Haber: Berfin BAYIR – Zeynep BOZUKLU
(TBMM) – DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetleri Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesinden kadının güçlendirmesi için her bir kadına günlük 51 kuruş düştüğünü belirterek, “Bu 51 kuruş bu ülkenin, bu toplumun, kadınların geleceğine karar veren bir bütçe aslında. Kadının güçlenmesine ödenek ayırmadığınız sürece bu toplumda şiddet sarmalı devam edecek. O yüzden diyoruz ki Sayın Bakan, kadınların yaşamlarına hiçbir şekilde katkınız olmadığı gibi burada da gördüğünüz gibi tasarruf tedbirlerini kadınların yaşamlarından, emeklerinden, güvencelerinden, alması gereken hizmetlerden kısarak uyguluyorsunuz. Sayın Bakan, biz kadınlar sizden alacaklıyız. Hiç kuşkunuz olmasın ki o Bakanlığı sizden alacağız” diye konuştu.
Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2026 bütçesi ve kesin hesabı görüşülüyor.
“2025 yılının ilk 9 ayında 224 kadın katledildi; 169 kadın tacize uğradı, 561 kadın fiziksel şiddet gördü”
Komisyonda DEM Parti grubu adına söz alan DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, Aile ve Sosyla Hizmetler Bakanlığından kadının adının çıkarıldığı hatırlatarak, “Toplumun yarısı olan kadınları yaşamın öznesi olarak değil, bir kurum içerisinde erkekler üzerinden tanımlayan bir bakanlık elbette kadınların bakanlığı değildir. Bu Bakanlığa ayrılan bütçe de kadınlara, kadınların eşitlik ve özgürlüklerine şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşama ayrılmış bir bütçe olamaz ancak görüyoruz ki 23 yıllık iktidarında partimizin kadına yaklaşımı değişmediği gibi sizin de değişmemiş” dedi.
2025 yılının dokuz ayında işlenen kadın cinayetlerinin Bakanlığın politikasını gösterdiğini söyleyen Türkoğlu, şöyle devam etti:
“Bakanlığınızın politikalarının bu cinayetleri önlemenin önüne geçmediğini göstermektedir. Nitekim 2025 yılının ilk 9 ayında 224 kadın katledildi, 169 kadın tacize uğradı. 561 kadın fiziksel şiddet gördü. 247 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 2025 yılının ilk altı ayında öldürülen dokuz kadının öldürüldükleri anda koruma kararları vardı ve soruyorum bu karar olmasına rağmen kadınların katledilmesini nasıl açıklıyorsunuz? Bunun bir diğer anlamı bu ülkede kanunların, kararların ve uygulamaların kadını korumada yetersiz olduğu gerçek değil midir?
“Diyanet eliyle hazırlanan Cuma hutbelerinde okunan fetvalarla kadınlar hedef alınmıştır”
Tüm bunlar yaşanırken kadına ilişkin şiddet artarken sizlerin çözümü bu yılın Aile Yılı ilan etmek oldu. Sonrasında bir yıl yetmez diyerek adeta bu şiddeti körükleyerek önümüzdeki 10 yılın Aile Yılı olacağını söylediniz. Ben öncelikle şunu söylemek isterim. Bizler demokratik, özgür ve eşit yaşamın savunucularıyız. Ataerkilliği besleyen, erkek egemen bir aile yapısını asla kabul etmeyeceğiz. Aile Yılı adı altında erkekliğin beslenmesini asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu kadar kadının evlerde öldürülmesinin bir açıklaması varsa o da evlerin şiddet gören kadının sığınacağı alanlar olmadığı gerçeğidir. 22 yıl boyunca kadınların haklarından, yaşamlarından çalan iktidarınız, bakanlığınız bu yıl da bu politikalardan geri durmamıştır. Bakın sadece bu yılın ilk dokuz ayında kadınlara, farklı cinsel yönelimli kimliklere karşı işlenen suçlar bizzat iktidarın bağlı kurumlar ve Bakanlığınızın işbirliğiyle gerçekleşmiştir. Özellikle Diyanet eliyle hazırlanan Cuma Hutbelerinde okunan fetvalarla kadınlar hedef alınmıştır.
