Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ahmet Özer: “Özgürlük dünyanın en güzel şeyidir ama bir tek kişi bile özgür olmazsa hiçbirimiz özgür değiliz”

Hakkında açılan dava kapsamında dün tahliye edilen Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı’nda partililerle bir araya geldi. Özer, “Özgürlük dünyanın en güzel şeyidir ama bir tek kişi bile özgür olmazsa hiçbirimiz özgür değiliz. Çıkarken tesadüfen Ekrem Başkanla karşılaştık. Çok mutlu ve sevinçli olduğunu söyledi. Ben de, ‘Ben o kadar mutlu ve sevinçli değilim başkanım’ dedim. ‘Buradan çıkacağım ama kalbimin yarısını burada bırakıyorum.’ ‘Olsun’ dedi ‘Senin çıkman son derece önemli, çünkü sen önce girmiştin. Şimdi senin çıkışın bize çok büyük bir moral oldu. Bütün arkadaşlara dostlara selam söyle’ dedi. Umarım ve dilerim ki yakın bir zamanda Türkiye’de bütün seçilmişler dışarıda olur” dedi.

Hakkında açılan dava kapsamında dün tahliye edilen Esenyurt Belediye Başkanı

Haber: Oktay YILDIRIM – Kamera: Umut Emre GÖKBULUT

(İSTANBUL) – Hakkında açılan dava kapsamında dün tahliye edilen Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı’nda partililerle bir araya geldi. Özer, “Özgürlük dünyanın en güzel şeyidir ama bir tek kişi bile özgür olmazsa hiçbirimiz özgür değiliz. Çıkarken tesadüfen Ekrem Başkanla karşılaştık. Çok mutlu ve sevinçli olduğunu söyledi. Ben de, ‘Ben o kadar mutlu ve sevinçli değilim başkanım’ dedim. ‘Buradan çıkacağım ama kalbimin yarısını burada bırakıyorum.’ ‘Olsun’ dedi ‘Senin çıkman son derece önemli, çünkü sen önce girmiştin. Şimdi senin çıkışın bize çok büyük bir moral oldu. Bütün arkadaşlara dostlara selam söyle’ dedi. Umarım ve dilerim ki yakın bir zamanda Türkiye’de bütün seçilmişler dışarıda olur” dedi.

Ahmet Özer, CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı’nda partililerle bir araya geldi. Özer, burada yaptığı konuşmada, bir yıldan sonra tekrar bir arada olduklarını ifade etti. “Ben çok mutlu ve sevinçli değilim, buruk bir sevinç yaşıyorum. Çünkü kalbimizin yarısını içeride bıraktık” diyen Özer, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da arasında bulunduğu bazı belediye başkanlarının halen tutuklu olduğunu anımsattı.

Özer, şöyle konuştu:

“Sizin bilmediğiniz belediye başkanlarımız da, var örneğin bizim Van Büyükşehir Belediye Başkanımız yaklaşık 8 yıldır içeride. Gazeteciler var, Gezi Parkı’ndan dolayı olan arkadaşlarımız var, Osman Kavala var, Can Atalay var, seçilmiş milletvekili, bizim belediye meclis üyelerimiz var, bürokratlar var. Yani hem Esenyurt’un çalışanları hem İBB’nin çalışanları var. O nedenle özgürlük dünyanın en güzel şeyidir ama bir tek kişi bile özgür olmazsa hiçbirimiz özgür değiliz. Çıkarken tesadüfen Ekrem Başkanla karşılaştık. Çok mutlu ve sevinçli olduğunu söyledi. Ben de, ‘Ben o kadar mutlu ve sevinçli değilim başkanım’ dedim. ‘Buradan çıkacağım ama kalbimin yarısını burada bırakıyorum.’ ‘Olsun’ dedi, ‘Senin çıkman son derece önemli. Çünkü sen önce girmiştin. Şimdi senin çıkışın bize çok büyük bir moral oldu. Bütün arkadaşlara, dostlara selam söyle’ dedi. Umarım ve dilerim ki yakın bir zamanda Türkiye’de bütün seçilmişler dışarıda olur.

“Bir sene benim içeride kalmamla kim ne kazandı?”

