(İZMİR) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, çocuklara güvenli bir ülke hazırlamak istediklerini belirterek, “Çocukların ihmal, şiddet, istismar gibi kötü muamelelerle karşılaşmaması; yaşam, eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve erişim haklarından mahrum kalmaması için çalışmaya devam ediyoruz” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka da “İktidara geldiğimizde bir ulusal çocuk koruma eylem planı hazırlayacağız. Cumhuriyet yeniden kimsesizlerin kimsesi olacak, güven içinde yaşadığı bir ülke olacak” diye konuştu.
CHP tarafından düzenlenen “Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma” başlıklı panel, İzmir’de Tarihi Havagazı Fabrikası’nda yapıldı.
Panele, CHP Genel Başkan Yardımcıları Suat Özçağdaş, Aylin Nazlıaka, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, milletvekilleri, belediye başkanları, CHP il ve ilçe yöneticileri, STK temsilcileri, akademisyenler katıldı.

Panelin açılışında konuşan CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, Cumhuriyet’in yeni yüzyılında, çocukların daha adil, güvenli ve özgür bir ülkede büyümesi için omuz omuza çalışmaya devam edeceklerini söyledi. Atatürk’ün, “Vatanı korumak, çocuklarımızı korumaktır” sözünü bir rehber olarak gördüklerini ifade eden Güç, şöyle konuştu:
“Çocuklarımız sadece geleceğimiz değil, bugünümüzün en kıymetli varlıklarıdır. İçinde bulunduğumuz çağ, insanlığın en büyük çelişkilerini bir arada taşıyor. Bir yandan yapay zeka, dijital dönüşüm ve büyük teknolojik ilerlemeler; diğer yandan hâlâ temel haklardan, güvenli yaşamdan ve adaletten yoksun kalan milyonlar var. Ve ne yazık ki bu çelişkinin en ağır yükünü taşıyanlar yine çocuklar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre, çocukların karıştığı olay sayısı 612 bin 651’e ulaşmış durumda. Bu yalnızca bir sayı değil; bir çocuğun susturulmuş sesi, bir annenin adalet arayışı, bir toplumun vicdan sınavıdır. Hiçbir gelişme, hiçbir başarı, bir çocuğun yaşam hakkını kaybettiği bir dünyada övünç kaynağı olamaz. Gerçek medeniyet, çocukların gülüşlerinde ve sokaklarda oynarken duydukları güvenin sesindedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak çocuk politikasını bir yardım alanı değil, bir insan hakkı olarak görüyoruz. Bizim anlayışımızda çocuk yalnızca korunacak değil, aynı zamanda güçlendirilecek bir bireydir. Çocukların sesini duymayan hiçbir toplum ilerleyemez. Bu nedenle biz, laik ve bilimsel eğitimden taviz vermeden, yoksulluğu değil fırsat eşitliğini büyüterek; çocuklarımızı yalnızca korumak değil, özgürleştirmek için mücadele ediyoruz.”

