Haber: Ogün AKKAYA – Erva GÜN
(TBMM) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Bu bütçe AKP zihniyetinin aynasıdır. Bir yanda bütçeden faize ayrılan trilyonlar; diğer yanda açlık sınırının altında geçinmeye çalışan milyonlar var” dedi. Taşcıer,
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2026 yılı bütçe teklifi görüşülüyor.
Komisyonda CHP grubu adına konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, bütçe hakkının yurttaşın vergileriyle devlete devrettiği kaynakların nasıl ve kimler için kullanılacağını denetleyebildiği en demokratik güç olduğunu belirterek, siyasal iktidarın karakterinin en yalın biçimde bütçesiyle anlaşıldığını ifade etti.
Türkiye’deki ekonomik tabloyu anlatan Taşcıer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019 yılında “Biz sömürü düzenine aracı olamayız” dediğini hatırlatarak, “O günden bugüne patlıcan 4 kat, sivri biber 7 kat, patates 8 kat, tavuk 10 kat, kuzu eti 15 kat, dana eti 16 kat zamlandı. 2019’da 200 lirayla vatandaş 60 kilo patates alabiliyordu, bugün aynı 200 lirayla yalnızca 250 gram dana eti alabiliyor. Erdoğan sömürüyü kendi politikasına araç yaptı” şeklinde konuştu.
Taşcıer: “Bütçeyi hazırlayanlar kalbinizi söküp atıyor, sizin sesiniz çıkmıyor”
“Asgari ücret kaç ay açlık sınırının üzerinde kaldı?” diye soran Taşcıer, “Sadece üç ay. O da 2024’ün ilk üç ayında. Aradan geçen 590 günde asgari ücret her dakika eridi” ifadesini kullandı. Bakanlığın bütçesinde yüzde 49’luk daralmaya dikkat çeken Taşcıer, “865 milyar TL olan bakanlık bütçesini 447 milyar TL’ye düşürmüşsünüz. Bu daralma emekliye refah, ücretliye bolluk, ailelere huzur getirmeyecek. Bütçeyi hazırlayanlar kalbinizi söküp atıyor, sizin sesiniz çıkmıyor” dedi.
Taşcıer: “EYT ya da emekliler değil, iktidarınız bu ülkeye yük”
Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bütçe transferlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki oranının 2028’de yüzde 2,8’e düşürüldüğünü belirten Taşcıer, “Bir yandan ‘daha kapsayıcı sosyal güvenlik’ deniliyor, diğer yandan bu pay azaltılıyor. ‘Emekliye daha az maaşla daha iyi yaşam sunacağız’ demekle eşittir” diye konuştu. Emeklilerin sistemden çıkmadığını, aksine yaşamlarını sürdürebilmek için sistemde kalmaya devam ettiğini vurgulayan Taşcıer, “Bu insanları suçlamak yerine kademeli emeklilik düzenlemesini yaparak adaleti sağlamanız gerekmiyor mu? EYT ya da emekliler değil, iktidarınız bu ülkeye yük” diye konuştu.
SGK’nın muhasebe kayıtlarının doğru olmadığını söyleyen Taşcıer, “SGK alacaklarının sadece üçte birini tahsil edebildi. Belediye borçlarını polemik konusu yapmaktan vazgeçin. Gerçekler açığa çıktığında siz mahcup olursunuz” şeklinde konuştu. Emekli aylıkları ve diğer sosyal güvenlik harcamalarının milli gelir içindeki payının 2020 yılında yüzde 8,7 iken 2026’da yüzde 7,1’e düşürüldüğünü belirten Taşcıer, “Bir bütçede adalet yoksa siz gelirleri büyütseniz de ülke büyümez çünkü adaletsiz kalkınma yoksulluğu büyütür” dedi.
Taşcıer: “İşçinin canı üzerinden mi tasarruf yapacaksınız?”
İşsizlik sigortası fonuna da değinen Taşcıer, “Fondaki her 100 liranın sadece 33 lirası işsize gitmiş, aslan payı işverene aktarılmış. İşsiz iş bulamıyor, fondan destek alamıyor, istihdam artmıyor. Bu mu sizin işsizlikle mücadele anlayışınız?” ifadelerini kullandı. “İş sağlığı ve güvenliği programına” ayrılan kaynakların azaltıldığını söyleyen Taşcıer, “İşçi sağlığına ayrılan kaynak azalırken nasıl olacak da ölümlü iş kazası oranı düşecek? İşçinin canı üzerinden mi tasarruf yapacaksınız?” diye sordu.
Dilovası’nda 6 emekçinin yaşamını yitirdiği olaya değinen Taşcıer, “Bir ülkenin en kara günü, çocuklarının çalışırken ölmesidir. O bina İŞKUR’a sadece 200 metre mesafedeydi. Burnunuzun dibinde işlenen bir cinayeti seyrettiniz. Bürokratları görevden aldınız ama yetmez, sizin de istifa etmeniz gerekir” ifadelerini kullandı.
Taşcıer, çocuk işçiliğiyle mücadelede ulaşılan çocuk sayısının 66 binden 30 bine indirilmesinin hedeflendiğini hatırlatarak, “Daha az çocuğa ulaşmayı hedef ilan ediyorsunuz. Buna mücadele diyebilir misiniz?” diye konuştu.