Bu süreçte zaten tartışılıyor. Selahattin Demirtaş’ın da umarım bu süreçte bir haftaya kadar çıkması, en azından toplumda böyle bir beklenti var. Diğer arkadaşlarımız, yani bu sizin bildiğiniz sembol isimler var ama bir de bilmediğiniz binlerce insan var içeride. Yani insan içeriye girince bunu görüyor. Ya ben şimdiye kadar niye bunu görmemişim? Bizim dışımızda binlerce, on binlerce insan var ve onların dışarıda aileleri var ve bunların hepsi de Türkiye’de yetişmiş en önemli insanlar. Bunlar beyinleri ile yürekleriyle Türkiye’nin daha özgür, daha eşit, daha adil olması için çalışabilecek insanlar. Mesela ben şimdi soruyorum. Bir sene benim içeride kalmamla kim ne kazandı? Onun için mesele kişisel bir mesele değil. Mesele benim meselem de değil. Ben bu süreçte iki üzüntü yaşadım içeride. Birincisi bir barış süreci başladı. Ben de hasbelkader ömrümü barışa, demokrasiye bahşetmiş birisi olarak dışarıda olup da bu sürecin daha da başarılı olması ve halkımızın barışı onurlu bir biçimde kucaklayıp yaşamasına katkı sunmak isterken, bu tam benim işimken, benim görevimken bunu içeride ancak yazarak, çizerek yapmaya çalıştım; bir üzüntüm buydu. Bugün inşallah bundan sonra bu sürecin sonuçlanabilmesi için ve herkesin bunu içselleştirmesi ve yaşaması için elimizden gelen katkıyı yapacağız.

“Demokrasi mücadelesi, özgürlük mücadelesi, bir insanın en onurlu mücadelesidir”

İkinci üzüntüm de ben meclis üyelerimiz, belediye başkan yardımcılarımız, müdürlerimiz, dört bin çalışanımız gece gündüz demeden son sürat, bayram seyran demeden çalışırken ve biz Esenyurt’un makus talihini yenmeye odaklanmışken bir şafak operasyonuyla bizim yolumuzun kesilip Esenyurt’u bu hizmetlerden ayrı bıraktığımızdan, bizi onlardan kopardıklarından dolayı üzüntüm. İki tane büyük üzüntüm var. Yoksa bilmelisiniz ki dün de söyledim. Demokrasi mücadelesi, özgürlük mücadelesi, bir insanın en onurlu mücadelesidir. Böyle zor zamanlarda ağır bedelleri oluyor. Ama unutmayın, bu bedelleri ödemekten geri durmayanların sayesinde bizim eşitliğe, özgürlüğe, adalete dair umutlarımız hep diri kalıyor bunu asla unutmayın. Bizler daha iyi bir ortamda yaşayalım diye içeride bu bedelleri ödeyenler var. Onların yapmak istediği de bu toplumun eşit, özgür, adil bir biçimde bir arada yaşaması içindir. O nedenle biz neden içeride olduğumuzu biliyorduk. Bu nedenle de çok büyük bir sıkıntı çekmedim.

“Bir taraftan toplumla barışacağız deyip öte taraftan bir partiye savaş açmanın barış mantığına uymuyor”

Ziyaretçilerimiz oldu. Başta bu anlamda Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel bizi hiç yalnız bırakmadı ona huzurunuzda teşekkür ediyorum. DEM Parti Eş Genel Başkanları Sayın Tuncer Bakırhan ve Sayın Tülay Hatimoğulları bizi yalnız bırakmadılar, onlara da huzurunuzda teşekkür ediyorum. İşçi Partisi Genel Başkanı, Yeni Yol’un Grup Başkanı, başkan vekilleri, bütün MYK’mız, Saadet Partisi’nin ve Yeniden Refah Partisi’nin başkan vekilleri, milletvekilleri… Bunu şunun için söylüyorum; yani toplumun önemli bir kısmı bizimle mağduriyetimizi paylaştılar, bizi ziyaretlerinin bir anlamı da bu; sizinle birlikteyiz. Yoksa ben günlük tutuyordum. Yaklaşık üç yüz milletvekili bu süre içerisinde bizi ziyaret etti. Hemen hemen MYK’nın hepsi, bütün genel başkan yardımcılarımız, diğer partilerin grup başkan vekilleri, DEM’in başta olmak üzere bizi ziyaret ettiler. Bu, bizim mağduriyetimizi paylaştıklarının bir nişanesi olması anlamında önemliydi. Biz de bundan güç aldık, kuvvet aldık”

