Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tugay: “İzmir’e suyu temin etmek DSİ’nin sorumluluğunda, biz ise belediye olarak suyu şehirde dağıtmak ve sistemini kurmakla yükümlüyüz”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Belediyemiz suyu dağıtmak ve sistemini kurmakla yükümlüdür. İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da diğer belediyeler suyu şehirde dağıtmakla sorumludur ve o dağıtımın sistemini kurmakla sorumludur ama suyu temin etmekle ilgili sorumluluk tamamen Devlet Su İşleri’ndedir. Bu kesin kuraldır” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Belediyemiz suyu dağıtmak ve

(İZMİR) – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Belediyemiz suyu dağıtmak ve sistemini kurmakla yükümlüdür. İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da diğer belediyeler suyu şehirde dağıtmakla sorumludur ve o dağıtımın sistemini kurmakla sorumludur ama suyu temin etmekle ilgili sorumluluk tamamen Devlet Su İşleri’ndedir. Bu kesin kuraldır” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının ardından basın mensuplarıyla bir araya geldi ve su temini, Çankaya Katlı Otoparkı ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili soruları yanıtladı.

Cemil Tugay, AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın kente su temini konusunda yaptığı “Bu, devletin problemi değil, İzmir’in problemi; suyu temin etmek konusu devletin problemi değil” sözlerini değerlendirdi. “Sayın Cumhurbaşkanı, ‘İzmir’i susuz bırakmayacağız’ dedi. Devletin su temini sorumluluğu Devlet Su İşleri’ndedir. Biz ise belediye olarak suyu şehirde dağıtmak ve sistemini kurmakla yükümlüyüz” diyen Tugay, geçen yıl yüzlerce kuyu açtıklarını ve bunu Devlet Su İşleri’nden izin alarak gerçekleştirdiklerini anlattı. İzmir’in su kaynaklarının yetersiz kaldığı durumlarda, başka yerlerden su temininin DSİ’nin görev alanına girdiğini vurgulayan Tugay, Düvertepe Barajı’nın önemine işaret etti.

Cemil Tugay şunları kaydetti:

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir açıklaması var, onunla çelişiyor diye düşünüyorum. Çünkü o, ‘İzmir’i susuz bırakmayacağız’ diye bir açıklama yaptı. Herhangi bir kanun, mevzuat bilgisi olan, genel olarak devletin idaresiyle ilgili bilgisi olan herkes bilir… Orada galiba siyaset yapıyor Sayın Milletvekili ama doğru bir ifade kullanmamış. İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da diğer belediyeler suyu şehirde dağıtmakla sorumludur ve o dağıtımın sistemini kurmakla sorumludur.

“Suyu temin etmekle ilgili sorumluluk tamamen Devlet Su İşleri’ndedir”

Ama suyu temin etmekle ilgili sorumluluk tamamen Devlet Su İşleri’ndedir. Bu kesin kuraldır. Biz burada üzerimizden bir şey atmıyoruz. Neden bunu söylüyorum çünkü geçen yıl yüzlerce kuyu açtık. Bunu Devlet Su İşleri’nden izin alarak yaptık. Yani üzerimize düşeni yapmaya hazırız ama şöyle düşünün: İzmir’in içerisinde su kaynakları tükendiyse ve yeterli yağmur yağmıyorsa, barajlar dolmuyorsa ne gerekiyor? Başka bir yerden su temin etmek gerekiyor. O artık bizim sınırlarımızın dışına çıkıyor. İşte tam orada Devlet Su İşleri devreye giriyor.

Yani Düvertepe Barajı var. Onun bir an önce yapılması lazım. Düvertepe Barajı’nın İzmir’in su ihtiyacını karşılamasıyla ilgili planlama yıllarca önce Devlet Su İşleri tarafından yapılmış. Bunu İzmir halkının bilmesini özellikle isterim. Eğer İzmir’de su kaynakları biterse, artık buradan su temin etmemiz mümkün olmazsa; yani suyu yaratamayacağımıza göre bir yerden su getirilmesi lazım. Bu, Devlet Su İşleri’ne ait bir görevdir”

“Çankaya Katlı Otoparkı için güçlendirme projesi yapılamıyor, bunu sürdürmenin bir anlamı yok”

Çankaya Katlı Otoparkı’nın yıkılmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Tugay, otoparkın dayanıklı olmadığını söyleyerek, şöyle konuştu:

“Değerli arkadaşlarım, ben göreve geldiğimden beri Çankaya Katlı Otoparkı’nı yıkmamanın bir yolu var mı diye araştırıyorum aslında. Oranın depreme dayanıksız olması kararı ve yıkılması kararı ben göreve gelmeden önce alınmış bir karar. Göreve geldikten sonra Bakanlıktan buraya bir güçlendirme projesi yapmak için bize süre tanımasını istedik ve o süre boyunca güçlendirme projesi yapmaya çalıştı arkadaşlarımız ama sonuçta şu anlaşıldı ki buraya güçlendirme projesi yapılamıyor. Yapılamayınca bunun sürdürülmesinin bir anlamı yok. Zaten bu arada Konak Kaymakamlığı’ndan, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nden devamlı yazılar geldi. Oranın boşaltılması ve elektriğinin, suyunun kesilmesiyle ilgili bizzat bu makamlardan yazılar geldi. Yani Büyükşehir Belediyesi bu işi zorlamadı. Biz görevimizi yapmak zorundayız. O görevimiz de; riskli olduğuna karar verilmiş olan, bizden önce karar verilmiş olan bu binanın artık güçlendirme seçeneği olmadığını gördüğümüz için buranın mecburen zorunlu nedenlerle yıkılması işlemini sürdürmek.

