(TBMM) – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan İBB iddianamesine ilişkin, “En başından itibaren kamuoyunun hissiyatı şu; Ekrem Bey’in Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı adayı olması münasebetiyle bu yapılan soruşturmalar, şimdi artık kovuşturma oluyor, siyasi. Hukuki olmaktan ziyade siyasi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendi önündeki adayları tasfiyeye yönelik, yargıyı da araçsallaştırarak uyguladığı bir taktik gözüyle bakılıyor. Türkiye bunu hak etmiyor, yargının iktidar lehine araçsallaştırılmasını da hak etmiyor” dedi. “CHP kapatılır mı” sorusuna Dervişoğlu, “Talep o, aslına bakarsanız” karşılığını verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, TBMM’de bir grup gazeteciyle sohbet etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye ilişkin sorular üzerine Dervişoğlu, hukukçu kurmaylarının iddianameyi incelediğini ancak henüz kendisinin inceleme fırsatı olmadığını söyledi. Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“En başından itibaren kamuoyunun hissiyatı şu; Ekrem Bey’in Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı adayı olması münasebetiyle bu yapılan soruşturmalar, şimdi artık kovuşturma oluyor, soruşturmalar hukuki olmaktan ziyade siyasi. Bu, toplumun ortak kanaati. Toplumda bir kesim var ki bu hukuki bir soruşturma değil bu tamamıyla siyasi bir soruşturma, Sayın Cumhurbaşkanının kendi önündeki adayları tasfiyeye yönelik, yargıyı da araçsallaştırarak uyguladığı bir taktik gözüyle bakıyor. Türkiye bunu da hak etmiyor, yargının iktidar lehine araçsallaştırılmasını da hak etmiyor. Geçmiş dönemlerde Balyoz, Ergenekon davalarında yaşadık bunları. Bakın o davaların sonradan beraatle sonuçlanmasının sebeplerini araştırın, bu gizli tanıklardır. Ne demek, okadar gizli tanık mı olur?”
“CHP’yi kapatma davası açılır mı” sorusuna Dervişoğlu, “Talep o aslına bakarsanız” karşılığını verdi.
“Abdullah Öcalan Kürtlerin önderi diye tanımlanamaz”
Müsavat Dervişoğlu, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ve süreçle ilgili gelişmeler konusundaki sorular üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
“Devlet eğer mücadele ettiği bir terör örgütü ile sorun çözecek ise devletle o örgütü eşitlememesi lazım. Bir de Türkiye’nin sosyolojisi var. Daha da ileri gittiler; PKK eşittir Abdullah Öcalan o da eşittir Kürtler gibi bir denklem oluşturdular. Abdullah Öcalan Kürtlerin önderi diye tanımlanamaz. Bundan 5 sene önce bir kişi Abdullah Öcalan’la ilgili ‘kurucu önder’ deseydi Devlet Bey’in tavrı ne olurdu? Ben toplumsal bir gerginlik olmasın, kutuplaşmaya vesile olmasın, devlet zaafa uğramasın diye yutkuna yutkuna konuşuyorum ama bunların bu pervasızlığını da anlamıyorum.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin süreçle ilgili “Bu bir devlet politikasıdır. Devletin en üst merci de bunu uygulamak zorundadır” açıklamasının hatırlatılması üzerine Dervişoğlu, “Ben de diyorum ki o kimmiş? Yani birisi çıkıyor, devletin başına diyor ki ‘Sen bunu uygulamak zorundasın.’ O kudretin sahibi kimmiş? Ben de merak ediyorum. Ben mi cevaplayayım? Bunu Sayın Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması lazım” diye konuştu.
