Haber: Berfin BAYIR – Zeynep BOZUKLU
(TBMM) – DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sağladığı sosyal hizmetlerde personel ve kapasitenin yetersizliği olduğuna dikkat çekerek, “Bakanlığın toplam personel sayısı 19 bin civarında. Sosyal hizmet merkezlerinde 4,6 milyon kişiye yalnızca 3 bin 400 sosyal çalışmacı hizmet veriyor. Her bir sosyal çalışmacıya ortalama bin 300 dosya düşüyor” dedi. Sosyal yardımların yönetimine ve dağılımında keyfiliğin söz konusu olduğunu söyleyen Kaya, “Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları üzerinden yürütülen yardımlarda objektif kriterler yerine, kentlerin mülki idare amirlerinin inisiyatifi, takdiri belirleyici durumda” diye konuştu.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2026 bütçesi ve kesin hesabı görüşülüyor.
Türkeş: “Adana’da her dört haneden 1’i devlet desteğine muhtaç”
Komisyonda konuşan İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, toplam 531 milyar lira olan bütçenin 414 milyar lirasının cari transferlere ve sosyal yardımlara ayrıldığını belirterek “Kâğıt üzerinde bu büyük bir artış gibi gözüküyor ama sahaya çıktığında bunun karşılığını göremiyoruz. Başta görememizin sebebi, maalesef, öngörülen enflasyonun altında bir artış, hatta ona denk bir artış. Durum böyle olunca diyoruz ki bu bütçe yoksulluğu azaltmak yerine acaba yoksulluğu yönetmeyi mi amaçlıyor? Yardım yapılan hane sayısı artıyor ama maalesef yoksul sayısı azalmıyor. Her geçen gün artan sayıda vatandaşımız maalesef yardımlarla hayatını idame ettirmeye çalışır hâle geliyor ülkemizde” dedi.
Adana’nın bir zamanlar sanayinin beşiği olduğunu söyleyen Türkeş, “Çok bereketli toprakların sahip, dünyanın 3’üncü büyük ovası olan Çukurova’da yer alıyor ama 2005 yılı itibarıyla yaklaşık 210 bin hane sosyal yardım kapsamında. Bu ne demek? Böyle topraklardaki bir büyük şehirde bile her dört haneden 1’i devlet desteğine muhtaç. Bir diğer hayret verici şey de gıda üretim merkezi olan Adana, Türkiye’nin en yüksek gıda enflasyonunu yaşayan illerden biri yani yardımlar artıyor belki ama vatandaşın sofrasındaki ekmek yine enflasyona yenik düşüyor ve küçülüyor” diye konuştu.
“Adana’da bir ailenin 4 kişilik gıda harcaması 2025 Ekim itibarıyla asgari ücretin yüzde 130’una çıkmış”
Türkeş, Bakanlığın 2026 yılı bütçesinde cari transferlerin yüzde 29,48 arttığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Ancak aynı dönem için öngörülen enflasyonunun altında olan bu rakam yine reel anlamda bir düşüş anlamına geliyor. Yardımlar nominal olarak artsa da vatandaşın cebine giren değer her ay maalesef azalıyor. Yaptığınız yardım miktarını söylüyorsunuz, kulağa büyük bir rakam gibi geliyor ama Adana’da bir ailenin 4 kişilik gıda harcaması 2025 Ekim itibarıyla asgari ücretin yüzde 130’una çıkmış durumda. Bu şartlarda 2 bin 500 liralık sosyal destek bir ailenin sadece beş günlük mutlak masrafını karşılıyor, geri kalan yirmi beş gün vatandaş kendi başına bırakılıyor. Adana Valiliğinin verilerine göre, ilde 2025 itibarıyla 27 bin 500 kadın Aile Destek Programı kapsamında yardım almakta, yaklaşık 35 bin çocuk SED yardımı kapsamında, 12 bin yaşlı düzenli gelir desteğiyle geçinmekte; bu da koskoca bir büyükşehrin geldiği acı durumu gösteriyor aslında. Ayrıca, bu sosyal yardımlar yapılıyor ama ‘Sonuç nasıl?’ diye baktığımızda, yine derin yoksulluk, yine derin yoksulluk.”
Kaya: “Kentlerin mülki idare amirlerinin inisiyatifi belirleyici”
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya da şöyle konuştu:
“Sağlanan sosyal hizmetlerde personel ve kapasitenin yetersizliği. Bakanlığın toplam personel sayısı 19 bin civarında. Sosyal hizmet merkezlerinde 4,6 milyon kişiye yalnızca 3 bin 400 sosyal çalışmacı hizmet veriyor. Yani Sayın Bakan, bu rakam çok yetersiz. Yani ‘yetersiz’ demek bile yetmiyor, her bir sosyal çalışmacıya ortalama bin 300 dosya düşüyor. Bu yoğunluk altında koruyucu, önleyici hizmet sunmak, dosyaları izlemek, risk altındaki çocuklara, kadınlara, engellilere nitelikli destek sağlamak mümkün değil. Tam tersi, bir de sosyal çalışmacıyı da risk altına sokan bir çalışma yüküdür bu. Yani şunu demek istiyorum: Tükenmişlik, işten ayrılma, görev değişikliği gibi pek çok oran hızla artıyor; siz de bunu biliyorsunuz. Bütçe bu yükü hafifletmek yerine mevcut kadroların omzuna yeni yükler, yeni görevler getirmiş. Bunu böyle belirtelim, bunun düzeltilmesini talep ediyoruz.
Sosyal yardımların yönetimine ve dağılımına baktığımız zaman yine bir keyfilik, eşitsizlik ve adaletsizlik söz konusu. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları üzerinden yürütülen yardımlarda objektif kriterler yerine, kentlerin mülki idare amirlerinin inisiyatifi, takdiri belirleyici durumda. Bu da ne yazık ki bir tür eşitsizlik ve adaletsizlik durumunu daha da büyütüyor. Yardımı alan hane sayısı artarken yoksulluk oranında hiçbir değişiklik yok çünkü bu sistem hak temelli değil, idari bir denge aracı olarak kullanılıyor. Mesela, bölgesel ayrımcılık haritalarına baktığımız zaman bu haritalarda en çok görünen yani o, ayrımcılık hattının, yarığının en derin olduğu kalemlerden biri de bu sosyal yardımların dağılımıdır. Bunu da belirtmek istiyorum çünkü tamamen siyasi anlayışlara ve keyfiliğe göre eşitsizliği derinleştiren bir yaklaşımla bu dağılım gerçekleşiyor. Yurttaş sosyal hak sahibi olmaktan çıkarılıp yardıma muhtaç konumuna indirgenmiştir bu anlayışla. Bu, sadece ekonomik değil, ekonomik bir sonuç doğurmuyor sadece, aynı zamanda onur kırıcıdır. Yani sosyal yardımın en başta insanlık onuruna yakışır bir şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir.”

