Haber/Kamera: Onur DURSUN
(İSTANBUL) – Artvin’in Cankurtaran bölgesinde ormanlık alanda ağaçların kesilmesine karşı çıktığı için vurularak öldürülen Reşit Kibar için İstanbul Validebağ’da nöbet tutuldu. Doğa savunucuları, “Reşit Kibar’ın katledilişi, sadece bir kişinin yaşamına kastedilmesi değil, aynı zamanda halkın iradesine ve doğrudan yaşam hakkına yapılmış bir saldırıdır. Cinayetin arkasındaki güçler, adaletin yerini bulmaması için her türlü baskıyı kullanmakta, köy halkını susturmak ve yıldırmak için köyü adeta kuşatma altında tutmaktadır” açıklamasında bulundu.
Artvin’de yaklaşık bir ay önce meydana gelen olayda, Cankurtaran kesimindeki ormanlık alanın, “turizm tesisi” adı altında madenlere peşkeş çekileceğini savunan yöre sakinlerinden Reşit Kibar, açılan ateş sonucu yaşamını yitirmişti.
Reşit Kibar için doğa savunucuları İstanbul’da, doğa mücadelesinin sembolü haline gelen Validebağ Korusu’nda nöbet tuttu. Reşit Kibar anısına fidan diken doğa savunucuları basın açıklaması yaptı.
İstanbul Doğa Savunmaları ve Artvin Çevre Platformu adına Begüm Zafer tarafından okunan açıklamada, “Reşit Kibar, deresine, ormanına, toprağına sahip çıkan Karadeniz halkının binlerce evladından biriydi. Ne yazık ki planlı bir saldırı sonucu katledildi. Ve bu cinayetin azmettiricileri ve asıl sorumlular ile ilgili hiçbir yasal işlem başlatılmazken, ormanı için mücadele eden Çifteköprü halkı cezalandırılmak istenmektedir. Silahın sahibi Fikret Merttürk elini kolunu sallaya sallaya dışarıda gezerken ‘Hepimiz doğanın talanına karşı Reşit olacağız’ diyen doğa savunucusu Dursun Ali, Yıllar ve Mutlu tutuklandılar” denildi.
“Halkın direnişi kırılmak istenmektedir”
Adaletin tecelli etmesinin önüne geçmek için baskı uygulandığı ifade edilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Reşit Kibar’ın katledilişi, sadece bir kişinin yaşamına kastedilmesi değil, aynı zamanda halkın iradesine ve doğrudan yaşam hakkına yapılmış bir saldırıdır. Cinayetin arkasındaki güçler, adaletin yerini bulmaması için her türlü baskıyı kullanmakta, köy halkını susturmak ve yıldırmak için köyü adeta kuşatma altında tutmaktadır. Jandarma gözetiminde sürekli bir psikolojik baskı ortamı yaratılarak, halkın direnişi kırılmak istenmektedir. Ancak Çifteköprü halkı, baskılara yıldırma politikalarına karşı ormanını, yaşam alanını savunmakta ısrar etmektedir. Sadece Çifteköprülüler değil, Hopa’dan Borçka’ya, Arhavi’den Artvin Cerattepe’ye Cankurtaran direnişi tüm Artvin’in direnişine dönüşmüştür.”
“Doğayı, yaşamı ve haklarımızı savunmak için kararlıyız”
Gerekçesiz olarak tutuklananların serbest bırakılması, Cankurtaran Ormanı’na Reşit Kibar’ın adının verilmesi, tüm maden arama ve işletme ruhsatlarının iptal edilmesi ve Reşit Kibar’ın katledilmesinden sorumlu olanların yargılanması istenen açıklamada, şöyle denildi:
“Artvin halkının bu talepleri yerine getiriline kadar onların sesi olmaya, mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz. Bu tür saldırılar, toplumsal direnişin kırılmasına yönelik sistematik bir politikanın parçasıdır. Bugün bizler Validebağ’da doğayı, yaşam alanlarını savunanlar olarak rant ve talanın benzer biçimini yaşıyoruz. Validebağ Korusu uzun yıllardır rant uğruna katledilmek, imara açılmak isteniyor, halkın iradesi hiçe sayılıyor. Ancak bizler Kuzey Ormanları’nı, Validebağ’ı, Cankurtaran’ı ranta, talana açtığınız her yeri canımız pahasına da olsa savunmaya devam edeceğiz. Doğayı, yaşamı ve haklarımızı savunmak için kararlıyız.
“İstanbul’un nefes kaynağı rant uğruna fedi ediliyor”
Nasıl ki Artvin’in her bir karışı maden şirketlerine satılıyorsa bugün İstanbul’un Kuzey Ormanları tarihin gördüğü en büyük yağmayı yaşıyor, ağır tahrip altındadır. Aydos Ormanı, Fatih Ormanı, Belgrad Ormanı mesire projeleri, park orman projeleri, millet bahçeleri adı altında beton tehdidi ile karşı karşıyadır. İstanbul’un kuzey ilçeleri Silivri, Çatalca, Şile ve Beykoz ağır maden yağması ve RES tehdidi altındadır. Zaten beşte birini kaybettiğimiz İstanbul’un su ve nefes kaynağı kuzey ormanlarının son kalan parçaları da rant uğruna feda edilmektedir. Bizler toprağımız, ormanımız, suyumuz, nefesimiz, sağlığımız için son kalan orman varlığını savunmaya ve korumaya devam edeceğiz. Bu mücadelemiz, sadece bir ağacı bir ormanı korumak için değil, yaşam hakkına yapılan her türlü saldırıya karşıdır. Bu baskılara karşı ses çıkarmaya, doğamıza sahip çıkmaya, haksızlığa karşı direnmeye devam edeceğiz.
Bugün burada memleketin dört bir yanında olduğu gibi bizler de doğa ve yaşam savunucuları olarak nöbetteyiz. Cankurtaran’a ses olmak, doğamızı ve yaşam alanlarımızı savunmak, direnişi güçlendirmek için nöbetlerimiz devam edecek. Hep birlikte, dayanışma içinde mücadelemizi sürdüreceğiz.”