“Bu ısrarın sebebi ne? Yani Abdullah Öcalan’la görüşmeye gitmeye gerek var mı”
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ndan bir heyetin İmralı’ya giderek PKK lideri Abdullah Öcalan’ı dinlemesine ilişkin tartışmalar konusunda Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Abdullah Öcalan’ı eşitleyemezler. Bu ısrarın sebebi ne? Abdullah Öcalan’la görüşmeye gitmeye gerek var mı? Abdullah Öcalan’la görüşmeyen var mı? Adam telekonferans yapmış diyor ki ‘Devlet Bey’i ben ikna ettim.’ Demek ki onunla bir şekilde görüşülüyor. Peki ısrar niye? Oraya komisyondan birisinin, bir heyetin gitmesinin ısrarı niye? Bunu kim istiyor? Ben diyorum ki Abdullah Öcalan’ın talep ve beklentilerini karşılıyorlar bu yaptıklarıyla. Bu da kendisini devletle eşitlemek istiyor. Ne olacak? Meclis’ten komisyon, Abdullah Öcalan… Bu sistem ‘devlet’ diye kimi tanımlıyor, Recep Tayyip Erdoğan’ı tanımlıyor. Biz bağırıyoruz ya ‘Bu sistem tek adama evrildi’ diye. Yani şimdi bir üçgen kurduk, üçgenin bir köşesinde Abdullah Öcalan var da sizin bizim haberimiz yoksa bunu kim arzuluyorsa ifade etmesi lazım. Ben de en başından beri o tehlikeye işaret ediyorum. ‘Ben bu suçun aleti olmam’ diyorum.”
Komisyona katılmadıklarına işaret eden Dervişoğlu, “Bize nasıl yaklaşıyorlar? ‘İYİ Parti gelseydi de bu karşı duruşunu komisyonda söyleseydi.’ Komisyonda nasıl olacak? Oylayacağız. Siz ‘Evet’ diyeceksiniz, biz ‘hayır’ diyeceğiz. Ama bizim ‘hayır’ oylarımız sizin kararınızı meşrulaştıracak. Kim kurdu komisyonu? Bütün siyasi partiler eşit üyeyle mi katıldı? Yok. Daha en başından nisabını ayarlayarak kurdular” dedi.
Dervişoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK’yı terör örgütü kabul ettirmek için Avrupa’yı dolaştığını, okyanus ötesine gittiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Şimdi sen bütün Avrupa’yı gez dolaş terör örgütüdür diye; bir kişi çıksın desin ki, ‘Bunları terör örgütü olmaktan çıkarırsak yasal düzenleme yapma imkanımızı tahkim etmiş oluruz.’ Ne demek bu? Bunun arkasına çok düşülür de ben devlet zaafa uğrar diye kelamı tartarak sarf ediyorum. Bu denir mi? Biz o komisyonda yokuz. Bize ayrılan üyeleri de başkalarına verdiniz mi? Verdiniz. İstediğiniz gibi çalıp oynama hakkınız var mı? Var. Ben dışarıdan Türkiye’yi felakete götürmeyeyim diye sürece müdahil olmaya çalışıyorum, hatadan arındırmaya çalışıyorum. Ben bu hakkı kullanıyorum yani. Siz ne istiyorsanız yapın.Yapamadığınız şeylerin faturasını niye başkası kesiyorsunuz. Ben mi dedim size, bu süreç Abdullah Öcalan’ın Meclis kürsüsüne gelip konuşmasıyla başlasın diye.”
“Siyasi partilerin seçim ittifakına yönelik adımları için erken”
Müsavat Dervişoğlu, Gelecek ve Yeniden Refah partileri arasında görüşmeler yürütüldüğünün hatırlatılarak, Zafer Partisi ile İYİ Parti’nin görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Bizim öyle bir görüşmemiz yok. Ben her yerde söylüyorum; bir siyasi partinin amacı toplumu kutuplaştırmak değil, milleti bütünleştirmek, milleti birleştirmek. Bir siyasi kesim bir tarafta birleşsin, diğer siyasi kesimin öbür tarafta birlesin… Buna bizi zorlayan şey 50 + 1 arayışıdır. Daha seçim yok. Seçimin öncesinde bu tartışmalarının gündeme getirilmesini bilmiyorum ama hükümetin bir arayışı var, Anayasa değişikliği için Meclis aritmetiğine yönelik. Bütün bunları o kapsam içerisinde de değerlendirebilmek mümkün. erken seçim kararının alınabilmesi için 360’ın tamamlanması, 360’a ulaşmayanın yolunun da bulunması lazım. Onun için bu kabil temaslar yapılabilir, bu 360 için de yapılabilir; nitelikli çoğunluk için Anayasayı değiştirecek 400 milletvekili sayısına ulaşmak için de yapılır. Onun dışında siyasi partilerin seçim ittifakına yönelik adımları için erken. Yani barajı aşmak için bir araya gelme şeyi yok. Şu anda sayı kime lazım? İktidara lazım. Yani iktidar böyle bir arayışın içinde olabilir. Ama ne hikmetse bizim üzerimizden başlıyor. Bana soruyorlar şimdi şurayla şurayla birleşecek misin? Türk milletini birleştirmek istiyorum. Siyasete girdiğim günden beri de toplumun ortak değerlerinin siyasi partilerin inhisarına alınmasına karşı olduğumu söylüyorum. Yani dindarlık, muhafazakârlık bir kesimin, milliyetçilik bir diğer kesimin; Cumhuriyetçilik, Atatürkçülük, laiklik başka bir kesimin türünden tanımlamaları uygun bulmuyorum. Bize ait olan değerlerin hepimize aitse şayet, siyasi partilerin inhisarındaymış gibi gösterilmesine karşıyım.”
