Haber: Ogün AKKAYA – Erva Gün
(TBMM) – EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam eden 2026 yılı bütçe teklifi görüşmelerinde, “Size bir şey hatırlatayım Sayın Bakan; Marx, işçi sınıfının bilim insanı olarak şöyle diyor: ‘Sermaye vampiri, canlı emeğin kanını emerek yaşar’. Siz bu vampirin sağ kolu durumundasınız. Bu durumu düzeltmek için bir şey yapmalısınız” dedi. TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ise “4 bin 836 insan siz bakanken öldü. Bunların tamamından siz sorumlusunuz. Bizzat sorumlusunuz. Sizi atayan Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte sorumlusunuz. Verdiğiniz sınıf savaşında, sınıfına ihanet içinde olan bir işçisiniz siz Sayın Bakan” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi ve kesin hesap görüşmeleri için toplandı.
Komisyonda söz alan EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ve EMEP İstanbul Milletvekili İskerder Bayhan ile TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Kocaeli’nin Dilovası İlçesinde yaşanan yangında hayatını kaybeden kız çocuklarını ve kadınları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a sordu, eleştirilerini sıraladı.
EMEP’li Karaca Türkiye’nin farklı noktalarındaki fabrikalarda çalışan emekçilerin Bakan Işıkhan’a iletmek için ilettiği sesli notları komisyona ve Bakan Işıkhan’a dinletmek istedi. Ancak Karaca, komisyon divanının “Böyle bir usül yok” uyarısıyla karşılaştı. Karaca bunun üzerine işçilerin ilettiği notları kağıttan okudu.
“Bu memlekette sendikalı olmak niye en büyük suç?”
Karaca’nın okuduğu Queen Tarım işçisi bir kişinin notu şöyle:
“Ben Queen Tarım işçisiydim. Sendikamız yetki aldıktan sonra tüm üye işçilerin katıldığı seçimde baş temsilci olarak seçildim. Sonra sendikalı olduk diye başımıza gelmeyen kalmadı. İşveren önce yetki itirazı oylamasıyla önümüzü kesmeye çalıştı. Sonra sarı sendikaya üye olmaya zorladı. Eşlerimize, babalarımıza, ailelerimize gittiler. En sonunda silahla bizi tehdit ettiler. Sonra da işten attılar. Yasal olmamasına, yetkisi bulunmamasına rağmen çantacı sarı sendikalı ile sözleşme imzaladılar. Çalışma Bakanı’na soruyorum. Bu memlekette sendikalı olmak niye en büyük suç?”
“Cumhurbaşkanı bir gecede grevimizi yasakladı”
Karaca’nın okuduğu GE Grid Solution işçisinin notu ise şöyle:
“İnsanca bir yaşam için greve çıkmış işçiydim. Bu memleketin metal sanayisi bizim sırtımızdan büyüyor ama bizim ekmeğimiz her gün küçülüyor. Emeğimizin hakkı olan insanca yaşayacak ücret için anayasal hakkımızı kullandık, greve çıktık. Cumhurbaşkanı bir gecede grevimizi yasakladı. Kamu güvenliği içinmiş. Kim bu kamu? Kar rekorları kıran patronlar mı? Size soruyorum. İşçiler kamunun neresine denk düşüyor?”
“Kadın işçilerinin regl döneminde ikinci kez tuvalete gitmesi yasaklanıyor”
Karaca’nın okuduğu Digel Tekstil işçisi ise notunda şunlara yer verdi:
“Bu fabrikada hamile kalan kadınlardan her yerde geçerli olan kan testi yerine zorla ultrason raporu isteniyor. Kadın işçilerinin regl döneminde ikinci kez tuvalete gitmesi yasaklanıyor. Gidenler azarlanıp hakarete uğruyor. Digel Tekstil’de çoğunluğu kadın olan işçiler olarak hak ihlallerine, insan ve kadın onuruna aykırı çalışma düzenine, baskıya, taciz ve mobilge karşı onurumuzu savunduk. Tekstil Sendikası’na üye olduk diye işten atıldık. 300 gündür suç işleyen fabrika patronuna Çalışma Bakanlığı, defalarca başvurmamıza rağmen tek bir yaptırım uygulamadı. Çalışma Bakanı’na soruyoruz. Bize yapılanlar patronunun yanında kar mı kalacak? Çalışma Bakanı işçilerin mi, yoksa patronların bakanı mı?”