Kadınların miras hakkına, yaşam hakkına, kendi bedeni üzerinde söz ve karar hakkına bu fetvalarla saldırı gerçekleştirilmiştir. Ben soruyorum size kadınların bindir emekle elde ettiği miras hakkının Diyanet eliyle hedef alınması sizi rahatsız etmiyor mu? Bakanlığınız bu konu hakkında neden çıkıp tek bir kelime etmiyor? Bizler bunun cevabını biliyoruz. Çünkü Diyanet’in kadınları hedef alan fetvaları sizlerin toplumsal cinsiyet kavramına göre saldırılarınızdan bağımsız değildir. Sayın Bakan, Bakanlığınıza bağlı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2 Mayıs 2025 tarihinde tüm il müdürlüklerine gönderilen utanç verici bir genelge yayınlandı. Genelgede toplumsal cinsiyet ile ilgili bazı kavramların eğitim belgelerinden politika belgelerinden çıkarılması yer alıyor. Ben gerçekten şunu sormak istiyorum. Bu genelge Bakanlığınızdan ayrı gitmediğine göre, kadınların yaşadığı ayrımcılığı, eşitsizliğin giderilmesine dönük bir kavram neden hedef alınır? Nitekim gönderilen genelgede kavramın neden kaldırıldığı erkek egemen kodlarla anlatılmıştır.”
“17 büyükşehir belediyesini sığınak açmaya teşvik edecek ne yapıldı?”
Kadınların en fazla ihtiyaç duydukları yerlerin sığınaklar olduğunu vurgulayan Türkoğlu, “Bakın siz ‘konukevi’ diyorsunuz. Bizler dünya kadın hareketi tarafından kabul gören ‘sığınak’ kavramını kullanıyoruz. Kadınlar buralara konuk olmak için gitmiyor. Gerçekten bir şeyleri değiştirip dönüştürmek istiyorsak önce hangi kavramın neye hizmet ettiğini bilmemiz gerekiyor. Ülkedeki konukevi sayısına gelince sunduğunuz bütçe tablolarında 2024 yılındaki sığınak sayısı 150 hedef olmuş herhâlde. Çünkü bahsettiğinizde ‘112 ya da 114’ dediniz. Kadın ve erkek şiddet katmerleşerek artarken 2025 yılında Bakanlığınız sadece bir sığınak açmıştır ve 2026 yılı sığınak hedefi ise yine bir tane olacakmış. Ben özellikle şunu sormak istiyorum. Neden sadece bir sığınak açılacak? Gerçekten halihazırdaki sığınak sayısı yeterli midir? Ben söyleyeyim. Elbette ki bu sayı yeterli değildir. Ancak sizlerin kadına yönelik şiddetle mücadele politikası kadınların şiddet gördüğü evlerde kalmasında ısrar etmektir” ifadelerini kullandı.
Türkoğlu, yapılması gerekenin kadınları şiddet gördüğü evlerde tutmak değil, var olan sığınakların sayısını arttırmak olduğunu belirterek, “Nüfusu 100 bini geçen belediyelerin sığınak açması için gerekli denetimlerin yapılması, mekanizmaların etkin çalıştırılmasıdır. Bakın 2024 yılı verilerine göre 30 büyükşehirden sadece 13’ün sığınağı var. Geriye kalan 17 büyükşehir belediyesini sığınak açmaya teşvik edecek ne yapıldı? Ancak iktidarınızın belediyelere yaklaşımı noktasındaki geçmiş kayyum pratikleri ve bugün de hala devam eden gasplar bu konuda bir girişim olmayacağını da bizlere gösteriyor” eleştirisinde bulundu.
Sosyal yardım adı altında kadınlara verilen hizmetlerin bir lütufmuş gibi sunulduğunu söyleyen Türkoğlu, “Bu hizmetler kadınların yoksulluğunu mecbur kılan hizmetlerdir. Hane başı ortalama aylık sosyal yardım tutarının 2024 yılında 3 bin 88 TL olduğunu belirtmişsiniz ve yine bu yardımlar 2025 yılında 4 bin 100 TL olmuş.Geldiğimiz aşamada 2026 için sunduğunuz teklif ise 5 bin 50 TL. Ben hiç lafı uzatmadan sadece şu soruları sormak istiyorum. Gerçekten hiçbir geliri olmayan kadınların, çocukların bu ödeneklerle yaşamlarını sürdürebileceğine mi inanıyorsunuz? Bir kilo yağın, bir kilo domatesin ne kadar olduğunun dair bilginiz var mı? Sizin ev kiralarından haberiniz var mı? Sizin bir kadının günün sonunu getirememenin çaresizliği içinde nasıl yaşadığını biliyor musunuz” diye sordu.
