madem bu ülke bir hukuk devleti, madem bu ülkenin anayasasında sendika, grev, toplu sözleşme haktır diye yazıyor, o hâlde saldıran işvereni yargı önüne çıkarmak istedik. Ne mi oldu? Bir yıl geçti. İşveren hakkında hâlâ ceza davası açılmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ihbarda bulunduk, idari para cezası dışında hiçbir yaptırım uygulanmadı. Mahkemeye başvurduk, işverenin grev kırıcılığı açık ve net bir şekilde tespit edilmiş olmasına rağmen 337 gündür hâlâ bir karar verilemedi” dedi.

“Bu ülkede inat var, umut var ve biz varız”

Bu ülkede sendika hakkının olmadığını dile getiren Kaya, “Toplu sözleşme hakkı yok! Grev hakkı yok! İş sağlığı yok! İş güvenliği yok! İnsanca yaşama hakkı yok! Adalet yok! Devlet yok! Hesap soran yok! İşçinin alın teri kutsaldır diyen çok ama o alın terinin hakkını veren yok! Ve anladık ki bu ülkede sendikasızlaştırma var, grev kırıcılığı var, işveren cinayetleri var, meslek hastalıkları var, emeğin yağması var, taşeronlaştırma var, işten atma var, işsizlik var, açlık sınırında yaşam var! Bilsin ki bu ülkede bir de sınıf kavgası var. Bu ülkede mücadele var. Bu ülkede inat var, umut var ve biz varız! Direnen işçiler var, dayanışan emekçiler var! Sendikal haklarını savunan, emeğine, onuruna, geleceğine sahip çıkan işçiler, işsizler, öğrenciler, kadınlar var! Ve biz var oldukça, bu topraklarda emeğin yağmasına, sendikasızlaştırmaya, işveren cinayetlerine, işten atmalara, hukuksuzluklara karşı mücadele de var, var olmaya da devam edecek! Yaşasın sınıf dayanışması! Yaşasın iş, ekmek ve onur mücadelemiz! Yaşasın sendikamız Petrol-İş!” diye konuştu.