“Dostları, arkadaşları içeride olduğu için buruk bir özgürlük yaşadığını” ifade eden Özel, “Umuyorum, diliyorum Türkiye bir an önce demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla işletir ve bu arkadaşlarımız bir an önce dışarı çıkar, tutuksuz yargılanırlar. Çünkü esas olan da budur, toplumun beklentisi de budur, içinden geçtiğimiz barış sürecinin ruhu da bunu gerektiriyor. Çünkü bir taraftan toplumla barışacağız deyip öte taraftan bir partiye savaş açmanın, operasyon yapmanın barış mantığına uymadığını ben burada yetkililere bildirmek istiyorum” diye konuştu.

“İçerideydim ama aynı zamanda Esenyurt halkı adına da orada direndim”

Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu noktada belki de sizi şaşırtacak bir şey söylemek istiyorum. Mesela içeride bizimle bu anlamda bu empatiyi hiç beklemediğimiz partilerin Genel Başkanları da kurdu. Örneğin Sayın Devlet Bahçeli de ‘Ahmet Türk görevinin başına dönmeli, Ahmet Özer de dışarıda olmalı’ dedi. Bu da önemli. Bu, Türkiye’nin artık kucaklaşmasının, barışmasının zamanının geldiğini gösteriyor. Bir başka sözüm de şudur; burada ilçe başkanımız var, burada il başkan yardımcımız var, burada parti üyesi arkadaşlarımız var, DEM’den arkadaşlarımız var. Belki diğer partilerden de var, benim tanımadıklarım. Bizim toplumla barışabilmemiz için öncelikle kendimizle barışmamız lazım. Partilerde yarışlar olur, seçimler olur. Bir grup kazanır, bir grup kaybeder; asla kaybedenlerin kazananlara, kazananların da kaybedenlere başka gözle bakmaması lazım. Çünkü tarihte büyük işleri başaranların hepsine bakın, birlikle hep kazanmışlar. Selahaddin Eyyubi birlikle Kudüs’ü fethetti. Mustafa Kemal birlikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşunu gerçekleştirdi. Dolayısıyla bizim de buna ihtiyacımız var. Önce kendi aramızda, sonra da toplumla bu birlikteliği kurmamız lazım. Böyle bir zamandan geçiyoruz. Zamanın ruhu bize bunu dayatıyor. O nedenle sizden de benim talebim, beklentim bu. Ben elbette ki içerideydim ama aynı zamanda Esenyurt halkı adına da orada direndim.

“Gönül birlikteliğini Esenyurt’ta hep beraber inşa edeceğiz”

Onların bana verdiği emaneti asla yere düşürmedim. Her platformda alnım açık, başım dik Esenyurt’un iradesini de temsil etmeye çalıştım. Bu aynı zamanda diğer arkadaşlarımızın da bütün Türkiye’deki seçilmişlerinde de bu çabanın sahibi olduğunu gösteriyor. İnanıyorum ve diliyorum ki Türkiye kısa süre içerisinde halk iradesinin tecelli ettiği, artık halktan alınmayan bir yetkinin her kim olursa olsun onun tarafından kullanılmadığı o kayyum bile olsa, seçimle gittiği bir demokrasiyi el birliğiyle, gönül birliğiyle inşa ederiz. Siz bana güvendiniz, ben iki şeyi önemsiyordum. Bir dedim ki bu Esenyurt halkı bana güvendi onların güvenini boşa çıkarmayayım. Onun için gece gündüz çalıştım. İki dedim ki ya ben hasbelkader bu toplumda okumuş gelmiş profesör olmuşum. Bir fark yaratayım ki bu Esenyurt’un Ayşe teyzeleri, Mehmet dayıları desinler ki bu okumak işi iyi bir iştir, biz de çocuklarımızı okutalım. Ama asıl olan makam, mevki, unvan değil; halk gönlünde yer edebilmektir. O nedenle hep seçim sürecinde bizim gençlik kolları başkanımızın dediği gibi ‘Ben sizin gönlünüzün profesörü olmaya geldim’ dedim. Bundan sonra da bu gönül birlikteliğini Esenyurt’ta hep beraber Allah’ın izniyle inşa edeceğiz.”