“Ben istiyorum ki MHP ile ve AKP ile olan diyalog da aynı olsun, DEM ile diyalog da aynı olsun”
Siyasiler arasındaki ilişkiler konusunda da Dervişoğlu, “Özgür Bey’le olan hukukumuz Meclisten kaynaklı olduğu için, ayrıntılı da konuşuyoruz biz onunla. Neler olabilir, neler yapılabilir diye. Zaman zaman biliyorsunuz birbirimize de düşüyoruz. Bazen o çıkıyor telafi ediyor. Bazen ben çıkıyorum telafi ediyorum. Bu, siyasette olan şey. Ben istiyorum ki MHP ile ve AKP ile olan diyalog da aynı olsun, DEM ile diyalog da aynı olsun. Gelelim konuşalım. Ne yani, konuşarak ne olacak? Fikir mi değişecek?” değerlendirmesini yaptı.
“Öyle bir fotoğraf istiyor, stratejik olarak iletişimciler onu planlamış”
Müsavat Dervişoğlu, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılının açılışının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Meclis’te Başkanlık Divanı toplantı salonunda bir araya gelmelerinin perde arkasını da anlattı. Bu görüşme nedeniyle yapılan eleştirilere değinen Dervişoğlu, burnu ile ilgili bir operasyon geçirmesinden dolayı Erdoğan’ın “geçmiş olsun” dediğini anlatarak, “Ama o öyle bir fotoğraf da istiyor, o ayrı bir şey. Stratejik olarak iletişimciler onu planlamış. Ne oldu yani? Ben özelde görüşsem ne olur? Yani bir görüşmeyle bir el sıkışmayla ben fikri değişecek bir adam mıyım” ifadelerini kullandı.
“O görüşmede Cevdet Yılmaz ile kuraklık konusunda konuştum”
“Size oradaki sohbeti de anlatayım” diyen Dervişoğlu, yasama yılının açılışının ardından Başkanlık Divanı toplantı salonunda Erdoğan ile bir araya geldikleri ortamı şöyle anlattı:
“Ben sordum buradan, ‘aşağıda kaç kişi var, nedir durum’ diye. Tayyip Bey odada yanında üç kişiyle olsa başka düşüneceğim. Bana dediler ki ‘milletvekilleri var, herkes orada.’ Aleni bir görüşme o, nereye çekilebilir ki. Ben içeri girdim, baktım bir yer yok. Bana gösterilen yerde değil, grup müdürüme dedim ki ‘bana sandalye buldur.’ Biri kalkmış nezaketen, o koltuğu çektik, yanımda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz var. Sağ tarafında da DEM’in Grup Başkanvekili Gülistan Hanım. Ben döndüm Cevdet Yılmaz ile kuraklık konuştum. Cevdet Yılmaz işte orada. ‘Küresel ısınmaya bağlı olarak kuraklık, meteorolojik verilere göre de sürecek. Bu, büyük kentlerde ciddi su sorunlarına sebep olacak. Bütçe hazırlıyorsunuz. Buna göre bir tedbiriniz var mı’ dedim.”