“Sayın Bakan, biz kadınlar sizden alacaklıyız hiç kuşkunuz olmasın ki o Bakanlığı sizden alacağız”
2026 yılı Bakanlık bütçesinde kadının güçlendirmesine ilişkin her bir kadına günlük 51 kuruş düştüğüne belirten Türkoğlu, şöyle devam etti:
“Bu 51 kuruş bu ülkenin, bu toplumun, kadınların geleceğine karar veren bir bütçe aslında. Kadının güçlenmesine ödenek ayırmadığınız sürece bu toplumda şiddet sarmalı devam edecek. O yüzden diyoruz ki Sayın Bakan, kadınların yaşamlarına hiçbir şekilde katkınız olmadığı gibi, burada da gördüğünüz gibi, tasarruf tedbirlerini kadınların yaşamlarından, emeklerinden, güvencelerinden, alması gereken hizmetlerden kısarak uyguluyorsunuz. Sayın Bakan, biz kadınlar sizden alacaklıyız. Hiç kuşkunuz olmasın ki o Bakanlığı sizden alacağız.”
Taşcı: “Şehit yakınları ve gazilerimiz için ayrılan payın bütçenin yüzde 0,003’üne denk geliyor”
İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı ise şehit ve gazilere ayrılan payın bütçenin yüzde 0,003’üne denk geldiğini belirterek, “Bakanlık bütçesinden şehit yakını ve gaziler için ayrılan pay ilk bakışta yüzde 44 gibi azımsanmayacak bir artış var gibi gözüküyor ama geçen yıl bu artışın oranı yüzde 67’ydi. Her fırsatta ‘her şeyimizi borçluyuz’ dediğiniz şehit yakınları ve gazilerimiz için ayrılan payın bütçenin yüzde 0,003’üne denk gelmesi. Ben kendi adıma kabullenemiyorum. Yani can borcumuzun bizim karşılığı bu olmamalı. Bir devlet borcumuz var. Bayrak, vatan borcumuz var onlara ve neredeyse hiç bu oran. Evet aslında performans göstergelerine baktım. Şehit yakınları ve gazilerimizle ilgili bakanlığın hedeflerinin gerçekleşme oranı yüzde 100. Bunu görüyorum ama o yüzde 100’ün karşılığı ne? Buna bakmak lazım” diye konuştu.
Yoksulluğun, şiddetin, istismarın, eşitsizliğin, açlığın sebepleri ortadan kalkmadıkça sonuçların her geçen yıl daha da ağırlaşmaya mahkum olduğunu belirten Taşcı, “Maalesef Sayın Bakan siz de, bürokratlarınız da, siz de toplum olarak hep birlikte bu yükün altında kalırız günün sonunda. En basiti çalışanların neredeyse yarısının asgari ücretle eşitlendiği, asgari ücretin ise açlık sınırının yani yoksulluk sınırı da değil, açlık sınırının altında olduğu bir iklimde hangi sosyal yardımla sonlandırabiliriz biz yoksulluğu? Hele bir de bu bütçeyle” dedi.
“Bakanlığın bütçedeki sermaye giderleri payı yüzde 1,9 iken sığınma evi, bakım evi yapmak imkan dahilinde görünmüyor”
Taşcı, her geçen sene Bakanlığın bütçedeki payının azaldığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:
“2022’de 3,77 olan bütçe payınız 2023’te 3,35’e, 2024’te 3’e, 2025’te 2,76’ya düşmüş ve şimdi 2026 içinde 2,81’i merkezi yönetim bütçesinin 531 milyar 905 milyon 396 bin lira. Şimdi geçtiğimiz yıl da aynısını demiştim. Bu payla, bu mevdayla bu hedeflere ulaşabilmek için zaten sihirbaz olunması gerekiyor. Personel giderlerinizde yüzde 37,9’luk bir artış var. Bu hizmet niteliğinin saha personelinin artırılması ile ilgili ise çok olumlu, desteklenmeye değer ama sadece ücret ve maaş artışı dolayısıyla hedeflere mahsup olmaz maalesef. Zira Bakanlığın çok ciddi meslek elemanı sayısının arttırılmasına ihtiyacı var.