Tugay: Çocuklara yönelik politikalarımızı hak temelli, bütüncül ve yerelden güç alan bir model üzerine inşa ediyoruz
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da çocukların, şiddetten, istismardan ve ihmalden korunma hakkının, yalnızca bir sosyal politika konusu değil, bir vicdan meselesi, bir insanlık sınavı olduğunu belirtti. Ne yazık ki bu sınavda, dünya olarak iyi bir noktada bulunulmadığını dile getiren Tugay, şöyle devam etti:
“Türkiye olarak belki en kötü sınavalardan birini veren ükeyiz. Tablo, bizlere çok açık bir sorumluluk yüklüyor. İzmir’de biz bu sorumluluğu yalnızca bir hizmet alanı olarak değil, bir vicdan borcu olarak görüyoruz. Çocuğu korumak, bir kurumun değil; bir kentin ve bir ulsun görevidir. Bu anlayışla biz İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, çocuklara yönelik politikalarımızı hak temelli, bütüncül ve yerelden güç alan bir model üzerine inşa ediyoruz. Kentin dört bir yanında kurduğumuz Dayanışma Noktaları, yalnızca yardım merkezleri değil; çocukların güven zincirinin ilk halkasıdır. Bu merkezlerde, çocukların okul beslenmesinden kırtasiye desteğine, eğitim materyallerinden hijyen ve gıda desteğine kadar pek çok ihtiyacını karşılıyoruz. Ama daha önemlisi, sosyal hizmet uzmanlarımız her hane ziyaretinde çocukların refahını, güvenliğini gözlemliyor. İhmal ya da istismar şüphesi görüldüğünde, ilgili kurumlarla işbirliği içinde hızlı müdahale ediyoruz. Yani çocuklarımızı yalnızca desteklemiyor, aktif olarak koruyoruz.”
“Bir belediye, kentte adaletin teminatı olacaksa önce çocuklarına adil davranmalıdır”
Çocuklara yönelik çalışmaları aktaran Tugay, “Bizim için çocuk politikası teknik bir konu değil, bir vicdan meselesi. Bir belediye, kentte adaletin teminatı olacaksa önce çocuklarına adil davranmalıdır. Bir şehir, çocukların gülümsemediği bir günde, hiçbir hizmetle övünemez. İzmir’in vizyonu nettir: ‘Hiçbir çocuk yalnız kalmasın. Hiçbir çocuk kendini değersiz hissetmesin.’ Bizim amacımız sadece çocukları korumak değil; onların özgür, güçlü, mutlu bireyler olarak yetişmesini sağlayan bir kent inşa etmek” dedi.
Panelde paylaşılan her verinin, önerinin, aslında bir çağrı olduğunu söyleyen Tugay, “Konuşmamı, UNICEF’in bir raporunda geçen şu cümleyle bitirmek istiyorum: ‘Çocuğu korumak, insanlığı korumaktır.’ Biz de İzmir’de tam olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Her çocuğun hakkını, her çocuğun geleceğini, her çocuğun sesini savunuyoruz. Ve biliyoruz ki, bunu birlikte başarabiliriz” ifadelerini kullandı.

Nazlıaka: “Çocuklarımızın yaşam hakkına sahip çıkan bir Türkiye için mücadele ediyoruz”
CHP Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, CHP olarak tüm yurttaşların eşit, toplumsal güven içinde ve adil bir ülkede yaşadığı bir Türkiye için mücadele ettiklerini belirterek, “Bizim bakış açımızda herkes için adalet vardır; hiç kimse geride kalmamalıdır. Çocuklarımızın yaşam hakkına sahip çıkan, onların bedensel, ruhsal ve zihinsel bütünlüğünün korunduğu bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Bunu sadece politik bir bilinçle değil, aynı zamanda insan olmanın bir sorumluluğu olarak görüyoruz” diye konuştu.
Türkiye’de birçok çocuğun, gelişmiş ülkelerdeki yaşıtlarına kıyasla hayata daha geriden başladığını ifade eden Nazlıaka, şunları kaydetti:
“Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Atamızın kurduğu Cumhuriyet’te her çocuk dünyaya eşit olarak gelir. Ama günümüzde ne yazık ki yoksul hanelerde doğan çocuklara yoksulluk ebeveynlerinden miras kalıyor. Yoksulluk çemberini kıramıyor; çünkü sağlıklı gıdaya erişemiyor, eğitimde fırsat eşitliğine sahip olamıyor, kamusal kaynaklara ulaşamıyorlar. O çocuklar hep hayata geriden başlıyor. Oysaki Cumhuriyet’in ilk yıllarını hatırlayalım. O zaman adalet vardı, eşitlik vardı, liyakat vardı. O sayede bir çobanın oğlu Cumhurbaşkanı olabiliyordu. Bir apartman görevlisinin kızı bürokraside en üst kademelere gelebilmişti. Ama bugün bu mümkün mü? Değil. Yapacağız, bunu hep birlikte sağlayacağız.”
CHP olarak iktidara geldiklerinde kendilerini büyük bir sorumluluğun beklediğini ifade eden Nazlıaka, şunları söyledi:
“Hak temelli bir yaklaşımla çocukları ve karar alma sistemi içerisine dahil etmek ve tüm çocuklarımızın huzur içerisine, güven içerisinde yaşadığı bir Türkiye inşa ekmek gibi bir hedefimiz var. Biliyoruz ki çocuğa yönelik istismar sadece bireysel bir sapkınlık sonucu ortaya çıkmaz. Eğitimsizlik, yoksulluk, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve erken yaşta zorla evlilikler, dijital denetimsizlik gibi bunu besleyen unsurlar var. Biz bu soruna sadece cezaları arttıran bir bakış açısıyla yaklaşmıyoruz. Biz bu soruna önleyici, caydırıcı tedbirleri alıp çocukların korunduğu, bütüncül politikaları oluşturan hak temelli bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz. İktidara geldiğimizde bir ulusal çocuk koruma eylem planı hazırlayacağız. Cumhuriyet yeniden kimsesizlerin kimsesi olacak, güven içinde yaşadığı bir ülke olacak.”

