Haber: Zeynep BOZUKLU – Berfin BAYIR
(TBMM) – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe görüşmelerinde konuşan CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, “Kadın cinayetleri politiktir. Çünkü bu ülkenin kadını devlet koruması altında değil, devletin ihmali altında ölüyor. Bu tabloya rağmen hala utanmadan ‘aile yılı’ demeye devam ediyorsunuz. Kadınları koruyamayan bir devlet aileyi koruyamaz. Kadını güçlendirmeyen bir bakanlık toplumu, aileyi güçlendiremez. Kadın cinayetlerinin durdurulmadığı, şiddet mağdurlarına yeterli kaynak ayrılmayan, kadının emeğine ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yatırım yapılmayan her bütçe eksik ve kusurludur. Biz kadınlar, bu ülkenin geleceği için mücadele edenler şunu söylüyoruz; bu bütçeye ‘evet’ demek bu düzeni onaylamaktır. Reddediyoruz” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi ve kesin hesap görüşmeleri için toplandı. CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, kadın cinayetlerine dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Bugün burada konuşulmuş şey sadece bütçe değil, kadınların yaşam hakkı, çocukların geleceği, engellilerin eşitliği yani bu ülkenin vicdanıdır. Ve bu bütçeye baktığımızda görüyoruz ki Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir kez daha kadınları, çocukları, yoksulları yalnız bırakmıştır. 2026 yılı bütçesi sosyal devletin değil, sosyal çöküşün belgesidir.
“Kadınların yaşam hakkı, emeği, özgürlüğü yine arka plana itilmiş”
Kadının güçlenmesi programına ayrılan pay sadece 6 milyar 737 milyon TL. Hiç de sizin dediğiniz gibi değil Sayın Bakan. Yani toplam bütçenin sadece yüzde 1,2’si kadınlara ayrılmış. Kadınların yaşam hakkı, emeği, özgürlüğü yine arka plana itilmiş. Bakanlığın adından kadını çıkardığınız gibi yine bütçelerden de çıkarmışsınız. Kadın politikası üretmiyorsunuz. Çünkü eşitlik sizin önceliğiniz değil.
“Bu politika plan değil, sizin çaresizliğinizin resmidir”
Bakan Göktaş, daha çok kreş açmak yerine komşu annelere çocuk teslim etme gibi akıl dışı bir öneriyle geliyor. AKP iktidarı, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin kreş açmasını engellemeye çalışıyor. Bu politika, plan değil, çaresizliğinizin resmidir. Kadın bütçede de yok, icraatta da yok, vizyonda da yok ama ‘aileyi güçlendiriyoruz’ diyorsunuz. Siz aileyi değil, eşitsizliği güçlendiriyorsunuz. Önce halkı yoksullaştırıp sonra kendi yarattığınız yoksulluğun finansmanını mı sağlayacaksınız? Siz refahı değil, yoksulluğu yönetiyorsunuz. Sosyal yardımlar hak değil, lütuf gibi dağıtılıyor sizin nezdinizde. Kadınlar yoksulluk düzeniniz yüzünden yardım kuyruklarında bekliyor. İşte bu yüzden bu bütçe, refah bütçesi değil, seçim bütçesidir.
“Kadını koruyamadığınız gibi kadınları adaletsiz, güvensiz bir yaşama da hapsettiniz”
2025 yılını aile yılı ilan ettiğiniz hangi aile? Kadının şiddet gördüğü, katledildiği, emeğinin karşılığını alamadığı yoksullukla boğuştuğu ailenin yılı. Kadını koruyamadığınız gibi kadınları adaletsiz, güvensiz bir yaşama hapsettiniz. Kadının emeği ucuz, kadın bedeni güvencesiz sayenizde. Kadın hayatı değersiz hale getirilmiş durumda. Hala siz aileyi koruyoruz diyorsunuz. Hayır, siz kadınları yapayalnız bıraktınız.
Geçtiğimiz yıl en yüksek kadın cinayetlerini yaşadığımız yıl oldu. Bu yıl da durum çok farklı değil maalesef. Sadece Ekim ayında 27 kadın cinayeti işlendi. 2025’in ilk on ayında 317 kadın katledildi. Her gün kadınlar öldürülüyor. Peki bu acı tablo ortadayken, siz ‘kadına karşı şiddete sıfır tolerans’ demekten başka ne yaptınız? Kocaman bir sıfır, hiçbir şey.
