Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Gül Çiftci: “İddianame, yargı tarihine siyasi mühendislik belgesi olarak geçmiştir”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilişkin hazırlanan iddianamenin tamamlanmasına yönelik açıklama yaptı. Çiftci, iddianamenin “yargı tarihine siyasi mühendislik belgesi olarak geçeceğini” belirterek, ilk sayfadan itibaren kullanılan ifadelerin savcılık makamının tarafsızlığını yitirdiğini gösterdiğini belirtti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilişkin

(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilişkin hazırlanan iddianamenin tamamlanmasına yönelik açıklama yaptı. Çiftci, iddianamenin “yargı tarihine siyasi mühendislik belgesi olarak geçeceğini” belirterek, ilk sayfadan itibaren kullanılan ifadelerin savcılık makamının tarafsızlığını yitirdiğini gösterdiğini belirtti.

Çiftci, iddianamede yer alan “CHP’nin ele geçirilmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde örgüt liderinin aday gösterilmesi amacıyla…” ifadesini hatırlatarak, Cumhurbaşkanı adaylığının “suça konu eylem” gibi gösterilmesini siyasetin alanına doğrudan müdahale olarak nitelendirdi. Çiftci, “2 Ekim 2024’ten bu yana her hafta CHP’ye yönelik bir operasyon yürütüldüğünü” ifade etti.

İddianame boyunca kullanılan dilin önyargılı olduğunu savunan Çiftçi, “duydum”, “söylendi”, “olabilir” gibi ifadelerin binlerce kez tekrarlandığını, dosyanın bilgi yerine “dedikoduya dayandığını” kaydetti. 15 gizli tanığın ifadesiyle hazırlanan dosyanın Türkiye’nin “seçimsizleştirme sürecine sokulmasında yeni bir evre” olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:

“İddianamede kurultayımıza ilişkin bizzat savcılık makamından yapılmış ‘tespitler’, nasıl bir hayal dünyasında olduklarını kanıtlar niteliktedir. Savcılık lehte de aleyhte de delil toplama makamıdır ancak görünen İstanbul’da savcılığın siyasi analiz merkezine dönüştüğüdür. Savcılık, parti içi demokrasi süreçlerini suçun unsuru olarak tanımlayarak, hem Anayasa’ya hem siyasi partiler hukukuna aykırı bir alana girmiştir. İddianamenin içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı ‘ahtapotun kolları’ ifadesinin dört kez geçmesi, iddianamenin siyasal nitelikli bir propaganda metnine dönüştüğünü de kanıtlamaktadır.

Bir başka hukuk skandalı ise, bir avukatın müvekkilini savunmasının suç olarak yazılmasıdır. Avukat Mehmet Pehlivan hakkında ‘müvekkilinin lehine savunma yaptı’ ifadesi, savunma hakkına yönelmiş açık bir saldırıdır. Bu yaklaşım, yalnızca bir kişiye değil, tüm hukuk camiasına verilmiş bir gözdağıdır. AKP medyasında ‘para dolu bavullar’ olarak servis edilen görüntülerdeki bavullarda jammer cihazlarının bulunduğu, iddianamede bizzat kabul edilmiştir. Bu gerçek, kamuoyuna bilinçli bir manipülasyon yapıldığını göstermektedir. İddianamede, ‘özel vasfa sahip üyeler’ gibi akıl dışı bir kavram kullanılmış, 9 aya yaklaşan tutukluluk sürecinde kurgulayamadıkları yalanlar bu kavramla örtbas edilmek istenmiştir. İddianamede iftiracı olduğu belli olan bir kişiyi örgüt hiyerarşisinde tek bir noktaya ‘yönetici’ olarak yerleştiren savcılık, ailesi, yakınları gözaltına alınan tehdit ve şantaja boyun eğmeyen Fatih Keleş’i ise dört noktada yönetici olarak göstermiştir. Bu açıkça tehdide boyun eğmeyen bir kişiden intikam alma yöntemidir.

En vahimi ise iddianamede Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılmasına yönelik açık bir çaba bulunmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelmiş her adım, halkın iradesine, çok partili hayata ve Türkiye’nin demokratik birikimine yönelmiş bir tehdittir. Yargıyı siyasetin sopası haline getirenler, halkın iradesini susturabileceklerini sanmaktadır. Bu ülkenin vicdanı da tarihi de Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanındadır. İftiralarla, kurgularla, yalanlarla partimizi hedef almak 102 yıllık bir demokrasi mirasına kast etmektir. Cumhuriyet Halk Partisi, her dönem hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve adil yargılanma hakkını savunmuştur. Bu iddianame, yalnızca Ekrem İmamoğlu’na, seçilmiş belediye başkanlarımıza, yol arkadaşlarımıza ya da partimize yazılmamıştır, bu iddianame, halkın iradesine yönelmiş topyekun bir saldırının aracıdır.

Amaç koltukta oturanın hayat boyu o koltukta oturmasını sağlamaktır. Bu süreçte bir kez daha hatırlatıyoruz: Tutuksuz yargılama esastır. Masumiyet karinesi, hukuk devletinin en temel ilkesidir. Kamu yararı, açıklığın ve şeffaflığın olduğu yerde korunur. Bu nedenle, tüm Türkiye’nin gerçeği görmesi için davanın canlı yayınlanması talebimiz ortadadır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu kumpasın da üstesinden gelecek, adalet, gerçeğin ışığında bir kez daha galip gelecektir.”