Bütçede maaş ve hizmet giderlerinin payı yüzde 5, sosyal hizmet merkezlerinin bakım, onarım, teknik, destek, temizlik, güvenliği için bu pay yeterli midir? Keza cari transferlerde bütçedeki payı yüzde 77,81 ama sosyal yardımları da içerdiği için yani bu enflasyonist ortamda gelir kaybı da göz önünde bulundurulunca geçen yıldan bu yıla yüzde 29,48’lik bir artış, bunun kapsamını genişletmekten çok sadece bir maliyet güncellemesi gibi duruyor. Sermaye giderleri payı yüzde 1,9. Bu Bakanlığın yeni Sosyal Hizmet Merkezi, sığınma evi, bakım evi, çocuk evi yapmak gibi bir planlaması yok anlamına mı geliyor? Çünkü bütün bunlara ihtiyaç var ama bu payda yapmanın da imkan dahilinde olmadığı da ortada.”
“Verileri bile ideolojimize göre takla attırırsak nasıl olacak?”
İçişleri Bakanlığında bilgi veren amirin kadına yönelik şiddet ve cinayet vakalarında temel sebebin ekonomik sorunları olduğunu söylediğini vurgulan Taşcı, “Keza bir gün önce Adalet Bakanı gelmişti. Adalet Bakanı’nın verileri de temel sebebin ekonomik sorunlara dayandığını söylüyordu. Ama Sayın İçişleri Bakanı bize ısrarla ‘Yok, ilgisi yok. Rusya’da da zaten çok alkol içiliyor. Türkiye’de de temel sebep alkoldür’ dedi. Bakanlığın kendi verileri ortada. Verileri bile ideolojimize göre takla attırırsak nasıl olacak? Bu işi ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Bugün burada konuşulan her şeyin ekonomik sorunlarla bir illiyet bağı var” ifadelerini kullandı.
“5 milyon 500 bin civarında çocuk çalışma hayatının kayıtlı”
Taşcı, Avrupa Komisyonu 2025 Türkiye Raporu’nda Türkiye ile ilgili Çocuk Hakları başlığı altında mevzuatın uygulanmasından şiddete, eğitime erişime kadar birçok başlıkta ‘ilerleme yok kaydı’ düştüğünü belirterek bazı verileri paylaştı:
“2024’te çocukların karıştığı suç sayısı 2023’e kadar göre sadece bir yıl içinde hep söylüyoruz. Neredeyse yüzde 10’larda yüzde 9,8 arttı. Eurostat verisi yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında çocuk oranımız yüzde 39 Avrupa ortalamasının 15 puan üstündeyiz bu alanda. Çocuklar Güvende ekipleri bugüne kadar 46 bin 754 çocuğu sokaktan işte o dilendirilen zorla çalıştırılan sokaktan almışlar ama bu kalıcı bir sonuca dönüştü mü? Bunu da merak ediyorum. Sonrasında bu çocukların sokağa dönme oranı nedir? Zira 5 milyon 500 bin civarında çocuğun çalışma hayatının kayıtlı, kayıtsız, MESEM’ler de dahil olmak üzere çalışma hayatının içinde olduğu tahmin ediliyor, öngörülüyor ve her beş çocuktan biri çalışıyor demek bu ve bu çocuklar aynı zamanda ölüyor.
“2015’ten 2024’e Cumhuriyet Savcılıkları’ndaki çocuğun cinsel istismar dosyası yüzde 84 artmış”
2024’te 71 çocuk, Eylül 2024’ten Ağustos 2025’e kadar da 72 çocuk iş cinayetlerinde can verdi. Özellikle 15 yaş altı çocuklarla ilgili bir saha çalışmanız var mı? Oyun çağındaki çocuklar merdiven altı iş yerlerinde çalıştırılabiliyorlar ama kreşe gidemiyorlar, okula gidemiyorlar. 3 yaş çocukların okul öncesi eğitime katılım oranı yüzde 15 ile OECD ülkeleri arasında son sıradayız. Keza 4 yaşta da yüzde 50’nin altında kalan tek ülkeyiz OECD’de. OECD raporu 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 20’si yeterli parası olmadığı için haftada en az bir gün hiç yemek yiyemiyor. Öte yandan Adalet Bakanlığının Adalet İstatistiklerine göre 2015’ten 2024’e Cumhuriyet Savcılıkları’ndaki çocuğun cinsel istismar dosyası yüzde 84 artmış. Sayın Bakan, 9 bin 87 sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş. Şimdi hüküm var ve erteleniyor. Çocuk istismarı gibi bir suçta böyle bir şey şey kabul edilemez.”