“Siz aslında eril şiddeti güçlendiriyorsunuz”
Hala aileyi güçlendiriyoruz demeyin. Siz eril şiddeti güçlendiriyorsunuz. Kadınlar çantalarında koruma kararlarıyla katlediliyor. Bu yüzden her ihlal, her cinayet denetimsizliğinizin, umursamazlığınızın bir sonucudur. Tek adam kararıyla İstanbul Sözleşmesi’ni feshedeli 4,5 yıl oldu. O günden bu yana kadın cinayetleri azalmadı, arttı. Devletin görevi kadını korumak iken siz korumasız bıraktınız. Bütçenizde de, politikanızda da kadın yok. Kadını yalnızca şiddetten değil, yoksulluktan, güvencesizlikten ve çaresizlikten korumak gerekir. Koruma sadece yaptığınız duvarlarla olmaz. Bu yoksulluk düzeninizde kadınlar çocuk yapmak istemiyor ne kadar para verirseniz verin. Gerçeklerin altına sadece bir parmak bal çalıyorsunuz. Peki soruyoruz size Sayın Bakan, kadınların çalışmadığı, gençlerinin hayallerinin kalmadığı bir ülkede kim çocuk sahibi olmak ister? Belçika başka tabii.
“Bu tabloya rağmen hala utanmadan ‘aile yılı’ demeye devam ediyorsunuz”
Kadın cinayetleri politiktir. Çünkü bu ülkenin kadını devlet koruması altında değil, devletin ihmali altında ölüyor. Bu tabloya rağmen hala utanmadan ‘aile yılı’ demeye devam ediyorsunuz. Kadınları koruyamayan bir devlet aileyi koruyamaz. Kadını güçlendirmeyen bir bakanlık toplumu, aileyi güçlendiremez. Kadın cinayetlerinin durdurulmadığı, şiddet mağdurlarına yeterli kaynak ayrılmayan, kadının emeğine ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yatırım yapılmayan her bütçe eksik ve kusurludur. Biz kadınlar, bu ülkenin geleceği için mücadele edenler şunu söylüyoruz; bu bütçeye ‘evet’ demek bu düzeni onaylamaktır. Reddediyoruz.”
Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, Gürcistan sınırında Türk Silahlı Kuvvetlerine ait C-130 tipi askeri kargo uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeden şehitlerin yakınlarına başsağlığı dileyerek, başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ekonomik krizlerden geçtiğimiz dönemin en büyük acısını bu Bakanlık çekiyor. Toplumdaki yozlaşmaya sebep olan bu derin ekonomik krizlerin etkisinden aileyi, çocuğu, kadını korumak ve güçlendirme hattında bütçeyi de bir araç olarak görmek zorundayız. Önceki yıllarda bütçe görüşmelerinde iktidarıyla, muhalefetiyle hepimiz birden çok tehlikeli bir duruma işaret etmiştik ve nüfusun geleceğimiz için ciddi bir tehlike arz ettiğini ifade etmiştik. Bunun sonunda 2025 yılı aile yılı olarak ilan edildi. Dramatik bir kırılma yaşandığı için bu teşviklerin sürekliliği ciddi bir önem arz ediyor. Yani ne bu yılla ne önümüzdeki birkaç yılla noktalanması, devam etmesi kesinlikle düşünülemez. Buralardan aldığımız sonuçları da yeniden değerlendirmek durumundayız.
“1 + 1 daire olmaz. Bu daire tipinde çocuk sahibi olunmaz, aile olmaz”
Aileyle yatıyoruz, aileyle kalkıyoruz ama bütçeden ayırdığımız pay genel bütçe içerisinde binde bire bile erişmiş değil. Şimdi mesela bazı şeyler büyük çapta bütçe meselesidir ama bir zihniyet de meselesidir. TOKİ bir sosyal konut projesi başlatıyor. 55 metrekare daire 1 + 1. Burada bir aile olmak mümkün mü sizce? Yani bu konut tipi birçok şeye imkan sağlıyor. Bir tek aile olmaya imkan sağlamıyor. Buna Aile Bakanımızın ben müdahale etmesini beklerdim ama maalesef yine rantın içerisinde gözden kaçmış. 1 + 1 daire olmaz. Bu daire tipinde çocuk sahibi olunmaz, aile olmaz.