Özçağdaş: “Çocuklarını korumaktan aciz bir ulusun yaşam hakkı yoktur”
CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ise çocukların şiddet, ihmal ve istismardan korunmasının, çocukların sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için çok önemli olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Ülkemizde maalesef çocuklarımızı koruyamamak en önemli sorunumuz. Çocuklarımızın kalbinde büyük bir yara açan, toplumsal olarak hepimizi yaralayan bir süreçten bahsediyoruz. Çocuklarını korumaktan aciz bir ulusun yaşam hakkı yoktur. Çocuklar gelecekle ilgili bir konu değil. Çocuk, geleceğe yatırım değildir. Çocuk bugün olan bir yurttaştır. Yaşı küçük ama bugünü var. Bugün sağlıklı olmalı. Bugün yoksul olmamalı. Bugün şiddet görmemeli. Bugün mutlu olmalı. Bugün özgüven geliştirmeli. Bugün kendini geliştirecek becerileri, kendini gerçekleştirecek yetileri elde etmeli. Dolayısıyla çocukla ilgili meselede, meselenin geleceğe dair bir konu olduğu doğrudur; ama meseleyi sadece geleceğe dair bir yatırım alanı olarak görmemeliyiz. Bugün itibarıyla yurttaşlarımızın sağlığından, güvenliğinden, mutluluğundan bahsediyoruz.
İktidarın politikaları, çocuklarımızı geleceksizleştirmeye devam ediyor. Bu iktidar son günlerde zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Peki konuşanlar kimler? Ayrancı, şıracı, bozacı. MÜSİAD, Şuurlu Öğretmenler Derneği, Enderun Öğretmenler Derneği, bunların bir vakfının kurduğu enstitü… Adalet ve Kalkınma Partisi’nin çevresinde bulunanlara ‘Hadi aslanlar, konuşun’ demişler. Hepsi zorunlu eğitimi tartışmaya açıyor. Peki 4+4’ün mucidi kim? Yine Adalet ve Kalkınma Partisi. İki AKP var: Bir tanesi hep muhalefetmiş gibi davranıyor; hiç iktidar olmuyor, sürekli olması gerekeni söylüyor. Mesela ‘Beş yaşta okul öncesi zorunlu olmalıdır’ diyorlar. Bir başka AKP ise bunu duymazdan geliyor. Öbür muhalif AKP seçim döneminde hep sahneye çıkıyor; onlar hep muhalif, mağdur rolünde. Bir de iktidar AKP’si var; onlar da kendi dünyalarında yakıp yıkmaya devam ediyorlar. Çocuklarımıza güvenli bir ülke hazırlamak istiyoruz. Çocukların ihmal, şiddet, istismar gibi kötü muamelelerle karşılaşmaması; yaşam, eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve erişim haklarından mahrum kalmaması için; eğitimde kopmaların önlenmesi, çocuk işçiliğinin sonlandırılması, küçük yaşta zorla evlendirilmemeleri için her çocuk ve vatandaşımızın güvende olduğu bir Türkiye kurmak için çalışmaya devam ediyoruz. Bir yıldan fazla bir süredir parti programı üzerinde çalışıyoruz. Ana akslarından biri çocuklar ve kadınlar gibi kırılgan gruplar. Önemli hazırlıklar var. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan ruh, o bilinç yürümeye devam ediyor. Kuvayımilliyecilerin ikinci yüzyılda Türkiye’yi bambaşka bir paradigmayla yeniden kurmaya ihtiyacı olduğuna inanıyorum.”

Panelde, çocukların şiddet, ihmal ve istismardan korunmasına yönelik politikalar akademisyenler, psikologlar, hukukçular ve sivil toplum temsilcileri tarafından ele alındı.

