(ANKARA) – Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), CHP’nin TBMM Genel Kurulu’nda beş ismin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyeliğine seçilmesine ilişkin yaptığı iptal başvurusunu “görevsizlik” gerekçesiyle reddetmesini değerlendiren Türkiye Barolar Birliği (TBB), “Bu durum bazı yasama tasarruflarının farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek Anayasa’ya uygunluk denetiminin dışına çıkartılmasına sebebiyet verebileceği gibi çeşitli içtüzük konularının tek tek Meclis kararı ile hükme bağlanması yöntemiyle Anayasa denetiminden kaçınılması ihtimalini de doğurmaktadır. Oysa bir hukuk devletinde, kamu gücü kullananların her türlü eylem ve işlemi yargısal denetime tabidir. Yargı denetiminden muaf alanların yaratacağı boşluk ağır sonuçlara sebebiyet verebilir” uyarısında bulundu.
Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP’nin TBMM Genel Kurulu’nda beş ismin HSK üyeliğine seçilmesine ilişkin yaptığı iptal başvurusunu geçtiğimiz günlerde “görevsizlik” gerekçesiyle reddetmişti. Söz konusu kararın Meclis’in çalışma usul ve esaslarına yönelik bir düzenleme içermediğini belirten AYM, bu nedenle Anayasa’ya uygunluk denetiminin AYM’nin görev alanının dışında kaldığını kaydetti. Karar 4’e karşı 11 üyenin oyuyla alındı. Kararda, Anayasa’nın 148. maddesi uyarınca AYM’nin yalnızca kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasa’ya uygunluğunu denetleyebileceği belirtildi.
“Kaygı verici”
Türkiye Barolar Birliği (TBB), AYM’nin kararına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. TBB açıklamasında AYM’nin “Eylemli İçtüzük Değişikliği” içtihadından geri adım atması anayasal düzen bakımından kaygı verici olduğu vurgulandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Anayasa Mahkemesi, 21 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelik seçimlerinde usulsüzlük bulunduğu iddialarını esastan incelemeyi reddetmiştir.
Meclis’in çalışmalarını düzenleyen ‘İçtüzük’ anayasa hukukunun yürürlük kaynakları arasındadır. İçtüzük; iktidar ile muhalefet ilişkilerini etkilediği gibi Meclis iradesinin gerçeğe uygun yansıması konusunda da belirleyici rol oynar. Bu etkisinden hareketle en önemli anayasal metinlerden biri olarak değerlendirilmiş ve ‘sessiz anayasa’ olarak nitelendirilmiştir. Bu özelliği nedeniyle 1961 Anayasası döneminden bu yana süregelen ve anayasa hukuku doktrini tarafından da benimsenen içtihadı uyarınca, değer ve etkisi bakımından İçtüzük kuralı niteliğinde olan Meclis kararlarını ‘eylemli içtüzük değişikliği’ niteliğinde değerlendirerek denetleyen Anayasa Mahkemesi, son kararıyla bu yaklaşımından geri adım atmış görünmektedir.
“Bir hukuk devletinde, kamu gücü kullananların her türlü eylem ve işlemi yargısal denetime tabidir”
Bu durum bazı yasama tasarruflarının farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek Anayasa’ya uygunluk denetiminin dışına çıkartılmasına sebebiyet verebileceği gibi, çeşitli içtüzük konularının tek tek Meclis kararı ile hükme bağlanması yöntemiyle anayasa denetiminden kaçınılması ihtimalini de doğurmaktadır. Oysa bir hukuk devletinde, kamu gücü kullananların her türlü eylem ve işlemi yargısal denetime tabidir. Yargı denetiminden muaf alanların yaratacağı boşluk ağır sonuçlara sebebiyet verebilir.
Yargısal denetim alanını daraltan her türlü yaklaşımın hukuk devleti ve erkler ayrılığı ilkelerine aykırı olduğunu ifade ederek; Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü tartışma konusu yapacak her türlü işlemin ‘anayasal devlet düzenine’ telafisi imkansız zararlar vereceğini Anayasa’ya sadakat yükümlülüğümüz çerçevesinde kamuoyunun bilgisine sunarız.”