Ülkemizde evlilik istatistikleri maalesef şöyle ilerliyor; üç ileri bir geri. Yani üç yuva kuruluyorsa bir yuva dağılıyor. Boşanma gerçekleşiyor. Minimum evlilik maliyetlerinin milyonu bulduğu bir dönemde yeni yılda 200 bin lira kredi verilecek. Şimdi 2024 yılında 56 bin çift başvuru yapmış. Bunların 5 bin 348’ine ödeme yapılmış. Oysa açıklanan verilerde sadece İstanbul’da 8 bin başvuru onaylanmış. Neden bunlara ödeme yapılamamış? Veriler arasında birtakım çelişkiler söz konusu oluyor ve bu projenin sahada tıkandığı izlenimi uyandırıyor bizlerde.”
Bakan Göktaş, Ün’ün bu sözleri üzerine, “62 bin kişi hak sahibi, 50 bin kişi faydalandı bu projeden” diye karşılık verdi. Ün, kouşmasını şöyle sürdürdü:
“O zaman bunların kamuoyuyla daha açık paylaşılması gerekiyor. Çünkü 5 bin 438 diye bir rakam var. 2023 yılında 150 bin lirayla başlamıştı. Eğer bugün sadece devletin resmi enflasyonunu ele alınsaydı 300 bin lira olacaktı bu destek. Güncellemeyi bu oranda yapıyorsunuz ama mesela başvuru kriterlerindeki güncellemede asgari ücretin 2,3 katını hemen 2,5 katına çıkarmakta bir beis görmüyorsunuz. 2022 yılında aile destek programı adıyla toplumun en kırılgan kesimlerine yönelik bir çalışma başlatıldı. Bu güvencesiz işlerde çalışan, işsizlik, açlık sınırının altında geçinmeye çalışan ailelere nefes aldırmak amacıyla getirilmişti. Sonraki yıllarda uzatıldı. Tam aile yanına gelindi bu destek kaldırıldı mesela. Bu programda iptal edildiğine göre bu insanlara nasıl dokunulabiliyor? Bu insanlar şu an hangi destekten faydalanıyor?
“Her yıl bir trenin vagonlarını dolduracak yolcu kadar kadınımızı maalesef toprağa veriyoruz”
Her yıl bir trenin vagonlarını dolduracak yolcu kadar kadınımızı biz maalesef toprağa veriyoruz. Ulaştığınız, görüşme yaptığınız kadınlardan bahsediyorsunuz, projelerden bahsediyorsunuz ama biz buraların geri dönüşleri hakkında çok detaylı bilgiye sahip değiliz. Yani bu programlar şiddeti gerçekten önlüyor mu? Sığınma evleri açarken bütçedeki rakamla sizin ifade ettiğiniz rakamlar arasında bir fark var.
“Ben sadece kadınlarımızın yuvalarında huzur bulmasını, huzura ermesini istiyorum”
Bir seferberlik ihtiyacı olduğunu, kadına yönelik şiddet meselesinde bir seferberlik ihtiyacı olduğunu çok fazla kez zikrettik bu kürsülerden ama bunu göremiyoruz ve yılın ilk 9 ayında 200 kadınımızı kaybetmenin hüznüyle baş başa kalmakla yetiniyoruz. Bu kadınların yarıdan fazlası kendi aileleri içerisinde yaşıyorlar hem bu şiddeti hem bu cinayeti. Bu konuda radikal tedbirler alınabilir. Yani erkeklerin üzerinde etkisi olan kanaat önderlerinden destek alınabilir. Burada kimden destek aldığımız önemli değil. Kimin kimi ne ile yaftaladığı benim için hiç önemli değil. Ben sadece kadınlarımızın yuvalarında huzur bulmasını, huzura ermesini istiyorum.
“Bir tek çocuğun dahi akıbetinin bilinmemesi büyük bir olayken yüz binlerle ifade edilen bir sayıdan bahsediyoruz”
Ülkemizin geleceği çocuklar. Yani bir konuda aslında birkaç bütçe dönemidir burada konuşuluyor ama bir açıklama yapılmalı. TÜİK dedi ki 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuğumuz kayıp. Bu rakamların manipüle edildiği söyleniyor. Dezenformasyon merkezi geçtiğimiz yıl dedi ki ‘böyle bir şey doğru değil’. Ama bunu zaten TÜİK söylemiş. 2016’da kayıp çocuklarla alakalı açıklama yapılması, bilgi verilmesi, veri akışı sağlanması durduruldu. Bir tek çocuğun dahi akıbetinin bilinmemesi büyük bir olayken yüz binlerle ifade edilen bir sayıdan bahsediyoruz. Kamuoyunu tatmin edici bir açıklamanın rakamlarla birlikte ifade edilmesini bekliyoruz.”