“Biz Çalışma Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz, dışarıda sermaye terör estiriyor”
EMEP’li Bayhan ise “Biz Çalışma Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz, dışarıda sermaye terör estiriyor. Çocukların ve kadınların emeğinin de canının da sudan ucuz olduğu bir ülke yarattınız” dedi. Bayhan, konuşmasının sonunda Işıkhan’a on binlerce işçinin imzasını taşıyan bir kanun teklifini teslim ettiğini belirterek, “Bu imzalar işçilerin emanetidir. Sizin bir imzanız eksik. Bu emaneti size teslim ediyorum” ifadelerini kullandı.
Bayhan, verdikleri soru önergelerinin yanıtlandığını belirterek, “Size bir şey hatırlatayım Sayın Bakan; Marx, işçi sınıfının bilim insanı olarak şöyle diyor: ‘Sermaye vampiri, canlı emeğin kanını emerek yaşar.’ Siz bu vampirin sağ kolu durumundasınız. Bu durumu düzeltmek için bir şey yapmalısınız” ifadelerini kullandı.
“Artık bu ülkede ölenlerin haber değeri bile yok”
TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ise “4 bin 836 insan siz bakanken öldü. Bunların tamamından siz sorumlusunuz. Bizzat sorumlusunuz. Sizi atayan Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte sorumlusunuz. Verdiğiniz sınıf savaşında, sınıfına ihanet içinde olan bir işçisiniz siz Sayın Bakan” dedi.
Kadıgil, komisyona elinde tuttuğu bir fotoğrafı göstererek, “Bu elimdeki fotoğraf Ahmet Şahin. Şu anda hala Fatsa’da bir göçüğün altında yatan 75 yaşında bir kamyon şoförü. Cesedi hala çıkarılamadı. Çünkü güvenlik sıkıntısı varmış. Bu ülkede sadece 9 ayda bin 300 kişi öldü. Her gün 6 kişi ölüyor. Artık bu ülkede ölenlerin haber değeri bile yok” ifadelerini kullandı.
“Patronlardan artan çayın dibini işçilere dağıtıyorlarmış”
Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki kozmetik fabrikasında çıkan yangın sonucu hayatını kaybeden kız çocukları ve kadın işçileri hatırlatarak sözlerini sürdüren Kadıgil, şunları söyledi:
“25 yaşında bir işçiyle 75 yaşında bir işçi nasıl koyun koyuna gömülebilir diye sormaya gerek kalmadı. İki gün önce Dilovası’nda 65 yaşında bir işçiyle 15-16 yaşındaki işçiler yanarak can verdiler. Altı insan, altısı kadın. Dördü kadın, ikisi kız çocuğu. 16 yaşında Cansu, 17 yaşında Nisa, 18 yaşında Tuğba parfüm atölyesinde çalışıyorlardı. Şişesi 10 bin liraya satılan parfümleri üretiyorlardı ama kendilerine günde 800 lira veriliyordu. Sigorta yok, yemek yok, yol yok, yangın alarmı yok, acil çıkış yok, çay yok. Ne yapıyorlarmış, biliyor musunuz? Patronlardan artan çayın dibini işçilere dağıtıyorlarmış, kalırsa.”
“Bu insanlar mutfağında tüp olmayan kadınların cebinden para çalarak zengin oluyorlar”
Bakanlığı bu koşullardan haberdar olduğu halde önlem almamakla eleştiren Kadıgil, “Bu işyerini biliyorsunuz çünkü CİMER’e şikâyet edilmiş. Defalarca bildirilmiş. Ama hiçbir şey yapılmamış. Müdürü görevden almışsınız, iyi yapmışsınız ama ne faydası var? Bu kadınlar öldü” dedi.
Patronlara yönelik vergi indirimleri ve teşvikleri de eleştiren Kadıgil, “Bir şişe parfümü 10 bin liraya satan patron, üç yılda kârını 27 bin liradan 1 milyar liraya çıkarmış. Bu insanlar mutfağında tüp olmayan kadınların cebinden para çalarak zengin oluyorlar. Siz de buna çanak tutuyorsunuz” ifadelerini kullandı.