Ama İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AK Partili bazı meclis üyeleri, ‘Yok, siz yanlış biliyorsunuz, buranın güçlendirilmesi mümkün’ deyince, ‘o zaman burada yüzde 55 ortaklık; yani yüzde 45’i İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, yüzde 47,5’i ama yüzde 50’den daha fazla ortaklık Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde ve Ziraat Bankası’nda. Bu banka ve Vakıflar o zaman güçlendirme projesini yapsın. Biz buna engel olmayız, biz bunu durdurmayız’ dedik.

O günden beri de buna bir cevap verilmesini bekliyorum. Yani bizi suçlamak yerine buyursunlar, yapamadığımızı iddia ettikleri güçlendirme projesini yapsınlar. Ondan sonra da buranın güçlendirilmesi yapılsın ve yıkılmasın. Hani o durumda yıkılmamasını kabul ediyorum. Bizim zaten “yıkılsın” diye bir ısrarımız yok. Ancak bu karar verilmiş durumda ve Kaymakamlık, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, “Burayı yıkmak zorundasınız.” diye yazılar gönderiyor. Orada oturanlara da “Burayı boşaltın.” diyor, elektriğinin, suyunun kesilmesini istiyor. Bunları dedikten sonra bizim yapacak bir şeyimiz kalmıyor. Bizi boşu boşuna suçlamasınlar. Bu süreç tamamen bizim dışımızda oldu. Şimdi İzmir şehir merkezini herkes görüyor değil mi, yerleşimini? Yani herhangi bir binayı kaldırmadıkça ya da bir sosyal alanı falan ortadan yok etmedikçe orada otopark yapma şansınız yok. Şehir planında yeterli otopark alanı ayrılmamış. Bu, bugün değil, 60-70 sene önce verilmiş kararların sonucu olan bir şey.

“Önerilere açığım”

Bu dönem içerisinde biz bir şeyi böyle sihir yapar gibi gerçekleştiremeyiz. Sonuçta alan bulmamız lazım ki oraya otopark yapalım. Ben bununla ilgili önerilere açığım ama orada riskli olduğuna karar verilmiş bir yapının artık tartışması yok. Ondan dolayı ‘Bunu yıkmayalım, şey yapmayalım’ diyemeyiz yani. Kullanıcılara diyemeyiz. Yasal olarak bu bir suç, o nedenle yapamıyoruz. Ama genel anlamda şunu söylemem gerekir ki şehir merkezlerinin trafikten arındırılması ilkesi artık bütün dünyada çağdaş metropollerin kabul ettiği, uyguladığı ilkelerdendir. Bizler de kent merkezini aslında trafikten arındırmalıyız; mümkün olduğunca trafiğin yoğunluğunu azaltmamız lazım.

Yani herkes kapının önüne kadar arabayla gelme alışkanlığından vazgeçmeli. Toplu taşımayı, yürüyerek ya da bisikletle ulaşımı artık yavaş yavaş benimsemeli İzmir. O çerçevede şehir merkezine daha fazla araç getirelim, onlara otopark bulalım, onlara yollar açalım, tüneller açalım demeden önce biraz düşünelim bakalım: Acaba gerçekten doğru olan bu mu? Dünya nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz.”

Cumhuriyet Bayramı mesajı

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan Tugay, Cumhuriyet’ değerilerine vurgu yaparak, şöyle konuştu:

“Biz İzmir’in kırsal bölgelerinde, her zaman gidilmeyen mahallelerinde bayram kutlamaları yapıyoruz bir haftadır. Dün Belevi’deydim, ondan birkaç gün önce Seyrek’teydim. Gidemediğim bir sürü yerde de Büyükşehir Belediyesi ekipleri, arkadaşlarım kutlamalar yaptılar. Oralarda şunu tekrar görüyorsunuz ya da şehrin biraz böyle gözden uzak bölgelerine baktığınızda, insanlarımızın eşitliğe ve adalete ihtiyacı var. Sahip çıkılması gereken çok sayıda insan var ve onlara birilerinin sahip çıkması lazım. İşte tam burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhu şad olsun, şu sözü beynimize mıh gibi çakılıyor: ‘Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir.’ Eğer bu ülkede kimsesizlerin sahibi olan bir şey isteniyorsa, işte o tam olarak Cumhuriyettir. O nedenle çok kıymetli. O nedenle herkes için çok kıymetli. Gün geliyor, herkesin demokrasiye, adalete, eşitliğe, uygarlığa ihtiyacı oluyor. Onun sembolü, o sistemin adı Cumhuriyet. O nedenle çok değerli. Bugün burada vatandaşlarımızın da katılan tüm sivil toplum kuruluşlarının, tüm devlet kurumlarının buna inancını gördüm açıkçası tekrar tekrar. Cumhuriyet’in değerini biliyor insanlarımız, demokrasinin değerini biliyor. O yüzden kimse bu ülkeyi demokrasiden uzaklaştırmaya kalkmasın. Karşısında muhtemelen halkı bulacaktır.”