“Çalışan çocuk oranı her yıl azalacağı yerde artıyor. Neden”
Ün, çocuk işçi konusuna değinerek, şunları söyledi:
“Eğitimdeki çocuklarımız Milli Eğitim Bakanlığımıza emanet. Orada da tartışacağımız bir sürü mesele var ayrı. Çalışan çocuklar diye bir gerçeğimiz var. Bu yıl 77 çocuğumuzu, -3 tanesi daha 3 gün önce yanarak can verdi- iş cinayetine kurban ettik. Emek ucuzladıkça çocuk işçiliği de üretimin şartlarını ayakta tutan bir konuma indirgeniyor. Oysa maliyeti en yüksek emek çocuk işçiliği çünkü geleceği çalıyor, yok ediyor. Çalışan çocuk oranı her yıl azalacağı yerde artıyor. Neden?
“Adını ‘Türkiye Yüzyılı’ verdiğimiz yüzyılda 7 milyon çocuğumuz aç”
Çünkü çocuk yoksulluğu çok büyük bir gerçeğimiz ve burası tam olarak sizin dokunduğunuz alan. Yoksulluk nöbetleşe bir şekilde devam ediyor ve çocuklara devrediliyor. Çocuk yoksulluğu yetişkin yoksulluğuna da benzemiyor. Yani sefaletin boyunduruğu altında yetişen o çocuklar yoksulluğu kendi çocuklarına da taşıyorlar. Ben yoksulluk diyorum ama veriler bunu şiddetli maddi yoksulluk olarak söylüyor. Hem de resmi veriler. Çocukların okulları terk etmesinde de, sanayinin sanayilerde iş aramasında da hep altında yatan neden yoksulluk maalesef. Adını ‘Türkiye Yüzyılı’ verdiğimiz yüzyılda 7 milyon çocuğumuz aç.
“Bu yoksulluk sarmalında sizin de payınıza yoksulluğu yönetmek düşüyor”
Çok önemli bir meselemiz sosyal yardımlar. Ülkemizin çok büyük bir gerçeği. Evet, bir ekonomi programımız var. İzlenilen ekonomik programı Türkiye’yi, milletimizi tamamen fakirleştirmeye yönelik. En alt gelir grubundaki yüzde 20’lik dilim sadece toplam gelirin yüzde 6,3’üne sahip. Sadece 10 yılda 55 kat artan bütçe açığı var ve bu bütçe açığı tamamen milletin omuzlarına yüklenmiş. Bu aslında ekonomik bir soykırım. Bunu bu şekilde ifade etmekten başka çaremiz yok. Bu fakirleştirme politikası, ekonomik soykırımdır. Bu yoksulluk sarmalında sizin de payınıza yoksulluğu yönetmek düşüyor Sayın Bakan’ım. Yoksullukla mücadele programına ayrılan pay seçimden sonra düşürülmeye başlandı. Yoksulluk azaldığı için mi? Hayır. Daha da derinleşmiş bir yoksullukla karşı karşıyayız. Ama neden azalıyor? Seçim yok şu anda. Bir daha ne zaman artıyor peki? Gelecek seçimlere doğru.
“Derginizde ‘daha az et yiyin’ diye öğütlenmiş çocuklar”
Bir derginiz var, aile ve çocuk dergisi. Bu dergide birtakım uyarılar yapılmış çocuklara. Su ayak izi konusu işlenilerek ve demişler ki 1 kilogram etin 15 bin litre su tükettiği söylenip daha az et yiyin diye öğütlenmiş çocuklar. Bu yaklaşımın zaten aile ile bir alakası olup olmadığını bir tarafa bırakalım. Ama bu yaklaşım bir ideolojik meseledir. Yani insanları et yemekten uzaklaştırmaya çalışan küresel bir akıl var ve bu dergideki bu öğüt o küresel akla hizmet ediyor. Bunun kimler tarafından yapıldığını, yazıldığını bilmiyorum. O küresel aklın bakan bürokrasisine de sirayet ettiğini üzülerek görmüş bulunmaktayım. Kaldı ki Türkiye’de zaten et yiyememekten yakınıyoruz. OECD ülkelerinin yarısından daha az et tüketimimizi, nasıl bunun önüne geçebiliriz diye konuşurken, çareler üretmeye çalışırken, et tüketimi ile ruh sağlığı arasında bir pozitif ilişki var. Bunu sizlerin biliyor olması lazım. Bu safsataların önüne geçmek için bürokratlarınızı uyarmanızı bekliyorum.”