“Bu bütçe AKP zihniyetinin aynasıdır” diyen Taşcıer, konuşmasını “Bir yanda bütçeden faize ayrılan trilyonlar; diğer yanda açlık sınırının altında geçinmeye çalışan milyonlar var. Tasarrufu vatandaştan, lüksü kendisinden esirgememiştir. Biz sizin son bütçeniz olacak bu bütçenin tam karşısında duruyoruz. Ya adalet ya sefalet diyoruz. Çünkü bir ülke adaletiyle yükselir; adalet yoksa geriye sadece sefalet kalır” sözleriyle tamamladı.
Kezban Konukçu: “Her geçen yıl payının küçüldüğünü görüyoruz”
DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu da “En başta belirtmek isterim ki bu bütçe halkın bütçesi değil bir avuç sermayedarın bütçesidir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ayrılan bütçenin yüzde 31’i faiz ödemelerine ayrılmışsa bu bütçe faizcinin, tefecinin bütçesidir” şeklinde konuştu. Halkın emeğiyle oluşturulan bütçenin halka harcanmadığını vurgulayan Konukçu, “Her geçen yıl payının küçüldüğünü görüyoruz. Yağma, talan ve yalan düzeninin en açık göstergesi bu bütçe rezaletidir” ifadelerini kullandı.
Konukçu, “İktidarın ‘istikrar ve refah’ diye propaganda ettiği 2026 bütçesinin özeti emekçilerden toplanan kaynakların sermayeye transferidir. 2026 yılında vergi gelirinin yüzde 47,4’ü dolaylı vergilerden sağlanacak. Dolaylı vergiler, toplumun en zenginleriyle en yoksullarının aynı oranda vergilendirilmesi anlamına geliyor” dedi.
“Emekçilerin sırtındaki vergi kamburu büyüyor”
Emekçilerin ücretlerinden kesilen gelir vergisinin merkezi bütçe içindeki payının yüzde 25’e çıkacağını söyleyen Konukçu, “Emekçilerin sırtındaki vergi kamburu büyüyor. Buna karşın sermaye gruplarına 3 trilyon 597 milyar liralık muafiyet tanınıyor” diye konuştu.
Konukçu, “2026 bütçesinde faiz giderleri yüzde 47 artarak 2,86 trilyon liraya çıkarılmış. Önümüzdeki yıl patronlara ayrılan doğrudan destekler 713 milyar TL’yi buluyor. 2026’da sosyal yardımlara ayrılan 917 milyar liranın üç katı faize gidecek. Faiz ödemelerinin yüksekliği temel kamu hizmetlerinde kısıtlamaların artacağı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Sümeyye Boz: “Devlet, gözünü yurttaşın 800 liralık borcuna dikiyor”
DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz da Sayıştay raporlarına göre SGK’nın 318 milyar liralık alacağı bulunduğunu belirterek, “Devletin gücü büyük şirketlere yetmediği için bu alacakları tahsil edemiyor, gözünü yurttaşın 800 liralık borcuna dikiyor. Şirketlerden alamadığını, işsiz ve yoksul yurttaştan almaya çalışıyor” dedi.
Boz, SGK’nın mali yapısına ilişkin değerlendirmesinde, büyük işverenlerden tahsil edilemeyen borçların yurttaşlara yansıtıldığını kaydederek, “Aman sermayeye zeval gelmesin yaklaşımıyla halka ne olursa olsun ilkesini benimsiyor adeta” ifadesini kullandı. Boz, Bağ-Kur prim borcu nedeniyle dükkânını kapatmak zorunda kalan küçük esnaf, çiftçi ve minibüs şoförlerine dikkat çekerek, “Bu insanlar bu ülkenin üretici gücüydü ama şimdi borç defterinde birer rakama dönüştü. Bu kesinlikle sosyal güvenlik değil, sosyal eşitsizliğin kurumsallaşmasıdır” dedi.
Boz, SGK Başkanı Raci Kaya’nın geçen ay yaptığı açıklamada, emekli maaşlarının düşüklüğünü “emeklilerin artık daha uzun yaşamasına” bağladığını anımsatarak, “Ne demek bu? Emekliler yaşadığı için cezalandırıldı. Yani açıkça ‘ölseler de kurtulsak’ dediler. 50’den sonra ölürlerse hiçbir sorunumuz kalmayacak dedi” ifadelerini kullandı. Boz, “Emeklerine çöktünüz, şimdi bir de ömürlerine çöküyorsunuz. Mahkum ettiğiniz ölüm aylığı da herhalde onların daha çabuk hayatlarını sona erdirmesi için ortaya çıkardığınız bir formül” şeklinde konuştu.
“Halk sağlığı borçla ölçülmez”
Sağlık sisteminin “yoksula borçlu, zengine müşteri” muamelesi yaptığını söyleyen Boz, “Halk yaşamak istiyor, aç kalmak değil. Halk tedavi görmek istiyor, borçlanmak değil. Biz de diyoruz ki halk sağlığı borçla ölçülmez” dedi. Boz, “Bu ülke halka barış, sağlık ve huzur borçlu ama 2026 bütçesi bu borcu ödeyemiyor. Bu tabloyu değiştirmek mümkün ancak bunun için tercihlerden öte, sınıfsal ve siyasal bir değişikliğe ihtiyaç var. Halktan yana bir bütçe, sermayeden yana değil; emeği, yaşamı ve adaleti merkeze alan adil ve eşitlikçi bir iradeyi gerektirmektedir” diye konuştu.
Boz, devletin vatandaşın sağlık ve ekonomik güvenliğini korumakla yükümlü olduğunu vurgulayarak, “Ancak bugün geldiğimiz noktada borçlar ve sistem aksaklıkları, yıllarca çalışan yurttaşlarımızı sağlık hizmetinden ve maddi gücünden mahrum bırakıyor” dedi.

